İçeriğe geç

Bulfinch Mitolojisi Kitap Alıntıları – Thomas Bulfinch

Thomas Bulfinch kitaplarından Bulfinch Mitolojisi kitap alıntıları sizlerle…

Bulfinch Mitolojisi Kitap Alıntıları

Kraliçe Guinevere Kral Arthur ve onunla birlikte bütün soylu şövalyelerin öldüğünü anladığında kaçtı , beş nedimesini de yanında götürdü. Almesbury ‘ye geldi ve burada rahibeliğe kabul edilip beyaz ve siyah elbiseler giydi. Daima günahkar bir leydi olduğu için çok günah çıkardı, ardından perhiz yapıp dualar ederek , hayırseverlik işlerinde bulunarak, yaşamına devam etti.
Burada bir zamanların ve geleceğin kralı Arthur yatıyor.
Yalnız yaşlı bir adam O hepiniz kadar hayat dolu , bu yüzden size Tanrı onu geri getirene kadar , ona iyi bir şekilde bakmanızı öğütlüyorum. dedi.
Ey inancı zayıf insan , neden silahına seni yaratan Tanrı’dan çok güveniyorsun?
Bundan böyle ne uzanacağım bir yatak
Ne de başımın altına koyacağım bir yastık olacak ,
Ta ki sözümü tutana dek.
Burada hasırotlarının üzerinde uyuyacağım
Ve belki orada gün tekrar doğmadan önce
Bir düş gerçek olabilir.
Sangreal Kurtarıcımız’ın(Hz.İsa) son akşam yemeğinde içki içmiş olduğu kasedir.
Arthur’un sarayındaki belagati en güçlü şövalye olduğu için lakabı baldudaklı olan Sir Gawain şunları söyledi: Onurlu bir şövalye düşüncelere dalmışken birinin onu saygısızca rahatsız etmesi yakışık almaz ; çünkü ya başına gelen bir kötülüğü ya da çok sevdiği kadını düşünüyordur.
Genç kız, seni selamlıyorum , zira annem ne zaman bir leydiyle karşılaşırsam onu saygıyla selamlamam gerektiğini söylemişti.
‘O halde , Arthur’un sarayına git , en iyi ,en soylu ve en cömert şövalyelerin olduğu yere ve ona Pelenore’nin oğlu Perceval olduğunu , sana şövalyelik bahşetmesini istediğini söyle. Nerede bir kilise görürsen, orada Rabbin Duası’nı söyle, et ve içki görürsen ve canın çekerse al. Kederli birinin haykırışını işitirsen , kulak ver , bu özellikle bir kadının çığlığıysa, elinden ne geliyorsa yap. Güzel bir mücevher görürsen , onu ele geçir , çünkü şanın böyle yürüyecek ; verirken de karşılık beklemeden ver , çünkü bu şekilde övgü toplayacaksın. Güzel bir kadın görürsen, kur yap ona , çünkü bu yolla aşkı bulacaksın’ dedi.
Tristan tarif edilemez bir üzüntüye kapılarak derin bir nefes aldı ve yüzünü başka tarafa çevirip ,Çok yazık aşkım! Birbirimizi bir daha asla göremeyeceğiz! dedi. Ardından kendisini Tanrı’ya emanet etti ve son nefesini verdi.
Ünlü büyücü Merlin , tüm yeteneklerini yuvarlak masayı meydana getirmek için kullanmıştı. Yuvarlak Masa’yı kuşatan koltukları, on üç havarinin anısına, on üç tane olarak tertiplemişti. Bu koltuklardan yalnızca on ikisi doldurulabilir ve bunu da ancak en ünlü şövalyeler yapabilirdi ; on üçüncü koltuk hain Yahuda’yı temsil ediyordu. Bu koltuk her zaman boş kaldı. Gözü kara ve kibirli bir Müslüman şövalyenin bu koltuğa yerleşmeye cesaret edip de, yeryüzünün yarılıp onu içine almasından bu yana , bu koltuk tehlikeli koltuk olarak adlandırıldı.
Uçarılıkla harcamadığım günlerimde ,
Yahut tomurcuğunu dökemediğim körpe yıllarımda
Aylakça, ama münasipçe,
Asil dostlarımla eğittim kendimi,
Nazik emeğimle ve öğrendiklerimle;
Aralarında en büyük zevkimin olduğu ,
..
Bana meçhul olmayan , bir o kadar bilinmeyen
Ormanın yeşilliğine yayılmış .
Yoktur tek bir atmaca , tüneğinde gizlenmiş
İster yükseklerde ister alçaklarda uçsun ,
Bilirim uçuşunun gayesini
İşte bu ormanlarda büyüleyenlerdir bizim eğlencemiz.
Ama savaşçının kötü kaderi asla adımlarının
Büyülü pınarın çevresine ulaşmasına izin vermedi.
Onurlu bir macera adına dolaşırken uykusuz olmasına karşın
Pek çok kez bu bölgenin ve akan suyun çevresinden geçip gitti.

Boiardo

Burada Müslüman olarak geçen kelime Saracen’dir. Saracen kelimesi haçlı seferleri sırasında Müslümanlara verilen addı. Ayrıca Arap anlamına da gelmektedir.
Kulenin ve balkonun altında,
Bahçe duvarı ve kemerin yanında ,
Uçarak geldi parlak bir şekil,
Bir ceset , yüksek evlerin arasından ,
Sessiz Camelot’a.
İskelelerden geldiler ,
Şövalyeler ve kasabalılar, lordlar ve hanımlar,
Okudular pruvadan adını,
‘Sharlott’un Leydisi’
Kimdir bu ? ve nedir buradaki ?
Ve yakınlardaki ışık saçan sarayda ,
Dindi asil neşenin sesi ;
Haç çıkardı korkudan ,
Camelot ‘un tüm şövalyeleri.
Fakat Launcelot neşeliydi,
‘Güzel bir yüzü var , Tanrı ona
Bahşetmiş merhametini ,
‘Shallott’un Leydisi’ dedi.
Domuz kafası , boynuz ve gömlek
Bu hoş çiftin mükafatıydı;
Ve tüm edebi aşıkların
Yolunu açık kıldı Tanrı.

Percy’s Reliques

Renklerin en zengini ve en güzeli ,
Parladı üzerinde altın gibi
Ve Arthur’un salonundaki şövalyeler
Hayran oldular ona.
Kralın serüvenlerini öğrenince kendisini böylesine yapayalnız tehlikeye atabileceğini görüp hayrete düştüler. Ancak her saygıdeğer kişi , diğer zavallı şövalyelerin yaptığı gibi maceraya atılan böyle bir liderin yönetiminde yaşamanın iyi bir şey olduğunu söylediler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
O zaman üç genç kız diz çöküp Tanrı’ya Arthur’a yardım etmesi ve destek vermesi için dua ettiler.
Ardından Kral bütün şövalyelerini yerlerine yerleştirdi ve zengin olmayanlara toprak verdi ; hepsine hiçbir zaman zorbalık yapmama , cinayet işlememe ve her zaman devlete ihanetten kaçınmayı tembihledi; ayrıca hiçbir şekilde zalim olmamalarını, merhamet dileyene merhamet etmelerini emretti ve bunlara uymayan olursa dinlerinin ve lordluk payelerinin ellerinden alınacağını , soylu genç kızlara ve soylu kadınlara her an hizmet etmemeleri halinde ölümle cezalandırılacaklarını söyledi.
Gezinirken oralarda ,
Krallığının Lordları ve Baronlarına dair
Yürek çürüten kuşkuyla
Atıldı ileri , savaşa ; çünkü çoğu,
Kafa tutardı ona , bağırarak, Kimdir
Bize hükmedecek olan? Kim demiş onun Kral Uther’in oğlu olduğunu,
Bakıyoruz ona , Uther’i anımsatan ne bir yüz
Ne bir uzuv ne de bir ses görüyoruz.

-Arthur’un Gelişi

Merlin hala gözde bir danışman olmayı sürdürüyordu. Uther’in isteği üzerine , Pendragon’un mezarını inşa etmek için büyü yoluyla İrlanda’dan devasa taşlar getirdi. Bu taşlar , Salisbury ovasında bugün Stonehenge adı verilen anıtı oluşturmaktadır.
Kehanet parşömenlerinden öğrendiklerim doğru ise
Kadim asasını geri almaya ,
Şövalyelerin masasını diriltmeye
Ve geçmiş günlerdeki turnuvalarda meydan okumaya.
Yaralarına çiğ serpti ,
Arabistan’ın çiçeklerinden.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
1150 yılında 2.Henry’nin emriyle mezar açıldığında orada bulunan Giraldus Cambrensis , kralın kemikleriyle kılıcını, mezar taşı içine gömülmüş kurşun bir haç ve kaba Roma harfleriyle işlenmiş bir yazıt gördü: Burada , Avalon adasında şanlı Kral Arthur yatmaktadır.
Merlin Pendragon’un, Uther’in ve Arthur’un hükümdarlıkları sırasında onların gözde danışmanı olarak hizmet vermeyi sürdürdü ve sonunda gözden kayboldu ve sevgilisi Peri Viviane ‘ın hainliği nedeniyle bir daha da insanlar arasında görülmedi.
Romalılar nihayet adaya yerleşmeyi başardılar ve birkaç kuşak sonra adanın yerlileriyle iki soy arasında herhangi bir farklılıktan eser kalmayacak şekilde kaynaştılar. Roma orduları sonunda Britanya’dan çekildiklerinde , bu durum ada sakinleri için bir üzüntü kaynağı oldu ; çünkü şimdi İskoçlar , Pikt’ler ve Norveçliler gibi ülkeyi sürekli canından bezdiren barbar kabilelere karşı korunmasız kalmışlardı. Kral Arthur dönemi başladığında manzara böyleydi.
Elidure’dan sonra , kronikte özel bir kayıt düşülmeden Lud’a gelinceye kadar birçok kralın adı listelenir. Lud başşehir Trinovant’ı oldukça genişletti ve bir surla çevreledi. Şehre kendi ismini verdi ; şehir Lud şehri olarak anıldı ve sonra Londra ismini aldı.
Shakespeare bazı ayrıntılarını değiştirdiği bu öyküyü Kral Lear adlı trajedisine tema olarak seçti.
ve tanrılar ahlak yasalarını çiğnedikleri ve aşk yerine güce , dürüstlük yerine altına tamah ettikleri için yok edilmeleri gerektiğinden eski dünya , Valhalla tanrılarının tutkuyla ve günahla dolu dünyası alevler içinde kalır. Onlar göçüp gider ve aşkın ve dürüstlüğün hakim olduğu yeni bir dönem başlar.
Yüzük aşkı lanetleyecek ve sonunda ölüm getirecektir.
Ren nehrinin derinlerinde , masum Ren’li bakirelerin bekçilik yaptığı altın hazinesi yatar. Cüce bu altını ele geçirmek için sevgiyi reddeder. Altını işleyerek bir sihirli yüzük yapar. Yüzük ona her türlü gücü bahşeder ve Alberich onunla bir sürü hazineye kavuşur.
Bunların ardından Alfadur (Kadiri Mutlak) denizden yeni bir gök ile yeni bir yeryüzü yaratacaktı. Bolluk bereket içindeki yeni yeryüzü çalışma ve bakım gerektirmeden kendiliğinden meyveler verecekti. Felaket ve sefalet diye bir şey bilinmeyecek, tanrılar ve insanlar birlikte mutlu mesut yaşayacaklardı.
Devlerin soyundan gelse de , ne yapıp edip kendisini tanrıların arasına kabul ettirmiş , kaypak karakterli , karaçalıcı bir başka tanrı vardır : Loki. Bu tanrı , eli yüzü düzgün ve yakışıklı olmasına karşın kötülüğe öyle eğilimlidir ki, her türlü düzenbazlığın ve fenalığın sorumlusu olarak nitelendirilir.
Bragi Şiir Tanrısıdır ; sözleri savaşçıların kahramanlıklarını yansıtır. Eşi Idun ‘da bir elma sepeti durur ; ihtiyarlık günlerinin yaklaştığını hisseden tanrıların bu elmalardan bir ısırık almaları tekrar gençleşmeleri için yeterlidir.
Freyr tanrıların en ünlülerinden biridir. Yağmurun , güneş ışığının ve yeryüzündeki bütün yemişlerin efendisidir. Kız kardeşi Freyja, tanrıçalar arasında en merhametli olanıdır. Müziği, baharı ve çiçekleri sever ve özellikle Elflerden hoşlanır. Aşk şarkılarına bayılır ve bütün aşıklar için iyi bir danışmandır.
Odin’in en büyük oğlu , Yıldırım Tanrısı Thor , tanrıların ve insanların en güçlüsüdür. Thursday (Perşembe) sözcüğü Thor’un isminden türemiştir.
son olarak da ihtirasın ve bencilliğin ağırlığı altında ezilmiş olsa da insanın yüreğinde doğal olarak varolan alicenaplık ve adalet duygusu yatıyordu. İşte bu son kaynaktan Şövalyelik doğdu ve bileği bükülmezliği , yiğitliği , adilliği, kalenderliği , üstlere sadakati , akranlara inceliği , zayıflara merhameti ve kiliseye bağlılığı kendinde birleştiren bir ideal kahraman karakteri şekillendi.
Mahadeva (Şiva’nın diğer adı) yok etmekten çok, yeniden doğuşun temsilcisidir.
Veda’lara göre, kıvılcım nasıl ateşin bir parçasıysa, insan ruhu da Cenabı Hakk’ın bir parçasıdır.
Atalarının dinini terk etmeyi reddederek Kirman çöllerine ve Hindistan’a kaçanlar , bugün Hindistan’da İran’ın eski adı olan Pers’ten türetilmiş olan Parsîler adıyla varlıklarını sürdürmektedir. Araplar onları Gueber ‘ler olarak adlandırır; bu sözcük kafir anlamına gelen Arapça bir sözcükten türetilmiştir.
Öyleyse yeni doğmuş Phoenix ilk görüldüğünde ,
Tüylü kulları hep kraliçelerini sever ,
Ve Doğu’da ilerlemesine devam ederken ,
Her korudan sayısız maiyeti arttı
Gökyüzünün her şairi söyler onun zaferini
Ve etrafında memnun izleyici çırpar ellerini.
İçgüdüleri ona alemin, insanın zulmünden uzak durmayı öğretmiştir ; yakalanacak olsa , dünyada eşi benzeri yokmuş bakılmadan , aç gözlü bir kodamanın midesine ineceği kesindir.
Ovidius Phoenix’in hikayesini şöyle anlatır : Varlıkların çoğu bir ana babadan türer ; oysa kendi kendisini yaratan bir tür vardır.
Yedi zengin kasaba Homeros ‘un ölüsü için yarışır ,
Oysa içlerinden birinde yaşayan Homeros ekmek için yalvarır.
Gezinen ayı görmek
Onun en yüksek öğle vaktinin yakınlarında gezmek ,
Yanlış yönlendirilmiş biri gibi
Cennetin geniş , yolsuz yolunda.

Milton

Sir Walter Raleigh Dünya Tarihi adlı kitabında söyle der : Jubal, Tubal ve Tubal-Kabil Mercurius, Vulcanus ve Apollo’ydu ; Çobanlığın , Demirciliğin ve Müziğin yaratıcılarıydılar. Altın elmaları muhafaza eden Ejder , Havva’yı kandıran yılandı.
Kitabı Mukaddes Kuramı : buna göre bütün mitolojik efsaneler Kitabı Mukaddesin anlatımlarından türetilmiş , yalnızca gerçek olgular başka kılığa büründürülmüş ve değiştirilmiştir. Dolayısıyla Deucalion Nuh’un , Herkules Samson’un, Arion Yunus’un vs. bir diğer adından başka bir şey değildir.
Roma’da Asklepios’a tapınma büyük bir salgın döneminde başladı ve tanrıdan yardım dilemek için Epidaurus tapınağına bir elçi gönderildi. Asklepios merhametli bir tanrıydı.
Ahenkten, cennetsel ahenkten
Başladı bu sonsuz çerçeve;
Ahenkten ahenge
Tüm notaların pusulalarının içinden koştu,
Diapason insan içinde tam kapanıyor.

Dryden , Song for St.Cecilia’s Day

Sonunda gelip yerleştiği Croton ‘da, olağanüstü nitelikleriyle etrafına bir sürü öğrenci topladı. Buranın halkı zevkine ve uçkuruna düşkünlüğü ile nam salmışsa da , Pythagoras’ın üzerinde yarattığı iyi etkilerin kendini göstermesi uzun sürmedi.
Şimdiki zaman ilerliyor
Geçmiş zamanı müthiş kılan
Cesur, mükemmel ve adillerle birlikte
Yeşil şanslı adaları yüzer
Sizin tüm kahraman ruhlarınızın yaşayıp paylaştığı yer
Aenas türlü türlü yiyecekle dolu masalarda oturan insanlar gördü ; dudaklarına götürdükleri yiyeceği tam ağızlarına atıp yiyecekken yakınlarında duran bir Furia lokmayı kapıveriyordu. Bir kısmı da başlarının tepesinde , düştü düşecek gibi duran koca koca kayalara bakarak sürekli diken üstünde oturuyordu. Bunlar kardeşlerinden nefret etmiş veya anne babasını öldürmüş veya kendilerine güvenen arkadaşlarına ihanet etmiş veya zengin olunca hasislik edip kimseye pay vermemiş kimselerdi.
Dehşete düşen Aeneas ,rehberine , nasıl bir suç böyle korkunç sesler yaratan bir cezayı hak edebilir diye sordu. Sibylla , Burası Rhadamanthus’un mahkeme salonu; hayattayken failin kesinlikle anlaşılamayacağını düşünerek işlediği suçları gün ışığına çıkarır.
Gözlerinde yaşla ona aşk dolu sözleriyle seslendi. Bahtsız Dido! Söylentiler doğruymuş , öldün demek? Lanet olsun , peki ben miyim nedeni ? Tanrılar şahidimdir, senden istemeye istemeye , Jüpiter’e boyun eğerek ayrılmıştım; doğrusu nereden bilirdim yokluğumun sana böyle pahalıya mal olacağını ? Dur lütfen , yalvarırım , son bir vedayı çok görme bana. Dido bir an durdu , yüzünü kaçırarak, başını kaldırmadan ve sonra , Aenas’ın yakarışlarına bir kaya gibi duyarsız , sessizce yürüyüp uzaklaştı.
Bir sonraki durakları keder diyarıydı, bu topraklar Mersin ağaçlarının içinde kaybolan yan patikalarla çatallanıyordu. Burada karşılıksız aşka düşenler sevdalı sevdalı dolaşıyorlardı , ölüm bile ıstıraplarını dindirmemişti.
Tu ne cede malis, sed contra audentior ito.
-Vergilius
Tros , Tyriusve mihi nullo discrimine agetur.

Vergilius

Haud ignara mali, miseris succurrere disco.

Vergilius

Hiç üzüntüyle tanışmamış biri olduğum için, dedi, talihsizlerin imdadına koşmayı öğrendim.
Gelecekteki yurtları olarak seçtikleri yere geldiklerinde yerlilerden yalnızca bir öküz postuyla çevirebilecekleri kadar yer istediler. Bu istekleri seve seve kabul edilince , Dido postu şeritler halinde kestirip bunlarla çevirdiği arazi üzerinde bir kale yaptırdı ve adını Byrsa (post) koydurdu. Bu kalenin etrafında Kartaca kenti yükseldi ve çok geçmeden güçlü ve bayındır bir yer durumuna geldi.
Gelin dostlarım ,
Yeni bir dünya aramak için çok geç değil.
Silkinin, çarpmak için düzgünce oturanlar
Sesli dalgalara; benim amacım yerinde ,
Gün batımının ötesine ve tüm batı yıldızlarının havuzuna
yelken açmak, ölene dek.
Belki körfezler bizi alt edecek;
Belki de Bahtlılar Adası ‘na dokunacağız,
Ve bildiğimiz büyük Achilles’i göreceğiz

Ulysses

Lord Carlisle, Türk ve Yunan Sularında Tutulan Seyir Defteri nde, eski Phaiac Adası olduğunu düşündüğü Korfu Adasını anlatır ;

Buralar Odesseia’yı yansıtıyor. Doğrusu deniz tanrısının tapınağı bundan daha uygun bir yere yapılamazdı ; limana , boğaza ve okyanusa hakim yüksek bir kayalığın tepesinde en yumuşağından çimenler üzerinde düz bir set üzerinde yükseliyor. İç limanın tam girişinde üzerinde küçük bir manastırın tünediği gösterişli bir kaya var ; bir efsaneye göre Odysseus’un deniz tanrısı tarafından kayaya dönüştürülen gemisiymiş.

Adadaki neredeyse tek ırmak muhtemelen şehrin ve kralın sarayının bulunduğu yerden pek uzak değil ; bu durum , prenses Nausicaa’nın saray hizmetkarlarıyla birlikte çamaşır yıkamak için arabayla gidip öğle yemeği yemesini de doğrular nitelikte.

Söyle hangi şehirlerden , hangi yörelerden atıldı ,
Ve bu yöreler ne sakinlerle böbürlenir?
Öyle ki çabukça ulaşsın atanan aleme ,
Görkemli gemilerde , kendi giden, akıl ile içgüdü;
Hiçbir dümen yollarını belirlemez , hiçbir kılavuz yol göstermez ;
Zeki bir adam gibi , dalgalar arasından aşarlar,
Her kıyının ve her koyun farkında
Güneşin her şeyi gören ışıklarının altında yatar.

Odysseia, 4.kitap

Incidit in Scyllam, cupiens vitare Charbydim.
Charbybdis ‘den kaçmak isterken Scylla’ya yakalanır.
Scylla ile Glaucus’un hikayesinde tanışmıştık; hatırlarsanız, bir zamanlar çok güzel bir kızken Circe tarafından bir canavar yılana dönüştürülmüştü. Kayalıkların tepesindeki bir mağarada yaşıyordu; uzun boyunlarını (altı kafası vardı) uzatarak menzili içine giren her gemiden birer mürettebatı ağzıyla kapıverirdi. Diğer baş belası Charybdis ise neredeyse suyla aynı mesafede bir girdaptı. Sular günde 3 defa korkutucu bir şekilde yarılır ve günde 3 defa yuttuklarını kusardı. Bu gelgite rastlayan geminin yutulması kaçınılmazdı ; onu Neptunus bile kurtaramazdı.
Troia şehrine ilişkin gerçekler bugün hala gün ışığına çıkmış değildir. Uzun süre gerçek şehri ve hükümdarlarından kalan kayıtları arayan eskiçağ uzmanları arasında en ilginç keşifler, yaklaşık 1890 tarihinde Alman bilim adamı Henry Schliemann tarafından yapılmıştır. Antik şehri, Troia’nın geleneksel yerleşim yeri olan Hisarlık’taki höyükte ortaya çıkardığına inanan Schliemann , üst üste katmanlar halinde bulunan ve herbiri ayrı bir uygarlığı gösteren üç dört yerleşim katmanını kazdıktan sonra Priamus’un Hazinesi olduğu söylenen bazı kraliyet mücevherlerine ve başka kalıntılara rastladı.
Okuyucular , güzel de olsa dökülen bunca kanın müsebbibi Helene’nin kaderini öğrenmek için sabırsızlanıyorlardır. Troia düşünce, Menelaus tekrar eşine kavuştu ; Helene Venüs’ün gücüne karşı koyamayıp kocasını bir başkası için terk etmesine karşın onu hala seviyordu.
Achilles’in aşık olduğu diğer kız kardeş Polyxena ise bu savaşçının hayaleti tarafından istendi ve Achilles’in mezarı üzerinde Akhalar tarafından kurban edildi.
Achilles, Kral Priamus ‘un kızı Polyxena ‘yı şöyle bir görmüştü ; belki de Hector’un cenazesi için Troialılara söz verilen ateşkes sırasında tesadüf etmişti. Kızın güzelliğiyle büyülenen Achilles, onun gönlünü kazanıp evlenmek için Troia’yla barış yapılsın diye Akhalar üzerindeki nüfusunu kullanmayı kabul etti. Apollo’nun tapınağında evlilik konusu görüşülürken , Paris , Apollo’nun yol gösterdiği zehirli bir okla Achilles’i topuğundan, onun tek ölümcül noktasından vurdu. Annesi Thetis çocukken Achilles’i Styx ırmağına daldırmış ve daldırırken tuttuğu topuğu dışında kalan her yeri silah işlemez olmuştu.
Böyle onurlar verdi Ilium kahramanına,
Ve uyudu Hector’un gölgesi usulca.

Pope

Gelgelelim kaçan herkes şehre sığınırken Hector surların dışında dikilip dövüşmek için bekledi. Yaşlı babası surlardan seslenerek geri çekilmesini, dövüşmeye kalkışmamasını söyledi. Annesi Hecuba da aynı sözleri ederek yalvardı , ama nafileydi. Hector, ‘ Ben’ diyordu içinden ‘bir emriyle birçoğu telef olan bu insanlara bugün savaş emrini veren ben, nasıl olur da tek bir düşmanın karşısında kendi canımı kurtarmayı düşünebilirim ? Peki , ona Helene’yi, onun bütün hazinelerini ve kendimizden de bir sürü hazine vermeyi teklif etsem ? Yoo, hayır! Artık çok geç. Beni dinlemez bile , daha konuşurken kafamı koparıverir.’ Kafasında bu düşünceleri tartıp dururken , Mars gibi korku verici Achilles yaklaşıyor , hareket ederken zırhı şimşekler çakıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir