İçeriğe geç

Budizm 101 Kitap Alıntıları – Arnie Kozak

Arnie Kozak kitaplarından Budizm 101 kitap alıntıları sizlerle…

Budizm 101 Kitap Alıntıları

Zahmete değen her şey çaba gerektirir.
Farkında olarak dikkatinizi yaşadığınız deneyime verirsiniz. William James’in yüzyıldan fazla süre önce söylediği gibi,İnsanın fikirsel hayatı çoğunlukla, deneyimini orijinalinde yaşadığı algısal düzenin yerine, kavramsal bir düzen koymasından ibaret oluyor. Farkında olmak, algısal olanı, zihnin öykücü çehrelerinden, yani kavramsal olandan çekerek kendi haline almaktır. Farkında olmak için, dikkatinizi, duyduğunuz, tattığınız, kokladığınız ve en önemlisi bedeninizde hissettiğiniz duyumlara vermeniz gerekir. Zihninizin, nasıl da öyküler, imgeler ve anılar, ve duygular (ve bunların tüm kombinasyonları) formunda düşünceler ürettiğini fark edip uyanık olmalısınız.
Buda, Farkındalığın Temelleri Üzerine Büyük Söylev adlı eserde, uygulamasını öğrencilerine şöyle sunuyor: Keşişler! Bu yol, varlıkların arınmalarının, kederin ve üzüntünün üstesinden gelmelerinin, acının ve hüznün kaybolmasının, doğru yola ulaşmanın, Nirvana’nın farkındalığının bir yoludur; bir başka ifadeyle, farkındalığın dört temeli vardır. Peki, bu dört öğe nedir? Şöyle keşişler; bir keşiş, tasarımlayan bedenine, coşkulu, apaçık şekilde uyanık ve farkındalıklı bir beden olarak, dünya arzu ve endişelerini bir kenara bırakarak riavet eder; tasarımlayan hislere hisler olarak .. tasarımlayan zihne zihin olarak. tasarımlayan zihin-objelerine, coşkulu, apaçık uyanık ve farkındalıklı zihin-objeleri olarak, ve dünyanın arzularını ve endişelerini bir yana bırakarak riayet eder.
Bir düşünün; herkes kendi içindeki savaşı bitirirse, savaşın büyüyüp serpilecek tohumları da olmayacaktır.
Politika, yolunu şaşıran duygulardır; intikam, savaş, ayrım eziyetidir. Budizm, özellikle farkındalık yoluyla, duygusal ve sosyal aklı destekler, düşmanlık, haksızlık ve hasar konusunda önereceği bir panzehri olabilir. İkili ve yanlış biz ve onlar algısı, çatışmanın belli başlı sebebidir. Eğer herkes bu varoluşta hep birlikte değilse, insanların birbirine karşı bölünme riski doğar. McLeod’a göre değişimin anahtarları affedicilik, farkında olma, iyilik ve özgeciliktir. Politika eninde sonunda bütün ilişkilerle ilgilidir ve tüm ilişkilerde güç kullanımına ve çatışmaya katlanma söz konusudur. Peki, bu çatışmalar nasıl çözülür? Ya bilinçli farkındalıkla, ya da üç ateşin aralıksız yanması dolayısıyla. Bireysel dönüşüm, sosyal dönüşümün öngereğidir. İlk adım dünyayı kurtarmak değil, kendinizi kurtarmaktır. Eğer herkes nefreti, açgözlülüğü ve bilgisizliği sınırlandırmak ya da tamamen yok etmek için çalışırsa, bu yokluktan açılan alanla dünya daha iyi bir yer haline gelecektir.
Orta alın korteksi (beynin evriminin en yeni bölümüdür; alnın gerisinde bulunan ve evrimsel olarak daha yaşlı olan duygusal beynin zıddına, rasyonel beyin olarak bilinir) aşağıdaki dokuz fonksiyon konusunda kritik önemdedir:
Beden düzeni
Uyum
Duygusal denge
Tepki esnekliği
Korkunun azaltılarak düzenlenmesi
İçgörü
Empati
Ahlaklılık
Sezgi
Araştırmalar gösteriyor ki meditasyon bu fonksiyonlardan her birini pozitif yönde etkiliyor. Meditasyon yaptığınızda prefrontal korteksiniz değişir. Kimi yerlerde daha da kalınlaşır ki bu da yeni sinir bağlantılarının, hatta belki yeni nöronların oluşumunun göstergesidir. Korteks daha etkin ve daha entegre olur.
Farkındalık, dünyadaki fonksiyonlarınız konusunda kritik önemde olan duygusal hayatınızla meşgul olmanın becerili bir yolu olarak düşünülebilir. Araştırmacılar John D. Mayer, Peter Salovey ve David R. Caruso’ya göre duygusal zekâ dört karakteristikle oluşur: 1. Kendi duygularını ve diğerlerinin duygularını tam algılamak 2. Duyguları, düşüncelere olanak tanımak için kullanmak 3. Duyguları, duygusal dili ve duygularla nakledilen uyarıları anlamak 4. Spesifik amaçlara erişebilmek için duygularını yönetmek.
What Makes You Not a Budist (Sizi Bir Budist Yapmayan Nedir?) adlı kitabın yazarı Dzongsar Jamyang Khyentse Rinpoche, üzerinde düşünülecek dört kriter sunuyor. Bir Budist olmak için kişi şu doktrinlerin ya da belirlenimlerin dördüne de inanmalıdır: tüm bileşik varlıklar geçicidir; bütün duygular acıdır; varlığa içkin bir varoluş hiçbir varlıkta yoktur; ve nirvana tüm kavramların ötesindedir.
Ölüm döşeğindeki Buda, izinden gidenlerden kendi hayatının geçtiği önemli mekanları -doğduğu, aydınlanmaya eriştiği, ilk öğünü verdiği ve öldüğü yerleri- ziyaret etmelerini istedi çünkü bu yerler onlarda kuvvetli duygular uyandıracak ve uygulamalarını ileriye taşıyacaktı.
Tüm hayatınız boyunca kim olduğunuza dair bir düşünce yapılandırdınız. Zen, bu Ben yapılandırması olmadan, kendiniz için yarattığınız beni ve bana olmadan anda olmaktır. Zen, düşünce olmaksızın, ego olmaksızın, masaya hiçbir şey koymadan, anda var olur. Bu boşluk farkındalığına da zazenle ulaşırsınız.
Shunryu Suzuki Zen Zihni Başlangıç Zihni adlı kitabında, Aceminin zihni çokça olasılığı bilir, usta ise az sayıdakini diyor. Peşin hükümlü fikirlerinizin olmaması ve yeni deneyimlere açık olmaya istek duymanız, dönüşümün anahtarıdır. Aydınlanmış zihnin tadını bir anlığına yaşadığınızda ona her zaman sahip olmuş olduğunuzu ve bir şekilde onunla bağlantınızın kopmuş olduğunu anlarsınız. Aydınlanmış zihni bir anlığına yaşamak sanki yuvaya gitmek gibidir.
Beden ve zihin kendilerini bırakacak ve hakiki yüzünüz görünecek. Böylesi bir hale erişmek isteyen, bu hali geciktirmeden pratik etmeli.
Uzay var olduğu sürece ve canlı varlıklar kaldığı müddetçe ben de dünyanın kederini defetme kararıma sadık kalacağım.
Tüm ferdi şeyler geçer gider. Özgürlüğünü gayretle çalışmakla ara.
Nirvana, meditasyonla girilen bir hal değil tüm koşullu ve yapılanmış varoluştan serbest kalmaktır
Budist yeniden doğum fikri, daha önceden aşina olduğunuz diğer reenkarnasyon kavramlarından farklıdır. Bir kişisel öz olmadığı için sen yeniden doğamazsın. Bir şeyler ileriye doğru taşınır ancak bu sizin kişiliğiniz ya da ruhunuz değildir. Bunu bir mum ışığı gibi düşünebilirsiniz. Bir mum ışığı bir diğerini yakabilir. Alev diğer muma geçer fakat kendindeki kimliği biriciktir.
ısdırap kişinin kendi ediminin bir sonucudur, dışsal bir kuvvetten gelen bir ceza değil. Bizler kendi yazgımızın yazarlarıyız; ve sonuçta yazarlar olarak bizler . özgürüz.
Karma, sorumlulukla -sorumluluk almak ve bir şeyin diğerini nasıl etkilediğini anlamakla- ilgilidir.
Ben, bana ve benim ile olan takıntılı zihinsel meşguliyetlerinizi sona erdirebildiğinizde, başkalarına iyilik, şefkat formunda ayırabileceğiniz ve onların güzel bahtlarından mutluluk duyabileceğiniz pek çok enerji kalır. Artık koruyup kollayacağınız bir ben kalmadığında, ölçülülük yerli yerini alır ve her durumu dengeli ve sakin bir biçimde göğüsleyebilirsiniz.
Etik öğretiler, uyanışı, şefkati ve bilgeliği teşvik eden farkındalıklı yaşam için bir temel sağlıyor.
Ölçülülüğün kendisi de dahil olmak üzere, yaptığın her şeyi ölçülülükle yap.
Buda kendisini izleyenlere konuşman beş seyrini öğretti. Buna göre konuşmalar, zamanlı ya da zamansız, hakiki ya da uydurma, nazik ya da kaba, iyiyle ya da kötüyle ilişkili, iyilik fikri ile ya da içsel bir nefret fikri ile yapılıyor olabilir.
Seks gibi geçici bir fenomende kalıcı bir mutluluk arıyorsanız, hüsrana uğramaya mecbursunuz.
Cömertliğin eksikliği, başkalarından ayrı olduğumuza dair yanıltıcı duyumu besler.
Yol boyunca ilerleme, meditasyonu gerekli kılar. Zihniniz hasmınız değil müttefikiniz olmalıdır.
Doğru farkındalık dikkatinizi gelecekten çekmenizi ister, özellikle de bu geleceğe yönelen dikkat kaygı formunu alıyorsa. Doğru farkındalık sizden dikkatinizi geçmişten de kurtarmanızı ister, özellikle bu geçmişe yönelik dikkat pişmanlık formunu alıyorsa. Dikkatinizi gelecek ve geçmişten kurtardığınız da, o artık an’a yönelir.
Doğru çaba aynı zamanda uygunsuz tutumlardan ve davranışlardan kurtulmak anlamına gelir. Atıl ya da kötücül düşünceler aklınıza geldiğinde, yaşanan anda olaylara dikkatinizi verebilmek için gerekli düzeyde çabayı harcamalısınız.
Doğru geçim yolu, sizden iş konusundaki seçimlerimize bakmanızı ve yediğiniz aşı sofranıza başka insanlara ya da canlılara zarar vererek mi, yoksa kimseye zarar vermeden mi koyduğunuza karar vermenizi ister. Hatta zarar vermemenin de ötesinde bir adım daha atar ve başkalarına yardım eden işler yapmanızı teşvik eder. Sizi onurlu ve şerefli bir hayat yaşamaya davet eder.
Nitekim Sekizli yol bir öz dönüşüm yoludur: zihinsel, duygusal ve ahlaki bir yeniden yapılanmadır; kişiyi bencil ve kısıtlı hedeflerden, bütünlenmeye götüren olasılıklar ve fırsatlar ufkuna yöneltir.
Doğru davranış, doğru konuşmaya benzer. Ediminiz çevrenizle uyum içinde olmalı ve husumete değil erince götürmeli.
Konuşmak enerjik bir güçtür ve hem iyilik yapmak için hem de zarar vermek için kullanılabilir. Doğru konuşmak için, gerçeği söylemeli ve dedikodu gibi gereksiz iletişimlerden kaçınmalısınız. Uygun olanı söylediğinizden her zaman emin olamasanız da, yanlış şeyi söylediğinizi muhtemelen bilirsiniz. Doğru sözler söyleme uygulamasını yaparken kaçınmak isteyebileceğiniz konuşma örnekleri aşağıda:
• Yalanlar
• Karalamak
• Lanetleyen ya da kötü sözler kullanan bir dil
• Sesini gereğinden fazla yükseltmek
• Sert sözler
• Çok fazla konuşmak (sürekli konuşma)
• Dedikodu
• Nefret tohumu ekmek
Konuşmadan önce düşünün ve dilinize sahip çıkın.
Koşullanarak şu an içinde bulunduğunuz hale gelmeniz uzun yıllar aldı ve değişiklikler yapmak da zaman alacak.
Pathamalokadhamma Sutta’da Buda şöyle seslenir:
İnsanlar arasında bu şeylerdir ki, yani kazanç, kayıp, statü, mevkii, itibarsızlık, kınama, övgü, haz ve acı, doğal olarak geçici, belirsiz ve değişime maruzdur,
Bilgili ve her zaman farkında kişi anlar bunları,
Ve düşünür hep değişen ve yer değiştiren olarak onları.
Bunun içindir ki haz veren şeyler baskı yapamaz zihinlerine,
Ve nahoş olanlara karşı da tepkileri yoktur,
(Dünyaya dair) Tüm istemleri ve hoşlanmayışları bırakırlar.
Bundan ötesinde, tanırlar temiz ve acıdan azade nirvana yolunu.
Ulaşırlar varoluşun diğer kıyısına ve bilirler bunu dosdoğru
Doğru bakış, olayları koşulu deneyimlerin ötesine geçerek tecrübe etme becerisidir. Geçmiş tecrübelerin taraflı filtrelerini ortadan kaldırır ve gerçekliği esasına daha yakın bir biçimde deneyimlemenizi yardımcı olur. Bu da peşin hükümleri, yargıları ve ömürlük alışkanlıklar boyunca geliştirilen tepkiselliği serbest bırakmayı gerektirir.
Budist Todd Lewis prajna’yı kısa ve öz biçimde, insan deneyimin daimi akışı içerisinde, gerçekliği yanılmaksızın görmeye olanak veren bir meleke olarak koyar. Böylesi bir görü biçimi, marazi olmaksızın varoluşsaldır (yaşamın sonlu sınırlarının farkındadır). Bu iç görü size hayatın kıymetli oluşunu ve ıstırabın istilacılığını gösterir, bunu sadece kendiniz için değil başkaları açısından da görme yetisi sunar. Bu da doğal olarak tüm varlıklara duyulan bir şefkate (karuna) götürür ve onlara yardım etme arzusu doğar.
Nirvana’ya ulaşmak için Sekizli Asil Yolu geçmeniz gerekir. Bu yol üç bölüme ayrılabilir: bilgelik ve içgörü (prajna; doğru bakış, doğru karar); ahlaklılık (sila; doğru konuşma, doğru davranış, doğru geçim yolu); ve meditasyon (samadhi); doğru çaba, doğru farkındalık, doğru konsantrasyon). Bu, bütünüyle yeterli bir yoldur. Başkaca bir aracı gerekmez.
Hayata arzu yerine bilgelikle (Prajna) yaklaştığımızda keder sona erebilir.
Nirvana kelime anlamı olarak ateşin soğuyarak sönmesi ya da sönmek anlamına gelir. Peki sönen nedir? Sönen, bu üç ateşe (klesha), -hırs, nefret ve hezeyan- olan bağlılıktır.
Herkes bir noktaya kadar ben ve benim düşüncelerine bağlıdır. Tüm bu şiddetli özlem acıya götürür. Yokluk hissine kapıldığınız ve bu boşluğu nesneler ve deneyimlerle doldurmayı denediğiniz oldu mu? Bunun yardımı oldu mu peki? Büyük ihtimalle hayır. İşte ıstırabından doğuşu gerçeği budur. Arzu, sizi hiçbir yere gidememek üzere tuzağı düşürür.
Fiziksel noktasından baktığımızda şu an içinizde bir sene önce olan hiçbir şey yoktur. Öyleyse kim devamlıdır ki?
Aydınlanma yaşamak için -tıpkı bir keşiş gibi- dünyadan elinizi ayağınızı çekmek istediğiniz oldu mu? Buda bu yolun herkese açık olduğuna ve kim olursanız olun Nirvana’ya ulaşabileceğinize inandı. Bazen en meydan okuyucu uygulama, günlük hayatın dikkat çeken yönleri karşısında daha fazla çabalamak zorunda olmaktır. Aydınlanma elbette bir manastırdayken daha kolay olsa da, her yerde mevcuttur.
Bu yol, varlıkların arılaşmasının, üzüntünün ve feryadın aşılmasının, acının ve kederin kaybolmasının, doğru yolun bulunmasının, Nirvana’nın farkındalığının direkt yoludur.
Buda kendisini bir dinin kurucusundan çok bir hekim olarak gördü. Bir doktor olarak insanın bu hastalıklı haline tedavi önerdi. Bir hekim olarak insanın halinin (İlk Asil Gerçek) teşhisini yaptı, bir etiyoloji (bu halin sebebini; İkinci Asil Gerçek) sundu, hastalık seyrini bildirdi (Üçüncü Asil Gerçek) ve tedavi için reçete (Dördüncü Asil Gerçek) verdi. Dharma -bu öğretilerden yansıyan gerçek- bu tıp ilmidir. Uyanmanız için salt ihtiyacınız da bu Dört Asil Gerçek’tir.
Yalnızca düşmanın davranışlarıyla karşılaştığınızda gerçek içsel gücü öğrenebilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında, düşmanlar bile kuvvetin, cesaretin ve kararlılığı öğretmeni olabilirler.
Ne yapmaya gayret ediyorsanız edin, uzun zamana yayılmış ölçülü bir çaba mühimdir. Daha en başında uç noktada çalışmak, çok fazlasını yapmaya uğraşmak ve kısa süre sonra bunu sonlandırmak gidişatı bozar.
Cömertlik, spiritüel pratiğin önemli bir bölümüdür. Vermek, nesnelere ego temelli bağlanmanın üstesinden gelmek demektir. Ayrıca bir bağlantılılık hissinin filizlenmesine de yardım eder.
Deneyimlediğiniz şeye açık olun ve bilhassa, spiritüel bir yolda olmayla ilintili peşin hükümlü fikirlerden kaçının. Aydınlanmış zihin yolunda öğrendikleriniz bırakın serbest kalsınlar, siz zihninizi yalın ve temiz tutun.
Buda-doğası, yani herkesin içindeki Buda, yaratılmaz, açığa çıkartılır. Şu anda vardır fakat belki hırs ve nefret öyküleriniz onu kuytularda koymuştur.
Mutluluk, hazır ve nazır bir şey değildir. Sizin kendi fiillerinizden doğar.
Zihin deneyimin önünde gider, onu yönetir, onun yaşanmasını sağlar. Bu fikir Budizmin kalbidir.
Geleneksel Budist kozmolojisi, lineer bir zaman hissine bağlı değildir. Öyle ki, geçmişten gelen sonsuz sayıda Buda vardır ve gelecekte de olacaktır. Böyle bir dünya görüşü zamanın salt bir yönde -ileriye- gittiğini ve evrenin yaşının sonlu bir zaman olduğunu söyleyen fizik yasalarını çiğner.
Buda’nın uyarısı şöyle: Ölçülülüğün kendisi de dahil olmak üzere, yaptığın her şeyi ölçülülükle yap. Yani kurallara, sırf kurallara uymanın hatırına bağlanma. Çünkü bu da bir tür bağlanmadır, özgürlüğünü engelleyen bir başka hapishanedir.
Dünya Bankası verilerine göre dünya nüfusunun en zengin yüzde 16’lık kesimi dünya kaynaklarının yüzde 80’ini tüketiyor. En yoksul yüzde 20 ise yüzde 1,5’luk kısmını. Endüstrileşmiş varlıkli toplu.lar kozmetige, parfume, eglenceye, ilaclara ve alkole, ayrica eskerj harcamalara milyarlarca dolar harciyor. Bu harcamalar ise dunyada temel egitime, suya, temizlik onlemlerine, sagliga ve beslenmeye ihtiyac duyan ulkelere bu isler icin harcanandan cok daha fazla.
Kazanç, kayıp, statü, itibarsızlık, suçlanma, övülme, haz ve acı kaçınılması gereken sekiz kancadır ve sizi mütemadiyen kuşatabilirler.
Gerçeklik kişisel olmalıydı ve o sal bir gün yeniden kullanılır siye insanın sırtında taşınmamalıydı. Bu şekilde sırtınızda taşıdığınız öğretiler dogma olma riski taşırlar ve Buda bundan kaçınmayı istedi. Her gerçeklik ilk elden deneyimlenmeli ve bir öğretmenin, buna Buda’nın kendisi de dahil, otoritesini taşımamalıdır.
Hayvanlar öldü, bitkiler öldü, Siddartha da öyle. Hayat, bağlantılılık ve değişimle doluydu. Olan her şey geçicilik halindeydi. Var olan her şey ölüyordu. O da ölürdü, düşünceleri ölürdü. An ölür ve bir başka an kendi yerini alarak doğardı.
Konuşma kabiliyeti mükemmel bir kapasitedir ve maalesef hafife alınabilen bir değerdir. Çene çalıp dedikodu yapmak ve boş konuşmak yerine sessiz kalsaydınız her şey nasıl sakinleşirdi?
Buda sizden kendisine inanmanızı ya da ona dua etmenizi istemez. Yaşadığınız huzur ve gönül rahatlığı, kutsal bir müdahale ile değil, kendi çabanızla gelir. Buda size tamamen kendi başına çıkmakta özgür olduğunuz bir yol gösterir. Körü körüne bir biat söz konusu değildir; sadece pratik etme vardır. Bunu kendiniz görün: Budizm’de Buda’ya sığınmak mümkündür.
Birden bir kuşun sesini duyarsınız, çağrısı safi ve tatlıdır, içinize işler. Kendinizi o anın içinde bütünüyle kaybeder ve yalnızca o kuşun sesini dinlersiniz. O kuş dharma’dır; o kuş size uyanışla ilgili bir şey öğretmektedir. O anda, ben hikayeniz kaybolur ve tüm hikayelerin durduğu o yeri devralan bir gerçekliğe uyanırsınız. Her şey bir dharma olabilir: Bir kuş, bir sanat eseri, bir fincan kahve, bir köpeğin havlaması, yağmur, hatta zor tecrübeler de dharma’dır. Her bir deneyim, bir gerçekliğin açığa çıkış olasılığını taşır.
Batı’da karma sıklıkla “göze göz dişe diş” ya da misilleme kuralı gibi yorumlanır: bir başkasına çektirdiğiniz neyse aynı şekilde cezalandırılırsınız. Fakat böylece, Karma’nın Budist anlamı yanlış anlaşılmış olur. Buda’nın öğretisine göre, geçmiş hataların bedelini ödemez, geçmişteki iyi edimleriniz için de ödüllendirilirsiniz; daha ziyade, siz, yaptıklarınız ya da yapmaya niyetlendiklerinizsinizdir. Konuya ek olarak, karma kendi fiillerinizin hayatlarınızı şekillendirdiği bir süreçtir.
Bu beş ahlaki öğreti (sila), On Emir’le (yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın, öldürmeyeceksin ve diğerleri) kimi alanlarda çakışır ve Altın Kuralı da(sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma) kapsar. Sila’yı “ahlaklılık” olarak çevirmek karışıklılık doğurabilir; bu yüzden etik kelimesi daha iyi bir seçim olabilir. Uygulamanın ve uyanış yolunun esası etik kavramlarıdır. Onlar bir tür ahlaki iffet duyumuyla değil, gereklilik bilinciyle yerine getirilir. Beş öğreti şunlardır:

•Canlıyı yok etme
•Çalma
•Cinsel istismar suçu işleme
•Yalan söyleme
•Sarhoş olma

Doğru davranış, “zarar verme” -en azından bunu bile isteye yapma- yönergesi ile anlaşılabilir. Peki, çizgiyi nereye çekeceğiz? Hayvanları yemek zarar vermek mi? Hayvan ürünlerini kullanmak fenalık yapmak mı? Buda’nın yaşadığı zamanlarda keşişler yemek rica ederlerken tabaklarına ne konursa yerlerdi, tabii ki canlı varlıklar onlar için kasıtlı öldürülmediği sürece. Dalai Lama tıbbi sebepler nedeniyle et yiyor. Peki, bitkileri yemek zarar vermek midir? Mahayana okullarında zarar verme riskini azaltmak için vejetaryenlik daha fazla önemsenirdi. Theravada manastır kuralları ise et tüketimini yasaklamıyor.
Buda bir metafor sundu: Onun öğretileri, gerçeği arayan kişiyi samsara (gerçekliğin devridaimi niteliğini anlatan bir kelime) nehrinin karşısına geçiren bir saldı. Bir defa karşıya geçildiğinde salın ıskartaya çıkarılması konusunda uyarıda bulundu. Gerçeklik kişisel olmalıydı ve o sal bir gün yeniden kullanılır diye insanın sırtında taşınmamalıydı. Bu şekilde sırtınızda taşıdığınız öğretiler dogma olma riski taşırlar ve Buda bundan kaçınmayı istedi. Her gerçeklik ilk elden deneyimlenmeli ve bir öğretmenin, buna Buda’nın kendisi de dahil, otoritesini taşımamalıdır.
Buda bir insandı ve bir semboldü. Buda’ya sığınmanın anlamı, onun hayatı boyunca başardıkları önünde saygıyla eğilmeltir. Buda’ya sığınmanın anlamı, onun temsil ettikleri -kendi aydınlanmış doğanız- önünde eğilmektir. Buda’nın kendisi bir örnektir ve bu örnek sizi samsara nehrinden karşıya geçiren bir sal olabilir. Nehri bir kez geçtiğinizde, artık salı taşımanıza da gerek kalmaz. Bu yönüyle Buda, ne bir tanrıdır ne de bir aziz; o yalnız bir rol modeldir.
Budizm’in özündeki etik, “Zarar vermeyeceksin” düsturudur. Budizm esasen, huzura giden bir yoldur. Örneğin Dalai Lama – ülkesinde kimi tahminlere göre bir milyondan fazla cana kıyan ve 6000 Budist manastırını yok eden- Çin işgaline barışçıl bir karşı koyuştan yana oldu.
Budist bilgin Damien Keown’a göre Budizm, din konusunda ortak olan yedi ölçüt bağlamında değerlendirildiğinde, tanrısı olmayan bir din olarak düşünülebilir. Yedi ölçüte bakalım:

• Uygulanabilir ve Ritüelleri olan
• Deneyimsel ve Duygusal
•Öykülenen ve Efsanevi
•Öğreti sunan ve Felsefi
•Etik ve Yasal
•Sosyal ve Kurumsal
•Cismani

“Zahmete değen her şey çaba gerektirir.”
Düpedüz yapılması gereken içerideki savaşa son vermektir Bir düşünün:herkes kendi içindeki savaşı bitirirse, savaşın büyüyüp serpilecek tohumları da olmayacaktır.
Her Bodhisattva Dört Büyük Yemini gerçekleştirmeye niyet eder:
1.Hisli varlıklar sayısızdır: Korumaya yemin ederim.
2.Arzular tükenmezdir: Bir son vermeye yemin ederim.
3.Dharmalar engindir: İyice öğrenmeye yemin ederim.
4.Buda yolu erişilemezdir: Erişmeye yemin ederim.
Keşişler, her yan yanıyor. Ne yanıyor? Gözler yanıyor, görsel bilinç yanıyor, görsel formlar yanıyor Ne ile yanıyorlar? Arzunun ateşiyle, nefretin ateşiyle, yanılsamanın ateşiyle yanıyorlar.
Buda’ya sığınmak, yüce ve kuvvetli bir güç tarafından saklanıp korunduğunuz anlamına gelmez. Bu kendinizi Budayla uyumlamak ve bir Buda olmak için çabalamak demek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir