İçeriğe geç

Buddenbrooklar Kitap Alıntıları – Thomas Mann

Thomas Mann kitaplarından Buddenbrooklar kitap alıntıları sizlerle…

Buddenbrooklar Kitap Alıntıları

“Genç kalmak ya da yaşlanmak insanın kendisini ‘hissettiğine’ göre değişir İyi ve güzel şeyler ağır ağır ve gecikmiş olarak ‘geldiğinde’, insanın hayal gücünün hesap edemediği, can sıkıntısı veren sinir bozucu bir sürü ayrıntıyı da beraberinde getir ”
İyi şeyler hep gecikir zaten, hep geç gelir ve geldiği zaman da sevinemezsiniz, bir türlü sevinmek gelmez içinizden ”
Kişilik!.. Sahip olduğu, sahip olabildiği şey insanın gözüne çok yetersiz, küçücük ve can sıkıcı görünür, fakat sahip olamadığı ve ulaşamadığı şeylere özlemle karışık bir kıskançlıkla, nefrete dönüşmesinden korktuğu için sevgiye dönüşen bir kıskançlıkla bakar insan.
“İnsan dürüstlüğü ve şeffaflığı elden bırakmamalı”
“Yaşanan bir olay herkes duyunca mı yüz karası ve rezalet oluyor? Hayır Thomas, hayır! Bir insanın içini kemiren ve kendisine olan saygınlığını yiyip bitiren rezaleti gizlemek çok daha tehlikelidir”
Biliyor musun Tom, bir insanın suçlu olduğuna inanmak kadar korkunç bir şey olamaz, hayat bunu öğretiyor insana
Mutluluğun ve yükselişin simgeleri, gözle görülebilen ve elle tutulabilen belirtileri, ancak her şey ters gitmeye ve yıkılmaya başladığında ortaya çıkar. Bu tür dış belirtilerin ortaya çıkması zamanla olur, tıpkı şu gökyüzündeki pırıl pırıl parlayan yıldızın sönmeye mi başladığını ya da bütünüyle sönmüş mü olduğunu bilemediğimiz gibi…
İyi şeyler hep gecikir zaten, hep geç gelir ve geldiği zaman da sevinemezsiniz, bir türlü sevinmek gelmez içinizden
Yeni bir ev sahibi olmak demek hayatın temelden değişmesi, oturduğun evi boşaltıp bir başka yere taşınmak ve yerleşmek, eski ve gereksiz şeyleri, yani geçmiş yılların bütün tortularını tasfiye etmek demekti: Bu tür düşüncelerle kendisini yenilediğini, ruhunun temizlendiğini, dinçleşip gençleştiğini ve güçlendiğini hissediyordu…
İnsan dürüstlüğü ve şeffaflığı elden bırakmamalı..
“Bağışlamak ve unutmak zorundayız. ‘Öç almayı bana bırakın,’ der Tanrı”
“Ah, insanın her şeyi hayatta yalnızca bir defa yaşaması ve yeni bir hayata başlayamaması gerçekten çok üzücü Herr Permaneder; insan ikincisinde daha bilgili ve daha akıllı davranır herhalde ”
“Küçük bir kentte de büyük adam olunabileceğini bilmiyor muydun?”
“Yeryüzünde çok kötü şeyler oluyor,” diye aklından geçirdi. “Kardeşler de birbirinden nefret edebiliyor ya da birbirlerini hor görebiliyorlar; çok korkunç da olsa, böyle şeyler olabiliyor. Ama kimse bundan söz etmiyor, hemen örtbas ediliyor, duymak ve bilmek istenmiyor.”
“İnsanların arkasından kötü konuşmamak gerektiğini biliyorum ama şunu söylemeden de edemeyeceğim: Kara cüppe giyen ve ikide bir ‘Tanrım, Tanrım!’ diyenlerin hepsi kusursuz olamaz, eğer hayat sana bunu şimdiye kadar öğretmediyse, şaşarım.”
Yaşanılan bir olay herkes duyunca mı yüzkarası ve rezalet oluyor? Hayır Thomas, hayır! Bir insanın içini kemiren ve kendisine olan saygınlığını yiyip bitiren rezaleti gizlemek çok daha tehlikelidir! Hep söylediğiniz gibi dışarıya karşı ‘kusursuz’ görünmek isteyen biz Buddenbrooklar, evimizin dört duvarı arasında oturup bu tür alçaltılmaları içimize mi atacağız, öyle mi yapalım istiyorsun?
Tanrım, şu ‘her şeyi’ sözcüğü de çok tuhaf doğrusu. Bu ‘her şeyi’ sözcüğünün içinde neler gizli acaba? Sevgimi ve acımı oraya gömdüm diyebilir mi bir insan? Hayır, diyemez.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
hayatta önemli olan, bir şeylerin nasıl söylendiği değil, gerçekten ne kastedildiği ve ne hissedildiğidir.
Savunmayı bile göze alamayacağı bir yaşam biçimini insan nasıl sürdürebilir!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Demek ki insanların bizim acimiza saygı duymasını ölüm sağlıyor, en hazin acılar bile ölümle saygınlık kazanıyordu.
İyi şeyler hep gecikir zaten, hep geç gelir ve geldiği zaman da sevinemezsiniz, bir türlü sevinmek gelmez içinizden…
Bizler zayıf insanlarız ve Tanrı’nın günahkâr kullarıyız. Bu adamlar benim gibi dinle pek ilgisi olmayan birine acıyarak tepeden baktıklarında, gülmek geliyor içimden. İnsanların eşit olduğuna, Tanrı’yla kulları arasında aracı olmaması gerektiğine her zaman inanmışımdır.
Biz insanların öyle eksik yanları var ki, öyle ya da böyle açığa vurabiliyor kendisini.
Anneciğim! dedi. İnsanların arkasından kötü konuşmamak gerektiğini biliyorum ama şunu söylemeden de edemeyeceğim Kara cüppe giyen ve ikide bir ‘Tanrım, Tanrım!’ diyenlerin hepsi kusursuz olamaz, eğer hayat sana bunu şimdiye kadar öğretmediyse, şaşarım.
Ölüm olayları genellikle insanların Tanrı’ya yönelme duygularını harekete geçirir.
Kardeşler de birbirinden nefret edebiliyor ya da birbirlerini hor görebiliyorlar, çok korkunç da olsa, böyle şeyler olabiliyor. Ama kimse bundan söz etmiyor, hemen örtbas ediliyor, duymak ve bilmek istenilmiyor.
Kendisi farkında olmasa da insan her özelliğinin, ne çeşit özellik olursa olsun, ailesinden kalan bir miras, bir aile geleneği olduğunu ve bu yüzden de her durumda saygı gösterilmesi gereken onurlu bir şey olduğu düşüncesindeydi.
Artık hayatı öğrenmiş, o aptal genç kızlık dönemi çok gerilerde kalmış olgun bir kadın olarak bu kara cüppelilerin şefkat dağıtan kutsal insanlar olduklarına inanmıyordu. ‘Anneciğim!’ dedi. ‘İnsanların arkasından kötü konuşmamak gerektiğini biliyorum ama şunu söylemeden de edemeyeceğim: Kara cüppe giyen ve ikide bir ‘Tanrım,Tanrım!’ diyenlerin hepsi kusursuz olamaz, eğer hayat sana bunu şimdiye kadar öğretmediyse,şaşarım.
Ah, benim sevgili dostum! Uomo non educato dal dolore riman sempre bambino (Acı çekerek eğitim görmeyen insan, her zaman çocuk olarak kalır)!
Evet hoş çakal demeyi de öğrenmemiz gerekiyormuş meğer.
Tanrım, her şey olduğu gibi duruyordu! Hepsi yerli yerindeydi, hem de hiç değişmemiş olarak ve bütün saygınlığıyla Oysa o bütün bunları eski ve unutulur bir rüya olarak düşünmüştü! Kendisini yeniden kabul eden ve yeniden yaşayacağı bu gri çatılı evlerin yabancısı değildi, hepsi de geçmişin birer parçası olarak yine karşısında duruyordu.
Ama ben unutmak istemiyorum ki! diye haykırdı. Unutmak teselli eder mi sanıyorsun?
Sevilmediğini öğrenen bir erkek ağlarsa, hiç de budala değildir Bu gerçek.
Felsefeciler ve edebiyatçılar bir düşünceyi, bir ilkeyi ortadan kaldırınca yavaş yavaş bir kral çıkar ortaya ve bu kral bunu en iyi ve en güzel diye benimseyip ona göre davrandığını sanır krallar hep böyledir işte! Öyle sanıldığı gibi erişilmez insanlar da değildirler, hatta çok sıradan insanlardır, her zaman halkın gerisinde kalırlar
Bu her şeyi sözcüğünün içinde neler gizli acaba? Sevgimi ve acımı oraya gömdüm, diyebilir mi bir insan?
Ama ben unutmak istemiyorum ki! “Unutmak teselli eder mi sanıyorsun?”
Biz, bütün insanların özgür ve eşit haklara sahip olmasından, kimsenin bir başkasına köle olmamasından ve insanların yalnızca yasalar önünde eğilmesinden yanayız!.. Artık ayrıcalıklı ve her istediği şeyi yapan insanlar olmasın istiyoruz!.. Herkes, devletin yasaları önünde eşit haklara sahip olsun istiyoruz. Tanrı ile kulları arasına girilmesini istemediğimiz gibi, birey ve devlet ilişkileri de aracısız yürüsün istiyoruz!.. Basın, çalışma ve ticaret yapma özgürlüğü istiyoruz Bütün insanların ayrım yapılmaksızın birbirleriyle rekabet etmesini ve başarılı olanın ödüllendirilmesini istiyoruz!.. Oysa hiç sesimizi çıkaramıyoruz ve bize köle gibi davranıyorlar
“Bizler, şimdiye kadar üçüncü sınıf diye adlandırılan biz burjuvalar, yalnızca başarıya dayanan bir soyluluktan yanayız, o çürümüş soylular sınıfını artık tanımıyoruz, günümüzde hâlâ devam eden sınıf ayrımına şiddetle karşıyız
“…zaman hızla ilerliyor, fakat en önemli şeyleri de sanırım arkasında bırakıyor. İnsanlar arasındaki iletişim gittikçe kolaylaşıyor”
“Kendi kendisine karşı ilgi duyan, kendi duygularını bütün ayrıntısıyla gözlemleyen böylesi insanlar her zaman var olacaktır; örneğin şairler, kendi iç dünyalarını coşkuyla ve tüm güzelliğiyle anlatırlar ve böylece başka insanların duygu dünyasını zenginleştirirler”
“…kısa zaman öncesine kadar aptal bir kızdım. Hayatta her şeyin dürüstlükle ve doğrulukla kazanılmadığını bilmiyordum ”
Söylesene dedi. O duyguyu bilir misin?.. Anlatılması çok zor hani sert bir lokma yutunca insanın bütün sırtı ağnır ya!..
Sevilmediğini öğrenen bir erkek
ağlarsa hiç de budala değildir.
Bu gerçek.
Uomo non educato dal dolore rimane sempre bambino!

Acı çekerek eğitim görmeyen insan, her zaman çocuk olarak kalır!

sevilmediğini öğrenen bir erkek ağlarsa hiç de budala değildir. Bu gerçek.
Oysa hiç sesimizi çıkaramıyoruz ve bize köle gibi davranıyorlar Ne söylemek istiyordum? Evet, bakınız: Dört yıl önce üniversiteler ve basın için yeni yasalar çıkarıldı, aman ne de güzel yasalar! Yürürlükteki düzene şu ya da bu şekilde uygun düşmeyen gerçekler hiçbir zaman yazılamaz ve gençlere öğretilemez Beni anlıyor musunuz? Gerçekler zor kullanılarak örtbas edilmektedir, sözünü bile eden olamıyor Peki, soruyorum size, neden? Bu kokuşmuş, yıkılmaya yüz tutmuş, er geç ortadan kalkacağı herkesçe bilinen bu aptalca sistemi sürdürmek uğruna Öyle sanıyorum ki, bu alçaklığı anlamakta siz de güçlük çekiyorsunuz! Yeniliğe ve düşünsel olana karşı anlayış göstermeyen bir zorbalık, aptalca bir polis devleti gücü
Artık ayrıcalıklı ve her istediği şeyi yapan insanlar olmasın istiyoruz!.. Herkes, devletin yasaları önünde eşit haklara sahip olsun istiyoruz. Tanrı ile kulları arasına girilmesini istemediğimiz gibi, birey ve devlet ilişkileri de aracısız yürüsün istiyoruz!.. Basın, çalışma ve ticaret yapma özgürlüğü istiyoruz Bütün insanların ayrım yapılmaksızın birbirleriyle rekabet etmesini ve başarılı olanın ödüllendirilmesini istiyoruz!..
Biz, bütün insanların özgür ve eşit haklara sahip olmasından, kimsenin bir başkasına köle olmamasından ve insanların yalnızca yasalar önünde eğilmesinden yanayız!..
Bizler, şimdiye kadar üçüncü sınıf diye adlandırılan biz burjuvalar, yalnızca başarıya dayanan bir soyluluktan yanayız, o çürümüş soylular sınıfını artık tanımıyoruz, günümüzde hâlâ devam eden sınıf ayrımına şiddetle karşıyız
Bir insan doğuştan üstün ve ayrıcalıklı olabilir mi hiç? Nasıl olur da bir insan, ben soyluyum, diye bize yukarıdan bakabilir? Bütün çaba ve başarılarımıza rağmen onun konumuna yükselemeyen bizlere nasıl hor bakabilir? Böyle şey olur mu?..”
Öyle anlarım oluyor ki, bir türlü sakinleşemiyorum, Tanrı cezamı versin, ama zaman zaman onun adaletine, iyiliğine hatta her şeye kuşku duyuyorum. Hayat içimizdeki şeyleri öyle yıkıyor, kimi inançlarımızı öylesine yok ediyor ki! Yeniden buluşmak Mümkün olabilse keşke
Tony büyük bir umutsuzluk içinde, “Ama ben unutmak istemiyorum ki!” diye haykırdı. “Unutmak teselli eder mi sanıyorsun?”
İnsanın deniz kenarında canının sıkılmaması çok tuhaf. Bir başka yerde üç – dört saat hiçbir şey yapmadan ya da hiçbir şey düşünmeden böyle sırtüstü yatabilir misiniz ?
Evet, hep böyle olurdu: En çok korkulan anlarda acı bir alay gibi yoluna giriverirdi işler, fakat kötü şeyler göze alınmasa, o zaman felaket çıkagelirdi insanın başına.
Ama ben unutmak istemiyorum ki !
Unutmak.. teselli eder mi sanıyorsun ?
Denizin tekdüzeliğini sevmek nasıl bir şey acaba? Bana göre bu tür insanlar iç sorunlarının karışıklığı ile öyle çok ilgileniyorlar ki, dış dünyadan en azından bir tek şeyi beklemeyi bir gereklilik olarak görüyorlar: Sadelik
Yürürlükteki düzene şu ya da bu şekilde uygun düşmeyen gerçekler hiçbir zaman yazılamaz ve gençlere öğretilemez. Beni anlıyor musunuz? Gerçekler zor kullanılarak örtbas edilmektedir,sözünü bile eden olamıyor.. Peki,soruyorum size,neden? Bu kokuşmuş,yıkılmaya yüz tutmuş, er geç ortadan kalkacağı herkesçe bilinen bu aptalca sistemi sürdürmek uğruna.. Öyle sanıyorum ki, bu alçaklığı anlamakta siz de güçlük çekiyorsunuz!
Biz, bütün insanların özgür ve eşit haklara sahip olmasından,kimsenin bir başkasına köle olmamasından yanayız!.. Artık ayrıcalıklı ve her istediği şeyi yapan insanlar olmasın istiyoruz!.. Herkes, devletin yasaları önünde eşit haklara sahip olsun istiyoruz. Tanrı ile kulları arasına girilmesini istemediğimiz gibi, birey ve devlet ilişkileri de aracısız yürüsün istiyoruz!..
“Bir insan doğuştan üstün ve ayrıcalıklı olabilir mi hiç? Nasıl olur da bir insan, ben soyluyum, diye bize yukarıdan bakabilir? Bütün çaba ve başarılarımıza rağmen onun konumuna yükselemeyen bizlere nasıl hor bakabilir? Böyle şey olur mu?..”
“Senin gibi genç yaşta biri, ne istediğini hiçbir zaman tam olarak bilemez Kafası da yüreği gibi karmakarışık olur ”
İyi bir adam, dürüst bir insan,gönül almaktan hoşlanan: Çorba yapar, beşik sallar ve mis gibi turunç kokar.
Umudun kendisidir hayattaki en güzel şey.
“Tanrı’nın ya da insanoğlunun adaletinden söz etmenin bir yararı olmadı Demek ki onların bu ufak tefek, korkunç adamdan başka tanrısı yoktu.”
Sözcükler birbiri ardına akıp giderken bütün düşüncelerde yok oluyor ve insan istesede onları durduramıyor.
Bazen şu ya da bu kişiyi hatırlarız, nasıldır acaba diye düşünürüz, epeydir kaldırımda dolaşmadığı, çoktandır sesini duymadığımız, yaşam sahnesinden sonsuzca uzaklaştığı ve kentin dışında bir yerlerde toprağın altında olduğu gelir aklımıza.
Acıma duygusu insanı yeryüzünde alçaklıktan bile yoksun bırakır
Oğlum, gündüzleri işlerini severek yap ki, geceleri rahat uyuyabilelim.
Geçmişi kutlamak, içinde yaşadığımız günler ya da gelecekteki günler iyi olursa bir anlam ifade eder ataların izinden yüründüyse, onların atılımcı kişiliklerine göre hareket edilmişse, onları hatırlamak elbette çok güzel
Eğer bir kişi kendisine yapılan bir öneriye karşı çıkarken kendinden emin değilse, o zaman sesini yükseltir ve hemen bağırıp çağırmaya başlar.
Mutluluğun ve yükselişin simgeleri, gözle görülebilen ve elle tutulabilen belirtileri, ancak her şey ters gitmeye ve yıkılmaya başladığında ortaya çıkar.
Başarı ve mutluluk bizim içimizdedir, başka hiç bir yerde değil. Onu tutmasını bilmeliyiz, sıkı sıkı ve var gücümüzle.
Başarı denen şey nedir ki? Anlatılması zor gizli bir güç, basiret, bir şeye hazır olma salt var olmakla insanın çevresindeki hareketleri etkilemesi, onları baskı altında tutma bilinci sözünü geçirebildiğine inanma
İyi şeyler hep gecikir zaten, hep geç gelir ve geldiği zaman da sevinemezsiniz, bir türlü sevinmek gelmez içinizden .
Bazen iyi bir görüntü gerçek yaşam için ölçü olmuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir