Fyodor Dostoyevski kitaplarından Budala 1. Cilt kitap alıntıları sizlerle…
Budala 1. Cilt Kitap Alıntıları
Zamana bırak,zamanla her şey unutulur! Sonra akıllanmaktansa şimdi akıllı olmak daha iyidir
Siz qızarırsınız; bu, gözəl qəlbə malik insana xas olan cəhətdir.
Əziz knyaz, yer üzündə cənnət asanlıqla əldə edilmir; siz isə, hər halda, müəyyən dərəcədə cənnətə bel bağlayırsınız; cənnət, knyaz, sizin kimi ən nəcib qəlbli bir insanın zənn etdiyindən qat-qat çətin yaranır.
“Hiç olmazsa tek bir insanla, sanki kendi kendimleymişim gibi her şeyi konuşmak istiyorum.”
Biliyor musunuz, ben artık on sekizimde değilim. Şu yastıkta o kadar yattım, şu pencereden o kadar baktım ve düşündüm ki Ölülerin yaşı olmaz,bilirsiniz
-Neden öyle bakıyorsunuz yüzüme?
-Gülüşünüzdeki içtenlik şaşırttı beni de ondan. Doğrusu bir çocuk gibi gülüyorsunuz.
-Gülüşünüzdeki içtenlik şaşırttı beni de ondan. Doğrusu bir çocuk gibi gülüyorsunuz.
Geceleri yastığımı gözyaşlarımla ıslatıyordum( senin için değil, merak etme) benim kendime göre başka, hiç değişmeyen bir derdim var..
“Sevebileceğiniz birine öyle kolay rastlayamazsınız.”
Bu kadar yanılma yeter, bundan sonra yanılmak istemiyorum.
Yaşamının en önemli özelliği: İnsanlar konusunda sürekli yanılmak
önünde sürprizlerle dolu upuzun bir hayat var… ama… ama…
Anne babalar kendi çocuklarını bile doğru dürüst tanımıyor.
Çünkü Tanrı, utanç içinde yaşamaya mahkum etti onu.
“İyi insanlara ihtiyacım var.”
Bu sarhoş, zayıf kalplerde nelerin olduğunu ancak Tanrı bilir.
Ah prens, dünyaya ne temiz, aydınlık, masum gözlerle, nasıl desem, bir çoban gibi bakıyorsunuz!
Bazen böyle olur insana; dayanılmaz, özellikle utançla karışık hatıraları ansızın olduğu yerde bir dakika öyle durdurur onu.
Bu acıtırcasına gerekli ona… Evet! Bir şeye inanmak tutkusu! Birine inanmak!
“Ah inanın, Kolomb Amerika’yı keşfettiği anda değil, onu keşfederken mutluydu.”
“Onun seni değil de beni sevdiğini düşündüğün sürece, senin karşında bir melek kadar günahsız, temiz olsam da sevmeyeceksin beni. Sanırım kıskançlık dedikleri bu olsa gerek.”
Beni hiçbir zaman aldatmadığına, ileride de aldatmayacağına inanıyor, biliyorum bunu. Ama yine de sevmiyorum seni.
“Bu an için hayatını verebilir insan“ diyebiliyorsa, demek o an gerçekten de değerdi bütün hayatına.
Yalnız kalmak, kendini bu acı dolu gerginliğe en küçük bir çıkış yolu aramadan bütünüyle bırakmak istiyordu.
Evet, doğa alay ediyor insanlarla!
Sonra alay edecekse ne diye yaratıyor en üstün varlıkları? Öyle yapmış ki, yeryüzünde kusursuz diye bilinen varlığı…
Sonra alay edecekse ne diye yaratıyor en üstün varlıkları? Öyle yapmış ki, yeryüzünde kusursuz diye bilinen varlığı…
Yaşamınız… aşkla dopdolu, apaydınlık olsun!
-Delidir o kadın.
Evet, şirretin tekidir, ama zeki de, yalnız deli değil..
Evet, şirretin tekidir, ama zeki de, yalnız deli değil..
Ne mentez jamais!
*Hiçbir zaman yalan söylemeyin!
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Her şey sessiz sedasız, güzellikle, kibarca, dostça ve kesinlikle bir olay çıkarmadan halledilebilir.
Kalbimin istekleriyle hiçbir zaman uzlaşamadılar.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Küçücük nefretiyle o anda dört bir yanından ateşe vermeye hazırdır dünyayı.
Dünyada giderek daha çok gürültü, sanayi, ama daha az huzur var artık…
Çünkü kötü ruh çok büyük, çok güçlü bir ruhtur.
İnsanda kendini yok etme yasası ile kendini koruma yasası eşit güçtedir! Şeytan henüz bilmediğimiz bir zamana kadar hükmedecektir insanlığa.
Rica ederim, benimle oyun oynamayın bayım!
Yalnızca birtakım imalı sözler, yarım bırakılmış cümleler, suskunluklar, bilmece gibi sözler vardı, o kadar.
Ne kadar yüreksizsin! Siz erkekler hiçbir şeye değmezsiniz.
Kötü anma beni!
Kalbi dopdoluydu, acıyla sızlıyordu.
Ama dünyayla ilgilenmiyorum ben artık.
Kişinin insanlara duyduğu soyut sevgi genellikle yalnızca kendisine duyduğu sevgidir.
İnsanın herkesi, bütün insanları, bütün yakınlarını sevmesi olacak şey midir?
Gelgelelim, size karşı bir günahım var: Sizi seviyorum. Mükemmelliği sevmemek imkansızdır.
Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor
Ne var ki bilindiği gibi, kendini tutkuya fazlasıyla kaptırmış bir insan tam anlamıyla kör olur, ortada umutlanabileceği bir şey yokken, umutlanmaya hazırdır.
Bu devir, sıradan insanların en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.
Ne sözlerinizin gerçeğe benzemesine ne de başkalarının size inanmalarına imkan var.
Burada iyilik yapmak budalalıktır.
Kutsal kitapta Öldürme denmiş, o öldürdü diye onu da öldürmek mi gerekiyor? Hayır, böyle şey olmaz.
İnsanlar gün gelir gemilerini yakarlar ve geri dönmezler.
Bazen böyle olur insana; dayanılmaz, özelikle utançla karışık hatıraları ansızın olduğu yerde bir dakika öyle durdurur onu.
Acıma duygusu bütün insanlığın başlıca ve belki de tek yasasıdır.
Bakın, kızardınız! Bu soylu bir kalbin işaretidir..
Kaldırmıyordu kimsenin önünde
Yüzündeki çelik kafesi.
Yüzündeki çelik kafesi.
Çocuğunun ilk gülümsemesini gören bir ana nasıl sevinirse, Tanrı da bir günahkarın, içinden gelerek, önünde duaya durduğunu gökyüzünden gördüğü zaman böyle sevinç duyar..
Birisi çok şey bildiği halde söz etmiyor, öbürü söz ettiği halde bilgisiz..
Senden asıl kaçış sebebi seni delicesine sevmiş olması..
İyi bir insansın, ama komik oluyorsun. bir parçacık yakınlık gösteriyorlar sana, hayatını bağışlamışlar gibi teşekkürler edip duruyorsun insanlara.
Bu an icin hayatını verebilir insan! diyebiliyorsa, demek o an gerçekten de değerdi bütün hayatına.
Öylesine çok devlet dairemiz var ki, düşününce dehşete kapılıyor insan.
Çünkü durmadan beni kocaya vermeye çalışmalarından hoşlanmıyorum.
Yoksul ve çıplağım çünkü. İnsanlar denizinde küçük bir damlayım. 
Gülmek istedikten sonra az şey mi bulunur?
“İyi insanlara ihtiyacım var.”