İçeriğe geç

Bu Ümmetin Genci Kitap Alıntıları – Nureddin Yıldız

Nureddin Yıldız kitaplarından Bu Ümmetin Genci kitap alıntıları sizlerle…

Bu Ümmetin Genci Kitap Alıntıları

Mü’minin umut kaynaklarından biri Kur’an’dan izlediği İbrahim aleyhisselamdaki gördükleridir. Önüne çıkan engeller kendi evinden, babasından ya da orduları olan bir sistemden, nereden gelirse gelsin o, sabra ve sebata hazırdır. Umutlu olmayı, yılmayıp devam etmeyi, sabredenlerin sonunda kazanacaklarına dair itimadını İbrahim aleyhisselamdan almıştır. Ateşlerde yanmamayı ondan anlar. Alevlere dönüşse de dertleri, o yine umutlu olmayı, ‘O bana yeter’ diye Rabbine itimat etmeyi ondan öğrenmiştir.
Mu’min, dünyayı babası Adem aleyhisselamdan bilir. Cennetten inip geldiği yer olarak görür dünyayı. Vatan edinmez ama vatanına dönmek için mecburi güzergâh olarak bilir.
İman ehli olmak, dünya ile sınırlandırılmış beklentileri aşmak demektir. Ahiret için yaşamak, yatırımını ahirete yapmak, dünyayı bir istasyon gibi görmektir. Dünyayı ve dünya gerçeğini bilen insandır mü’min.
Arş’ın gölgesine yürüyen, yüreği hür bir genç isen, sen zaman cimrisi olacaksın.
Namaz kılmamış olmak nasıl bir hata ise Allah’ın en büyük nimeti olan zamanı boşa geçirmiş olmak da öyle bir hatadır. Ağlatan ve kahreden bir hatadır zaman israf etme hatası. Ramazan gününde kasten oruç yemek ne ise sıradan bir günü boş işlerde yiyip bitirmek de öyledir. Biri oruç yemektir diğeri de ömür yemektir. Oruç yendiğinde kazası olur, kefareti olur da, çiğnenip yenen bir günün ya da bir gündeki saatlerden birinin ne kazası olur ne de kefareti. Olsa olsa nedameti olur, hasreti kalır, gözyaşı birikir çenelerinde.
Mü’min okumalıdır;
Denizlerin karalardan daha fazla olduğu gibi bizim umudumuz da sıkıntılarımızdan daha yoğundur.
-Ölülerin dirilerden daha çok olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yine de biz hayata tutunuyor, bir gün daha fazla yaşamak, bir nefes daha fazla almak için çırpınıyoruz.
-Ölülerin yoğunluğu dirileri öldürmüyor.
Önce çevre ve arkadaş temizliği belki de bilgi edinmekten daha önemlidir.
Kur’an’ımız okunmak ve yaşanmak için inmiş bir kitaptır.
İkra ile başlayan kitabın mü’minleri olarak cahilliği benimseyemeyiz.
Umut iman hayatımızın enerjisidir.
Allah’tan ümitvar olmak imanın özüdür.
Allah ile beraber olmak, bütün varlığa sahip olmak değil midir?
Fani dünyanın fani insanlarıyız.
Dostumuzdan çok düşmanımız var.
Sen, gözünü Arş’ın gölgesine dikmiş bir gençsin. Sen, kalbindeki prangaları parçalamış bir gençsin. Hürriyetini ilan etmiş, şehvetlerine ve çevresine esareti reddetmiş bir gençsin. Hürsün. Prangalardan, kör taklitlerden, batıl kültürlerden arınmış bir gençsin. Elbette tatil yapacaksın. Sen de sahillerde yüzeceksin. Ormanlarda kamplar yapacaksın. Kışlık elbiselerinin yerine yazlıklarını giyeceksin. Uçağa bin, trene bin, gemide seyahat et. Bisiklet kullan, araba sür. Çimenlere uzan ve göklere temaşa et. Bulabildiğin en büyük dürbünle ufukları tara. Bak ve görmeye çalış. Arkadaşların olsun, sev ve sevil. Gül ve güldür. Koş, atla, yüz. Şu dünyada mubah olan her nimet sana feda olsun. Yeter ki sen, Arş’ın gölgesine yürüyen yolundan geri kalma. Takvanı kışta dondurup yazdan eritme!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Haram ateştir.
Kendisiyle huzur bulacağımız eşlerimizin olması en büyük nasiplerden biridir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bakmak başka görmek başka ise asıl körler, Allah’ın ayetlerine baka baka Allah’ın azametini ve yarattıkları üzerindeki hikmetlerini göremeyenlerdir.
Her haram, bir adım cennetten uzak kalmak olarak anlaşılmalıdır.
İslam’a teslim olmayanları şeytan kendisine teslim alacaktır.
Mü’min olmak umut yüklü olmaktır.
Batılın gücü var, adamı var, hesabı var ama Mevla’sı yok.
‘Allah’ın rızası en büyük kazançtır’
Sorun Firavunlu bir dünyada yaşamakta değildir. Bizim Firavunlu bir dünya standardı dışında kalmayı mü’minlik zannetmemizde sorun vardır.
Rabbin samimiyet ölçüyor, kalabalık ölçmüyor.
İkra ile başlayan kitabın mü’minleri olarak cahilliği benimseyemeyiz.
Mü’min kendisine ait olmayanı izinsiz olarak almaz ya; ona verilmiş bulunan zaman da onun değildir aslında. O nasıl kiracı iken kendisini mal sahibi görmüyorsa zamanı yaşarken de kendisini zamanın sahibi gibi görmez. Zaman onun değildir. Kullandığı zamanın kiracısıdır.
Yarın Rabbinin huzurunda durduğunda sorgulanacaksın. Ömrünün tamamından bir sorgu gelecek. Doğumundan ölümüne kadar bütün günler ve geceler sorulacak. Yıllar, aylar, haftalar ve günler sorulacak. Günlerin saatleri de incelenecek. Saatlerin dakikaları nasıl kullanıldı diye incelenecek. Dakikaları da bölecekler hesap yerinde. Saniyeler koca bir zaman dilimi gibi açılacak gözlerinin önünde. İş, aldığın-verdiğin nefeslere indirilecek o gün. Ne bilmezden gelebileceksin ne de görmezden, her şey belgelenmiş olacak. Melekler senin saniyelerini hesaplamış olacaklar. Sana sadece itiraf etmek kalacak. O itiraf da geri getirilemez fırsatların hasreti ile ezecek seni.
Ölülerin dirilerden daha çok olmasının hayattan koparmadığı gibi batılın estirdiği fırtınalarda da bizi imanımızdan koparmayacaktır.
Sabrın ve sebatın yerini görememek körlüktür. Kulluğun gereklerini, ibadetleri görememek körlüktür. Tarihin ibretle dolu sahnelerini kendisine ders olarak görememesi de bir mü’min için körlük nedeni olabilir. Bakışı ve basireti olmayan ne kadar bakarsa baksın bakar kördür o. Bakmak başka görmek başka ise ASIL KÖRLER, Allah’ın ayetlerine baka baka Allah’ın azametini ve yarattıkları üzerindeki hikmetlerini göremeyenlerdir.
Bir okul sınavına hazırlanır gibi cennete de hazırlanıyorsundur muhakkak, değil mi?

İşte cennet imtihanının ağır sorularından biri:
Kim bana iki çenesinin arasındakini ve iki bacağının arasındakini garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim. (Buhari, 6474)
(İki dudak arasındaki dildir. İki bacak arasındaki de cinsel organdır. Erkek veya kadın; herkes içindir bu.)

Buyur ve kendini test et. Yaşadığın yıllardaki geçmişini ve gidişatını test edebilirsin..

Özellikle bu ümmetin genci olan genç, Peygamber aleyhisselamın hadislerini, aldığı bir nefes gibi içine almalı ve öğrendiği her hadisten sonrası onun için ‘o hadisin öncesi ve sonrası hayatım’ diye iz bırakmalıdır. Ümmet olmak bunu gerektirir. Bu ümmetin genci olmak böyledir.
Dünya asıl, ahiret tâli oldu.
Asır hangi asır olursa olsun, bir gencin ateşlerde yanmadan nasıl İbrahimleşebileceğini yaz.
Denizlerin karalardan daha yoğun olduğu gibi bizim umudumuz da sıkıntılarımızdan daha yoğundur.Bizi hayata tutunduran,hayatı yaşanılır kılan,yarınlara bakacak gözlerimize enerji aktaran umudumuzdur.En ince ayrıntılara kadar hayatın her alanında nefes alırız,umutla ilerler adımlarımız.
Allah’ın dinine topluca muhatabız.. İmanımız ve bütün ibadetlerimiz cinsiyet ayrımı olmaksızın bize emredilmiştir.. Peygamber aleyhisselam efendimiz hepimizindir.. Din hepimizindir.. Ümmet bizim ümmetimizdir.. Daha da önemlisi, hangimizin çalışmasında bereketin gizli olduğu belli değildir.. Bir Asiye, bütün bir dünya çapında olabilir
Ey genç!
Musa ol, yar denizleri, geç Firavunları, batır Karunları, takılma onların Hamanlarına.
Bilal ol kızgın kayaların üzerinde..
Ammar ol, Sümeyye ol, Mus’ab ol..
Gazi ol, mücahit ol, şehit ol
Bedirlere dal, Uhudlara tırman, Hendeklerden sıyrıl
Kadisiyelerden çağır bizi, Yermüklerden sesin gelsin..
Kudüs’ten dön Ka’be’nin etrafını..
Ne zaman doğmuş olursan ol, nerede yaşarsan yaşa..
Kim olursan ol..
Adını, künyeni, numaralarını unut;hakkı hatırla, hilkat nedenini tefekkür et
Sonra da başla tarihini yazmaya
Yazdığın tarihin senden sonra okunsun..
Onu okuyanlar seninle şenlensin..
Bir büyük meydanda senin eline verildiğinde de yazdığın o tarih, sen şen ol
Şen ettiklerin de senin o gün şahitlerin olsun..
Şen ol, şen et ey tarih yazan genç..
Dünyada iken Arş’ın gölgesine tarih yazan yiğit;
Meleklerin defterlerine yazan kabiliyetin adamı,
Durma bir an, uyuma ve uyutma!
Sadece yaz..
O büyük yerde sana okunacak tarihini yaz..
Gözyaşın ve alnında terin varken yaz sen
Sorun Firavunlu bir dünyada yaşamakta değildir. Bizim Firavunlu bir dünyada standardı dışında kalmayı mü’minlik zannetmemizde sorun vardır.
Firavun’a bakıp Muhammed aleyhisselama iman edilmektedir. Firavun, bir insan tipinin adıdır. Hayrın negatifidir. Şerrin örneğidir. Batılın simgesidir. Azmış olmanın adresidir. Beyazın karşısında siyahtır o. Beyazı arayanlar siyahı bilirlerse beyazı bulacaklardır. Hakkı arayanlar da Batıldan geçebildikleri zaman ve mekânlarda onu bulabileceklerdir. Bunun için de firavun, cennet haritamızın üzerinde önemli bir işarettir.
Bilmemiz ve kollamamız gereken parolamız şudur:
İslam kendisine Müslüman arıyor. Tamirci ustasına ihtiyaç yoktur. Teslim olmuş insan Müslüman’dır. Çünkü İslam, teslim olmaktır. Müslüman da teslim olan insandır. İslam’a teslim olmayanları şeytan kendisine teslim alacaktır. Öncekilerin (Hristiyan ve yahudilerin) akıbeti böyle oldu.
Mümin okumalıdır; kitap okumalıdır, yazı okumalıdır. Mümin olayları ve insanları da okumalıdır.
Dünya zor bir mekan!
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:
” İnsan kıyamet günü beşşeyin hesabını vermeden ayağını kıpırdatamaz:
Ömrünü nerde geçirdiğinden, gençliğini nasıl tükettiğinden, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve ilmi ile ne amel ettiğinden. ” /Tirmizi, 2416
Gevşemeyen ahlakın imanının sancağı gibidir.
Göklerden yeri izle.
Bulutlar gibi seyret dağlar gibi kabarmış sorunları.
Kimi dağları gölgele, kimi vadileri de rahmet boşalt
‘Bu ne zamanıdır ya Rabbi?’ diye haykıranlara, karanlık gecelerin sabahını özleyenlere, sahibi Allah oldukça bitmez bu âlemde umut diye iman edenlere, kitle kitle yetim düşen çocuklara, esir düşen onurlu Müslüman kadınlara, sahipsiz ve itilmiş görülen medrese talebelerine, umreye gidip orada bile heyecanını yitirenlere, Kur’an’ımızın huzur kaynağınız dediği eşlerinde huzurunu kaybedenlere, doğurduğundan ötürü endişeye gömülenlere, her şeyin hercümerç olduğu zamanın kederli insanına toprağın sesi gelsin artık. Esen rüzgarlar bu sesi taşısın. Bulutlar bu sesi yağdırsın üzerimize.

Kulaklarımızda yankılansın bu mesaj:
Bu zaman tam bir Ömerlik zamanıdır.

Dünya gece ile gündüzün ortak kullanıldığı bir alandır. Tıpkı doğmakla ölmenin ortak kullanıldığı bir alan olduğu gibidir bu.
Biz büyük bir ümmetin bir kişilik ferdi olabiliriz. Payımız milyarda bir de olabilir. Rakam ne olursa olsun adımız, sorumlular listesindedir.
‘Allah’ ın rızası en büyük kazançtır’ diyen biri diplomaya, işe, düğüne, emekliliğe takılıp kalmamalıdır. Gelip geçici değerler uğruna edebi kazanç olan Allah’ın rızası feda edilmemeli ya da bir kenarda tutulur gibi yapılmamalıdır.
Bu ümmet Kur’an ümmetidir. Kur’an’ı okumak, anlamak, gösterdiği hedefe yürümek için var olan bir ümmettir. Bu ayetler de(tevbe suresi 71 ve 72.ayetler) çok açık bir şekide asıl hedefi, en büyük kazancı gösteriyor: ALLAH’IN RAZI OLACAĞI BİR İNSAN OLMAK! Allah kulundan razı olduktan sonra cennetler de senindir zaten. En büyük hedef bu olmalıdır.
Allah’ın dinine topluca muhattabız. İmanımız ve bütün ibadetlerimizin cinsiyet ayrımı olmaksızın bize emredilmiştir.
Resulullah (sav) buyuruyor ki:
‘İnsan, kıyamet günü beş şeyin hesabını vermeden ayağını kıpırdatamaz:
Ömrünü nerede geçirdiğinden,
Gençliğini nasıl tükettiğinden,
Malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve
İlmi ile ne amel ettiğinden.’ (tirmizi, 2416)
Göklerden yeri izle.
Bulutlar gibi seyret dağlar gibi kabarmış sorunları.
Kimi dağları gölgele, kimi vadilere de rahmet boşalt.
Her duyduğunu konuşma hakkın olmadığını bil. Peygamber Aleyhisselam, her duyduğunu konuşanın yaptığını günah olarak yeterli görmektedir
Mübahlar ya da helaller serbest şeylerdir. Ama hiçbir şey sınırsız olmamalıdır.
Gençlerin mübahları sınırsız kullanmaları harama doğru cesaret nedenleri olmaktadır.
Bugün sınırsız mübah yarın adım adım yaklaşılan haram olabilir
Senin sabah namazına yürüyen adımların, her şeyin alabora olduğu bir zamanda Medine’ye Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme hicrettir. Gevşemeyen ahlâkın imanının sancağı gibidir.
Mahallemizdeki camileri koruduğumuz gibi mü’min toplum olarak Allah’a umudumuzu korumak zorundayız.
Bugün umut olmayan yarın nasıl olacak?
Ümmet kavramını, dinden bir parça olarak görürüz. Ümmet için yapılacak fedakarlıklar bir sosyal hizmet değildir.
Bu ümmetten olduğunu kabul edip de mesela kadın olduğu için bu ümmetten olmanın gereklerinden kendini sorumsuz kabul edenler asla doğruyu bilmiyorlar. Yarın Allah’ın huzurunda ömürlerin ve gençliklerin hesabı sorulurken kadınların genç kız oldukları dönemleri de onlardan sorulacaktır. Tıpkı erkeklerin genç delikanlı oldukları dönemin hesabını vermeden ayaklarını kıpırdatamayacakları gibi
Herkesin zorunlu dönemi niteliğindeki gençlik için bir cinsiyet ayrımı da yoktur. Erkek veya kadın, Allah’ın dünya hayatı imtihanı için yarattığı her insan bu süreçte vardır. Ne kadınlar erkekleri ne de erkekler kadınları daire dışına itebilirler. Erkekler veya kadınlar kendilerini de yok kabul edemezler.
Gençlik dönemi insanın ömrünün dışında bir dönem değildir. Böyle bir anlayış da yoktur zaten. Buna rağmen Peygamber aleyhisselam efendimiz aynı cümlenin içinde ilk anda hesabı sorulacak şeylerden söz ederken önce ömrün ardından da gençliğin hesabını gündeme getirmektedir. Bu da gösteriyor ki, gençlik her ne kadar insan ömrünün içinde bir zaman diliminin adı olarak biliniyorsa da insan hayatı içinde ömürden ayrı bir fasıl olarak zikredilmeyi gerektirecek ağırlıkta bir yer tutmaktadır.
‘İnsan, kıyamet günü beş şeyin hesabını vermeden ayağını kıpırdatamaz:

Ömrünü nerede geçirdiğinden, gençliğini nasıl tükettiğinden, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve ilmi ile ne amel ettiğinden.’

Tirmizî, 2416

‘Bu ne zamanıdır ya Rabbi?’ diye haykıranlara, karanlık gecelerin sabahını özleyenlere, sahibi Allah oldukça bitmez bu âlemde umut diye iman edenlere, kitle kitle yetim düşen çocuklara, esir düşen onurlu Müslüman kadınlara, sahipsiz ve itilmiş görülen medrese talebelerine, umreye gidip orada bile heyecanını yitirenlere, Kur’an’ımızın huzur kaynağınız dediği eşlerinde huzurunu kaybedenlere, doğurduğundan ötürü endişeye gömülenlere, her şeyin hercümerç olduğu zamanın kederli insanına toprağın sesi gelsin artık. Esen rüzgarlar bu sesi taşısın. Bulutlar bu sesi yağdırsın üzerimize.

Kulaklarımızda yankılansın bu mesaj:
Bu zaman tam bir Ömerlik zamanıdır.

Senin sabah namazına yürüyen adımların, her şeyin alabora olduğu bir zamanda Medine’ye Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme hicrettir. Gevşemeyen ahlâkın imanının sancağı gibidir.
Sen umut ol. Sen umut yeşert içimizde.
Sana sabrının karşılığının sınırsız verileceği güne selam olsun.
Revaçtadır diye liberalleşmedin, itikad ve amelini laikleştirmedin, gençlerin ve ihtiyarların eline tutuşturulmuş oyuncaklarla oynayıp ibadetleri aksatmadın, ahlâksızlık yasallaştırıldı diye anne babanı ezmedin, haram çaresizlerin ürküntüsü zannedildi ama sen helali aşmadın, sen onu görmüyorsan da o seni görüyor diye Allah’tan hayâ ettin. Ümmetinin büyüklerinin kadrini düşürecek sözlerin olmadı. Ashab-ı kiramı sevdin, sevginin gereğini yaptın. Şehvetini frenledin. Kendini salmadın.

Bunalınca Rabbinin kitabına, sarıldın. Rabbinle konuşur gibi onu okudun. Ümmetinle yandın kavruldun. Yaşıların bile gündemi olmazken sen ümmetini gündem yaptın. Gencecik gözlerinden cennet pinarlarından gelmiş damlalar akıttın. Ümmetine dualar ettin. Allah, önüne okyanusları çıkarmasa yürüyecektin. Cennete adımını atmadan oturmaya niyetli değildin.

Sağlıklı evlatlarına bakıp onları Rabbinin nimeti olarak göremeyenler, eşine bakıp onu cennet yoldaşı olarak anlamayan, kapısını kilitleyip içinde güvenle oturduğu evini fani dünya için yeterli bir nimet olarak hissedemeyenler sözünü ettiğimiz bu bakar ama görmezliği yaşayanlardır.
“ Babanıza iyi davranın ki evlatlarınız da size iyi davransın. Siz iffetli olun ki kadınlarınız da iffetli olsun.

( El- Mu’cemu’l- Avsat, 1002 )

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir