İçeriğe geç

Böyük Ümidlər Kitap Alıntıları – Charles Dickens

Charles Dickens kitaplarından Böyük Ümidlər kitap alıntıları sizlerle…

Böyük Ümidlər Kitap Alıntıları

En uzun yolun bile varacağı bir son vardır,
En kasvetli gece bile güne kavuşur.
Dakikaların sonsuz, aman tanımayan geçişi kötü bir günü sonsuz geceye taşımak için nasıl acele ederse geceyi de aynı aceleyle sonsuz gündüze taşır.
Gözyaşlarımızdan utanmamalıyız.Onlar katı kalplerimizi yumuşatan ,topraktaki tozun üzerine yağan yağmura benzerler.
Daha iyi koşullar altında yaşasaydım acaba daha iyi bir insan olur muydum?
İleride ne yapacağını hiç düşündün mü?
-Hayır ilerisiyle ilgili herhangi bir şey düşünmekten korkuyorum çünkü.
Gözyaşlarımızdan utanmamızın hiçbir zaman gereği yoktur bence. Bunlar kötü yüreklerimizin üstünü örtüp kapatan tozlara dökülen rahmettir çünkü.
En kötü iradesizliklerimizle hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna işleriz
Pip, iki gözüm dostum benim, yaşamak dediğin nedir ki? Kaynakla birbirine tutturulmuş ayrılık halkalarından bir zincirdir.
Hiçbir zaman görünüşe aldanma. Her zaman kanıt ara. Kanıt olmadan hiç bir şeye inanma. O zaman yanılmazsın.
İstediğim neydi? Kim bilebilir? Kendim bile anlayamazken ne istediğimi!
Bütün hayatım kaçırılmış bir fırsat gibi.
Onu sevmenin yıkım olduğunu biliyordum, gene de ilk baştan söyleyeyim, bunu bilmek sevgimi zerrece azaltmıyordu.
Karşıma geçip bakışıyla bana nişan alan ve beni yüreğimden vuran yabancıydı bu !
Yaşamınızdaki sayılı günlerden bir tekini silin Yazgınızın yönü kim bilir nasıl değişik olurdu! Bunu okurken bir dakika durun, sizi çekip götüren zinciri düşünün; ister demirden olsun ister altından, ister çiçeklerden ister dikenlerden örülü olsun O unutulmaz günlerin birinde ilk halkası yaratılmasaydı, bu zincir belki de size, yaşantınıza hiç dolanmayacaktı!
İki gözüm; doğru yaşa, için rahat ölürsün.
Gözyaşlarımızdan utanmamızın hiçbir zaman gereği yoktur bence. Bunlar kötü yüreklerimizin üstünü örtüp kapatan tozlara dökülen rahmettir çünkü.
“ Kafamı kemiren bu noktayı enine boyuna düşündüğüm sayısız zamanlarda, gideceğimiz liman önemsiz görünmüştü gözüme. “
Kafamı kemiren bu noktayı enine boyuna düşündüğüm sayısız zamanlarda, gideceğimiz liman önemsiz görünmüştü gözüme.
Özgürlüğüne kavuştuğu zaman dünyadan, insan içinde yaşamaktan korkar olmuştu.
…onu sevmem delilikti, umutsuzluktu, mutsuzluktu, aklın, mantığın, iç rahatının, dirliğin tümüyle dışında bir şeydi. Onu sevmenin yıkım olduğunu biliyordum…
Bu satırları okurken bir an durun, yaşamanızı saran o uzun zinciri düşünün İster demirden olsun, ister altından, ister dikenden olsun O sayılı günlerden birini yaşamayıp da ilk halkası meydana gelmeseydi, bu zincir belki de hiç örülmezdi
Harcayabildiğimiz en yüksek miktarda parayı harcayıp karşılığında insanların gönlünden koptuğu kadarını alabiliyorduk. Ekseriyetle çok mutsuzduk, etrafımızdaki insanların çoğu da aynı durumdaydı. Sürekli eğlendiğimiz zannı içerisindeydik fakat çıplak gerçek şuydu ki aslında hiç de eğlenmiyorduk. İçinde bulunduğumuz bu durumun sık rastlanan bir durum olduğuna inanıyorum.
Tanrı biliyor ya, gözyaşlarımızdan utanmamıza hiç gerek yoktur; gözyaşları, katılaşmış yüreklerimizi kaplayan kirin pasın üzerine yağan bir yağmurdur. Ağladıktan sonra daha iyi bir insana dönüşmüştüm – daha nadim, vefasızlığımın daha farkında ve daha hassas. Şayet daha önce ağlamış olsaydım Joe o an yanımda olurdu.
Sonra yıldızlara baktım ve soğuktan donarak ölen bir adamın, yüzünü yıldızlara çevirdiğinde bunca parıltıdan en küçük bir deva ya da merhamet bulamayacak olmasının ne korkunç olduğunu düşündüm
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sözün özü, doğru olduğunu bildiğim şeyi yapamayacak kadar korkaktım; tıpkı daha önce yanlış olduğunu bildiğim şeyi yapmaktan kaçınamayacak kadar korkak olduğum gibi.
Ölümle yüz yüze geldiğim o korkunç anda bütün insanlara karşı düşüncelerim yumuşamış; Tanrıdan şu zavallı kulunun günahlarını bağışlamasını diliyor; sevdiklerimle vedalaşamayacağımı, halimi onlara anlatıp hatalarımı bağışlamalarını, bana merhamet etmelerini hiçbir zaman dileyemeyeceğimi düşündükçe yüreğim sızlıyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Beni bekleyen ölüm korkunçtu. Ama öldükten sonra kötü anılma korkusu ölümün kendisinden çok daha korkunçtu.
Tanrı biliyor ya, gözyaşlarımızdan utanmamıza hiç gerek yoktur; gözyaşları, katılaşmış yüreklerimizi kaplayan kirin pasın üzerine yağan bir yağmurdur..
Ama pencerelerini gün ışığına kapayarak sayısız başka şeyleri de dışarıda bırakmıştı; her şeyden, herkesten uzak yaşayarak binlerce doğal, şifalı şeyden de yoksun bırakmıştı kendini; kara kara düşüncelerle dolu yalnızlık içinde usu hastalanmıştı, çünkü Yaradan’ın kurduğu düzeni tersine döndürmeye çalışan bütün uslar en sonunda hastalanırlar, hastalanacaklardır, bundan kaçınılamaz.
Fırtına bir delirir, bir diner. Hayat böyledir işte!
Fakat okumaktan olağanüstü bir keyif alıyorum..
Fakat okumaktan olağanüstü bir keyif alıyorum..
Zaten tüm yaşantımız boyunca böyle en kötü zayıflıklarımız ile hainliklerimizi en tiksindiğimiz kimseler uğruna yaparız
Gözyaşlarımızdan utanmamızın hiçbir zaman gereği yoktur bence. Bunlar kötü yüreklerimizin üstünü örtüp kapatan tozlara dökülen rahmettir çünkü.
Hemen hemen her zaman mutsuzduk, dertliydik. Tanıdıklarımızın çoğu da bu durumdaydı. Aramızda dolaşan, bize her zaman çılgınca eğlendiğimizi söyleyen şen bir sanrı vardı ; bir de hiçbir zaman eğlenmediğimizi ileri süren gerçeğin iskeleti.
Onunla bu salonda ömür boyu mutlu olabileceğimi
düşünüyordum. (Oysa orada, o sırada, onun yanında hiç de
mutlu olmadığımı bilmenizi isterim. Kendim de çok iyi
biliyordum çünkü.)
.
Bu sır artık öyle eski bir sırdı ve içimde öyle büyümüş, benim bir parçam haline gelmişti ki onu istesem de içimden koparıp atamazdım.
.
“Geceleri uykusuz yatıp bir insanı düşünüyorsun diye o insan üzerinde bir hak ileri sürebileceğini bilmezdim,”
Çocuğa yapılan haksızlık küçücük bir şey olabilir. Ne var ki çocuk da, çocuğun dünyası da küçüktür; bu ölçüler içinde çocuğun tahta atı en iri küheylanların boyundadır.
Ben seni gönlümden hiçbir zaman çıkarmadım.
Kendi kendilerini dolandıranların yanında dünyanın başkaca tüm dolandırıcıları hiç kalır.
.
Bende büyük değişimlere neden olduğundan benim için unutulmaz bir gün olmuştu. Ama herkesin hayatı için aynı şey söz konusudur. Hayatınızdaki günlerden bir tekini sildiğinizi var sayın ve yazgınızın yönünün kim bilir ne kadar değişeceğini düşünün. Bunu okuyan siz bir dakika durun ve ister demirden olsun İster altından, ister dikenlerden örülü olsun ister çiçeklerden, sizi çekip götüren zinciri bir düşünün; ilk halkanın oluştuğu o bir tek unutulmaz gün olmasaydı, sizi hiçbir zaman bağlamayacak olan zinciri.
.
.
Kısacası, doğru olduğunu bildiği şeyi yapamayacak kadar da korkaktım; tıpkı yanlış olduğunu bildiğim bir şeyi yapmaktan kaçınamayacak kadar korkak davranmış olduğum gibi.
.
Bize öğrettikleri şeylerin hepsi yalanmış çünkü. Bir tek acı çekmekmiş doğru olan.
Bense seni gönlümden hiçbir zaman çıkarmadım.
Ne var ki o , zavallı bir düştü, çoktan uçup gitti.
Geçmişin üstünde durmanın bir gereği yok
Birlikte geçirdiğimiz şu günleri hiç unutmayacağım.
Gereksiz konuşmalarla çenemizi yormayalım
Yaptığın zararı görüyorum ama iyiliği göremiyorum.
Gereksiz olan konulara neden girelim? Gereksizlere hiç değinmeden konuşabileceğimiz dünya kadar laf var.
Şu karanlık günümde bana en iyi zamanlarımdan daha yakınsın.
Öyle yapayalnız kalacaksın ki!
Suyun akışını durdurmak nasıl elimizde değilse, bu saatlerin akışını durdurmak da elimizde değil.
Güneşte yaz, gölgede güz olan günlerden biriydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir