İçeriğe geç

Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler Kitap Alıntıları – Ahmet Cemal

Ahmet Cemal kitaplarından Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler kitap alıntıları sizlerle…

Bizi Yaşatanlar ve Öldürenler Kitap Alıntıları

ne kadar çok düş kurulursa , dünya bir o kadar çoğaltılmış , günün birinde dünyasız kalma olasılığı da azaltılmış olur.
Okumak için zaman bulunmaz fakat yaratılır
Evet, bu ortamın gençleri -dediğim gibi, istisnalar bir yana bırakıldığında- artık okumuyorlar. Çünkü her şeyden önce bilgiye ve bilmeye yaklaşımları yanlış. bu yanlıştan ötürü, bilgi edinmek amacıyla okumak, artık onların gündemlerinde yer almıyor. Bilgiyi okumakla değil, yalnızca yaşamakla yalnızca aralarında konuşmakla yalnızca uygulamalarla ve yalnızca bilgisayarla edinebileceklerine kesinlikle inanmışlar.
Bugün okumama , gençler arasında öylesine yaygın bir alışkanlık ve hastalık ki, kimi zaman kendi elinizle hazırladığınız, canları sıkılmadan okusunlar diye ifadelerini hafiflettiğiniz belgeleri bile onlara okutmakta zorluk çekiyorsunuz.
Dışarıdan gelen bir darbeyle ölmemişseniz eğer, iyileşebilirsiniz. Bir yara izi kalsa bile, bunu içselleştirmezsiniz. Ama beslediğiniz büyük bir sevgiye hançer gibi saplanmış sözcüklerle gelen ölüm çok farklı. Kolay işlenebilmeleri, belki de bu tür cinayetlerin en korkunç yanı. Çünkü sözcüklerle acımasızca, çoğu zaman kendinizi savunma hakkı bile tanınmaksızın ve aslında yalnızca birini en soylu duygularla çok yönlü ve karşılıksız sevdiğiniz için, yargılanabiliyorsunuz ya da bir anda harcanabiliyorsunuz.
İnsanın en kendisi olduğu çağlar bence çocukluk çağlarıdır. Toplumun saçma değer yargılarının sizi ezmediği, kendiniz olarak yaptığınız davranışların yargılanmadığı, maskelerden arınmış çocukluk yılları. İnsan doğduğunda bir melek misali uçmayı bilir. Hayal kurmanın sınırsızlığının tadına varır. Fakat büyüdükçe, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sahip olduğu kanatları budanır. Bunu önce aile yapar, daha sonraları ise ailesinin içinde yetişmiş olduğu toplum. İlerdeki çağlarda öyle bir an gelir ki, budanmış kanatlarla uçamaz olur insan, toplumun sürü psikolojisine ayak uydurmuş hayatın keşmekeşi içerisinde içindeki o eşsiz ‘ben’i unutmuştur. İçindeki oyun oynamak isteyen çocuğun sesi çok uzaklardan gelmektedir artık
Okumak için zaman bulunmaz fakat yaratılır.
Sokakta insanların Omzuna çarpıp geçmelerine neden şaşırıyorsun, sen kendin, yanından geçen nice insanın acılarını, içlerini kemiren kurdun ne olduğunu bilmez, buna aldırmazken..
onlar hep sürü insanı olmayı yeğleyerek yalnızlığın sorumluluklarından kaçmışlardı.
Sokrates’in dediği gibi:Üzerinde düşünülmemiş bir hayat , yaşamaya değer bir hayat değildir!
Kimse dinlemiyorsa beni ya da istediğim gibi dinlemiyorsa günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.
Tuhaf mı tuhaf bir çalışma alanıdır şu felsefe denen şey; çok kez bir sis bürümüştür ortalığı. Değil yolu arada bir felsefeye düşenler , filozoflar bile sık sık önünü göremezler
ne kadar çok düş kurulursa , dünya bir o kadar çoğaltılmış , günün birinde dünyasız kalma olasılığı da azaltılmış olur.
Paranın sanatı yenmesinden daha acı bir şey düşünemiyorum insanlık için.
Kafka, Dava adlı romanında, görünüşte işleyen bir toplumsal mekanizması bulunan ama gerçekte bu mekanizma içerisinde yer alan hiçbir bireyin hiçbir şeyden emin olamayacağı bir ortamı betimler.
İnanç, kavram olarak sanatın özüne yabancıdır; çünkü inanmak, belli bir çizgiden ötesini tartışma gereği duymamakla o “öte” yi artık salt bir varsayımın temeline oturtmakla eşanlamlıdır.
Kimse dinlemiyorsa beni ya da istediğim gibi dinlemiyorsa günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir