İçeriğe geç

Biyani Kitap Alıntıları – Albert Camus

Albert Camus kitaplarından Biyani kitap alıntıları sizlerle…

Biyani Kitap Alıntıları

Katı yürekli insanlardan tiksindiğim kadar hiçbir şeyden tiksinmedim.
Mutluluk, bir yerde ve her yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir.
[ ] insanlar aşağı yukarı, sevdikleri kimselerin ölümünü
az çok istemişlerdir.
Söyleyecek fazla bir şeyim hiçbir zaman olmadı. Ben de sustum.
asıl hastalığı ihtiyarlıktı, ihtiyarlık da iyileşmezdi.
Ne de olsa insan her zaman biraz suçludur.
[ ] hayatımı
değiştirmek için de bir neden göremiyordum ortada. İyice
düşünülürse, hiç de mutsuz değildim hani.
Yengeçler denizde yaşar ama yüzemez, ben de nefes alıyorum ama dünyaya bir türlü ayak uyduramadım sanırım.
İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir.
İnsan yavaş gitse, güneş çarpar, hızlı gitse kan ter içinde kalır,[ ]
Ama, yaşam ölümle bitiyor diye, kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine, bunlar yanında insanların acılarına, çaresizliklerine?
Umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.
Bunun benim suçum olmadığını söylemek istedim ama vazgeçtim Zaten bir anlamı da yoktu bunun. Ne de olsa insan her zaman biraz suçludur.
Bazen günün sonunda bir insanın başarabildiği en büyük şey intihar etmemiş olmasıdır.
Bazen günün sonunda bir insanın başarabildiği en büyük şey intihar etmemiş olmasıdır.
Ben yarım yamalak dinlediğim bir adamı başımdan savmak istedim mi, ona hak veriyormuş gibi yaparım bu sefer de öyle yaptım.
Biz, bu zorbalıklar, gürültüler dünyasını sevmiyoruz. İçimiz onu sevecek kadar bozuk değil.
Kaderim benim fikrim alınmadan yazılıyordu.
Her şey doğru, hiçbir şey doğru değil!
Acaba hayatıma son mu versem, yoksa bir bardak kahve mi içsem ?
Değil mi ki yaşam, bir yerde ölümle sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim içtim, aldım verdim, benim senin kavgasının anlamı?
“Sizinki kadar katılaşmış bir kalbe daha önce rastlamadım.”
İnsan bilmediği konularda hep abartılı fikirlere sahip olur
Nihayetinde madem ölüyoruz, nasıl ve ne zaman olduğunun ne önemi var?
Tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı.
Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz.
Ne olursa olsun hiçbir şeyi fazla abartmamak lazım, bunu yapmak bana başkalarına olduğundan daha kolay geliyor.
Bugün annem öldü belki de dün bilmiyorum.
ne de olsa insan her zaman biraz suçludur.
Yaz göklerinde uzanıp giden o bildik yollar, insanı günahsız uykulara da zindanlara da götürebiliyormuş demek.
Sizi yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın.
Her halükârda, beni gerçekten neyin ilgilendirdiğinden emin olamayabilirdim ama neyin ilgilendirmediğinden kesinlikle emindim.
Bunun benim suçum olmadığını söylemek istedim ama vazgeçtim Zaten bir anlamı da yoktu bunun. Ne de olsa insan her zaman biraz suçludur.
Duygularım olduğunu, iyi niyetli olduğumu göstermeye hakkım yoktu.
İçtenlikle hatta dostça, yaptığım herhangi bir şeyden hiçbir zaman gerçek anlamda pişmanlık duyamadığımı ona anlatmayı isterdim.
Yine bir süre sustuktan sonra tuhaf biri olduğumu, beni hiç şüphesiz bu yüzden sevdiğini ama belki de günün birinde, yine aynı sebepten ötürü benden nefret edeceğini mırıldandı.
Sizi yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın.
Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır.
Gecenin, toprağın,tuzun kokusu şakaklarımı serinletiyordu.Bu mahmur yazın muhteşem huzuru bir medcezir gibi doluyordu içime.
Tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı.
İnsan hiçbir zaman tamamıyla mutsuz olmaz.
Aslında, insanın eninde sonunda alışmayacağı hiçbir düşünce yoktur.
İnsan hiçbir zaman bütün bütün mutsuz olmaz.
Umut,nefes nefese koşarken bir sokağın köşesinde,arkadan yetişen bir kurşunla vurulmaktı elbette.
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.
Kaderim benim fikrim alınmadan yazılıyordu.
Tekerlekli zindanımın içinde, yorgunluğumun derinlerinden yükselir mişcesine, sevdiğim bir kentin ve kendimi bazen mutlu hissettiğim belli bir saatin aşina gürültülerini bir bir yeniden keşfettim.
Ruhu üzerine eğildim, sayın jüri üyeleri, ama bir şey bulamadım.
Herhangi bir kimsedeki erdemler, nasıl oluyordu da bir suçlu aleyhine ezici bir kanıt olabiliyordu?
İnsan eninde sonunda her şeye alışır.
Yıllardan beri ilk defa olarak içimde, aptalca bir ağlama arzusu uyandı, çünkü bütün bu insanların benden ne kadar nefret ettiklerini hissetmiştim.
Fakat herkes bilir ki hayat,yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir. Aslında otuz ya da yetmiş yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değilim; çünkü her iki durumda da gayet doğal olarak başka erkekler ve başka kadınlar yine yaşayacaklar ve bu, binlerce yıl devam edecektir. Sözün kısası, bundan daha açık bir şey yoktu. Şimdi ya da yirmi yıl sonra olsun, ölecek olan hep bendim.
Yaz göklerinde uzanıp giden o bildik yollar insanı günahsız uykulara da zindanlara da götürebiliyormuş demek.
İnsan eninde sonunda her şeye alışır.
İnsan eninde sonunda her şeye alışır.
Herhalde hiçbir şeyi gereğinden fazla büyütmemeli insan.
Söyleyecek pek bir şeyim yok da ondan konuşmam.
Herkes ayrıcalıklıydı. Zaten sadece ayrıcalıklar vardı.
Şunu yapmıştım, bunu yapmamıştım. Bir şeyi yapmamıştım, başka bir şeyi yapmıştım. Ne fark ederdi?
Hiç, hiçbir şeyin önemi yoktu; ve ben bunun nedenini biliyordum.
Halbuki, kesin doğruluğuna inandığı hiçbir şeyin kadın saçının bir tek teli kadar değeri yoktu.
Ona göre insanların adaleti hiçbir şeydi, Tanrı’nınkiyse her şey.
Nihayetinde madem ölüyoruz, nasıl ve ne zaman olduğunun ne önemi var?
insan hiçbir zaman tamamıyla mutsuz olmaz.
Tabii umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.
En temel kurallarını görmezden geldiğim toplumda artık bir yerim olamayacağını, en basit tepkilerini bilmediğim insan kalbinden de bir medet umamayacağımı belirtti.
Kaderim benim fikrim alınmadan yazılıyordu.
Her şey doğru, hiçbir şey doğru değil!
Kaçınılmaz olandan kaçmanın bir yolunun olup olmadığını öğrenmek
Sahip olduğun mutluluğun kıymetini iş işten geçince anlayacaksın.
Kısaca, mahkûm, idamına manen yardım etmek zorundaydı. İşlerin kolayca yürümesi, kendi yararınaydı.
Ama, bu düşüncede, hoşgörürlüğün olumlu erdemi, yerini adaletin daha güç, ama daha yüksek erdemine bırakmalıdır.
Hele, bu adamda rastlanan türden bir kalpsizlik, toplumu içine sürükleyecek bir uçurum halini alırsa!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir