Debbie Macomber kitaplarından Bir Yumak Mutluluk kitap alıntıları sizlerle…
Bir Yumak Mutluluk Kitap Alıntıları
&“&”
Kimse aynı anda iki efendiye hizmet edemez. Zavallı egonun işi daha zor. Aynı anda üç zorlu efendiye hizmet edip üçünün birden taleplerinin arasını bulmaya çalışıyor….
İşte bu üç tiran dış dünya, süperego ve iddir.
İşte bu üç tiran dış dünya, süperego ve iddir.
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey."
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey."
Şu perinin elinde fazladan peri tozu varsa benim de üzerime serpmesini isterdim."
Mutluluğa giden yolu kendi başıma bulmam ve hayatın zorluklarını kabullenmem gerektiğini bana gösterdi."
Gerçekleri duymak bazen acıdır."
Mutluluğa giden yolu kendi başıma bulmam ve hayatın zorluklarını kabullenmem gerektiğini bana gösterdi."
Bir yumak mutluluk çok ama çok iyi işliyor ve ben halimden memnunum
Benim bilmediğim bir şey biliyorsan, söylersen sevinirim.
Zaman ve sevgi bir araya gelip kişiliğinin kaba yönlerini törpülemişti."
Ben gökte tek bir bulut yokken gemisini inşa etmeye başlayan Nuh gibi bir inancın peşinden gittim..
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey.
Mutluluğun aniden yok olabildiğini öğrenmiştim.
Mutluluğun aniden yok olabildiğini öğrenmiştim.
Nefes aldığımız sürece her zaman umut vardır.
Doğduğumuz andan itibaren hepimize birer yumak iplik veriliyor; bundan mutluluğun desenlerini örmek ise bizim elimizde…
Geçmişte yaşadıklarım bana şunu öğretti: Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için geliyoruz ve inanın bana, hayat saklanarak, umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanamayacak kadar kısa. Dertler ve sıkıntılarla boğuşurken her gün, bir öncekinin aynısı gibi görünmeye başlıyor. Oysa ki her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda…
Nefes aldığımız sürece her zaman umut vardır.
Görücü usulüyle o kadar haşır neşir oldum ki, kimseyi görecek halim kalmadı.
Ben gökte tek bir bulut yokken gemisini inşa etmeye başlayan Nuh gibi bir inancın peşinden gittim…
Başkalarına yaptığım iyiliklerin sadece bana değil, ihtiyacı olan kişilere de katlanarak geri döndüğünü fark ettim. Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey.
Artık hiçbir şey doğru gibi görünmüyordu. Mevsimler artık birbirini aynı sırada takip etmiyor, ay birden güneşle yer değiştirebiliyordu.
Görücü usulüyle o kadar çok haşır neşir oldum ki, kimseyi görecek halim kalmadı.
Çorap örmek, bizlere engelleri – manşeti, topuğu, ayağı ve parmakları – birer birer aşmayı ve böylece adım attığımız zorlu yolda yılmamayı öğretir.
Örgü örmek;insanın ellerini çalıştırıp zihnini rahatlatan,ruhunu özgürleştiren bir meditasyondur."Darlene Hayes
… onunla yaşadığı her günü Tanrı’nın bir hediyesi olarak görüyordu.
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey.
… başkalarına yaptığım iyiliklerin sadece bana değil ihtiyacı olan kişilere de katlanarak geri döndüğünü fark ettim.
Kumar, alkolden ve uyuşturucudan hiçbir farkı olmayan bir hastalık, kızım. Hiçbir şey bir evliliğe veya aileye onun kadar zarar veremez
İyi bir örgücü olmak için şansınızı denemekten çekinmeyin.Örgü örmek, paraşütle gökten atlamak kadar tehlikeli değildir,hataların telafisine fırsat tanır."
Lucy Neatby
Lucy Neatby
Ölen o değil de benmişim gibi hissediyordum.
Hayatımız bir dizi değildi.
Bu, aşk kitaplarında anlatılan türden bir birliktelikti ama ne yazık ki hikaye mutlu sonla bitmemişti.
Ama yaptıklarının asıl kıymetini ancak babam öldükten sonra anladım.
“Güzel bir yumağı, ipi ve kurguyu severim. Örgü örmenin bana yaşattığı sevinci, bir de kitap okumayla yaşarım.”
Priscilla A. Gibson-Roberts
Priscilla A. Gibson-Roberts
“Çoğumuz, özel birileri için örgü öreriz.
Bu sayede attığımız her ilmekle, sevginin ve sevgi dolu düşüncelerin büyümesini sağlarız.”
Eugene Bourgeois
Bu sayede attığımız her ilmekle, sevginin ve sevgi dolu düşüncelerin büyümesini sağlarız.”
Eugene Bourgeois
Austen,Bronteler,Flaubert ve en çok sevdiği yazar George Eliot.Bu yazarlar kadınların hayatlarını ve duygularını yüzyıllar sonrasında bile okunabilecek kadar güzel tarif etmişti."
Kanser tedavisi gören ve kanseri yenen Lydia Hoffman hayata tutunmak için yasam sürecinde başından gecenler kaleme alınmıştır.
Elise, aşkın ona dünyadaki hiçbir duyguyla ve hiçbir deneyimle kıyaslanamayacak kadar güzel şeyler yaşattığından bir kez daha emin oldu .
“Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey”
Maverick onu bir öpücükle susturunca, Elise hiç direnmedi. Onun kollarındayken ne bir şüphe ne de bir soru kalıyordu aklında..
Geçmişte yaşadıklarım bana şunu öğretti: Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için geliyoruz ve inanın bana, hayat saklanarak, umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanamayacak kadar kısa. Dertler ve sıkıntılarla boğuşurken her gün, bir öncekinin aynısı gibi görünmeye başlıyor. Oysa ki her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda…
Nefes aldığımız sürece her zaman umut vardır.
Etrafımı saran yumak kaplı duvarlara bakınca elimden gelen en güzel ortamı yarattığımı düşünüyordum. Yumaklara, tıpkı bazı yazarların boş sayfalara baktığı gibi bakıyordum. Bana göre her yumak yerine getirilmeyi bekleyen bir sözün parçasıydı. O ipliklerle bir şeyler yapmak ya da boş sayfalara bir şeyler yazmak bizim elimizdeydi.
Ama ben, gökte tek bir bulut yokken gemisini inşa etmeye başlayan Nuh gibi bir inancın peşinden gittim.
Biliyorum. Sen her şeyden çok kendine kızgınsın. İstemediğin kadar dibe battın, sonra da çıkamadın.
Evet, dengeli beslenme hastalığına iyi geliyordu ama Maverick’i bu kadar süre ayakta tutan şey sevgiydi.
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey.
Güzel bir yumağı, ipi ve kurguyu severim. Örgü örmenin bana yaşattığı sevinci, bir de kitap okumayla yaşarım!
Bazen o kadar yoğun bir hayat yaşıyoruz ki bazı şeyleri kaçırıveriyoruz.
Bana göre iyilik, insandan insana sürekli aktarılması gereken bir şey.
Geçmişi kafaya takmanın anlamı yoktu.
Her yaş kutlamaya değerdir.
Mutluluğun aniden yok olabildiğini öğrenmiştim.
Gerçekleri duymak bazen acıdır.
Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için geliyoruz ve inanın bana, hayat saklanarak, umutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcanamayacak kadar kısa. Dertler ve sıkıntılarla boğuşurken, her gün bir öncekinin aynısı gibi görünmeye başlıyor. Oysa ki her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda…
Nefes aldığımız sürece her zaman umut vardır.
Artık hiçbir şey doğru gibi görünmüyordu. Mevsimler artık birbirini aynı sırada takip etmiyor, ay birden güneşle yer değiştirebiliyordu.
Oysa ki her yeni gün kendi mucizelerini de beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anlarda.
Ben, Lydia Anne Hoffman, dünyada iz bırakmaya kararlıydım.
[ Lydia gibi ben de kararliyim bu dünyada iz bırakmaya. Küçük ya da büyük. ???? ]
[ Lydia gibi ben de kararliyim bu dünyada iz bırakmaya. Küçük ya da büyük. ???? ]
Aşkı bulmuş ama sonra da çok acı bir şekilde ne kadar geçici olduğunu anlamıştım.
Oysaki her yeni gün kendi mucizelerini beraberinde getiriyor. Hem de en beklenmedik anda .
Hepimiz bu dünyaya, hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için geliyoruz ve inanın bana,hayat saklanarak, mutsuzluklarla, pişmanlıklarla harcamayacak kadar kısa.
Doğduğumuz andan itibaren hepimize birer yumak iplik veriliyor ; bundan mutluluğun desenlerini örmek ise bizim elimizde…
“Bazen o kadar yoğun bir hayat yaşıyoruz ki bazı şeyleri kaçırıveriyoruz.Kaçırdığımız fırsatları yakalayabiliriz ya da kaybolup gitmelerine göz yumabiliriz…”
“Güzel bir yumağı,ipi ve kurguyu severim.Örgü örmenin bana yaşattığı sevinci,bir de kitap okumayla yaşarım!”
“Başarabilirsiniz.İlmekleri birer birer atın yeter.”
“Sen her şeyden çok kendine kızgınsın.İstemediğin kadar dibe battın, sonra da çıkamadın.”
İnsanın çok sevdiği birini yitirmesinin nasıl bir şey olduğunu biliyordu.
“Grant yakışıklı bir adamdı ve Bethanne’ye berbat şekilde ihanet etmiş olsa da onu sevmekten kendini alamıyordu.Ona karşı bir şeyler hissetmek onu kızdırıyordu ama sevgisi,öfkeye,korkuya ve şüpheye bulanmıştı.Ona doğru yürüyen adam,bir yabancıdan farklı değildi.”
Kışın en soğuk ve en yağmurlu gününde gözlerinden yaşlar boşalırken dışarıda durmuştu. Rüzgar ve yağmur onu hırpalamış, o da hastalanıp ölmek için dua etmişti. Ölümü, yaşadığı korkunç acılara yeğlerdi.
Başarabilirsiniz. İlmekleri birer birer atın yeter. -Myra Hansen
Çoğumuz özel birileri için örgü öreriz. Hu sayede attığımız her ilmekle, sevginin ve sevgi dolu düşüncelerin büyümesini sağlarız. -Eugene Bourgeois