İçeriğe geç

Bir Yufka Yürekli Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Bir Yufka Yürekli kitap alıntıları sizlerle…

Bir Yufka Yürekli Kitap Alıntıları

Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum
Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum
Ama tutku sıradışı bir şey, kıskançlıksa yeryüzündeki en sıradışı şey.
Çünkü sen mutluysan herkesi bir anda mutlu kılmak istiyorsun. Tek başına mutlu olmak sana göre hastalıklı ağır bir şey! Çünkü sen var gücünle bu mutluluğa layık olmak istiyorsun ve vicdanını temizlemek için her fedakarlığı yaparsın!
İnsan kapılıp gittiğinde neler olur bilirsiniz. Senden birsey alırlar, sen de yanına bir şey ekleyip şunu da alın dersin!
Bircok şey söylemek istiyordu ama ne söyleyeceğini kendisi de bilmiyordu, o anda ölmek istiyordu
Birden bütün hayatı boyunca yalnız olduğu, kimsenin onu sevmediği, kendisinin de kimseyi sevmediği gecmisti aklından.
Sen benim yaralarımı iyileştirdin. Sonsuzca minnettarım sana!
Bir dosta koşar gibi içimi dökmek için sana gelmiştim.
Bana öyle geliyor ki, ben hiç bir zaman kendimi tanımadım.
Ama tutku sıra dışı bir şey, kıskaçlıksa yeryüzündeki en sırafışı şey.
İnsanın aptallığı sonsuzdur..
Ben de içimden: `Kime güven olur?’ diyordum.
ne ölüydüm, ne diri..
Neden, neden acı çekiyorum?
Düşünce insanın kalbini sızlatır. Düşünce, acıdan, üzüntüden gelir, üzüntü doğurur. Mutluluk istersen, düşüncesiz yaşayacaksın.
Bak! Çevremizde ne çok insan, ne çok gözyaşı, neşesiz ve bayramsız ne çok gündelik yaşam! Ya ben… Ben!.
mavi gözleri yaşlarla doluydu, sakin ve solgun yüzünde sonsuz bir acı okunuyordu.
Hastalansa belki daha iyi olurdu, diye düşünüyordu. Hastalık ona kaygılarını unutturur, her şey yoluna girerdi. Bak ne
saçmalar söylüyorum. Aman Tanrım!”
Dinle bak, dedi. Bir düşüncem var, sanki bir umut.
Elini yüreğine götürmek isterken düşüp bayıldı.
Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum
Bana ne oluyor, bilmiyorum! Sanki, paramparça gibiyim.
Artık kimseyi sevecek gücüm yok!
Kesinlikle hiç de sevilecek bir yanım yok… Ama gene de, herkes bana iyilik etmek istiyordu!
Tamam, vazgeçtim..
Sen iyisin, uysalsın, ama iraden zayıf…
Bu mutluluktan başın döndü.
Fakat içimi vicdan sızısı kemiriyor, Arkaşa.
kimileri büyük işler görmek için dünyaya gelmişler; kimileri de, benim gibi, küçük işler görürler.
Ateşler içinde yanan başını ağır bir düşünce eziyordu, yüreği burkuluyordu.
şimdi o kendini hayallere kaptırmıştı… Hem de ne hayaller. En neşeli, en taze, en renkli türünden!..
Çektiğin acılara karşılık, tattığın mutluluk ne kadardı?
Düşünce insanın kalbini sızlatır. Düşünce, acıdan, üzüntüden gelir, üzüntü doğurur. Mutluluk istersen, düşüncesiz yaşayacaksın.
Ordınov ölümü, özlediği bir konuğu bekler gibi bekliyordu.
Öpsene onu Liza, kendisini daha iyi tanıdığın zaman daha çok öpersin…
Gelmeyecek anneciğim, sezinliyorum ben, gelmeyecek..
Bana karşı sonsuz bir sevgi duyduğunu
bilirim, ama benim duyduğumun yüzde birini bile duyamazsın. İçim içime sığmıyor..
Belki yoksul yaşayacağız ama, mutlu olacağız. Bu bir düş olamaz, değil mi? Mutluluğumuz şuracıkta avucumuzun içinde, gerçekten mutlu olacağız değil mi?
öyle korkuyordum ki… İşin sonunun gelmeyeceğinden korkuyordum, oysa onu seviyordum..
Bütün bunların nedeni çok iyi yürekli oluşum. Bilirsin ki iyi yürekliyimdir.
Bir dosta koşar gibi içimi dökmek için, mutluluğumu anlatmak için sana gelmiştim…
Niçin bu kadar kolay aldanıyorsun?
Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam !
Tanrı vermeyince bir kardeş bulmak kolay değil.
Özgürlük ekmekten tatlı, güneşten güzeldir
Ne söylediğini farkına varmadan kurumuş dudaklarından ”Ölsem daha iyi.. ” fısıltısı döküldü.
Ben bir hovardayım, diye haykırıyordu. Ben hovarda yaratılmışım!..
İnsanın aptallığı sonsuzdur.
Bir dosta koşar gibi içimi dökmek için sana gelmiştim.
Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum.
Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!
Tanrı bizi günahlarımız yüzünden cezalandırıyor…
Neden bu kalp öylesine acı
çekiyor, bunalıyor ve böylesine ateşli ve
çaresiz gözyaşları döküyor?
Dinle beyim, kalbine hâkim ol; yoksulu ne
diye kovduracaksın? Yoksulu kovmak
günahtır. Tanrı bunu emretmedi, bilmiyor
musun?
Acının da kendi çılgın hayranlığı vardı.
Yaşamayı sevmek, iyi insanları sevmek güzel.
Vicdanından olmalı, ruhun yara almış.
“Bir insan vicdanını kaça satıyorsa, o kadar
verdi Tabii insan, vicdanına karşılık bir şey
alabilirse efendim.
Evet, siz, sonunda, doğruca delirecek ya
da sapıtacaksınız!
Bana sorarsan, yeryüzünde hırsızdan daha rezil bir şey yok!
Nesiniz siz? Koyunsunuz! Ne ip dizginler sizi, ne ahır. Nesiniz siz, yeryüzünde bir siz mi varsınız?
Dünya sizin için mi yapılmış?
Siz nasıl bir insan
“İnsan mı; ben insanım, sense çok okumuş,
aptalsın; duyuyor musun, çivi, çivilenmiş bir
insansın sen, işte o kadar!
Kimsiniz siz? Nesiniz? Sıfırsınız bayım, yusyuvarlak, işte o kadar! Ne çırpınıp duruyorsunuz?
Şimdi onun kafasında
bulunan türden fikirlerle beslenmek, yararsız, sadece yararsız değil, aynı zamanda zararlı.
Yalan söylüyorsun yavrucak,” diye yanıt verdi şimdi de, “aylağın tekisin sen delikanlı! Baksana çuvalı takmışsın, dilenmeye gidiyorsun sen serbest fikircisin, sen şırfıntının tekisin; al sana,
şair!”
“Delikanlı, sen sus! Aylağın tekisin sen,
küfürbazın tekisin! Bana bak, sümsük! Prens
misin sen, ha?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir