İçeriğe geç

Bir Varmış Bir Yokmuş Kitap Alıntıları – Ayşe Kulin

Ayşe Kulin kitaplarından Bir Varmış Bir Yokmuş kitap alıntıları sizlerle…

Bir Varmış Bir Yokmuş Kitap Alıntıları

Ölümü, ağlamadan,zırlamadan bir Türk kızına yakışacağı gibi vakarla,onurla bekleyecekti.
Şans avucumuzun içindeyken,bir bakarsınız, parmaklarımızın arasından kayıvermiş!
Babası ona her zaman şöyle derdi: Aynaya baktığın zaman ne görüyorsun kızım? Gördüğünü beğeniyorsan mesele yok. Etraf onu demiş,bunu demiş aldırma. Ama eğer gördüğünü kendin beğenmiyorsan,o zaman yeniden düşünmelisin.
hep gezmek,yeni yerler görmek,yeni şeyler keşfetmek ve hep hareket halinde olmak istiyordu.
Ruhunda kimsenin dizginleyemediği, doludizgin bir özgürlük duygusu vardı.
Aynı tanrıya ulaşmak için bu kadar kavga niye?..
Ama ne demişti Napoleon, Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız parmaklarımızın arasından kayıvermiş!
Aynaya baktığında gördüğünü beğeniyor musun?
Bir çırpıda tutunup umudun kırık kanatlarına uça uça geldiniz..
Tekin Gönenç
Sensiz geçecek gecenin gündüzü olmayacak sanırım.
Notalar piyanonun tuşlarından yükselerek çadırın bez tavanına çarpıyor sonra bembeyaz, yumuşak bir kar gibi uçuşarak üzerlerine yağıyordu.
Zamanın ancak her insan için, bir ömürlük var olduğunu, yok ay takvimiymiş, yok güneş takvimiymiş tüm bunların çok saçma ve en önemlisi, ‘geçmiş’, ‘ şu an’ ve ‘ gelecek’ zamanların ayrı birer zaman dilimi değil tümünün iç içe geçmiş tek bir zaman olduğunu anlarlardı .
Bizim gezegende kitapların antika değerinin dahi kalmamış olması.
Sensiz geçecek gecenin,gündüzü olmayacak sanırım
Erkekler, kendilerinden daha akıllı kadın istemezler yanlarında. Sözlerini geçirmek için, kadınlardan üstün olmak isterler hep. Kadınları evlere kapatmak, başlarını bağlatmak filan da hep bununla ilgili, dinle imanla ilgisi yok, inan bana. Maksat kadınların üzerindeki baskıyı sürdüredurmak.
kimsenin kendinden başkası olamadığı o derin yalnızlık..
Hayal ettiğin yerlere erişmek istemez misin?
Hayır. Güzel şeylerin hayalini kurmak bana yetiyor.
Yüreğinde ince bir hüzün var.
Rüzgar yüz kerte birden atlayıp bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi düştü.
Nazım Hikmet
Yıldızlar konuk kuşlarıdır gecelerin
Aşk konuşur bütün dilleri
Tekin Gönenç
Kimsenin kendinden başkası olamadığı o derin yalnızlık
Murathan Mungan
Bir çırpıda tutunup umudun kırık kanatlarına uça uça geldiniz.
Tekin Gönenç
Bende hicran yarasından da derin bir yara var.
Sensiz geçecek gecenin gündüzü olmayacak sanırım.
Bu kadar insanın onun ölümün pençesine atılmasına izin vermeyeceğini düşünüyordu. İnsanlık ölmemişti!.. Yolda, evlerinin damlarında, çocukluk ve okul arkadaşlarını, akrabalarını, komşu kızlarını görüyordu.
Kısas’ta sevmekten başka suçu olmayan genç bir kız, köy meydanında onlarca insaninin gözü önünde canlı canlı traktörün tekerlekleri altına atılmıştı.
İddiaya göre bu olayı gerçekleştirenler namuslarını temizledikleri için 14’lü tabancalarla havaya ateş açıp, zılgıt çekmişlerdi. Ölümün şerefine sıkılan kurşunlardı bunlar
Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarınızın arasından kayıvermiş!
Hangi gezegende olursa olsun, insan acı bir ders almadan, kıymet bilmeyi öğrenemiyor.
Ömrünü başkalarının dertlerini dinleyip onlara çare bulmakla geçiren bir insanın kendi derdine derman bulamaması ne kadar acı olmalı diye düşünürdüm.,,
Allah Aşkına Yunus, kemençe çalmayı da mı biliyorsun sen? diye sordu Temel.
Bir aleti çalmayı bilen, bir başkasını da çalabilir, öyle değil mi? diye sordu Rosa.
Hayır, dedi Temel.
Çalabilmeli, diye israr etti Rosa,
Müzikle konuşuyor ya bu adam, Temel abi, bu çaldığı çalgılar da onun dilinin değişik ağızları.
Her geçen gün, biraz daha belli ediyordu parlak cilasının ardında gizlenen kusurlu kişiliğini.
Dört katlı evlerinin her katında bir piyano vardı. Müzik sevgisi tüm aile fertlerini esir almış gibiydi. O kadar ki, yatak odaları dördüncü katta bulunan çocuklarını çağırmak için, Katalina aşağı katlardan yukarı seslenmezdi. Her çocuğun ayn bir melodisi vardı. Kendi melodisini işiten çocuk, anne veya babasının kendisini çağırdığını anlardı.
Evlendiler. İstanbul’da yaşamaya başladılar. Geza ve Katalina’nın Geza ve Karoly adını verdikleri iki oğullan, Margrit, Katalina ve Szuzsi diye üç kızları oldu. Geza önce Saray Müzikası’nda sonra da Darülelhan’da müzik dersleri vermeye başlamıştı. Dört katlı evlerinin her katında bir piyano vardı. Müzik sevgisi tüm aile fertlerini esir almış gibiydi. O kadar ki, yatak odaları dördüncü katta bulunan çocuklarını çağırmak için, Katalina aşağı katlardan yukarı seslenmezdi. Her çocuğun ayn bir melodisi vardı. Kendi melodisini işiten çocuk, anne veya babasının kendisini çağırdığını anlardı.
Ama ne demişti Napoleon, Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarınızın arasından kayıvermiş!
Demek ki hangi gezegende olursa olsun insan acı bir ders almadan kıymet bilmeyi öğrenemiyor.
Sensiz geçecek gecenin gündüzü olmayacak sanırım.
Sımsıkı yumuyor gözlerini şarkısını okurken. Rimelli uzun kirpikleri hafifçe titreşiyor.
Gençliğime iki koçu bedel biçtiler
Üçüncüyü benim için kurban ettiler
Amanın beni başlık için yaktılar
Sürme gözlü koç mu, ben miyim kurban?

Ayşe KULİN

-İtalyan’a da benzemiyorsun. Macar çingenesi olmayasın.
– Tam üstüne bastın, debi Barones Annabella, Macar olan dedem, çingene olan da ruhumdur.
aynı Tanrı’ya ulaşmak için bu kavga niye?..
Sensiz geçecek gecenin gündüzü olmayacak sanırım.
Sımsıkı yumuyor gözlerini şarkısını okurken. Rimelli uzun kirpikleri hafifçe titreşiyor.
Ama ne demişti Napoleon, Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarımızın arasından kayıvermiş!
Bende hicran yarasından da derin bir yara var.
Sensiz geçecek gecenin gündüzü olmayacak sanırım.
O bir kadındı, ne yapabilirdim ki ona karşı
“Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime,
titrerim mücrim gibi baktıkça isrikbalime.”
“Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarımızın arasından kayıvermiş!”
Şans avucunuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarınızın arasından kayıvermiş!. Napoleon
Zamanın ancak her insan için, bir ömürlük var olduğunu, yok ay takvimiymiş, yok güneş takvimiymiş, tüm bunların çok saçma ve de en önemlisi, ‘geçmiş’, ‘şu an’, ve ‘gelecek’ zamanların, ayrı birer zaman dilimi değil, tümünün iç içe geçmiş tek bir ‘zaman’ olduğunu anlarlardı.
Demek ki, hangi gezegende olursa olsun, insan acı bir ders almadan, kıymet bilmeyi öğrenemiyor!
Yıldızlar konuk kuşlarıdır gecelerin,
– Tekin Gönenç
Ömrünü başkalarının dertlerini dinleyip onlara çare bulmakla geçiren bir insanın kendi derdine derman bulamaması ne kadar acı olmalı diye düşünürdüm.
Meslek sahibi olmak, alımlı olmak, para pul sahibi olmak İyi şeyler bunlar ama insanın kendine bu kadar güvenmesi için yeterli mi?
Bir çırpıda tutunup umudun kırık kanatlarına uça uça geldiniz.
Erkekler kendilerinden daha akıllı kadın istemezler yanlarında. Sözlerini geçirmek için, kadınlardan üstün olmak isterler hep. Kadınları evlere kapatmak, başlarını bağlatmak filan da hep bununla ilgili, dinle imanla ilgisi yok, inan bana. Maksat kadınların üzerindeki baskıyı sürdüredurmak.
Yalnız yaşayan ve hayatlarını kendileri kazanan kadınlar, böyle disiplinli ve programlı olmak zorundaymış. Öyle söylerler hep. Kimselere açılmaz. Bugüne kadar hiç kimseye halinden şikayet ettiğini görmedim. Kendini bırakabilmesi için, yapayalnız kalması, biraz da içkili olması gerektiğini yılların içinde nihayet öğrendim.
Rüzgâr yüz kerte birden atlayıp bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi düştü.
Nazım Hikmet
Ama ne demişti Napoleon, Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarımızın arasından kayıvermiş!
”aşk konuşur bütün dilleri ”
Aynaya baktığın zaman ne görüyorsun kızım? Gördüğünü beğeniyorsun mesele yok. Etraf onu demiş, bunu demiş aldırma. Ama eğer gördüğünü kendin beğenmiyorsan, o zaman yeniden düşünmelisin.
Bir çırpıda tutunup umudun kırık
Kanatlarına uça uça geldiniz
Erkekler kendilerinden daha akıllı kadın istemezler yanlarında. Sözlerini geçirmek için, kadınlardan üstün olmak isterler hep.
Şans avucumuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarımızın arasından kayıvermiş!
Ama ne demişti Napoleon, Şans avucunuzun içindeyken, bir bakarsınız, parmaklarınızın arasından kayıvermiş!
Demek konuşulan dillerde ‘hayır’ diye bir sözcük vardı.
“Bana para verirlerse, işi çok ciddiye almam gerekir. Özgürlüğüm kısıtlanır.”
Bu dünyada kural bu Ada, büyük balık küçük balığı yutuyor. En büyük balığı da insanlar haklıyor, yemek için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir