Buket Uzuner kitaplarından Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları kitap alıntıları sizlerle…
Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları Kitap Alıntıları
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
İnsan daima kendi hayatını yaşar ve yalnızdır.
Her duygu, biraz da kendi karşıtını taşımaz mı içinde?
Oysa arkadaş olabilmenin en önemli ortak yanlarından biridir aynı şeylere gülebilmek ve aynı açıdan alaya alabilmek fotoğrafları.
Sonbaharın ‘hüzün’ çağrıştırdığı ve sevilmediği bir ülkeden geldiğim için, Türkiye’de güzel sonbaharı aslında neyin katlettiğini düşündüm. Sakın çamurlu caddeler, parksız, yeşilsiz, çirkin, beton bloklarla kuşatılmış, kent yaşamı, yoğun egzosa eklenen kalorifer dumanı, incecik bir yağmurla bike trafiğin daha da karışması ve yoksulluk bozuyor olmasın sonbahar keyfini? Oysa sonbahar güzeldir!
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır.
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar.
Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanını, geleneğini anlamaya çalışır. Ve anlamak sevgiye açılan ilk kapıdır.
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar.
Yine de Peter daha sonraları rahatlayacağım bir çok Avrupalı ve Amerikalı’dan çok daha nazikti ve babamın hareminde kaç kadın olduğunu, sokağa çıkarken çarşaf giyip giymediğimi sormadı. Ben de ona olmayan alt yapımız, imar planlarımız ve kültür yaygınlıklarımızla kendimizi nasıl yıllardır Avrupalı sandığımızı anlatmadım
Halbuki, insanlar siyah ve beyaz diye ikiye ayrılırlar, ben de beyazlara dahilim diye düşünürdüm hep.
Mutlu musun? Birbirine bu soruyu soracak ne kadar az insan kaldı
Yabancılar işlerimizi çalıyor, biz işsiz kalıyoruz,” hikayesi yaz tatillerinde “turist para getirir” sloganıyla zayıflıyor
Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanlığını, geleneğini anlamaya çalışır ve anlamak, sevgiye giden son kapıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İtalyanca ya da İspanyolca da olsa ninnilerin tek bir dili vardır: Anne sıcaklığı.
Ah aşk, ne güzel ve ne soylusun!
İtalya’da kar yok tabi…” dedi. İtalyan olmadığımı, Türkiye’de kar ve dağ kıtlığı çekilmediğini, ama kayak dahil hemen her sporun lüks sayıldığını anlattım
Yine de Peter daha sonraları rahatlayacağım bir çok Avrupalı ve Amerikalı’dan çok daha nazikti ve babamın hareminde kaç kadın olduğunu, sokağa çıkarken çarşaf giyip giymediğimi sormadı. Ben de ona olmayan alt yapımız, imar planlarımız ve kültür yaygınlıklarımızla kendimizi nasıl yıllardır Avrupalı sandığımızı anlatmadım
Yabancılar işlerimizi çalıyor, biz işsiz kalıyoruz,” hikayesi yaz tatillerinde “turist para getirir” sloganıyla zayıflıyor
Ganalı siyah Frances’in dediği gibi, bir beyaz asla bir siyahın yaşadığı siyah kederi anlayamaz
Mutlu musun? Birbirine bu soruyu soracak ne kadar az insan kaldı
Oysa arkadaş olabilmenin en önemli ortak yanlarından biridir aynı şeylere gülebilmek ve aynı açıdan alaya alabilmek fotoğrafları
İnsan ortak yanlarının olduğu, uyuştu, anlaşıldığı ve teşvik edildiği toplumu evi sayar, oysa ben öyle bir yer keşfedememiştim henüz
Sonbahar yeni aşkların başladığı, başlamışların katmerlendiği andır. Sonbahar biten aşkların ardından bir güz rüzgârına asılıp, yeni bir sevdaya düşene dek eskisinin en güzel anılarıyla keyif çatmaktır
İnsan daima kendi hayatını yaşar ve yalnızdır
Sonbahar yeni aşkların başladığı, başlamışların katmerlendiği andır. Sonbahar biten aşkların ardından bir güz rüzgârına asılıp, yeni bir sevdaya düşene dek eskisinin en güzel anılarıyla keyif çatmaktır
Elini attığı her şeyde başarılı olan, güzel, akıllı, kuvvetli, sıcacık bir kadınla beraberliği hazmedecek ve bunu devam ettirecek erkeği henüz pek ender yetiştiren dünya, kültürlü Layla’yı seven, onun da sevdiği erkeklere rağmen onu yalnız bırakıyordu. Ya işinde başarılı olacaktı, ya evinde, ya dişiliğinde, ya yaratıcı, üretken, sosyal kişiliğinde Ama layla hepsinde çok başarılıydı
Psikolojiyi pek çok insan ilginç bulur, ama bunlar çoğunlukla psikoloji dışında meslekler edinmiş, sağlıklı yetişmiş insanlardır. Oysa, pratik olarak psikolojiyi iş edinenlerin çoğu sorunlu yetişmiş insanlardır
Her şeyi mutlaka sağlıklı, mantıklı ve kurallarına göre yaşamayı despotça kabullenenlerin çok insani zaaflarının en umulmadık zamanlarda mide ülseri, bağırsak spazmı, kalp krizi ya da alkolle yıkandıktan sonra, gözyaşları veya naralarla kusuluşunu çok gördüm zira
Seyahat, alışveriş ya da gösteriş amacıyla yapılmadığı, yolculuk edilen ülkenin insanından ve kültüründen turistik kaygılar dışında kazanılmış görgü, bilgi olabildiği sürece insanı zenginleştiren, hoşgörüsünü, yaratıcı yanını, insanlığını artıran bir okuldur. Bu okulun yaşı yoktur. Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanını, geleneğini anlamaya çalışır. Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır
İtalyanca ya da İspanyolca da olsa ninnilerin tek bir dili vardır: Anne sıcaklığı.
Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanlığını, geleneğini anlamaya çalışır ve anlamak, sevgiye giden son kapıdır
Halbuki, insanlar siyah ve beyaz diye ikiye ayrılırlar, ben de beyazlara dahilim diye düşünürdüm hep.
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır.
Seyahat etmek için harcanan para, kitaba, konsere, sinemaya, eğitime giden para kadar kutsaldır bence.
İnsan daima kendi hayatını yaşar ve yalnızdır.
Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanlığını, geleneğini anlamaya çalışır ve anlamak, sevgiye giden son kapıdır.
Seyahat etmek için harcanan para, kitaba, konsere, sinemaya, eğitime giden para gibi kutsaldır.
Sonbahar, savrulan saçın,uçuşan atkının,cennet kokan kahvenin, sıcak bir tas çorbanın, tavşan kanı bir bardak çayın,ev turşusunun,pastırmanın,tahin helvasının,köşe başında kızartılan kestanenin,hırçın denizin,terlemeden uzun uzun yürüyebilmenin,kalın kazakların,kırmızı botların,konser,sinema,tiyatro salonlarının,kütüphanelerin,sonbahar yaşamın keyfidir!
Ortaokul yıllarında, geceleri halının üstüne uzanır, Orta Atlas’ın sayfaları arasında dünyanın ne büyük olduğunu düşünür, bu yüzden sevinçli bir hüzün yaşardım.
Sevinçli: Hiçbir zaman keşfedeceklerim bitmeyecek;
Hüzünlü: Ya hep aynı kentte, ülkede,hep aynı insanlarla,aynı işte çalışarak,kuralları ve biçimi çoktan başkalarınca belirlenmiş bir yaşam düzenin bir parçası olarak kalırsam? Ya önümdeki haritayı keşfe çıkamazsam? Ya çevremde tekdüze yaşayan insanlar gibi olursam?
Sevinçli: Hiçbir zaman keşfedeceklerim bitmeyecek;
Hüzünlü: Ya hep aynı kentte, ülkede,hep aynı insanlarla,aynı işte çalışarak,kuralları ve biçimi çoktan başkalarınca belirlenmiş bir yaşam düzenin bir parçası olarak kalırsam? Ya önümdeki haritayı keşfe çıkamazsam? Ya çevremde tekdüze yaşayan insanlar gibi olursam?
İnsan daima kendi hayatını yaşar ve yalnızdır.
Seyahat etmek için harcanan para kitaba,konsere,sinemaya,eğitime giden para gibi kutsaldır bence.
Biz kadınlar, bazen ne kadar ilgisiz görünen bir detayın incecik bir damarıyla uyarılırız, değil mi?
Her duygu biraz da kendi karşıtını taşımaz mı icinde?
Ve anlamak, sevgiye giden son kapıdır.
Yazar değilim ama, bence ‘ölüm’e bile gülebilmeli Oysa ağlamaya, somurtmaya ve sızlanmaya ne çok zaman ayırıyoruz, bir düşünsene
Psikolojiyi pek çok insan ilginç bulur, ama bunlar çoğunlukla psikoloji dışında meslekler edinmiş, sağlıklı yetişmiş insanlardır. Oysa, pratik olarak psikolojiyi iş edinenlerin çoğu sorunlu yetişmiş insanlardır.
Her duygu biraz da kendi karşıtını taşımaz mı içinde?
İnsan kendi istediklerini gerçekleştirebildiği sürece, karşısındakine toleranslı olur.
Sevgi ve saygı güzel kavramlar, ama ‘anlaşmak’ diye bir şey var ya, o olmadan öbürleri çok yetersiz, çaresiz kalıyorlar; üstelik her türlü ilişkide
Oysa arkadaş olabilmenin en önemli ortak yanlarından biridir aynı şeylere gülebilmek ve aynı açıdan alaya alabilmek fotoğrafları
1960’ların ve 70’lerin dünyayı küçültme, kültürleri yakınlaştırma, ‘kardeş olalım’, ‘sevişelim’ gibi kavramları heyecanı yitmiş, hippy’lerin yerini yuppie’ler almış, hümanizm egoizme, romantizm realizme dönüşmüş ‘haydi sevişelim’ sloganı, ‘AIDS’e dikkat’ olmuştu. Teknolojinin sürati, bütün yüzyılların rekorunu kırmış, bu gelişme ahlak, konfor, iletişim ve mutluluk gibi kavramları adamakıllı etkilemişti.
Birey olabilmiş kaç kişi tanıyordum ki çevremde? Büyük emek, sabır ve alışkanlık, azim ister birey olmak!
Acaba, dedim, Yahudi doğmuş olsaydım, olaylara farklı mı bakardım? Dünya görüşümüzde içine doğduğumuz şartların etkisi nedir? Bunları hangimiz en çıplak halimizle sorup, yanıtlayabiliyoruz? Bilemedim, sustum.
Son baharın hüzün çağrıştırdığı ve sevilmediği bir ülkeden geldiğim için, Türkiye’de güzel sonbaharı neyin katlettiğini düşündüm. Sakın çamurlu caddeler, parksız, yeşilliksiz, çirkin, beton bloklarla kuşatılmış, kent yaşamı , yoğun egzosa eklenen kalorifer dumanı ve incecik bil yağmurda bile trafiğin daha da karışması mı bozuyor sonbahar keyfini? Oysa sonbahar güzeldir!
Hem sonra yaşamın amacı okullar bitirmek, yeni ülkeler, yeni diller keşfetmek ve başarı açgözlülüğüne kapılmak değildir ki… Bunlar yalnızca birer araçtır…
İtalyanca ya da İspanyolca da olsa ninnilerin tek bir dili vardır: Anne sıcaklığı.
Egomun tek kusuru para meselelerinden pek anlamaması
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar
İnsan daima kendi hayatını yaşar ve yalnızdır.
“Yabancılar işlerimizi çalıyor, biz işsiz kalıyoruz,” hikayesi yaz tatillerinde “turist para getirir” sloganıyla zayıflıyor.
Haksızlığa uğradığında nasıl sızlar insanın burnu, sızlar da, bir türlü ağlayamaz, bilirsiniz…
Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır
Seyahat etmek için harcanan para, kitaba, konsere, sinemaya, eğitime giden para gibi kutsaldır bence. Seyahat, alışveriş ya da gösteriş amacıyla yapılmadığı, yolculuk edilen ülkenin insanından ve kültüründen turistik kaygılar dışında kazanılmış görgü, bilgi olabildiği sürece insanı zenginleştiren, hoşgörüsünü, yaratıcı yanını, insanlığını artıran bir okuldur. Bu okulun yaşı yoktur. Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanını, geleneğini anlamaya çalışır. Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır.
Bazı ilişkiler böyledir: Bir türlü dostluğun sıcak ortamı oluşamaz, fakat yine de o kişi zaman zaman anımsanır, düşünülür.
Vaktinde verilmeyen sevgi bayatlar!
Avrupa’yı gezip görmek için tarifsiz heyecanlanıyordum. En kısa tatilleri bile değerlendirip, kentteki bir otelde garsonluk yapmaya, para biriktirmeye başladım. Sabırla, özenle Biriktirdikleri paralarla müzik setleri, arabalar alan memleketlilerim bana, ben onlara tuhaf tuhaf bakıyorduk. Seyahat alışveriş ya da gösteriş amacıyla yapılmadığı, yolculuk edilen ülkenin insanından ve kültüründen turistik kaygılar dışında kazanılmış görgü, bilgi olabildiği sürece insanı zenginleştiren, hoşgörüsünü, yaratıcı yanını, insanlığını arttıran bir okuldur. Bu okulun yaşı yoktur. Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanını, geleneğini anlamaya çalışır. Ve anlamak, sevgiye giden son kapıdır.
Sonbahar yeni aşkların başladığı, başlamışların katmerlendiği andır. Sonbahar biten aşkların ardından bir güz rüzgârına asılıp, yeni bir sevdaya düşene dek eskisinin en güzel anılarıyla keyif çatmaktır.
Elini attığı her şeyde başarılı olan, güzel, akıllı, kuvvetli, sıcacık bir kadınla beraberliği hazmedecek ve bunu devam ettirecek erkeği henüz pek ender yetiştiren dünya, kültürlü Layla’yı seven, onun da sevdiği erkeklere rağmen onu yalnız bırakıyordu. Ya işinde başarılı olacaktı, ya evinde, ya dişiliğinde, ya yaratıcı, üretken, sosyal kişiliğinde Ama layla hepsinde çok başarılıydı.
Halbuki, insanlar siyah ve beyaz diye ikiye ayrılırlar, ben de beyazlara dahilim diye düşünürdüm hep.