İçeriğe geç

Bir Nefeste Dünya Tarihi Kitap Alıntıları – Emma Marriott

Emma Marriott kitaplarından Bir Nefeste Dünya Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Bir Nefeste Dünya Tarihi Kitap Alıntıları

Bu deveye dokunmayınız dediği ve bir mucize olarak taştan Allah’ın emriyle çağırdığı hayvanı boğazladılar, nihayet şiddetli bir gürültü ile yerlere serilip helak oldular. Salih peygamber de kendisine iman edenlerle beraber çıkıp önce şam’a Filistin’e sonra da mekke-i mükerremeye gitti.
Fenike boyaları ve özellikle mor dokumaları çok rağbet görüyordu (mor kumaşlar o dönemde yüksek bir sosyal statü göstergesiydi). Nitekim Fenike adı bile Yunanca mor kelimesinden türetilmişti.
M.Ö. 7. yüzyılda, Asur dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük imparatorluk halini almıştı. Büyük Asur krallarının sonuncusu olan Asurbanipal (M.Ö. 668-627) Pers Körfezi’nden Mısır’a dek uzanan büyük bir imparatorluğa hükmetti. Asurlular böyle bir imparatorluğu yönetebilmek için, yollar ve son derece etkili bir posta servisi kurdular. Asurbanipal Ortadoğu’nun ilk düzenli kütüphanesini Ninova’da kurdu. Burada binlerce metin ve kil tablet bulunuyordu. Bu çiviyazılı tabletlerin 20.720 tanesi, günümüzde British Museum’da saklanmaktadır.
Selçuklular edebiyat ve sanatı desteklediler. Orta Asya, İslam ve Anadolu stillerinin kombinasyonu olan bir sanat anlayışı ortaya çıktı. Rubaiyat’ın yazarı Pers matematikçi ve şair Ömer Hayyam (1050-1123) Selçuklu egemenliği altında yaşamıştı.
Mayaların binlerce kitap ve yazıtının bulunduğu, ne var ki bunların İspanyol işgalciler tarafından yok edildiği tahmin edilmektedir.
9. yüzyılda Vikingler uzun Rus nehirlerinden seyahat ederek Doğu Slavlarını fethetmeye çalıştılar. Onlardan bazılarını güneyde köle olarak sattılar. (Slav adı daha sonra köle anlamına gelen slave kelimesine dönüşecektir).
Bir Çin buluşu olan kağıt da dünyaya Araplar tarafından tanıtılmıştır. Trigonometrinin keşfi, optik, matematik ve astronomi alanındaki ilerlemeler de İslam’ın başarıları arasında sayılmaktadır.
Roma’daki bir iç savaş döneminin ardından kendisini cumhuriyetin ömür boyu diktatörü ilan etti. Buna karşılık olarak M.Ö. 44 yılında sanatörler Sezar’ı bıçaklayarak öldürdüler.
Atinalılar, yerel toprak sahiplerinin zalim yönetiminden kaçınmak için dünyanın ilk demokrasisini kurdular (Demokrasi Yunanca halk yönetimi anlamına gelen Demokratia kelimesinden türemiştir.)
Mezopotamya, Yunancada iki nehrin arasındaki toprak demektir.
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir.
Konstantinopol İstanbul adını aldı ve İslam aleminin başkenti oldu.
Dicle ve Fırat nehirleri arasında yaşayan Mezopotamya, Yunancada “iki nehrin arasındaki toprak” demektir.
Büyük Sfenks ve Giza piramitleri inşa edilmiştir. Bunların inşası sırasında binlerce Mısırlı hayatını kaybetmiştir!
Hititlerin, demiri büyük ölçülerde üreten ve üretilen demiri alet ve silah yapımında kullanılan ilk medeniyet olduğu düşünülmektedir. Bu özellikleri ile Hititler demir çağını başlatmışlardır. ( Demir birkaç Yüzyıl sonra bile birçok medeniyet tarafından hala kullanılmamıştı ).
Hititler ata binip, at arabalar kullanıp bronz hançerler kullanıyorlardı.
Mezopotamya Yunancada iki nehrin arasındaki toprak demektir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Hititlerin, demiri büyük ölçeklerde üreten ve üretilen demiri alet ve silah yapımında kullanan ilk medeniyet olduğu düşünülmektedir. Bu özellikleriyle Hititler, Demir Çağı’nı başlatmışlardır.
Piramitler firavunun ölümdem sonraki hayatı için inşa edilmişlerdir. Piramitler, Güneş Tanrısı Ra inancıyla yakından ilişkilidir. Bir noktadan genişleyerek inen şekli, güneş ışınlarını andırır ve merhum kralın tanrılara doğru yükselişi için bir merdiven rolü oynar.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
M.Ö. 3000’lerde, Sümer’de bir dizi şehir devleti ortaya çıktı. Bunların en büyüğü kırk bin insanı barındıran Ur’du. Dünyanın bilinen ilk yazı sistemi Sümer kökenlidir. Başlarda resim yazısı olan Sümer çivi yazısı, aşamalı olarak bir dizi kama biçimli basit simgeden oluşan bir yazı sistemine dönüştü. Metinler kil tabletlere kamış saplarıyla yazılıyordu.
Mezopotamya, Yunanca iki nehrin arasındaki toprak demektir.
M.Ö. 5000’lerde Güney Mezopotamya’nın (günümüzde Irak) Sümer adıyla bilinen verimli topraklarına çiftçiler yerleşti. Bu mütevazı başlangıç aslında dünyanın ilk büyük medeniyetinin tohumlarını atıyordu.
Aydınlanma ya da Akıl Çağı kültürel ve felsefi bir harekettir. Bu dönem aklın gücüne olan inanç damgasını vurmuştur.
“Fenike boyları ve özellikle mor dokumaları çok rağbet görüyordu. ( mor kumaşlar o dönemde yüksek bir sosyal statünün göstergesiydi.) Nitekim Fenike adı bile Yunanca ‘mor’ kelimesinden türetilmişti.”
Hindistan deniz yolunu korumak isteyen İngiltere, Ümit Burnu’nu 1795 yılında ele geçirdi. Transvaal bölgesinde altın ve elmas bulunması İngilizleri Transvaal’i ele geçirmeye teşvik etti. Londra dünyanın finans merkezi durumundaydı ve talebi karşılamak için devamlı bir altın girişine ihtiyaç duyuyordu.
1910 yılında bütün Güney Afrika bölgeleri İngiliz egemenliğinde birleştirildi.
Avrupalı kaşiflerin Afrika’nın iç bölgelerini keşfinin ardından el değmemiş mineral, değerli maden ve tropik hammadde kaynaklarıyla ilgili bilgilerin gelmesi, sanayileri hammaddeye ihtiyaç duyan Avrupalıların Afrika’ya ilgisinin artmasına neden oldu. Batı, Orta ve Doğu Afrika’da Avrupalılar, Afrikalı uluslarla ve kendi aralarında savaşmaya başladılar. Pek çok Afrika ulusu ve onların liderleri bu Avrupalı saldırganlık dalgasına karşı koydular. Başlarda kimi başarılar elde etseler de Avrupalıların ateşli silahlarının gücü karşısında çaresiz kaldılar.
Aztekler dünyanın bir gün yok olacağına inanıyorlardı. Bu olayı ertelemek ve tanrılarını doyurmak için çeşitli ayinleri vardı. Bunların arasında insan kurban etme de bulunuyordu. Savaşta esir aldıkları binlerce insanı Tanrılara kurban ediyorlardı.
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir. Farelerde yaşayan virüs taşıyan pirelerle yayıldığı sanılmaktadır. Hastalık hızla Çin’de yayılmış ve onun sınırlarını aşarak batıya yönelmiştir. Moğol ordularıyla, İpek Yolu üzerinden seyahat eden tüccarlar aracılığıyla veya gemilerle deniz yolundan taşınmıştır.
Kara ölüm olarak bilinen bu hastalığın Asya’da 25 milyondan fazla insanın yaşamını kaybetmesine neden olduğuna inanılmaktadır. Avrupa’da nüfusun en az üçte birini oluşturan 25 milyon insanın yanı sıra Ortadoğu’da da sayısı tam olarak bilinemeyen milyonlarca insan bu hastalıktan ölmüştür.
“ Aztekler icin din onemli bir guctu. Rahipleri, Mayalardan ogrendikleri bir gunes takvimi tutuyorlardi. Aztekler dunyanin bir gun yok olacagina inaniyorlardi. Bu olayi ertelemek ve tanrilarini doyurmak icin cesitli ayinleri vardi. Bunlarin arasinda insan kurban etme de bulunuyordu. Savasta esir aldiklari binlerce insani tanrilara kurban ediyorlardi.( 1487 yilinda bir tapinakta 80.000 kisi kurban edilmisti) “
Atinalılar, yerel toprak sahiplerinin zalim yönetiminden kaçınmak için dünyanın ilk demokrasisini kurdular(Demokrasi Yunanca “halk yönetimi” anlamına gelen Demokratia kelimesinden türemiştir). Demokraside tüm vatandaşlar eşit haklara sahipti( sokak kadınları, köleler, çocuklar ve yabancılar hariç). Şunu hatırlatmakta yarar var; söz konusu haklara sahip olmayan halkın oranı yüzde 85 ile 90’a tekabül etmektedir.
Etrüskler, planlı bir şehir inşa eden ve kadınların kamu hayatına dahil olmasına izin veren ilk toplumdur.
Tarihçi J.M. Roberts’ın dediği gibi:” Eski tarih, yaşamlarımızı ve düşüncelerimizi etkilemeye devam etmektedir.”
Zira tarih, daha önce yaşanan olaylarla şekillendirilmediği ve bağlantılandırılmadığı sürece hiçbir şey ifade etmez.
Dünyanın tüm acılarının temel kaynağı bencil arzulardır.
Japonya, Rus-Japon Savaşı’nda hem karadan hem de denizden Rus güçlerini yenilgiye uğrattığında Batılı güçleri şaşırttı. Bu olay Doğu’da önemli bir güç dengesinin kurulmasına ve 1905 Rus Devrimi’ne neden oldu.
Protestan reformu olarak bilinen bu hareketin, 1517 yılında bir Alman keşiş ve bilgin olan Martin Luther’in Katolik Kilisesi’nin kirlenmişliğine karşı bir protesto hareketine girişmesiyle başladığı düşünülmektedir.
Kara ölüm olarak bilinen akciğere ve lenf bezlerine yerleşen vebanın korkunç ve ölümcül bir türü 14.yüzyılda Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da yayılmaya başladı. Bu hastalığın Asya’da 25 milyondan fazla insanın yanı sıra Ortadoğu’da da sayısı tam olarak bilinmeyen milyonlarca insan bu hastalıktan ölmüştür. Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir.
Moğollar Mezopotamya’da hayati önem taşıyan sulama sistemini de yok etmişler, verimli ve zengin bölgelerin çöle dönmesine neden olmuşlardır.
Bir Çin buluşu olan kağıt dünyaya Araplar tarafından tanıtılmıştır. Trigonometrinin keşfi, optik, matematik ve astronomi alanındaki ilerlemeler de İslam’ın başarıları arasında sayılmaktadır.
Part okçuları at binerken arkalarına dönüp ok atabiliyorlardı. (Bu atış Part atışı adıyla bilinir.)
Shang halkı hayvanların kemiklerini ya da kabuklarını ısıtarak geleceği tahmin etmeye çalışıyorlardı. Bunlara kehanet kemiği denirdi. Bu kemik ve kabukların üzerine işlenmiş olan yazılar Çin yazısının bilinen en eski kayıtlarıdır.
İndus yazısı halen deşifre edilmeyi beklemektedir.
“Güçlü ordu, zengin
ülke” Meiji döneminin sloganıydı.
Bir yıl sonra imparatorluk başkenti Kyoto’dan Edo’ya (Tokyo)
taşındı. Japonya’yı modernleştirmek için bir dizi reform yapıldı. Bu
sayede ülke Batılı güçlere direnebilecekti. Batı tipi bir anayasa
yapıldı. Daimyo ve samuraylık sistemleri ortadan kaldırıldı. Ulusal
bir eğitim sistemi kuruldu (Bu sistem sayesinde 1900 yılında
Japonların neredeyse yüzde yüzü okuma yazmayı öğrenmişti). Tarım,
finans, mühendislik ve askeri teknoloji alanlarında yabancı
uzmanlardan yararlanıldı. Fabrikaların, tersanelerin ve tren yollarının
kurulması ile devlet destekli bir sanayileşme sürecine geçildi.
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki
Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir. Farelerde yaşayan
virüs taşıyan pirelerle yayıldığı sanılmaktadır. Hastalık hızla Çin’de
yayılmış ve onun sınırlarını aşarak batıya yönelmiştir. Moğol
ordularıyla, İpek Yolu üzerinden seyahat eden tüccarlar aracılığıyla
veya gemilerle deniz yolundan taşınmıştır.
Doğu ile Batı arasındaki kültürel ve dilsel farklılıklar (Doğu
teolojisi köklerini Yunan felsefesinde buluyordu, Batı teolojisi ise Roma hukukuna dayanıyordu) Hıristiyan doktrininin birbirinden
farklı şekillerde anlaşılmasına neden oldu. Özellikle papalıkta
önceliğin kime ait olduğu ve kutsal ruhun baba ve oğuldan teşekkül
etmesi konusunda belirgin bir tartışma vardı (Roma Kilisesi kutsal
ruhun teşekkülünde oğlun rolünü de kendi dini ilkelerine dahil
ediyordu).
1054 yılında Papa IX. Leo’nun Latinceyi, Konstantinopol Patriği Cerularius’un da Yunancayı kendi bölgelerinde kullanmaya
başlamalarıyla ayrılık doruk noktasına ulaştı. Bu durum iki kilisenin
resmi görevlileri üzerinden birbirlerini aforoz etmelerine neden oldu.
Konstantinopol daha sonraları Doğu Ortodoks Kilisesi olarak anıldı.
Batı Kilisesi Roma Katolik Kilisesi’ne dönüştü.
Hititlerin, demiri büyük ölçeklerde üreten ve üretilen demiri alet ve
silah yapımında kullanan ilk medeniyet olduğu düşünülmektedir. Bu
özellikleriyle Hititler, Demir Çağı’nı başlatmışlardır.
En ünlü Asur Kralı II. Sargon (M.Ö 722 – 705) , başkenti Ninova’ya taşıdı . Şam ve İsrail’in de içinde bulunduğu birçok bölgeyi fethetti . 30 bin İsrailliyi sürgüne gönderdi ( İsrail’in On Kayıp Kabile efsanesinin temeli bu olaya dayanmaktadır . )
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir..
Zengin bir aileden gelen Siddhartha, 29 yaşında sahip olduğu her şeyden vazgeçer. Hayatın gerçek anlamını araştırmak için bir dilenci gibi yaşamaya başlar. M.Ö. 528 yılında bir bodhi ağacının altında otururken büyük bir aydınlanma yaşar. Bundan sonraki hayatını öğrendiklerini başkalarına anlatmaya adar
Genellikle hastalığın belirtileri ortaya çıktıktan iki ay sonra ölüm gerçekleşiyordu. Grip için hiç de alışılmadık bir biçimde hastalık nedeniyle hayatlarını kaybedenlerin büyük bölümü 20 ile 40 yaşları arasındaki yetişkinlerdi. Güçlü bağışıklık sistemleri virüsün vücutlarını kasıp kavurmasına izin veriyordu.
1923 yılında Sultan 6. Mehmed’in gidişinin ardından Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Mustafa Kemal Paşa ülkenin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Kendisine Türklerin babası anlamına gelen Atatürk adı verildi.
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir. Farelerde yaşayan virüs taşıyan pirelerle yayıldığı sanılmaktadır. Hastalık hızla Çin’de yayılmış ve onun sınırlarını aşarak batıya yönelmiştir. Moğol ordularıyla, İpek Yolu üzerinden seyahat eden tüccarlar aracılığıyla veya gemilerle deniz yolundan taşınmıştır.
Atinalılar, yerel toprak sahiplerinin zalim yönetiminden kaçınmak için dünyanın ilk demokrasisini kurdular (Demokrasi Yunanca “halk yönetimi” anlamına gelen Demokratia kelimesinden türemiştir). Demokraside tüm vatandaşlar eşit haklara sahipti (Sokak kadınları, köleler, çocuklar ve yabancılar hariç). Şunu hatırlatmakta yarar var; söz konusu haklara sahip olmayan halkın oranı yüzde 85 ile 90’a tekabül etmektedir.
Dünyanın tüm acılarının temel kaynağı bencil arzulardır. Bir insan ancak Buda’nın yolunu izleyerek yeniden doğum döngüsünden kurtulabilir. Hayatın amacı “Nirvana’ya” ermektir, kelimesi kelimesine ifade edilirse “arzuları söndürmek”.
Shang halkı hayvanların kemiklerini ya da kabuklarını ısıtarak geleceği tahmin etmeye çalışıyorlardı. Bunlara kehanet kemiği denirdi. Bu kemik ve kabukların üzerine işlenmiş olan yazılar Çin yazısının bilinen en eski kayıtlarıdır.
Asurbanipal Ortadoğu’nun ilk düzenli kütüphanesini Ninova’da kurdu. Burada binlerce metin ve kil tablet bulunuyordu. Bu çiviyazılı tabletlerin 20.720 tanesi, günümüzde British Museum’da saklanmaktadır.
Vebanın kökenleri belirsizdir ancak 1330 yıllarında Çin’deki Yunnan eyaletinde başladığı tahmin edilmektedir. Farelerde yaşayan virüs taşıyan pirelerle yayıldığı sanılmaktadır. Hastalık hızla Çin’de yayılmış ve onun sınırlarını aşarak batıya yönelmiştir. Moğolordularıyla, İpek Yolu üzerinden seyahat eden tüccarlar aracılığıyla veya gemilerle deniz yolundan taşınmıştır.
Moğol askerlerinin Caffa duvarları üzerinden hastalıktan ölenlerin cesetlerini fırlattıkları yazılıdir.
Doğuda Kanuni namıyla bilinen Sultan Süleyman aynı zamanda önemli bir idareciydi.Osmanlıların yasal sistemini yeniden yapılandırdı. Camilerin,hastane, okul ve sarayların yapılmasını sağladı. Şair ve kuyumcuydu.İmparatorlukta sanatı ve kültürü destekledii.
11.5 milyon Afrikalı Yeni Dünya’ya taşındı!!!
Portekizliler,İspanyollar, sonraları ise Alman, İngiliz ve Fransızlar Yeni Dünya’da koloniler kurdular. 17. yüzyılın ortalarında Afrika’nın batı sahilinde kırktan fazla köle hisarı kuruldu. İç bölgelerde köleleştirilmiş olan Afrikalılar buraya getirilip Yeni Dünya’ya götürülmeyi bekliyordu
Dicle ve Fırat nehirleri arasında yaşayan (Mezopotamya, Yunancada “iki nehrin arasındaki toprak” demektir) Sümerli çiftçiler tahıl ve diğer tarım ürünlerini bol miktarda yetiştirebiliyorlardı. Temel gıda ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ellerinde kalan üretim fazlası ise onlara yerleşik bir yaşam sürme imkanını sunuyordu. Sümerliler, ellerindeki fazla gıdayı günümüzde Pakistan ve Afganistan sınırlarına kadar uzanan bölgede yaşayan insanlar tarafından üretilen metalleri ve aletleri almak için kullandılar. Verimli fakat sel eğilimi olan arazileri üzerinde hendek ve kanallardan oluşan bir ağ sistemi ve drenaj yolları kurmayı başardılar.

M.Ö. 3000’lerde, Sümer’de bir dizi şehir devleti ortaya çıktı. Bunların en büyüğü kırk bin insanı barındıran Ur’du. Dünyanın bilinen ilk yazı sistemi Sümer kökenlidir. Başlarda resim yazısı olan Sümer çivi yazısı, aşamalı olarak bir dizi kama biçimli basit simgeden oluşan bir yazı sistemine dönüştü. Metinler kil tabletlere kamış saplarıyla yazılıyordu. Sümerliler aynı zamanda karmaşık bir yönetim ve hukuk sistemi düzenlediler. Tekerlekli araçlar ve çömlekçi çarkları geliştirdiler. Büyük zigguratlar, kubbeli ve sütunlu binalar inşa ettiler.

Selçuklular 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nda Bizanslıları yenilgiye uğrattı. Bizans İmparatoru Romanos esir düştü ama daha sonra serbest bırakıldı. Selçuklular daha sonra kalabalık gruplar halinde Küçük Asya’ya yerleşmeye başladılar.
Başkent isfahan , camileri ,köşkleri ve minareleri ile islam dünyasının en önemli mimari merkezlerinden biri haline geldi
Lirik şiirler , çeşitli seramik eserler ve heykel bu dönemde çok gelişti . Hareketli matbaa ile yapılan baskı işlemi gibi , ağaç -blok baskı tekniği de ilk olarak Tank Hanedanlığı döneminde geliştirildi
Trigonometrinin keşfi, optik matematik ve astronomi alanındaki ilerlemeler de islam’ın başarıları arasında sayılmaktadır.
Hz. Muhammed müslümanları günde 5 defa yüzlerini Mekke’deki Kabe’ye dönerek namaz kılmaya teşvik etmiştir.
Aksum , mimarisi ve yükseklikleri 34 metreyi bulan 126 büyük obeliskiyle ünlüdür
Esas olarak detaylı incelemelere konu olan seramikleri ile tanınmaktadırlar. (İlk kez kalıp kullanarak seramik üretiyorlardı , bu kitlesel üretime olanak vermişti) . Aynı zamanda altın işleme sanatları ve “huacas” adıyla bilinen piramit benzeri anıtsal yapıları da önemlidir . Bunların en büyüğü huacas del sol’dur. 41 metre yüksekliğiyle Kolomb öncesi Peru’nun en yüksek yapısıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir