Marcel Prévost kitaplarından Bir Kadının Sonbaharı kitap alıntıları sizlerle…
Bir Kadının Sonbaharı Kitap Alıntıları
İnsan kalbinin, samimi olanı bile, karanlık ve karışıktır.
Hayatta bütün mutluluk bittiği zaman, onu olduğu gibi kabul etmek için sabırlı olmak ve bazen de kadere boyun eğmek gerekir.
Gerçek ve büyük bir sevginin dertleri ve zevkleri insandaki sevgi duygularını temizler. Ve insan büyük bir istekle tesadüf maceralarına atılmaz.
İnsan önce derisini boşaltmalı.
Ben bir hayat yorgunuyum ama bir hasta değilim.
Ruhunda benim gibi bir yarası olmayanlar için hayat ne kadar güzel.
Gelecek insanların gözlerine kapalıdır. Ama bazı önsezilerimize bir davranışa ve bir gerçeğe inanır gibi inandığımızı yalanlayamayız.
konaklarda oturanların hayatlarını hiç olmazsa bir hafta, yada bir gün yaşama imkanı bulmayı isterim.
Mutluluk, bir kadının göğsüne asılıp onun tarafından bir çocuk gibi okşanmakla elde edilmiyor.
Bir kadının her savunması, onu kaybetmeye biraz daha yaklaştırır.
Hayatta bütün mutluluk bittiği zaman, onu olduğu gibi kabul etmek için sabırlı olmak ve bazen de kadere boyun eğmek gerekir.
Bir adamı kendi seçimi dışında mutlu etmeye çalışmak deliliktir.
Ben bir hayat yorgunuyum ama bir hasta değilim.
Kalbimi üzen şeyleri arkamda bıraktım.
O da mutlu dakikalarımız olduğu zaman bunu anlamamamız ve uzun zaman sonra onların değerini bilmememizdir..
Sonbaharın başlangıcında bir ilkbahar canlanıyor.
Güzel ve güneşli günler henüz sona etmemişti
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ama artık benim cesaretim kalmadı..
Evet! Bir ahlak! Toplumun buna ihtiyacı var. Ama bu ahlakı artık toplumun istemediği din üzerine kurmak, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Zaten insanlar, hayatın sonlarına doğru eski arkadaşlarını çok severler.
Bütün yargılamalara ve onun için söylenecek bütün sözlere rağmen dünya üzerinde, amacı sadece aşk olan aşkın içinde bile bir kötülük barınır
Bir sanatçı ruhu taşıyan, ama hayal ettiği şeyi ifade etmekte zorlanan genç adam, sonunda kendisinin tek bir isteğiyle harekete geçen, değişen yumuşak maddeyi bulmuştu. Bu biricik madde, o güzel Yunan efsanesinde olduğu gibi bir kadındı.
O benim kanım gibi bir şey, onu benden alırlarsa ölürüm.
Hayatı unutacak kadar fazla bir umutsuzluk içindeydiler.
Fedakarlığın sesi ruhunun içinde yükseltiyordu.
Böyle kederlerle içimizde bazı şeyler ölüyor.
Tam tersine, hayalini böyle oyalamak, ona kalbinin yarasını saracak gibi geliyordu.
Bütün dünya bana karşı dönse de bana bu derece bir üzüntü ve acı veremez.
Kulaklarını umutsuz sese tıkadı.
O benim kanım gibi bir şey, onu benden alırlarsa ölürüm.