İçeriğe geç

Bir Dilek Tut Kitap Alıntıları – Hacer Yeni

Hacer Yeni kitaplarından Bir Dilek Tut kitap alıntıları sizlerle…

Bir Dilek Tut Kitap Alıntıları

&“&”

Pazartesi sendromu olmayan güzel insanlar, biçareler, haklarını aramayı hiç istemezler. Maaşımda artış yoksa yokum artık zira benim yalnızca Pazartesi değil, salı, çarşamba ve perşembe sendromumda var. Cumaları iyice azıyor. Cumartesi ve pazar tavan yapıyor.
Çamaşırlar… Beyaz, hep daha beyaz olmalı! Sakız gibi olmadı çamaşırlar. Astığınızda herkes hayran kalmalı.
Beyaz çamaşırların kör ettiği bir kadınlar ülkesi.
Kadınlar ve çamaşırları. Türkiye’de kadınlar en çok yıkadıkları çamaşırların beyazlığı ile gurur duyarlar.
Çamaşırlarını renklerine bakmadan daima 60 derecede yıkayan kadınlar… Daha temiz.
Hep uzun yıkama seçeneğinde yaşayanlar… Daha beyaz.
Bir saat süren yumuşatıcı seanslara… Daha yumuşak. Olmalı. Bir de güzel kokmalı.
Bakan hayran kalmalı.
Gözü mosmor bir kadın gördü. Belki de her gün yediği dayakdan o gün de nasiplenmiş bir yerlere gidiyordu. Nereye gidebilirdi ki? Babasının evine… Ne için? Kocası onu terk ettiğini düşünsün diye. Ne zamana kadar? Kocası gelip onu alıncaya kadar? Kocası ne zaman gelir? Dayak atacak birini bulamayınca.
Bir an üzüldü dolmuşlar için. Otobüs ya da metrobüslerden daha az kişi binerd …bunlara.Ülkenin arabesk müzik tarihi dolmuşlarda yazılmıştır zaten; en deli aşkları da şoförlerince yaşanmıştı. Dolmuşlarının yok olabileceği gerçeği içini acıtırdı hep bu yüzden.
Bir dolmuşun iç dekorasyonunu, içinde çalınan müziği, binen müşteriye olan tavrı, ona dair her şeyi, şoförü belirlerdi. Belirli hatların dolmuşlarının ortak bir rengi vardı ama içi, onu kullanan şoförün dünyasıydı. Eğer aşıksa ama kavuşamamışsa en acılı şarkılarla gözyaşı dökülürdü. Sevdiği kadını görmek için acelesi varsa tüm hız kuralları ihlal edilirdi. Uçarak gidilirdi. Kimse umursamazdı ama! Dolmuşun özeline saygı duyulurdu. Şoförün aşkına, umuduna, neşesini, hüznüne yoldaş olunurdu.
Giderek tarihe kavuşacak bu dünyanın içindeydi.
Kısmet kelimesinin sayısız anlamı vardı Türkçede. Ama toplum olarak en çok değer vakfedilen anlam “koca”ydı. Kimse bir erkek için “Kısmetini bekliyor!“ demezdi. Çünkü o takdir eden kimseydi. Bir şeylerin takdir edildiği kişi kadındı. Kısmet, takdir edilendi. Kadının çok talibi varsa “Kısmeti açık”tı. Adamlar sürekli bir kaçış halinde ise “Kısmeti kapalı”ydı. Birileri kadının evlenmesini istemiyorsa ona büyü yapabilirdi. O zaman “Kısmeti bağlı” demekti. Hemen falcılara ve büyücülere koşulur kısmet açık hale getirilirdi.
Gelenler binlerce lirayı bir anda ekmek alır gibi ödeyip çıkarlardı. Birlikte çalıştığı kızlardan biri yaptığı yüklü bir satış sonrası arkaya kaçıp ağlama krizine girmişti. Sebep: Alışveriş yapan kadının mağazaya çok zengin sevgilisiyle gelip, çılgınca aşk alışverişi yapması.
Aşk alışverişi genellikle ilişkinin ilk zamanlarında çıkılan, erkeğin “kadını“ için su gibi para harcadığı alışverişlerdi. Erkek, gözüne iyice girebilmek istediği kadınına ne isterse alırdı. Kadının elini cebine atması söz konusu dahi olamazdı. Çalışan bir kadınsa da onun parası onun olsundu. Erkeği, her türlü ihtiyacını karşılamak için vardı. Erkek adam para harcatamazdı.
Bu neredeyse bir ütopyaydı. Kadınlar ayakkabıları genellikle kendilerini beğendirebilmek için alıyorlardı. Diz üstü çizmeler ilk buluşmalar için biçilmiş kaftandı. Erkeklerin aklı başından gider, bu nedenle ilk buluşma iyi geçerdi. İkinci buluşma için de iyi bir izlenim bırakırlardı: “Yine gel bebeğim. Daima seninim!”
Topuklu ayakkabılar daha fazla aşk arardı. Hırs yaparlardı. Bunu kimse bilmez. Stilettolar azla yetinmez. İçine çorapla giyilmişseler bu, kaderin onları bir amatörün ayağına pranga ile bağladığını işaret eder. Beceriksiz bir kadının ayağında kalın tabanlı korkunç spor ayakkabılardan farkı kalmaz topukluların.
Çorapsız topuklular -önleri ister açık olsun ister kapalı- işi bilirler. Buluşmadan hemen sonra erkeğin en azından bir mesajıyla ödüllendirilirler!
Dolgu topuk topuklular erkek dünyasında henüz yerini bulamamış, bu gidişle de bu dünyada kalmaya mahkum kadınların seçimi olur. Hem rahattırlar hem de uzun boylu gösterirler ancak rahat görünen bir boy uzunluğu erkeklerin dünyasında görünmezdir.
Erkeklerin karar-sız dünyası rahat-sız kadınların yaşaması için çok daha elverişli koşullar sunar.
Babetler çok ender erkekte işe yarar. Bunlar tuhaf bir şekilde zerafet manyağı olanlardır. Babetli günlerinizi iple çekmezler, giydiğinizde sizden kaçmazlar ama “Allahım ne olur bu kabus bitsin! Uyanmak istiyorum!” diye yalvarırlar.
Spor ayakkabılar ayakkabı değildir: onlarla yalnızca ot gibi yaşanır.
Üçüncü dünya savaşı bendim aslında.
“CV’mi boş verin! “ dedim iş görüşmem sırasında. Daha önce yaptığım işlerin yapmak istediklerimle yakından uzaktan alakası yoktu. Ağzımdan, “Hayatımı değiştirmek istiyorum!“ cümlesi çıktı. Gözlerimden de “Geçin o CV de yazanları. Hepsi fasa fiso! Bakın bana: Ölüyorum ben! Çok sıkıldım. Hayatımı değiştirmek istiyorum. Bu benim tek şansım. Eğer onu bana hemen şimdi vermezseniz, beni öldüreceksiniz. Sorumlu sizsiniz!“ sözleri geçti.
Bu ülkedeki Türkler nedense Türkçe müzik dinlemenin “kıro” bir durum olduğuna inanırdı.
Uyuyabildiğiniz sürece sorun yoktur. O sırada daha önce yaşananlar bir süreliğine unutulur. Kalktığınızda hep yeni bir şeylere başlarsınız. Uyku öncesindekiler sırtımızda durur. Benimkiler hep ağzımda durur. Her an çıkarmak isterim dünyayı, yaşadığınız her anın kusacakmış gibi yemek ya da soluk burnunuza durduğunu düşünün. İşte o benim.
Saat yaşamakta. Dünyadaki insanlar bunun farkında değildi ama…
İnsanlar görülmemek için giymiyordu artık. Şimdi tam tersine dönmüştü her şey. Görülmek için giymek gerekiyordu.
Müebbet bekleme cezasıyla cezalandırmaya karar verdim, dünyanın tüm bekletenlerini."
Gözü mosmor bir kadın gördü. Belki de her gün yediği dayakdan o gün de nasiplenmiş bir yerlere gidiyordu. Nereye gidebilirdi ki? Babasının evine… Ne için? Kocası onu terk ettiğini düşünsün diye. Ne zamana kadar? Kocası gelip onu alıncaya kadar? Kocası ne zaman gelir? Dayak atacak birini bulamayınca.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir