İçeriğe geç

Bir Ceza Avukatının Anıları Kitap Alıntıları – Faruk Erem

Faruk Erem kitaplarından Bir Ceza Avukatının Anıları kitap alıntıları sizlerle…

Bir Ceza Avukatının Anıları Kitap Alıntıları

&“&”

… Yaşamak, bazen ölümden ağır gelebiliyor…"
Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar."
Hiç kimse her şeyi ile hükümlü değildir (!)
Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.
Her konuda olduğu gibi Ceza Hukukunda da iyimserler vardır, kötümserler de.
İyimserlere göre suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar", "amaç, suçludaki insanı değil, insandaki suçluyu yok etmektir", "ıslah edilemeyecek suçlu yoktur, yeter ki, bilim bunun çaresini bulabilsin".
Kötümserler bunun karşıtına inanırlar: "İnsan suçlu doğmaya görsün, sosyal koşullar iyi de olsa, kötü de olsa suç işleyecektir", "İnsan suçlu doğmuşsa onu önlemek olanaksızdır".
İnsan mantığının kendine bu kadar kıymasına az rastlanır. Neyse, elimde olsa bütün Ceza Yargıçlarını iyimserlerden seçerdim.
Ölüm cezası en ağır ceza sayılır. En ağır suça en ağır ceza verilmelidir ki aynı suçları işleyeceklere ibret olsun, işlemesinler (!) Ya ölümü göze alanlara ne diyeceğiz? Cezaevinde intihar edenler arasında ömür boyu hapse hükümlüler çoğunluktadır. Demek ki yaşamak, bazen ölümden daha ağır gelebiliyor. Mahkemeler hata" etmez mi? Eder. Ya asılanın suçsuz olduğu sonradan anlaşılırsa. Hatamızı nasıl düzelteceğiz? Toplum, kendini istediği kadar güçlü saysın. Yine de bazı hataları tamir etmek elinde değildir.
Bir tuhaftır ceza avukatlığı. Ayıplamayacaksınız, kızmayacaksınız, ağlamayacaksınız da. Bunlar olmaz mı? Olur. Ama hep içinizde olmalı. Bakışlarınızda kaçak bulunmasın. Karşınızdaki suçlunun gözlerinin içine bakın, dostça. Orda derdini dökmek isteyen insan"ı göreceksiniz. Bundan sonrası kolaylaşır. "İnsan, insanın zehrini alır" derler, halk dilinde. Ceza avukatlığının yarısı budur.
Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.
Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın.
Zabıta, yakalanamayan suçluların resimlerini gazetelere verir. Bu, zabıtanın halktan yardım istemesidir. Bu tutumun eleştirilecek bir yanı yok mu? Suçlu ile halkı karşı karşıya getirmekle ne kazanılır bilinmez. Asıl bilinmeyen ne kaybedilir?
-Sayın yargıçlarım, pişmanım. İyi insan olacağım.
-Olmazsın.
-Neden?
-Biz öyle karar verdik.
İyimserlere göre Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar." "Amaç suçludaki insanı değil insandaki suçluyu yok etmektir." "Islah edilemeyecek suçlu yoktur. Yeter ki bilim bunun çaresini bulabilsin."
Kötümserler bunun karşıtına inanırlar. "İnsan suçlu doğmayagörsün,sosyal koşullar iyi de olsa kötü de olsa suç işleyecektir." "İnsan suçlu doğmuşsa onu önlemek olanaksızdır."
Hiç kimse her şeyi ile hükümlü değildir.
Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.
Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın.
Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.
Oylama yoluyla Adalet ?

Hakimlerden biri karara muhalif kalırsa, bu onun kararın doğruluğuna inanmadığını gösterir. Bir hakimin dâhi şüphe ettigi kararın doğruluğunu, topluma nasıl kabul ettirecegiz.

Chessman, hava geçirmez odacıkta, pencereden verilen siyanür gazını solumaya başladığında son sözleri şuydu: Önemi yok."
Az yaşa, cok yaşa, akıbet gelir başa. Ölüm hepimizin sonu.
Adalet asıl sucluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın.
… adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.



Hiç kimse her şeyi ile hükümlü değilidir."
… hırsız da olsa yaşama hakkı maldan önce geldiğini gerekçe göstererek hükmü onayladı.
Daima düşünürüm. Mal, elma bahçesinin sahibinin değil de Devletin olursa acaba ne değişir?
Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın.



Devletin kimleri yaşatmak için kimleri öldürebileceğini gösteren bir kural var mıdır?
İnsan, insana mutlaka bir şeyler borçludur."
Halbuki yazarı bilinmesi gereken en kutsal yapı hükümdür.
Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın..
İnsan yalnız düşüne düşüne bir şeyin yanında ya da karşısında oluyor.
Adalet öldürmeye karar verdiyse mutlaka öldürür.
Ya asılanın suçsuz olduğu sonradan anlaşılırsa? Hatamızı nasıl düzelteceğiz?
Ne diyelim. Adalet, öldürmeye karar verirse, mutlaka öldürür.
Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır."
<‹Chessman, hava geçirmez odacıkta, pencerelerden verilen siyanür gazını solumaya başladığında son sözleri şuydu: önemi yok..
Eğer insanın nasıl soğudugunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz. Öyle ya, herkesin ısısı kendine (!).
«İnsan, insanın zehrini alır» derler, halk dilinde. Ceza avukatlığının yarısı budur.
Doğa her zaman haklı değildir
Ve siz kuşların geçtiği yolda
Neden geç kaldığınızı bilemezsiniz
Sessizce ağlayabilirsin
Duvarları dövemezsin
Haykıramazsın
Gökyüzüne bakabilirsin ama
Kendini öldüremezsin
…sessizlik uzun sürerse korkulur.
Bana öyle geliyor ki, Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı…"
Adalet, öldürmeye karar verirse, mutlaka öldürür."
Eğer bir insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz."
son sözleri şuydu: önemi yok"
Ünlü bir Fransız avukatı olan Tolemon şunu anlatır: Genç bir avukattım. Karşı tarafın avukatı İçişleri Bakanının yeğeni idi. Mahkemeye bir genelge ibraz etti. Davasını birkaç gün evvel İçişleri Bakanlığının yayınladığı bu genelge ile ispata çalışıyordu. Ben savunmamı yaparken mütemadiyen sözümü keserek genelgeyi hatırlatıyordu. Hakim kızdı: Sizin genelgeniz ne kanun ne de içtihattır, dedi, biraz evvel ibraz edilen genelgeyi sepete attı ve bana dönerek «devam ediniz» dedi. Sonunda davayı kazandım.
Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 2.9.1964 tarihli kararı: «Nikahsız karısından doğan Mızrap adındaki çocuğunu kurban etmek maksadı ile boğazından keserek teammüden öldürmekten sanık A.’nın bozma üzerine, yapılan duruşması sonunda: Suçun subutuna ve sanığın bir hadiseyi atlatırsa çocuğunu Allah yoluna kurban edeceği şeklindeki inancı ile iş bu suçu işlediği anlaşıldığından bu hususun sanık lehine takdiri azaltıcı sebep olarak kabulüne mebni TCK.’nun 450/4, 59’uncu maddeleri uyarınca verilen hüküm tasdik edilmiştir».
Bana öyle geliyor ki, adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.
Mahkemeler «hata» etmez mi? eder. Ya asılanın suçsuz olduğu sonradan anlaşılırsa. Hatamızı nasıl düzelteceğiz? Toplum, kendini istediği kadar güçlü saysın. Yine de bazı hataları tamir etmek elinde değildir.
Amaç; suçludaki insanı değil, insandaki suçluyu yok etmektir.
Düşününce yazmamak olmuyor ki!
Kalem çekiyor insanı..
Ünlü bir baro başkanı ölürken yanına sevenleri toplanmıştı. Tok gözlüydü. O dönemde avukatlara kağıt para verilmezdi, bir ufak meşin torba içine bir kaç altın konur, ayak ucuna bırakılırdı. Zaruret içinde yaşayan baro başkanına «üstad ayak ucunuza o kadar kese bırakıldı. Neden böylesiniz» diye soruldu? Yanıt şöyle oldu: Almak için eğilmek lazımdı, yapamadım.
Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.
Ölüm cezasına hükmedilmesinden, bu cezanın yerine getirilmesine kadar uzunca bir süre geçer. Buna «korkunç süre» adını verebiliriz. Anayasalar işkenceyi yasaklaya dursun. Bu süre işkencedir.
…Sonra bana döndü. Elimi tut dedi, tuttum. Adam soğuyordu. Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz. Öyle ya, herkesin ısısı kendine(!)
«Chessman, hava geçirmez odacıkta, pencerelerden verilen siyanür gazını solumaya başladığında son sözleri şuydu: önemi yok»
Her şeyin sahibi var,
Dört duvarın, kelepçelerin, zincirin.
Gürültünün de sahibi var,
Sessizlik hepimizin…
Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar. Amaç suçludaki insanı değil; insandaki suçluyu yok etmektir! Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalıdır…
Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır."
Ölmüş. Ölüm sebebini sormuşlar, yanıt şöyle: İçten çürüdü…
Mademki her sanık hükme kadar suçsuz sayılacaktır, neden o halde tutukluyoruz? Tutuklananı çevresi de suçsuz sayar mı?"
Ölüm cezası en ağır ceza sayılır. En ağır suça en ağır ceza verilmelidir ki aynı suçları işleyeceklere ibret olsun, işlemesinler (!) Ya ölümü göze alanlara ne diyeceğiz?
Cezaevinde intihar edenler arasında ömür boyu hapse hükümlüler çoğunluktadır. Demek ki yaşamak, bazen ölümden daha ağır gelebiliyor…
Biz Avukatlar “gereği düşünüldü” denince hemen ayağa kalkarız..
“Gereği düşünüldü, çözemeyeceğimiz düğümü atmayalım!”
Üç kişiyi bir araya getiriyoruz, mahkeme diyoruz. Üç kişiyi toplayınca mahkeme çıkmaz. Toplu mahkemeyi kabul edersek arkasından oy geliyor. Oylama yoluyla adalet (!). Hâkimlerden biri karara muhalif kalırsa bu onun kararın doğruluğuna inanmadığını gösterir. Bir hâkimin dahi şüphe ettiği kararın doğruluğunu topluma nasıl kabul ettireceğiz?
İnsan kendini öldürmek isterse onu bundan döndürebilecek hiçbir güç yoktur.
Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar.
Dört duvar = bir dörtgen
Ortasına bir nokta koyunuz,
Hücredeki adamdır bu.
Önüne beş nokta koyunuz,
Beş adamdır bu,
Gözleri bağlı.
Uygarlık mı bu?
Her şeyin sahibi var,
Dört duvarın, kelepçelerin, zincirin.
Gürültünün de sahibi var,
Sessizlik hepimizin.
Burada gün gece,
Gardiyan büyük
Adalet cüce.
Elleriniz kanlı
Konuşamazsınız.
Gözleriniz ellerinize
Elleriniz gözlerinize bir şeyler anlatır
Anlayamazsınız.
Ceplerinizde isterseniz yumruklarınızı sıkın,
Başkasının cebine el sokmak yasaktır.
Ama kendi cebinizde ellerinizin ne yaptığını
Kimse merak etmez.
Bir defa
Aramaya çıktınızsa
Yolu kimseye sormayın ha.
Mutluluk bulunur.
Mutlaka bulunur.
Hem kadın kısmının sesi de mahremdir."
"Kadın dediğin boş bırakılmaz, başını bağlamalı. Arada bir gözünü korkutmalı."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir