İçeriğe geç

Bir Başka Gökyüzü Kitap Alıntıları – Cath Weeks

Cath Weeks kitaplarından Bir Başka Gökyüzü kitap alıntıları sizlerle…

Bir Başka Gökyüzü Kitap Alıntıları

“Daha iyi günlerim olmuştu.”
..
İnsan bazen ne kadar da önemsiz detayları hatırlıyordu. 
..
Anneler aslında lider vasfı taşıyan insanlarda olması gereken o korkusuz kalplerle donatılmamışlardı ya da her koşula uyum sağlayabilen dayanıklı, çelik gibi sinirlere sahip değillerdi.
..
..günü mutlu ya da mutsuz geçirmenin kendi elinde olduğunun farkına varmıştı.
Eğer insanlar hayatına girip, sonra da bir gün öleceklerse onları sevip bağlanmanın ne anlamı vardı ki?
..
İnsan gerçekten çabalarsa en umutsuz anda bile yapabileceği bir şey olduğunu görürdü. Modern zamanlarda çaresi olmayan şey çok azdı.
..
Eğer hedefini belirlersen, her seferinde tam on ikiden vurursun.
..
Kalbi her an patlamak üzere olan bir balon gibi sıkışıyordu.
..
..dünyada başka hiçbir şey, görmezden gelinen korkular kadar hızlı büyüyemezdi.
Bir annenin evladına olan düşkünlüğü hangi kelimelerle anlatılabilir ki?
Kimileri buna koşulsuz sevgi diyebilir. Kimileri de bunaltıcı ya da evhamlı kelimelerini kullanabilir belki.
Anne baba olmak doğruyu yanlışı tartmak değildir,” dedi. “Bu yüzden anneler oğulları tecavüzcü veya katil olsa dahi onları koruyup kollarlar. Babam da kendi ap­talca yöntemiyle aynı şeyi yapıyordu. Çocuğunu korumak için kanunları çiğnedi ”
“Bu sevgi,” dedi Stephen.
“Karmaşık da olsa bu tüm ihti­şamıyla sevgi.”
“Bazen,” dedi Bindy.
“Hiçbir şey yapmamak daha kolaydır. Hiçbir şey söylememek. Hiçbir şeye sahip olmamak. Hiçbir şey olmamak daha kolaydır.”
O ışığa tutun, Twyla, dedi içinden. Elinden geliyorken, tu­tun. Çünkü her an rüzgâr çıkıp, gökyüzü siyaha dönebilir. Ve güneş tamamen kaybolduğunda sonsuza dek o karanlığın içine hapsolabilirsin, tıpkı bizim gibi
Ne de olsa hayattaki en zor şey büyük bir güçlükle karşılaşıldığında ayakta kalabilmekti.
Bindy, hayatta bazı şeyleri düzeltmenin imkânı olmadığı­nı düşünüyordu. Bazı insanların değişecek gücü yoktu. Ya da kimi koşullar öylesine değiştirilemezdi ki, insan bunu bir yazgı olarak kabullenmek zorundaydı.
Oradaki insanların yol göstericisi, “Yine Tanrı sayesinde yeşerir en ufak otlar bile,” felsefesiydi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Burada en önemli şey başkalarının normal kabul ettiği şeyle­ri unutmaktır,”
Aşk gözlerle değil ruhla görülür. Ve bu yüzden kanatlı aşk tanrısı kördür.
William Shakespeare
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan bazen de ne kadar önemsiz detayları hatırlıyor du.
Hayatta bazı şeyleri düzeltmenin imkanı olmadığını düşünüyordu. Bazı insanların değişecek gücü yoktu. Ya da kimi koşullar öylesine değiştirilemezdi ki, insan bunu bir yazgı olarak kabullenmek zorundaydı.
İnsanın büyük bir teslimiyetle bir anda kendinden vazgeçip, yerine başkasını koyabilmesi akıl alır gibi değildir.
İnsan gerçekten çabalarsa en mutsuz anda bile yapabileceği bir şey olduğunu görürdü.
..ve küçük çocuk gözlerini gökyüzündeki yıldızlara dikti.
Sevgi, bir battaniye ya da bir kucaklaşma gibidir.
Hayatının en kötü günü ne zamandı?
Hayat hep üstüne gelecek ve karanlık olacak değildi ya.
Yıldızların altında çok daha özgür..
Her günümü aklımı yitirmemeye çalışarak geçiriyorum.
Kadere müdahale etmeye çalışmaktan vazgeçin.
Eğer insanlar hayatına girip, sonra da bir gün öleceklerse onları sevip bağlanmanın ne anlamı vardı ki?
Eğer hedefini belirlersen, her seferinde tam on ikiden vurursun.
Her şey güzel olacak.
..acısı artık inci gibi dökülen gözyaşlarına sığmayacak kadar büyümüştü.
Gözyaşları ve mutluluk
Bir annenin evladına olan düşkünlüğü hangi kelimelerle anlatılabilir ki?
Bazen hiçbir şey yapmamak daha kolaydır. Hiçbir şey söylememek. Hiçbir şeye sahip olmamak. Hiçbir şey olmamak daha kolaydır.
Şu hayatta gerçekten de düzeltilemeyecek, ne kadar istesen, aksi için dua etsen de değiştiremeyeceğin şeyler vardı.
Bazı insanların değişecek gücü yoktu. Ya da kimi koşullar öylesine değiştirilemezdi ki, insan bunu bir yazgı olarak kabullenmek zorundaydı.
Aşk gözlerle değil ruhla görülür. Ve bu yüzden kanatlı aşk tanrısı kördür.
William Shakespeare
Ne de olsa hayattaki en zor şey büyük bir güçlükle karşılaşıldığında ayakta kalabilmekti.
Kadere müdahale etmeye çalışmaktan vazgeçin.
eğer Tanrı bizim solucan gibi toprakta sürünmemizi isteseydi, bize güzel kıyafetler yerine sert kıllar verirdi
Çünkü insanlar başkalarının kararlarının sorgulanmasından, dedikodularının yapılmasından ve başka insanların yerilmesinden zevk alıyorlardı.
Bebeğinin şekerli süt kokusunu içine çekmek için ona biraz daha yaklaştı. Böyle bir koku, dünyanın başka hiçbir yerinde yoktu. Dünya üzerinde dile gelmiş hiçbir kelime, bu kokuyu tarif edemezdi.
Sonrasında yapılan tıbbi müdahaleye rağmen, bir kez kör doğduğunda hayatının geri kalan kısmı boyunca yine kör sayılır mıydı insan?
Bindy’nin bildiği kadarıyla Felicity’nin bir fotoğrafı bile yoktu. Ne tuhaftı değil mi? Yaşayan, nefes alan ama sonrasında ufak hatıralara sıkışmakla cezalandırılmış bir çocuk
Buranın da sessizliği adeta kulaklarını sağır ediyordu.
Bazı insanların değişecek gücü yoktu. Ya da kimi koşullar öylesine değiştirilemezdi ki, insan bunu bir yazgı olarak kabullenmek zorundaydı.
Çünkü dünyada başka hiçbir şey, görmezden gelinen korkular kadar hızlı büyüyemezdi.
Dünyada başka hiçbir şey , görmezden gelinen korkular kadar hızlı büyüyemezdi.
“Bu sevgi,” dedi Stephen. “Karmaşık da olsa bu tüm ihtişamıyla sevgi.”
“Her günümü aklımı yitirmemeye çalışarak geçiriyorum.”
“Benim böyle biri olmamdan kendine pay mı çıkarıyorsun?” diye sordu. “Ben sana rağmen böyle biriyim oysaki.”
“Burada en önemli şey başkalarının normal kabul ettiği şeyleri unutmaktır,” diyerek elini kalbinin üzerine koydu. “Normal kelimesinin gerçek anlamı burada saklı. Anladın, değil mi?”
Bir sorunla karşılaşıldığında, bunu hak etmek için ne yaptığını düşünmek yerine çözüme odaklanmak gerekirdi.
Bu hissi en son genç bir kızken âşık olduğunda yaşamıştı. O zamanlarda da güne mutlu uyanır, sonra bir kenara atılmış olduğunu hatırlardı.
İnsanın büyük bir teslimiyetle bir anda kendinden vazgeçip, yerine başkasını koyabilmesi akıl alır gibi değildi.
“Yoksa sadece göremediği zamanlarda mı kör sayılıyordu insan?”
“Eğer insanlar hayatına girip, sonra da bir gün öleceklerse onlar sevip bağlanmanın ne anlamı vardı ki?”
“Hiç şüphesiz, fotoğrafını çektiğiniz kişinin bir parçası, ömrünüzün sonuna dek sizinle kalıyordu.”
“Eğer hedefini belirlersen, her seferinde tam on ikiden vurursun.”
“Ortalıkta bunca bilgi, her soruna uygulanabilecek onca çözüm varken insanın kendi derdi için bir şey yapamıyor oluşu çok acıydı.”
Neticede hiç kimse diğerine benzemiyordu. Hiç kimse kendi kendini öyle olduğuna inandırmadığı sürece beceriksiz ya da kusursuz değildi. Herkes günü kurtarmaya çalışıyordu. Kimisi yaprak toplayarak, kimisi armalar dikerek, kimisi boynuna atkı dolayarak, kimisi de çocuk büyüterek elinden geleni yapıyordu.
Ne de olsa hayattaki en zor şey büyük bir güçlükle karşılaşıldığında ayakta kalabilmekti.
Birini çok sevip, onun için hayatı kolaylaştırmak istediğinde işlerin sarpa sardığına şahit olmamış olsa, o da kendi çocukları olsun isteyebilirdi. Fakat birini kaybetmenin acısını öğrenmişti. Artık hiçbir şey bunu değiştiremezdi.
Kimi insanların bazı geceler çaresizce hastalıktan, korkudan ya da her ikisinden muzdarip bir biçimde sabaha dek oturmaları ne kadar da üzücüydü.
Şu hayatta gerçekten de düzeltilemeyecek, ne kadar istesen, aksi için dua etsen de değiştiremeyeceğin şeyler vardı.
Hayatta kalmayı başarmıştı, çünkü hayata devam edebilmek için umudu ve amaçlarını nasıl kullanması gerektiğini öğrenmişti.
Fotoğraf çektiğinde karşısındaki insandan bir şeyler çaldığı doğruydu. Yoksa neden insanlar bu eyleme fotoğraf çekmek adını vermiş olabilirlerdi ki? Hiç şüphesiz, fotoğrafını çektiğiniz kişinin bir parçası, ömrünüzün sonuna dek sizinle kalıyordu.
Bazı insanların değişecek gücü yoktu. Ya da kimi koşullar öylesine değiştirilemezdi ki, insan bunu bir yazgı olarak kabullenmek zorundaydı.
Eğer insan beynine bu derece saplantılı olmasaydı, belki de kalbi daha kolay anlayabilirdi.
Bazen içine girdiği büyük, kara boşluğun çetrefilli bir yoldan daha zor olabileceğini düşündü.
Bir şeyleri başaran, değişim yaratmaya çalışan insanlar tüm bunları yaparken hiç yara almıyor değillerdi. Değişimi yakalamaya çalışanlar yorgunluk nedir bilmez, iyi uyuyamazlardı. Mücadele ederken gerekirse her şeylerini kaybederlerdi, ama zafer günü geldiğinde kutlama yaparken çok daha fazlasını kazanmış olduklarını bilirlerdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir