İçeriğe geç

Bir Adam Yaratmak Kitap Alıntıları – Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek kitaplarından Bir Adam Yaratmak kitap alıntıları sizlerle…

Bir Adam Yaratmak Kitap Alıntıları

Nereye gideyim? Başımı alıp nereye kaçayım? Rahat rahat çıldırmak için neresi var?
Kurtarın beni düşünmekten.
kapa, ört, göm, artık maziyi!
Sana kimse yardım edemez. Sana kendinden başka kimse deva bulamaz.
İnsan kaderini bir rüya gibi uykuda bulur. Bu rüyayı uyanık nasıl seyredeyim?
Bana bir ben lazım, bir de beni anlayan. Beni bir ben anlarım, bir de beni yaradan.
Kefenimizden önce çürüyoruz.
Ne de kolay ağlıyorsunuz!Siz bir takım insanlar,ne de kolay ağlıyorsunuz!Gözyaşlarınız olmasaydı neyle müdafaa edecektiniz kendinizi?
Yaşamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz.
Ben tırmanmak istediğim kayadan düştüm.
Kefenimizden evvel çürüyoruz.
Yaşamıyoruz.
Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz. Mendilimiz, gömleğimiz, potinlerimiz kadar yaşamıyoruz.
Bu dünya bir kuyu,
Havasız çömlek.
Daralıyorum!
Hâlâ mı arkadaşlık? Hiç kaplanla yaban eşeği,
Engerekle saka kuşu arkadaş olabilir mi?
Ben senin avındım!
İki ten arasında ki uçurumu bana öğreten sensin.
Seni tokatlamak isterdim.
Fakat hâlâ içimde bir şuur kırıntısı var.
Elimi tutuyor.
Verin bana artık dünyamı!
Salıverin beni kalabalıklara!
Söyle diyorum, ben, bu ben kimim?
H: Bana bir düşman gibi bakıyorsunuz.
Z: Muhakkak ki düşmanınızım.
H: Kimse bana kendim kadar düşman değil.
Siz bir takım insanlar ne de kolay ağlıyorsunuz! Gözyaşlarınız olmasaydı neyle müdafaa edecektiniz kendinizi?
Çok yalnızım. Yalnızlığımı gidermek için aldığım her tedbir, yalnızlığımı çoğaltmak oluyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
-Zaten ben senin nazarında bir deliyim.
-Amma frenleri sağlam bir deli.
Hadiseleri ne kaba çerçeveler içinde hapsediyorsunuz. Dünya umduğunuz gibi dört köşe değil.
Ben şimdi, şu anda tanıyorum Allah’ı. İlminin, sanatının karşısında aklımı veriyorum.
Demek ki benim beynim, kimsede olmayan bir takım vehim nebatları yetiştiren bir hastalık tarlası! Allah’ım! Ya Ben bir deliyim, ya karşımdaki adam insanın bakamayacağı kadar düşkün bir yaratılış!
Meğer kul olduğumu anlamak için Allahlık taslamalıymışım! Meğer nasıl yaratıldığımı anlamak için bir adam yaratmaya kalkmalıymışım!
Artık sana hakaret etmeyeceğim. Çünkü hiçbir hakaret senin kadar alçalamaz…”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ne de kolay ağlıyorsunuz! Siz bir takım insanlar, ne de kolay ağlıyorsunuz! Gözyaşlarınız olmasaydı ne ile müdafaa edecektiniz kendinizi?

Bir takım insanlar da var ki, ağlamıyorlar. Ağlamak onlara zor geliyor. Bir incir dalına asılmaktan daha zor.

Yaşamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz
Bir yol var, biricik yol:
– “Allah’a Resulünün bildirdiği yoldan inanmak aksiyonu!”
Keşke ben de kendi kendimden gizlenebilsem.
Âcizim, müflisim.
Çalma bir alacaklı gibi kapımı!
Vazgeç, sıyrıl, çözül benden.
En sevdiğim şeyden en büyük fenalığı gördüm.
Ben insanım.Hiçbir fevkaladeliğim yok. Bir kadere bağlıyım. Bir takım zaaflarla doluyum. Belki herkesten daha zayıf
Yaşamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz. Mendilimiz, gömleğimiz, potinlerimiz kadar yaşamıyoruz.
”Çok yalnızım. Yalnızlığımı gidermek için aldığım her tedbir, yalnızlığımı çoğaltmak oluyor. ”
Yaşamıyoruz.
Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz
‘ allahla kalabalık arasında kaldım. boşlukta nasıl durayım? ‘
‘ dipsiz bir uçurumdan sarkıyorum. yakalayabildiğim bir iki ot tutuyor beni. bu otlar sökülüyor. yumuşak toprağın içinden kökleriyle beraber geliyor. düşüyorum. ‘
‘ ağlamak onlara zor geliyor. bir incir dalına asılmaktan daha zor. ‘
‘ çok yalnızım. yalnızlığımı gidermek için aldığım her tedbir, yalnızlığımı çoğaltmak oluyor. ‘
Allah gayedir. Her varılan şey gaye olabilir mi? Yollar uzun, yollar sonsuz, yollar açık Bilerek bilmiyerek Allah a doğru yol almak vardır, varmak yoktur. Varabildiğimiz hiçbir şey, hiçbir ufuk Allah değildir. Allah sonsuzluktur. Hiç sonsuzlukla boy ölçüşmek olur mu? Hiç adetler, milyonlar ve milyarlar sonsuzlukla yarışabilir mi?
Bu bir eser mi, şahaser mi?
Peyami Sefa susuyor
Mustafa Şekip düşünüyor
Bir cevap verilemiyor. Bir teşhise varılamıyor.
Eser olmaya hayır, bu bir eser değil!
Şahaser olmaya gelince
Acaba, o da ne demek?
Yerle gökyüzü arasındaki köprüyü kurmak
-Seni bırakmayacağım.
-Kendimi ben bırakıyorum.
Beyefendi! Halinizden belli ki, siz bir insan çocuğusunuz.
O, Allah, kemâllerin kemâli. O noktaya tutkun, bilerek bilmeyerek ondan onu istiyoruz.
Biz, bu dünyada her şey, en sefil nebahattan tut, en uzak yıldızdan tut, en kudretli insana kadar bütün mevcutlar, bilerek bilmeyerek Allah’tan gelen cazibenin kasırgası içindeyiz.

Sonbaharda yapraklar nasıl boranın çektiği istikâmete çullanırsa hepimiz, her şey, Allah’a doğru gidiyoruz.

Hadiseleri ne kaba çerçeveler içinde hapsediyorsunuz. Dünya umduğunuz gibi dört köşe değil !
Yaşamıyoruz.Resimlerimiz,fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz.Mendilimiz,gömleğimiz,potinlerimiz kadar yaşamıyoruz.Vir sigara kağıdını şu masaya koy,üstüne bir taş bırak,kapıları kapa ve git!Üçyüz sene sonra gel,yerinde bulursun.Belki sararmış ,belki buruşmuş,fakat yine o.Bir sigara kağıdı kadar yaşayamıyoruz.Kefenimizden evvel çürüyoruz.
Söyle kardeşim! Seviyor muydun onu?
‘ söyleyin allah aşkına! ben nasılsa karaya vurmuş garip bir deniz hayvanı mıyım? beni kalabalık bir sokakta, bir dükkânın çengeline mi asmalılar? gelen geçen beni beş kuruşa seyir mi etmeli? yosunlar, kayalar ve sessizlikler içinde yalnız kalmaya muhtaç değil miyim? ben de bir insanım. hiçbir fevkalâdeliğim yok. bir kadere bağlıyım. birtakım zaaflarla doluyum. belki herkesten daha zayıf. ‘
‘ ben bir başıma, kendi kendime, kendi gözümde büyük adamlar olabilir miyim? araya bu farkı koyan başkaları. işte bu başkalarıdır ki, bana büyüklüğü kondurduktan sonra beni en küçük insan haklarından uzak görüyor ya. ‘
‘ bu görülmemiş korku onda o kadar büyüyor ki, ölümden kaçacağı yerde ölümün kucağına atılıyor. ‘
Kapa, ört, göm, artık maziyi!
Ya mazi, her şeyse, her şeyi gömeyim mi?
Elimdeki kitapla, bir yangına benzeyen manzaramla, bu çırılçıplak hakikatimle ben!
Bir takım kelimeler, vücutsuz hayaller, asılsız rivayetler
Yollar uzun, yollar sonsuz, yollar açık
Biz bu dünyada her şey en sefil nebattan tut, en uzak yıldızdan tut, en kudretli insana kadar bütün mevcutlar, bilerek bilmeyerek Allahtan gelen cazibenin kasırgası içindeyiz.
Sonbaharda yapraklar nasıl boranın çektiği istikamete çullanırsa, hepimiz, her şey, Allaha doğru gidiyoruz.
Ona göre bir beyin yapmak ve göğsünün içine bir kalp takmak.
Saat gibi işlesin, kanını vücudunu döndüren bir kalp. Bir kalp anlıyor musun?
Duyan, acılarına, sevinçlerine yataklık eden yer orası. Bir kalp.
Ben de biliyorum. Deliyim. Aldırma laflarıma!
Bir de baktım ki her şey, yeniden muayeneye, yeniden tahkike muhtaç! Doğrusu bu muydu? Ne bileyim?
Soğan gibi iç içe, gömlek üstüne gömlek giyinmiş sayısız dünyalar görüyorum.
Kağıt yanar, bir kül yaprağı olur. Değişmiştir.
Artık geçmiş ola. Bir daha eski haline dönmez. Bende bir kere değiştim. Artık geçmiş ola!
Artık sana hakaret etmeyeceğim. Çünkü hiçbir hakaret senin kadar alçalamaz.
Kimbilir, ya sen, ya başkası, farkınız ne birbirinizden?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir