İçeriğe geç

Bilinç Tene Kuşanınca Kitap Alıntıları – Susan Sontag

Susan Sontag kitaplarından Bilinç Tene Kuşanınca kitap alıntıları sizlerle…

Bilinç Tene Kuşanınca Kitap Alıntıları

Ben cesur değilim. Yalnızca korkmanın, yapmaktan korkmadığım şeyleri yapmama engel olmasına izin vermiyorum.
Umduğumuz şey boşa çıktığında, dirildik.
Okuma konusunda zıvanadan çıktım. Bir bağımlıyım.
Tanrı affedebilir ama ender olarak temize çıkarır.
Delilik tek bir amaç gütmektir.
Yalnız kalmaktan korktuğum sürece asla gerçek olamayacağım. Kendimden saklamıyorum.
Gerçekten inkar edildiği sürece, ölüm en önemli şeye dönüşür. (İnkar edilen her şey gibi.)
Her ülke (dönem) kendi soylu vahşilerini yaratır.
Bir şeyi tamamen anladığımda, benim için ölüyor.
Düşünceler nakliye araçlarıdır. Yalnızca nakliye aracı olan düşünceler ilgilendirir beni.
Ölüm her şeyin zıddı.
Marinetti: “Değeri olan her şey tiyatraldir.“
Mesele ne yaptığın değil, ne olduğun.
Amerikan kapitalizminin dehası, bu ülkede ünlenen her şeyin asimile edilmesidir.
Kendi ölümünü kontrol etmeye çalışmıyorum.
“Düşündüğün gibi yaşa, yoksa yaşadığın gibi düşünürsün.“
Valery
Sorun başka, çözüm başka şey değil. Sorun, gerçekten anlaşıldığında = çözüm.
Yalnızca zahmetli olan gerçekten ilginçtir.
Yalnızlık sonsuz. Yepyeni bir dünya. Çöl.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bütün hayatıma temel aldığım varsayım sonunda test edildi. Ben -o- testte başarısız olduk. Hayatım yıkıldı.
İki tür insan var – kendini dönüştürmekle ilgilenenler ve ilgilenmeyenler.
Herkes ait olduğu doğru yerde (veya hemen yerine gönderiliyor; dünyanın düzeni doğru)
Bir kamyonun çarpması gibi. Sokakta yatıyorum. Kimse gelmiyor.
Plan ne kadar uzunsa plan değişimi o kadar önemli (öncelikli)-o zaman daha fazla gerekçeye ihtiyaç var.
Sanat her şeyin nihai koşulu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Umutsuzluk kişinin acısının tarihinden edindiği bir sonuçtur.
Duygularımı yerlerine sabitleme yönünde bilinçsiz bir amaç için hareket ettim ben.
Geleceğin açık ve tahmin edilemez olduğunu biliyorum. Ama benim tarzım, onu kapamak.
Ben hayatı bir dizi proje/ödev olarak görüyorum.
Dünyanın içine karışmak ahlaki bir düşüş gibi geliyor bana – bir genelevde aşkı aramak gibi.
Aşık olduğum kişiye kendimi bütünüyle teslim etme yönünde güçlü bir eğilimim var – her şeyden vazgeçmek, hem topyekün sahip olmak hem topyekün sahiplenilmek istiyorum.
Psikanaliz burada Avrupa’da hiçbiryerde olmadığı kadar köksaldı çünkü “mutluluğun peşinden koşma“ nosyonunu destekliyor.
Erdem, iyilik, kutsallıktan bir “put“ inşa ediyorum. Bunun peşinde arzuyla koşarken içimdeki iyiliği kirletiyorum.-Oysa putlarımın bilincimin en iyi yanı olduğunu sanmıştım hep!
Nietzsche
“Öğrenme“nin yerini “eğitilme“ alması. Artık öğrenciler öğrenmeyi değil öğretilmeyi talep ediyor.
Ona bütün zayıflıklarını gösteremem. Samimiyet açlığımı dizginlemeliyim.
Masumiyet çağı bitti.
Sandığım kadar fazla alternatifim yok-aslında iki tane: duyguyu kökünden sök, ona cehennemin dibine kadar yolun var de – ya da jouer de jeu [“oyun oyna”]
Düşünce asla “ağır“ değildir, ağır olan ona eşlik eden endişedir.
Hapse atılmanıza sebep olmayan şey elinden alınır…
İnsan tutkusunu yitirdiği anda aptallaşır.
Helvetius
“Neden neysen o olmak istemiyorsun?”
Burada boşboğazlık edecek birinin özlemini çekiyorum.
Ve ben bir çocuk olmadığımı biliyorum-bu tiyatro bir çocuk rolü oynamamı gerektirse de.
Bütün rüyalar kendi kendini analiz modelleridir.
Görebildiğini zannedebilir, ama yanılıyor. Benim yalnızca bir parçamı görebiliyor.
Okurken her zaman besleniyormuş, yemek yiyor muş gibi hissediyorum. Okuma ihtiyacım (vs. vs) korkunç, çılgın bir açlık gibi.
Dünyayla deneyimim onun beni işgal ettiği, tehdit ettiği, bana tecavüz ettiği yönünde değil. Temel kaygım yokluk, kayıtsızlık, “ay manzarası“
Zihnimin yalnızca dışarıdakileri görmeye yaradığını sanıyordum!
Ayrıca insanların mutsuzluğunu da görebiliyorum, bunu görebilmek gibi berbat bir yeteneğim var.
Ben her zaman “gözlerimin arkasına saklanıyordum”.
“… Gerçeği hak etmiyorum çünkü kendi gerçeğimle başarıya ulaşamadım…“
“Kendini oynuyorsun“ ya da “başka insanları oynuyorsun“
Gerçek sanatçı kendini istediğin şeye dönüştürebilir.
Bir karakter tamamiyle şekillendirilmiş iradedir.
Bir sanatçı olmak başka kimsenin cüret edemediği şekilde başarısız olmak demektir…başarısızlık onun dünyasıdır.
Kronik bulantıdan mustaribim – insanlarla zaman geçirdikten sonra.
Wittgenstein: “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.”
Bütün işe yarar fikirler, bir süreliğine, fazla sofistikeydi.
Ne düşündüğümü anlamak için yazıyorum – ve konuşuyorum.
“Bir şeyi söylüyor“ değilim. “Bir şey“ in ses kazanmasına imkan sağlıyorum, bağımsız bir varlık (benden bağımsız bir varlık) kazanmasına.
Sıkıntı, dikkatin işlevlerinden biri.
İnsanlar sanki nihai hoşlanma ölçütüymüş gibi “sıkıcı“ diyorlar, sanki hiçbir sanat eserinin bizi sıkmaya hakkı yok.
Kişinin kabuğunun delindiğini hissetmesi korkunç.
Salvador Dali: “Bir deliyle aramdaki tek fark, benim deli olmamamdır.””
“Biliyorsun, kimse yalnız başına kitap yazmaz. Bütün kitaplar işbirliği ile yazılır.“
Zamanın, ihtimallerin gerçekleştirilmesi şeklindeki skolastik tanımı.
Sorun olduğum bir şey de değil, fazla olmamda (tepkili, canlı, cömert, düşünceli, orijinal, hassas, cesur, vs).
“İnsan hakikati barındırabilir ama onu bilmez”
W.B.Yeats 
Delilik dehşete karşı bir savunmadır.
Aklını yitiren bir adamı hayal et. Yitirdiği nedir? Daha çok, aklından geçenleri durdurma yetisi.
Kişinin bütün deneyimleri eşit ölçüde önemlidir.
Ya her şey aynı olsaydı ama kimse konuşmasaydı.
Yazarlar sözcüklerin aynı anlama geldiğini sanır-
Her hayat belli bir formun savunmasıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir