İçeriğe geç

Bilinç Kullanım Kılavuzu Kitap Alıntıları – Adam Zeman

Adam Zeman kitaplarından Bilinç Kullanım Kılavuzu kitap alıntıları sizlerle…

Bilinç Kullanım Kılavuzu Kitap Alıntıları

Okura Bir Not:
Bu kitabı deneyimi, beyni veya bu ikisi arasındaki ilişkiyi merak
eden herkes için yazdım.

Bu bilgiler birçok şekilde ortaya çıkabilir: Kitabı, eğitimi ne olursa olsun, herkesin anlayabileceği şekilde yazmaya çalıştım. Deneyim ve beyin hakkında bilimin ne söylediğini merak eden genel okur için bilimsel terim ve fikirleri ilk ortaya çıktıkları yerlerde açıklamaya özen gösterdim.

Özellikle 2. Bölüm sinirbilim konusunda kısa, tanıtıcı bir bölüm; konuyu yakından bilenler bu bölümü atlayabilir. Bilinç biliminin veya felsefesinin bilinmeyen yönleri hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen tıp, psikoloji veya felsefe öğrencileri ile bu alanlarda çalışanlara kitabı daha yararlı kılmak için konuyla İlgili yeterince zengin açıklamaya yer vermeye çalıştım. Gerekli yerlerde okura aşina olmadığı sözcüklerin anlamlarım hatırlatmak amacıyla hazırlanmış, ama bilim insanlarının pek aşina olduğunu bile bile konmuş sözcüklerin de bulunduğu bir Sözlükçe de var. Notlarda olgusal iddialara dair ayrıntılı referanslar veriliyor, ara sıra da ana metinde daha ayrıntılı tartışmanın yersiz kaçacağı noktalara açıklama getiriliyor. Her bölümün son kısmında bölümle ilgili bir özet yer alıyor. Bu özet bölümleri ekledim, çünkü okurken elimin altında bir sürü kılavuz olmasından hoşlanırım ben şahsen. Sadece bu bölümlere bakan aceleci bir okur kitabın neyle ilgili olduğu hakkında fikir sahibi olacak (daha da fazla okuyup okumayacağına karar verebilecek), ama ne yazık ki bütün eğlenceyi kaçıracaktır. Kitabın ana fikirleri konusunda kısa bir tarif istiyorsanız, Giriş bölümünün son kısmına veya Sonsöz’e bakın.

Ama insanlarda, zihni madde dışı bir cevher, fiziksel bedene psikolojik hayat üfleyen ruhani bir varlık olarak algılama eğilimi çok güçlü. Ruha olan inancın çok yaygın oluşu, ölen kişilerin anılarımızda çok canlı bir biçimde yaşadıklarını görünce bizleri ebediyen terk ettiklerini bir türlü kabul etmek istemeyişimizden kaynaklanıyordur belki de. Kaynağı ne olursa olsun bu inanç, beynin hasar görmesi durumunda farkındalığında hasara uğrayıp parçalanabildiğini gösteren zengin verilerle ciddi biçimde sorgulanır hale gelmiştir. Bilincin beyindeki bağlarından kurtulabileceğini inkâr etmek küstahlık olur (dünya nüfusunun büyük bir bölümü kurtulabileceğine iyice inanmış durumda zaten), ama böyle bîr şeyin gerçekleştiğine dair veriler, en iyi ihtimalle, zayıftır. Bilgimizin şuurlarına ulaştık: Üzerine konuşulamayan konusunda susmalı.
Kâbuslar ise evrenseldir. REM uykusunda meydana gelirler ve çocukların uykudan uyanmalarının en yaygın nedenidir.
Uyurgezerlik, uyku terörleri ve uyku sarhoşluğu birinci dereceden akrabadır: Hepsi de yavaş dalga uykusundan uyanırken, tipik olarak da uykunun en derin olduğu gece saatlerinde meydana gelir. Bu saatlerde hastaların uykularına müdahale etmek suretiyle bu rahatsızlıkları bilinçli bir şekilde tetiklemek de mümkündür
Beynin metabolizması yavaş yanan bir sobayı andırır; oksijen akışı içinde şeker yakılır, bu sayede enerji elde edilir ve karbondioksit atılır. Kendi yakıt rezervleri kısıtlı olduğu için beyin düzenli yakıt tedarikine muhtaçtır.
Bilinç, hassas bir biyolojik kazanımdır.
Duyularınız sağlıklıysa, uyarana dikkat edin veya etmeyin, hatta isterseniz uykuda olun, beyniniz uyarılmış bir tepkiyi kaydeder.
Ömrümüzün yirmi yıllık bir süresini uykuda geçiririz. Her gün uyandığımızda deneyim dünyamızı yeniden yaratmak durumundayızdır. Farkındalığımızın düzenli bir biçimde yok olup yeniden oluşması hayatın olağan mucizelerinden biridir: Bir iki gün çektiğimiz uykusuzluk bize uykunun ne kadar temel, ne kadar tarif edilmez bir şey olduğunu hatırlatana kadar uykuyu olağan karşılarız.
Kendimize ilişkin insani bilgimiz, hepimizin kırılgan ve geçici olduğumuzun, vukufumuzun yetersiz, başardıklarımızın da kısmi kaldığının bilincinde oluşumuz hem en büyük nimetlerimizden biridir hem de en büyük üzüntü kaynaklarımızdan biri: Eski bir deyimi biraz değiştirerek söylersek, kendimize ilişkin bu bilinç bizi meleklerin katına çıkarır, ama tam da bu yüzden bizi hayvan akrabalarımızın çoğundan, belki de hepsinden ayırarak düşünsel bir sürgüne yollamış olur.
Ne zaman aynada kendimi yakalasam ideal, kurgusal veya hayali bene gider aklım.
Bilinç kapasitesi temel öneme sahip olmasının yanı sıra kişiseldir de: Bir öznenin varlığına ihtiyaç duyar. Dünya biz öldükten sonra da varlığını sürdürür, ama biz Ölünce bir deneyim dünyası da bizimle birlikte yok olur.
Temel hayal gücünü bütün insan algısının yaşam gücü ve ana faili olarak, sonsuz BEN içindeki ebedi yaratma ediminin sonlu zihin içindeki tekrarı olarak görüyorum.
Bilim gayri şahsi olmasına gayri şahsidir, ama insani kökenlerini de aşamaz. İnsani gözlem ve insani düşünceyle başlar, onlarla biter. Hiçbir yerden bakışa asla ulaşamayız. Özne olmasaydı aktarılacak bir şey de olmazdı fikri, birinci tekil şahıs beyanları için ne kadar geçerliyse bilim sayesinde ulaşılan hayli disiplinli tarif biçimi için de o kadar geçerlidir.
Güvenilir öngörülerde bulunduğu için bilim, dünya üzerinde denetim kurma imkânı sağlar. Böyle bir bilgi, Francis Bacon’ın deyişiyle, iktidardır.
Kendi kendime çarptım; kendimden nefret ediyorum; kendime yeterim; kendimi eskisi gibi hissediyorum; bencilim; kendimi aşağılamaktan başka bir şey değildi yaptığım; kendimi tutamadım . Kendilik/benlik demek bedenim, kişiliğim, eylemlerim, yeterliliğim, devamlılığım, ihtiyaçlarım, eylemliliğim ve öznel alanım demektir kendilik/benlik işaret etmenin bir yoludur
Zihin olarak bilinç
Bilinçli sözcüğünün bu anlamı, üç anlam içinde en yaygın, en
kapsamlı olanıdır. Bilebileceğimiz, düşünebileceğimiz, kastedebileceğimiz, niyet edebileceğimiz, ümit edebileceğimiz, isteyebileceğimiz, hatırlayabileceğimiz veya inanabileceğimiz her şeyi kapsar. Bu anlamda bilincinde olmak , durumun şu veya bu olduğunu teyit etmektir
William James’in dile getirdiği, bilincin ikinci anlamını (ki algı deneyiminin halihazırdaki içeriği olarak tarif edebiliriz bunu)
kullanarak işe yarar genellemelerde bulunabileceğimiz görüşünü
birçok yazar paylaşmıştır. Bu anlamdaki bilinç birkaç saniyeyi bulabilen kısa süreler için sabittir, ama zaman içinde değişme özelliği taşır; bir ön ve arka planı, sınırlı bir kapasitesi vardır ve seçicidir, ama dikkatimizi şu veya bu hedefe yönelterek, bilincin odağını düşüncelerimizin ön planında yer alan bir şeyden arka planında yer alan bir şeye çevirerek onun sınırlı kaynaklarını sonuna kadar kullanabiliriz; duyularımızın her birinin ve düşünce, duygu, anı, hayalgücü, dil ve eylem planlaması dahil bütün önemli psikolojik süreçlerimizin muhtemel katkıları sayesinde sayısız içerik çeşitliliğine sahiptir; içeriklerinin hepsi birleşiktir, belleğin şimdinin bilincini geçmişin bilinciyle birleştirmemize olanak tanıması anlamında ise zaman içinde süreklilik arz eder; genellikle sözcüğün felsefedeki anlamıyla yönelimsel dir, yani, dünyadaki şeylerin şuna veya buna yönelik bilincidir; kaçınılmaz olarak sınırlı bir-bakış açısına sahip bir özne içerdiği için kişiseldir ve bakış açımızla belirlenen perspektif tarafından koşullandığı için yanlı dır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer bilim sonunda davranışlar hakkında en ince ayrıntısına kadar kapsamlı bir açıklama getirilmesine olanak sağlarsa, yaptığımız veya başkalarının yaptığı şeylerden “daha iyisini” veya daha kötüsünü “yapabileceğimizi” veya “yapabileceklerini” önkabul sayan yargıların ve duyguların hepsini (alınma, suçlama, utanma, minnettarlık, hayranlık, gurur) terk etmeye hazırlanmalı mıyız?
Temel hayalgücünü bütün insan algısının yaşam gücü ve ana faili olarak, sonsuz BEN içindeki ebedi yaratma ediminin sonlu zihin için­ deki telcrarı olarak görüyorum.
Samuel Coleridge
Dünya salt varoluşuyla tezahür etmez. Tezahürü bu dünyanın çok özel bölümlerinde meydana gelen çok özel şeylere bağlıdır, yani bir beyinde gerçekleşen belirli olaylara. Son derece acayip bir imadır bu Erwin Schrödinger
Görme, öğrenilmesi gereken bir sanattır: Bakmakla göremeyiz.
BİLİMSEL BİLGİ daima geçicidir: Sürekli gözden geçirme süreci içinde hangi inancın tutunacağı, hangisinin geçersiz kılınacağı belli değildir. Yüzyıl başında Oxfordlu Sir William Osler’ın ‘yeni mezun doktorları’ uyarırken söylediği gibi: “Baylar, bayanlar ! Sizlere şunu söylemek isterim ki, öğrendiğiniz şeylerin yarısı yanlış ve o yarının hangisi olduğunu biz de bilmiyor
Hayat ucuzdur.
Ama her insanın hayatı pahabiçilemez değerlidir.
Dünya salt varoluşuyla tezahür etmez.
Bir borç daha olduğu kesin. Çiçekler.. insan dünyada belirmeden çok önce de açıyordu. Çiçekler insanı değil böcekleri cezbetmek için evrimleştiler. Kelebekler renk körü olsa, arılar keskin bir koku duyusunun sahip olmasaydı, insan doğal dünyanın sunduğu en büyük keyiflerinden birinden mahrum olurdu.
Diğer dikkate değer özelliklerinin yanı sıra vücudun bütün hücreleri minik birer pildirler: Yani, cüzi miktarda bir elektrik yüküyle yüklüdürler.
İnsan toplumunun ekonomisinde olduğu gibi vücudun ekonomisinde de uzmanlaşma hayatı kolaylaştırır.
Görme, öğrenilmesi gereken bir sanattır: Bakmakla göremeyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir