İçeriğe geç

Bilimler ve Sanatlar – Ekonomik Politik Kitap Alıntıları – Jean-Jacques Rousseau

Jean-Jacques Rousseau kitaplarından Bilimler ve Sanatlar – Ekonomik Politik kitap alıntıları sizlerle…

Bilimler ve Sanatlar – Ekonomik Politik Kitap Alıntıları

Bilimler ve sanatlar askerlik değerleri kadar ahlak değerleri için de zararlıdır.
Decipimur specie recti
Büyük adamları yaratan büyük fırsatlardır.
Artık bir insanın namuslu olup olmadığına değil, bir sanata kabiliyeti olup olmadığına bakılıyor; bir kitabın faydalı olması değil, iyi yazılmış olması isteniyor. Parlak zeka insanı bütün nimetlere kavuşturuyor; erdem ise hiçbir şeref getirmiyor. Güzel nutuklara yüzlerce mükâfat veriliyor; güzel hareketlere ise hiçbir şey verildiği yoktur.
Yanlış sonsuz biçimlere girebilir; doğru ise yalnız bir türlü olur.
Hiçbir etkinin bulunmadığı yerde etken aramaya gerek yoktur; ama burada etki ortadadır; bozulma gerçekten vardır; bilimlerimiz ve sanatlarımız geliştikçe ruhlarımız bozulmuştur.
Ey erdem, basit ruhların yüksek bilgisi, sana ulaşmak için bu kadar zahmete ve külfete gerek mi var? Senin ilkelerin bütün yüreklerde yazılı değil mi? Yasalarını öğrenmek için herkesin kendi içine bakması, tutkuların sustuğu bir anda vicdanını dinlemesi yetişmiyor mu?
bilim, edebiyat ve sanatlar insanları bağlayan zincirleri çiçeklerle örter; özgür yaşamak için doğmuş görünen insanların damarlarında taşıdıkları özgürlük duygusunu söndürür. Onlara kölelik hayatını sevdirir; onları uygar milletler dediğimiz topluluklar durumuna sokar.
Büyük adamları yaratan büyük fırsatlardır.
Güzel söylevlere yüzlerce armağan veriliyor; güzel eylemlere ise hiçbir şey verildiği yok.
Eski devlet adamları hep erdemden, ahlaktan söz ederlerdi; bizimkiler yalnız ticaretten, paradan söz ediyorlar.
Erdemin bilimini yapmaya başladıkları gün her şey mahvoldu.
Olduğun gibi kalmak mı, yoksa onlar gibi olmak, onların bildiklerini bilmek mi, yoksa hiçbir şey bilmediğini bilmek mi istersin?
Hep nezaket gerekleri, kibarlık zorunlulukları içindeyiz. Hep adetlere, kurallara uymaktayız. Hiç kendi ruhumuza uyuduğumuz yok.
Her devirde zamanın, memleketin ve toplumun fikirlerine bağlı olarak yaşamaya mâhkum insanlar bulunur.
Gerçekten, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan insanlara nasıl boyunduruk vurulabilir!
Bilimlerimiz ve sanatlarımız geliştikçe ruhlarımız bozulmuştur.
Belleğim bana, ona güvendiğim sürece yardım eder. Bir şeyin saklanmasını başkasına bırakırsam oda bırakıverir beni.
Artık bir insanın namuslu olup olmadığına değil,bir sanata kabiliyeti olup olmadığına bakılıyor; bir kitabın yararlı olması değil, iyi yazılmış olması isteniyor. Parlak zekâ insanı bütün nimetlere kavuşturuyor; erdem ise hiçbir şeref getirmiyor. Güzel söylevlere yüzlerce armağan veriliyor; güzel eylemlere ise hiçbir şey verildiği yok. Ama söyleyin, bu akademinin birincilik vereceği söylevlerin en iyisinin kazanacağı şeref, bu armağanı ortaya koymuş olmanın şerefiyle kıyaslanabilir mi?
Devlet adamlarımız lütfen hesaplarını biraz bıraksınlar da bu örnekler üzerinde düşünsünler; ve artık anlasınlar ki para ile her şey satın alınır, ama ahlak ve vatandaş satın alınamaz.
Nasıl Okyanus sularının alçalıp yükselmesi gece bizi aydınlatan gezegeninin düzenli etkisine bağlıysa, namus ve ahlakın akıbeti de bilim ve sanatların gelişmesine bağlıdır.
İçimden gelen esine uyarak gerçeği savunduktan sonra, hakkımdaki yargı ne olursa olsun, benim kazanacağım bir armağan vardır: Bu armağanı kendi yüreğimde bulacağım.
Tanrının bende gördüğü akıl ve hikmet üstünlüğü sadece benim bilmediğimi bilmediğimden emin oluşumdur.”
Doğrunun, iyinin ve güzelin ne olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz:
Ne sofistler, ne şairler, ne hatipler, ne sanatçılar, ne de ben.
Bir kitabın faydalı olması değil, iyi yazılmış olması isteniyor. Parlak zeka insanı bütün nimetlere kavuşturuyor, fazilet ise hiçbir şeref getirmiyor.
Biliyorum, çocuğu bir şeyle uğraştırmak lazımdır ve boş oturmak çocuklar için en büyük tehlikedir.
Öyleyse ne öğrensinler, diyeceksiniz ; bu da sorulur mu? Adam olunca ne yapacaklarsa onu öğrensinler ; unutacakları şeyi değil
Hiç kendi ruhumuza uyduğumuz yok. Kimse olduğu gibi görünmeye cesaret edemez olmuş.
İyi insanların dürüstlüğe verdiği değer bilginlerin bilime verdikleri değerden daha yüksektir.
İyi görünüşe aldanırız.
Zamanın kaybı büyük bir zarardır.
Birincisi ona dini, ikincisi doğru olmayı, üçüncüsü hislerini yenmeyi, dördüncü hiçbir şeyden korkmamayı öğretirmiş. Yani hepsi onun iyi bir insan olmasına çalışır, hiçbiri bilgin olmasına çalışmazmış.
Dostumuzu tanımak için büyük hadiseleri bekliyeceğiz o zaman da iş işten geçmiş olacak ; Çünkü onu tanımak bu hadiseler için lazımdı
Zaten gerçeği gerçekten ve yürekten arayan nerede?
Doğrunun, iyinin ve güzelin ne olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz: Ne sofistler, ne şairler, ne hatipler, ne sanatçılar ne de ben.
Hayır baylar! İnsandaki gereksiz merakın doğurduğu kötülükler, yeryüzü kadar eskidir.
Kimse kendi değerlerini sayıp dökmeyecek, ama başkasının değerlerini düşürmeye çalışacak. Kimse düşmanına kabaca sataşmayacak, ama ustalıklı bir biçimde iftira edecek.
Artık ne içten bir dostluk, ne gerçek bir saygı…
Karşımızdakinin nasıl bir adam olduğunu hiç bilemeyeceğiz; bu yüzden dostumuzu tanıyabilmek için büyük olayları bekleyeceğiz o zaman da iş işten geçmiş olacak; çünkü onu tanımak zaten bu olaylar için gerekliydi.
Kimse olduğu gibi görünmeye cesaret edemez olmuş.
Hep nezaket gerekleri, kibarlık zorunlulukları içindeyiz; Hep adetlere, kurallara uymaktayız.
İyi insanların dürüstlüğe verdikleri değer bilginlerin bilime verdikleri değerden daha yüksektir.
İyi görünüşe aldanırız…

~Horatius

Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?
Büyük adamları yaratan büyük fırsatlardır
Bir bilge der ki: Ben öğrencinin, vaktini top oynamakla geçirmesine razıyım; hiç olmazsa gürbüzleşir. Biliyorum, çocuğu bir şeyle uğraştırmak gereklidir ve boş oturmak çocuklar için en büyük tehlikedir.
Devlet adamlarımız lütfen hesaplarını biraz bıraksınlar da bu örnekler üzerinde düşünsünler; ve artık anlasınlar ki para ile her şey satın alınır ama ahlak ve vatandaş satın alınmaz.
Eski devlet adamları hep erdemden ahlaktan söz ederlerdi; bizimkiler yalnız ticaretten, paradan söz ediyorlar.
Tanrının bende gördüğü akıl ve hikmet üstünlüğü sadece benim bilmediğimi bilmediğimden emin oluşumdur.
Ruhun da vücut gibi ihtiyaçları vardır.
İçimden gelen esine uyarak gerçeği savunduktan sonra, hakkımdaki yargı ne olursa olsun, benim mutlaka kazanacak olduğum bir armağan vardır: Bu armağanı kendi yüreğimde bulacağım
Bir hakkın savunulması için en elverişli durum, kendi davasında hüküm verebilecek dürüst ve aydın bir hasım karşısında bulunmaktır.
Her devirde zamanın, memleketin ve toplumun fikirlerine bağlı olarak yaşamaya mahkum insanlar bulunur.
Milli kinler sönecek, fakat vatan aşkından da eser kalmayacak..
Yararlı olmayan her yurttaş zararlı bir insan sayılır.
Her ulus öbür ulusla alay eder ve hepsi de haklıdır.
Devlet için ordularının hastalıktan soğuktan yok olmasıyla düşmanın kılıcından geçmesi arasında ne fark vardır!
Yanlış sonsuz biçimlere girebilir; doğru ise yalnız bir türlü olur.
Astronomi, boş inançlardan doğmuştur; güzel söz söy lemek hırstan, kinden, dalkavukluktan, yalandan; geometri cimrilikten; fizik, boş bir meraktan ve hepsi birden, hatta ahlak bile, insanın kendini beğenmesinden doğmuştur.
Kimse olduğunu gibi görünmeye cesaret edemez olmuş.
bilim, edebiyat ve sanatlar insanları bağlayan zincirleri çiçeklerle örter; özgür yaşamak için doğmuş görünen insanların damarlarında taşıdıkları özgürlük duygusunu söndürür. Onlara kölelik hayatını sevdirir; onları uygar milletler dediğimiz topluluklar durumuna sokar.
İnsanın, kendi çabaları ile hemen hemen yokluk içinden çıkışını, çevresine doğanın sarmış olduğu karanlıkları aklının ışıkları ile dağıtışını, kendi üstüne yükselişini, zekâsı ile göklere doğru atılışını, sınırsız evren içinde dev adımları ile yürüyüşünü, daha büyük, daha güç bir iş olarak da kendi içine kapanıp insanı tanımaya, onun yapısını, ödevlerini ve amacını öğrenmeye çalıştığını görmek bizim için ne büyük, ne güzel bir şey görmektir.
İçimden gelen esine uyarak gerçeği savunduktan sonra, hakkımdaki yargı ne olursa olsun, benim mutlaka kazanacak olduğum bir armağan vardır: Bu armağanı kendi yüreğimde bulacağım.
Bir hakkın savunulması için en elverişli durum, kendi davasında hüküm verebilecek dürüst ve aydın bir hasım karşısında bulunmaktır.
Adil hükümdarlar, haksız oldukları tartışmalarda kendi kendilerini mahkûm etmekte hiç duraksamamışlardır.
Her devirde zamanın, memleketin ve toplumun fikirlerine bağlı olarak yaşayama mahkûm insanlar bulunur.
İnsan yaradılıştan ne kadar yetenekli olursa olsun, yazma sanatı birdenbire öğrenilmiyor.
Belleğim bana, ona güvendiğim sürece yardım eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir