İçeriğe geç

Bilardo Telmihleri Kitap Alıntıları – Nurullah Genç

Nurullah Genç kitaplarından Bilardo Telmihleri kitap alıntıları sizlerle…

Bilardo Telmihleri Kitap Alıntıları

Kıyamı bilenler sessiz yürüler
Sükûta bağlarlar hayallerini
Ömrün birazı kan, birazı keşke
Ne bugün yalnız bırakın beni
Ne yarın..
Nihayet ben de insanım
Çıtlayacak bir kalbim var benim de..
Ne bugün yalnız bırakın beni
Ne yarın..
Ruh ansızın fark eder kıyameti
Ateş ne kadar yakınmış meğer..
Ufkunda gördüğün kalbin değilse
İplik iplik çözmüşlerdir yuvanı..
Çık çıkabilirsen kanın içinden
Deri bazen siyah
Bazen de kızıl
Esmer, beyaz, sarı; ne farkeder ki
Öğütlenen benî âdemse, toprak
Doldurur gözünü doymayanların..
İşaret parmağım kanatlanır göklere
La Havle Velâ Kuvvete
İllâ Billah derim..
Senin olmayan dünya
Benim de olmasın diyorsun, belli..
Bana sırt atmayı öğret ustam
Atayım yükünü sırtımdan ömrün..
Bir masalık ömrü vardır dünyanın
Bir tutam fesleğen kadardır umut..
İki kırmızı vardır
Birinin aşka çıkar yolları
Birinin kalbi yangın yeridir..
Bir sarı toptur dünya
Gelip geçer zamanın imbiğinden..
Teslim olmalı varlığın esrarını
Öğreten aydınlığa..
Silerken kanatma kabuk bağlayan
Yaralarımın kan izlerini..
Nerede gamzesi tüllenen bahar
O mavi
O yeşil
O siyah
Yılların nerede..
Sen neredesin
İçindeki aynalar
Düşlerin nerede..
Nerede tuttuğun dalın
Yapraklarında büyüyen tebessümler
Gözlerin nerede..
Üstünmüş zavallı, nereden bilsin
Üstünlüğün kimden türediğini

Yakar dünyayı aniden
Bir biz varız diyerek yeryüzünde..

Bir mektup göndersem yorgun mesafelerden
O narin ve sedef gözlü mevsimin
Ağlayan yüreğine
Varır m’ola bilmiyorum..
“Doğru yerinden tutmadığında,
Zaman katran olup akar ırmaklardan
Ülkesine varamazsın sevdanın..”
Hayat en ince çığlıklarıyla
Geçiyordu gönül karanlığından..
En günahkâr ihtilalimsin benim..
Sulara gömülen hayallerimdi..
Durdur kendini birden
Bomboş bir rüya için
Harcama biriken hayallerini..
Bir derdi olması yeter acının
Bir besmelesi
Bir ah yeter Arş’a dokunduğunda
Ve ALLAH YETER..
Ağlamalısın; çünkü bulutlar
Yağmur damlalarını akşamüzeri
Dul kalan kadınların yüreğinde
Acıyla doldururlar..
Uğruna ölecek ne var dünyada
Mazlumlara saray kurandan başka..
Köprüyü doğru kurmadan
Geçemezsin matem nehirlerini..
Doğru yerinden tutmadığında, zaman
Katran olup akar ırmaklarından
Ülkesine varamazsın sevdanın..
Sağlam tutmalısın hüznü ve aşkı
Sağlam basmalısın tozlu yollara
Uzun ve müheyya bir korkudur yaşamak
Bir avuç toprak alarak yeryüzünden
Savunacağım düşlerimin yurduna
Ya ben nefsi gömeceğim çöllere
Ya beni nefis
Ben gelmeyi bulutlardan öğrendim
Gitmeyi ölümün nakkaşlarından
Yalnız ve dosdoğru yürüyen adam
Eğilmeyi bilmez dağlara doğru
Doğru acıyı görmeli insan
Umudun aynasından
Kurtarmalıyım nereye gittiğini
Bilmeyen yolcuların
Samanyolu karanlığından
Kıyamı bilenler sessiz yürürler
Sükûta bağlarlar hayallerini
Ömrün birazı kan, birazı keşke
Gizli kahramanısın çileli her savaşın
Sığıntı duygular bilemez seni
Yeraltından akan gözyaşından mı
Gecenin rahminden mi türedi toplar
Şimdi ayrık otları arasında
Sonsuzluğu arayan bir kelebektir hayat
Biz ölümü şerbet gibi sunarız
tat almayı bilmeyen ruhların sevdasına
Hörgüçlerinde ömrümü taşıyan
Develer gelir patikalardan
Develer sabrı öğretir bana.
Bir nefsim var, yollarımı daraltan
Yolcu yitik
Yol tenha
Duyulmaz zamanın dudaklarından
Ayak sesleri yürüyenlerin..
Ağlamalısın; çünkü bulutlar
Yağmur damlalarını akşamüzeri
Dul kalan kadınların yüreğinde
Acı ile doldururlar..
Reyhan kokar çizgileri hayatın.
Temizle, buzları çözülen ruhlar
yürüsün mevsimler inkılabına
bir titreyiş
bir rüya
ve bir direniş
kuşatsın ufkunu yürüyenlerin.
Sömürge bir dünyadan
zalim bir denize açılır kapı
suları haindir her gün alçalır
bu kral rengini denizden alır
Kralın olmalı bu memnû devrim
olmalı ki yıldızların ışığı
düşmesin kölelerin
yırtılan gözlerine
Yağmurlu bulutlardan
Çekip çıkarmak karanfillerin
Derin tutkularını

Bir mektup göndersem yorgun mesafelerden
O narin ve sedef gözlü mevsimin
Ağlayan yüreğine

Sen içimin en yabancı yolcusu
Yürek inciten dokunuşlardan
Almak istiyorum kelimeleri
Atayım yükünü sırtımdan ömrün
Kim anlar senin sarmaşıklardan
Sızan gözyaşlarını
Kalbinde taşıdığın kitabın
Gül kokan sayfalarından
Irmaklar akar
Suyunda nilüferleri yalnızlığının
Kim anlar senin yeniden başlamalı
Dediğin dünya inkılabını

Şimdi ayrık otları arasında
Sonsuzluğu arayan bir kelebektir hayat

Bir de kalbinden vurduğun dostun
Kırgın tebessümler gönderir sana
Doğru yerinden tutmadığında, zaman
Katran olup akar ırmaklarından
Ülkesine varamazsın sevdanın
Uzun ve müheyya bir korkudur yaşamak
Yalnız ve dosdoğru yürüyen adam
Eğilmeyi bilmez dağlara doğru
Balıklar yazdığım şiirleri
Dalgaların gözyaşlarından bilmiştir
Ufukunda gördüğün kalbin değilse
İplik iplik çözmüşlerdir yuvanı
Bu çiçekler bu bahçede büyümez.
Durdur kendini birden
Bomboş bir rüya için
Harcama biriken hayallerini
Bana sırt atmayı öğret ustam
Yürek inciten dokunuşlardan
Bir nefsim var, yollarımı daraltan
Kim anlar senin yeniden başlamalı
Dediğin dünya inkılabını
Kim anlar senin yeniden başlamalı
Dediğin dünya inkılabını
Baharından vurmalısın umudu
Ya da penceresinden mesela
Canın neresinden vurmak isterse
Öyle vurmalısın dünyanın eksenine
Doğru yerden vurulmadıkça düşman
Düşman kalacaktır hayallerinde
Kıyamı bilenler sessiz yürürler
Kimin askerisin yüreyen adam
Uğruna ölecek ne var dünyada
Mazlumlara saray kurandan başka
Bir bak duruşuna, bir bak düşlere
Omuzların neresindedir göğün
Kralın olmalı bu memnû devrim
Olmalı ki yıldızların ışığı
Düşmesin kölelerin
Yırtılan gözlerine
Bir yanda kırmızı, bir yanda sarı
Bu beyaz top sevmez karanlıklar
Hayalin acıyla örülen
Bir nakış olduğunu
Ağaçların böylesine
İki yüzlü meyveler verdiğini
Anlamamıştır Dünya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir