İçeriğe geç

Beyaz Zambaklar Ülkesi Finlandiya’da Kitap Alıntıları – Grigory Petrov

Grigory Petrov kitaplarından Beyaz Zambaklar Ülkesi Finlandiya’da kitap alıntıları sizlerle…

Beyaz Zambaklar Ülkesi Finlandiya’da Kitap Alıntıları

Asalak, hayatı tahrip eden değil, onu inşa eden ve güzelleştiren insanlar olmaya gayret edin.
Hepimiz hayata dışarıdan bakan seyircileriz sanki
Böylece Fin ordusunun subayları, tabiatın gücendirdiği verimsiz çorak Suomilerinde büyük bir kültür gücü oldular. Ülkeye, sanki büyük bir fabrikadaymış gibi yeni, binlerce güçlü ve akıllı makineler katılmıştı.
Din- insanların diğer insanlarla,dünyayla ve tarladaki ürünlerle bağlantıda olduğu duygusudur.Böyle bir bağlantı yoksa,devlet,toplum,aile ve hatta insanlık kendisi bile hayatta kalamaz.Bu-devletin mevcudiyetini karşı bir tehdittir.
Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor.
Kendi varlığını yeryüzünden yine kendi eliyle silmiş.
Sanki istemeyerek hayatıma son veriyorum.
Kendi ülkemizde ne yapıyoruz? Halkımızın kaderinde hangi rolü oynuyoruz?
Solucanlar gibi kendi küçük işleriniz ve önemsiz kaygılarınız çevresine üşüşerek, bunların arasında kaybolmayın! Devletinizin temellerini nasıl sağlamlaştırabileceğinizi, halkınızın eğitim ve kültür düzeyini nasıl yükseltebileceğinizi düşünün!
Engeller, şansızlıklar, düşmanlarınızın zaferleri olacak; sizler sönmeyin! Moralinizi bozmayın ! Asla vazgeçmeyin
Şimdi işini iyi yapana enayi diyorlar.
Yeni zaman, yeni şarkıları doğurur.
Çocuğun zihnini, gençliğini ruhunu işlemeden bırakırsanız üzerinde ısırganlar, dikenler, yabani otlar bitmiş, işlenmemiş tarlalara benzerler.
Toplumdaki şiddetli bozuklukların temel sebeplerinden biri, herkesin kendi hayatını düzenlemeye çalışması ama kimsenin daha iyi bir yaşam düzeni inşa etmeye gayret göstermemesidir.
– Tolstoy
Tüm dünyayı: Ağacı, taşı,kum tanesini, gökteki yıldızı sev.
Eğitimimiz sayesinde iyi maaşlar alalım diye, akşam yemeklerimizi restoranlarda yiyelim diye, okuma kulübü denen yerlerde iskambil ve domino oynayalım diye okutmadı bu halk bizi.Böyle olsaydı, aydınlar sınıfına mensup olmazdınız, entelektüel bir küf olurdunuz.
Bu yeni nesil insanlara geçerliliğini çoktan kaybetmiş yönetim şekilleri zorla dayatılamaz; yeni nesillerin hayatının temelini mantıklı, adil ve sağlam bir devlet yönetimi esasına göre şekillendirmek gerekmektedir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Herkes hayattan almak ister fakat kimse ona bir şey vermeyi düşünmez.
Çocukları iyi besliyor, giydiriyor, sağlıklarına dikkat ediyor olabilirler ancak çocuklarının akıl ve ruh sağlığının temizliğine ve beslenmesine çok az önem veriyorlar.
Aydın olmak gösterişli bir kıyafet giymek yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir. Aydınlar halkın beynidir.
Milyonlarca insan cahil kalıyor. Her yerde ahlaksızlık, hırsızlık, sefalet, sefehet, çatışmalar, toplumsal nefretler artıyor ve herkes kabalaşıyo
Sen kötü ruh işin söndürmektir.Ben vicdanın, iyiliğin ateslerini yakıyorum.Ben yanıyorum ve sönmüyorum.
Işığın zavallı karşıtı!Sen büyük fikirlere sahip insanları öldürebilirsin.Ancak fikirleri öldüremezsin.Acı çekenlerin kanı yeni fikirler doğurur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu yüz şimdi mutlu, güçlü ve geleceğine güvenle bakan ancak gençliğinde ağır, korkunç günler geçiren bir kadına aittir.
Herkes hayattan sadece bir şeyler almaya bakıyor. Fakat kimse hayata bir şeyler katmayı düşünmüyor.
Baskı altında,isteksizce,tıpkı bir köle gibi ve birileri tarafından zorla yaptırılan işler ve bunun için harcanan emek ağır ve ezici bir emektir.
Çocuklardan sevgi, saygı ve itaati ceza, kınama ve azarlamayla elde edeceğinizi düşünmeyin. Onların karşısında sizi faziletleriniz için sevebilecekleri ve saygı duyabilecekleri şekilde hareket edin.
Herkes hayattan mümkün olduğu kadar fazlasını almaya çalışırken, hayata da bir şeyler katmak gerektiğini düşünen yok.
Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir.
Sev, sev, sev! İnsanları sev! Her çeşit insanı sev! Yaşayan her varlığı sev! Tüm dünyayı sev. Ağacı da taşı da tarladaki kum tanesini de gökteki yıldızı da sev. Her şeyi sev! Her şeye hayat vereni sev!

Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Grigory Petrov

Kolera, veba ve humma gibi hastalıkları doğuran mikroplar gözle görünmeyecek kadar küçük olsa da, bütün bir vilayetin halkını telef edecek kadar etkilidir. Halkı ve toplumu manevi hastalığın pençesine düşüren mikroplar da vardır ve bunlar kolera mikrobundan belki de daha tehlikelidir.
Kış aylarinda köylulere ahududu toplayip getirmeleri karsiliginda binlerce litre veresiye meyvesuyu dagittim.
Ve onlarla mücadele zordur. Onlarla sürekli tartışmak da kolay değildir. Görünüşte ikna edici bir mantıkları var. Dışarıdan bakınca epey cazip de gelebilir. Felsefeleri yalanlar, şiddet ve bencillik üzerine kuruludur. İşlerine geldiği gibi esnettikleri bir ahlak anlayışları vardır. Dinleri ise rüşvet ve korku dinidir.

Onlarla savaşmak şakaya gelmez; kolay ve keyifli bir iş değildir. Hem ateşli bir çoşku ve inatçı bir direnç, hem sağlam ve kırılmaz bir irade, hem de idealler kusursuz bir sadakat gerektirir.

hepimiz aynı halkın çocuklarıyız ve çocukluğumuzda hem iyi hem de kötülüğün etkisine maruz kaldık. herkesten saygı gören ve değer verilen bir kişi olduysam bu başarı sadece bana ait değil. Karokep de gençliğinde hırsız ve katil olduysa bu da onun hatası değildir.
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.
Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren, ahlaken çürüyor da hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Sanki herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa o kadar alışmış ki, bunu artık doğal bir durum sanıyor. Peki, gerçekten bu böyle mi olmalı?
Toplumun düşüncəsi yuxuda,cəhalət isə zirvədə idi
Herkes büyük işler, büyük şahsiyetler, büyük sevinçler talep ederken kendisini ve çevresindeki hayatı alışılmış bayağılığın, aptallığın ve hiçliğin hiç olmazsa bir milim üzerine çıkararak yükseltmek çok az kişiyi düşündürüyor.
Ve bu yeni nesilleri eski, geri kalmış kurallarla yönetemezsiniz.
Aşağısı öküz bacakları, yukarısı ise koyun kafaları; kutu gibi boş,
Halkı yöneten eski kurallar geçmişte anlamlı olsa da artık geçerli değildir.
Kadın ya da erkek, genç veya ihtiyar, şehirli ya da köylü, zihinsel emekle yahut el emeğiyle çalışan olsun hiç fark etmez, herkes ülkesini düşünmek zorundadır.
Herhangi bir dini görevi olmayan ben sizlere, kilisenin hizmetkârlarına şunu söylemek istiyorum: Halkın içindeki Tanrı yok olmakta, ölmektedir.
Bilgi ile beslenen emek; on, yüz, hatta bin kat daha etkilidir.
Bilge bir atasözü der ki: “Yeni kuşlar, yeni şarkılar söyler. “Değişip yenilenen nesiller yeni kavramlar, yeni istekler ve yeni ihtiyaçlarla gelmektedir.”
Bazıları utanmadan ve arsızca, ‘sevgili vatanını’ soymaya, yağmalamaya, milyonluk vurgunlarına devam ediyor.
Hepimiz büyük işler başarmayı, büyük insanlar olmayı, büyük sevinçler yaşamayı istiyoruz. Ama neredeyse hiçbirimiz kendisini ve etrafındaki hayatı sıradan alçaklığın, aptallığın ve hiçliğin hiç olmazsa bir milim üzerine çıkarmayı düşünmüyor.
Her millet ya büyük insanlar ya da aşağılık kişilikler doğurur. Halk kitlelerinin ruh haline bağlı olarak da onları başa getirir.
Yöneticiler, ister iyi veya kötü,ister kahraman veya zalim olsunlar,kendi toplumlarının birer kopyasıdır.Onlar halkın içinden doğmuştur.Bir ulus nasılsa yöneticileri de onun gibidir.İşte bundan dolayıdır ki eskiden beri Her ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur. denilmiştir.
vatan için yaşamak da vatan uğruna ölmek kadar büyük bir kahramanlıktır.
Hem öğrenmek hem de öğretmek zorundayız!
İnsan hiçbir zaman ve hiçbir şey için eğilmemeli ve yerlere kapanmamalıdır.İnsan hayatı sürekli bir kültürel gelişim ve yaratıcılık,kendi içinde ve dış dünyada karşılaştığı kaba güçlere karşı verilen daimi mücadeledir.
Herkes hayattaki zorluklardan, acılardan ve düzensizlikten şikayet etmesine rağmen hayatı daha iyi, daha düzenli bir hale getirmek için kimse parmağını bile kıpırdatmıyor. Hepimiz hayata dışarıdan bakan seyircileriz sanki, her şeyi ve herkesi yargılamak üzere görevlendirilmiş gibiyiz. Herkes büyük işler, büyük şahsiyetler büyük sevinçler isteyip beklerken, kendisini ve çevresindeki hayatı alışılmış bayalığın milim bile üzerine yükseltmeyi düşünenlerin sayısı oldukça azdır. İnsanlar borçlarını ödememek için her yönteme başvuran vicdansız borçlulara benziyor.
Yaşadıkları hayat Dante’nin tasvir ettiği cehennemden beter. Dante’nin cehenneminde insanlar işledikleri günahlar yüzünden azap çekiyor. Peki ülkemizde yaşayanların günahı ne? Sonuçta Dante’nin ‘Cehennem’ i baştan sona dâhice kurgulanmış bir romandır, burada ise insanı kahreden bir yazgı, acı bir gerçek var.
Devlet, üst katlarında geniş pencereleri ve yüksek tavanları olan büyük aydınlık odaların bulunduğu, alt katlarında ise hemen hemen hiçbir penceresi olmayan karanlık, nemli, dar, yeraltı odalarının yer aldığı yüksek bir kuleye benzememelidir.
Tarım, hayvancılık, tuğla yapımı, kağıt ve kumaş üretimi gibi alanlar geliştirilmiş, fakat milyonlarca emekçinin beyni, ruhu, sağlığı ve hayat koşullarının iyileştirilmesi, tok olması gerektiğini kimse düşünmemiş ve düşünmek istememiştir.
Hayattaki düzensizliklerin en büyük nedenlerinden birisi şudur ki herkes hayatında sadece refaha ulaşmayı arzu eder fakat bizzat çalışmak sayesinde hayatını daha iyi bir şekilde düzene koyma ihtiyacı duymaz.
Yöneticiler, ister iyi veya kötü,ister kahraman veya zalim olsunlar,kendi toplumlarının birer kopyasıdır.Onlar halkın içinden doğmuştur.Bir ulus nasılsa yöneticileri de onun gibidir.İşte bundan dolayıdır ki eskiden beri Her ulus layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur. denilmiştir.
İnsan hiçbir şeyin önünde düşmemeli ve alçalmamalı.
Ama bizim evladımız olan yüz binlerce çocuk hayata önemsiz ve küçük fertler olarak başlangıç yapacaksa, her türlü parlementoya rağmen, sefil, fakir ve iğrenç bir yaşantıya mahkum olacağız.

Memurlar halka itinasız davranacak, bakanlar “politik yalancı”, milletvekilleri ise halkın sırtından geçinen vurguncular olarak karşımıza çıkacaktır.

Toplumun içinden çıkan her büyük insan,yakıcı bir büyüteç gibidir. Milletin bütün gücünü ve dehasını kendi şahsında toplar;kendi halkına ve başka halklardan binlerce insana ilham kaynağı olur. Fakat hava kapalıysa ve atmosferde güneş ışınları yoksa bu büyüteç ne kar yığınlarını eritebilir ne de bir damla suyu ısıtabilir.
Yöneticiler iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar onlar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlar da öyledir. Her halk hak ettiği şekilde yönetilir.
Kahramanlar kitleye ilham vererek,onu ateşlerken, bu ateşin kaynağı halk kitlelerinin içinden çıkan alevin kendisidir.
Yeni dönem beraberinde yeni şarkılar getirir.
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşması yalnızca devlet adamlarının ehil oluşla-rından ve yönetim kabiliyetlerinden veya becerik-sizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, on-lar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adam-ları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki, eskiden beri ‘Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur’ denilmiştir.
Kötü ruh ateşinizi söndürürse siz tekrar yakın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir