İçeriğe geç

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar Kitap Alıntıları – Ataol Behramoğlu

Ataol Behramoğlu kitaplarından Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar kitap alıntıları sizlerle…

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar Kitap Alıntıları

Ataol Behramoğlu kitaplarından Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar kitap alıntıları sizlerle

Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar Kitap Alıntıları

Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
ah her şey
bir pencereden göründüğü kadar
bir pencere kadar dünya
bir kartpostal gibi geçtiğimiz dünya..
Peki insanlar peki insanlar
Hangi akla hizmet eder
Susar ve martıları düşünür
Gecenin bir kesiminde insan
İçinde beyaz bir kalabalık
Ve aşk zaten gürültüdür
Adamın kafası kocaman
Cebinde Sartre’dan bir roman
Sağına soluna bakmadan
Belki de cennete gidiyor
Göğsüme bir İstanbul çiziyorum Başparmağımla, kelebek biçiminde
Biraz umutsuzum, biraz yorgun işte
En çok gözlerimi seviyorum
yürüdüm uzun uzun
türkçe şarkılar söyleyerek
içimde ince bir hüzün
kendi kendime yeterek
ve ben – aptal gibi – hâlâ
bu denli kötü olunamaz diye düşünüyorum.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
İnsafsızlık, vahşet hâlâ güçlü ve hâlâ iktidarda,
İnsanlar ölüyorlar,
Gepgenç.. sımsıcak..
Ölüyorlar,
Sanki ölmüyorlarmış gibi..
Şöyle yanı başıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyleyelim bir ağızdan
Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini.

Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor,
Toprak ananın kalbi.

Şöyle yanı başıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyleyelim bir ağızdan

1960

“Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.”
“Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Acılarla dolu bu dünyaya.”
“Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak.”
“Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.”
“Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini.”
“Şöyle yanı başıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın.”
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar
Beyaz ipek gibi yağdı kar
Bir kız kelebek adımlarıyla
Geçip gitti karın üzerinden.
İnsanlar kendi şarkılarını
Kendi hayallerini taşıyorlar
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif yüreğiyle
Geçip gitti güvercinleri anımsatarak
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Ben bu yaz kokusunu bir başka zamandan anımsıyorum.
Tek başına
Olduklarını sananlar
Topluca, ortadan
Kaldırıldılar
Çayırlar vardı o şiirde, baharları anımsatan ne de olsa
Böylece yeniden hazırlanıyorum bir çoşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya
Kendimi atmak bir uçurumdan balıklama
Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne
Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o yollar geliyor aklıma
İsim nedir ki
Bulutlara yazılır geçer

Yüzüm nedir ki
Akar suya çizilir geçer

Ömür nedir ki
Kurulur bozulur geçer

Sevda nedir ki
Dokunursun süzülür geçer

Şiir nedir ki
Sezilir geçer

İnsan nedir ki
Bir şeylere sevinir üzülür geçer.

İnsansın, birinin canı yanarken
Senin de canın acıyorsa
Sonuçta bir boğuntuyu seçiyorum
Sözcüklerin doyumsuz uğultusunda
Ölüm gele de bilir gelmeye de
Ama hazırım o sonsuz arınmaya
En dorukta ya da en dipte
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! Nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider.

Başka biri olacaksın istemesen de
Tenine başka bir ten dokunduğunda
Gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle
Başka bir nefesle karıştığında nefesin..
Ve ellerim
Sana son kez dokunduğunda
Artık
Senin
Olmayacağını bilmek;
Artık
Olmayacağımız.
Çünkü
Çıkış yok buradan.
GECE IRMAĞINA GAZEL

Kara gece gibi akıyordu ırmak
Dibinde uçurumun kıvrılarak

Ona bir tepeden bakıyordum
Ruhum onunla birlikte akarak

Göğsü kabarıyor alçalıyordu
Soğuk ayla aydınlanarak

Nasıl da kendiyle doluydu sadece
Nasıl da pervasız, çıplak

Şarkısı evrenin elemli şarkısıydı
Özgürlüğe özlemli ve tutsak

Gece ırmağı kardeşi ruhumun
Akıyordu sınırlarına çarparak

Açımı duyurabilmek için
Uykusuz

Susuz
Öylece
Durabilirim
Açımı duyurabilmek için
Sevgisiz
Anısız
Kaskatı olabilirim
Ve durup dört yol ağzında
Durdurup gelip geçenleri
Kendi halinde
Yaşayıp gidenleri
Tutup yakalarından
Haykırabilirim
Nefesim
Bitene dek
Bütün gücümle
Haykırabilirim
Bütün dünyaya.
Yalnızlığın sılası yoktur
Ve bir yurdu yoktur şiirin
İnsan sadece ve ancak kendisidir
Sonuçta kendimi seçiyorum
Gurbeti daha da çoğaltmak için
Ve aşk zaten gürültülüdür..
Gece yarıları şehri dolaşırdım
Cebimde taslak halinde bir intiharla
Sevgilim ! Sevgilim !
“Kanayan yaram benim”
Bir mavi çiçek kalmıştı sadece
Ama yoktu koklayacak kimse
“Ey bu topraklar için
Toprağa düşen”
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?
O kadar çok inek gördüm ki hayatımda
Onlara bir şiir adamam gerek
İnekler, yayılmış yatarlar çayırlarda
İnekler, sonsuzca otlayıp düşünerek
İpek bakışlı kızlarımız yatıyor hapiste şimdi
Ve kara gözlü oğullarımız
Gençliklerini tadamadan daha
Güneşe doyasıya bakamadan
Demir parmaklıklar arkasına kapatılan
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin..
Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
Yürüyeceğiz çoğala çoğala
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
İnsanlara
Duyduğum sevgiden
Boğulurcasına
Kalbimi
Çatlatırcasına
Bütün romanları
Yutarak
Bütün aşkları
Yaşayarak
Ve çağdaş ve sarsak,
Kalbimi
Avutamaz
Hiçbir şey
Ne yağmur
Ne şiirler
Sevgilim, binlerce kilometreye
Yayılan kalbim
Ve gözyaşlarım
Ve her şeye
Yetişme duygusu..
Beyaz, ipek gibi yağdı kar.
Yağsın.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
Kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına..
İşte Nâzım Hikmet’ten
Söz etmenin sırası

Hakkı hayatın
Santim santim
Yaşanarak verilir

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
bir pencereden göründüğü kadar
bir pencere kadar dünya
bir kartpostal gibi geçtiğimiz dünya

kalbim.
kör bir çocuk gibi düşe kalka.

Gözlerinden karanlık şarkılar geçiyordu
Uzanıp karanlığa baktılar..
İçimde yeniden bir umut
Yeniden bir kahır sevgilere
Söylenmemiş şiirler dudaklarımdan
Savruluyor susuk gecelere
Şu güzelim bulur gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi
Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım
İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir..
Bir yanım
Yalnızlık
Ve hüzün tiryakisi.
Bir yanım
Gemi azıya almaya hazır
Bir hayat çılgını.
Sana seslenmek için
Yeni şiirler tasarlıyorum.
Nasıl da kendiyle doluydu sadece
Nasıl da pervasız, çıplak
Ah biliyorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere.
Çocukluğumla tel örgüler konuldu aramıza
Kalın tel örgüler iki sıra..
Aşk yeminlerinden, şiirlerden
Kopuk dizeler, kırık dökük sözler kaldı..
Belki bir gün rüzgâr olurum ben de
Eserim başkaların üzerinden
Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden
Kendi ölümüyle ölüyorsa da herkes
Kendi ölümümü biri ölünce düşündüm..
Kuşatma altında vermem gerekiyor
Ömrümü etkileyecek kararları.
Fakat hiçbir şey kurutamayacak
Çorak topraklarda yeşerttiğim aşkı
Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi
Hırçın ve ele geçmezce atılgan
Uysal ve usulcacık benim olan şeyi
Dilimin altında özlem var
Ve karışık bir dua
Boğulmuş anılar
Seni getiremez bana..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, büyün evrene karışırcasına..
Aşk kadar tanımsız
Ölüm kadar ölümsüz
Bir çocuk ölüsüyle yan yana
Yaşıyor içimde gülen çocuk
Üzgün çocukluğumla karşılaştım düşümde
Ellerimi saçlarında gezdirince düşündüm
Ve ben –aptal gibi– hâlâ
Bu denli kötü olunamaz diye düşünüyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir