İçeriğe geç

Beyaz Balina Kitap Alıntıları – Herman Melville

Herman Melville kitaplarından Beyaz Balina kitap alıntıları sizlerle…

Beyaz Balina Kitap Alıntıları

Fırtınadan önce gelen ve fırtınayı haber veren sessizlik, fırtınanın kendinden daha korkunçtur; çünkü gerçekte bu sessizlik, fırtınayı saklayan bir örtü, bir sargıdır; görünüşte zararsız olan tüfeğin, içinde barutu, kurşunu ve patlamayı sakladığı gibi
Ben kendi yazımı kendi kömürümle kendim yaparım.
Çünkü onun yarası vicdanında ve vicdan yarasının kanını hiçbir şey durduramaz.
Ürpertiler içinde donakalmış gibiyim, gelecekte olacak şeyler hayal meyal dolaşıyor gözlerimin önünde iskeletler gibi.
Tüm geçmişim de alacakaranlık içinde.
Yüreğin çelikten mi senin nasıl dayanıyorsun bunca acıya
Zaman soluğunu kesmiş bekliyordu sanki.
Kendi yüreğime yerleşen korkuyu başkalarının yüreğinden atmak için, nasıl canla başla uğraşıyorum.
Koca güneş bile kendiliğinden yürümüyorsa, görünmez bir gücün buyruğuna uymayan tek yıldız yoksa, benim küçük yüreğim nasıl kendiliğinden çarpar, küçücük beynim nasıl kendiliğinden düşünebilir, Tanrı değil mi bu yüreği çarptıran, bu düşündüklerimi bana düşündüren.
En güzel şeyler kelimelerle anlatılamaz, en derin anıların yazıtları yoktur.
Gün bitmişti nerdeyse, güneşin altın kaftanının eteği ışıldıyordu sadece.
Bir yıkıntı karşısında gülen insan amma da ruhsuz olmalı.
Güçsüz insanların yaşamlarına serpilmiş, dayanılır tüm küçük acılar büyük yüreklerde kimi zaman biranda birleşip derin bir tek sızı gibi zonklar.
Yüreğimin kendiliğinden yapmayı göze alamadığı bu çılgınlığa beni sürükleyen nedir?
Samyeli vurmuşta dalından kupkuru son meyvesini düşürmüş bir ağaç gibi titriyordu.
Ne soylu bir ruhun, ne yaman yüreğin var senin.
Büyülü bir aynadır insan gözleri.
Bir insan gözüne baksın gözlerin, denizi, gökleri seyretmekten daha güzel.
Bunca zamandır ona üvey analık yapan huysuz ve hain dünya, bükülmez boynuna kollarını dolamış sevinç gözyaşları döker gibiydi üzerine.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
O sevinçli, mutlu hava o güler yüzlü gökyüzü sarıyor okşuyordu sonunda.
Kimi insanlar sular çekilirken ölür, kimi sular kabarırken Şimdi ben kocaman bir dalganın köpüklü doruğu gibiyim, Starbuck.
Yargıcın kendi de sanıklar arasındaysa, kim yargılayacak katilleri?
Boşuna kaçıyorsunuz bizim cenaze töreninden, ey yabancılar! Sizin de tabutunuz arkanızda asılı!
Milyonlarca kötü insanı unutup, insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körükörüne.
Aynı derde tutulanlar birbirlerini iyileştirirler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dünyanın karanlık yanına öyle bir dalış daldım ki, öbür yanı, sözde aydınlık olan yanı, belli belirsiz bir alacakaranlık gibi geliyor bana.
Boşuna kaçıyorsunuz ölümden.
Sizinde tabutunuz arkanızda asılı.
Güçlü bir büyüyle gizlice birleşmiş göründükleri halde, iki kutup kadar birbirlerinden uzaktılar sanki.
Sen bana bağlısın, dairenin merkezine bağlı olduğu gibi.
Ama galiba O da benzerinin yanında iyileşiyor benim gibi.
Aklı başına geliyor yeniden.
Milyonlarca kötü insanı unutup, insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körü körüne.
Bu hayatta bazen tam tüm yelkenlerimiz sönmüşken talihin yüzüne güldüğü bir yelkenli doğru tarafımızdan geçiverir ve biz de geçen geminin rüzgarının ucundan yakalar ,büyük bir mutlulukla sarkan yelkenlerimizin rüzgarla dolduğunu hissederiz.
Huzurun içinden fırtınalar geçer ; her huzur ânı için bir fırtına vardır.
Ölüme yaklaştıkça herkes eşitlenir.
Hadi bu olup bitenleri konuşalım seninle.
Öyle bir felsefeye dalıyorum ki seninle.
Dünyanın karanlık yanına öyle bir dalış daldım ki, öbür yanı sözde aydınlık olan yanı belli belirsiz bir alacakaranlık gibi geliyor bana.
Ah bütün gerçek nesnelerin gerçekliği öyle az ki.
Sen ipek böceği misin yoksa, kendi kefenini kendinden çıkan ipliklemi dokuyorsun.
Sen benim yüreğimin en derinlerine dokunuyorsun.
Peki şimdi nerenin insanısın sen?
Hangi tarafa aitsin.
Sen artık yaşamı tutamıyorsun da.
Yaşam ayakta tutuyor seni.
Fırtınalı düşünceler içindeydi.
Fırtınalarda ancak korkaklar yelkenlerini indirir.
En yüksek direkler en coşkun rüzgarlar içindir.
Bense yüreğimi, yaşamımı, canımı, bedenimi,ciğerimi koymuşum bu işe
Bense aydınlıktan çıkan bir karanlığım, senden çıkan bir karanlığım.
Şimşek kafatasımın içinde çakıyor,gözlerim kökünden sızlıyor, durmadan sızlıyor.
Savaş acılara götürür insanı
Kinde mutsuzluğa.
Yeryüzünün sularla çarpan yüreği gibidir.
Öldüren dayanılmaz gerçeği biraz olsun sezinleyebildiniz mi?
Yüzünün kırışıklıklarında yeni açmış taze bir baharın ışıltıları vardı.
Lânet olsun insana durmadan hesap kitap yaptıran bu karşılıklı alış verişlere! Ben hava gibi özgür olmak isterken, dünyanın tüm hesap defterlerine girmişim
Vallahi, kendimi asmak geliyor içimden.
köle olmayan var mı bu dünyada?
sorarım size
Derisindeki dövmelere karşın, aslında tertemiz, yakışıklı bir yamyamdı.
Öyle hastalandı ki.
Az kalsın sonsuz dünyaları boylayacaktı.
Milyonlarca kötü insanı unutup, insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körü körüne.
Delice bir neden yüzünden, delice bir amaç uğruna savaşıyorum.
Gözleri uzak yıldızlar gibi ışıldıyordu.
Yolumuz aydınlanır hemde şimşekle değil gün ışığıyla.
Ben karada doğmuşum, ama denizin memesinden süt emmişim. Vadilerin ve tepelerin çocuğuyum ama, siz ey dalgalar, benim süt kardeşlerimsiniz!
Bakın engin denizlerin ortasındayım, insan acılarının ya da sevinçlerinin uğultusundan çok uzaklarda kimselere düşman olmayan tertemiz sulardayım.
Geçmişi sevinçle anan,geleceği korkuyla bekleyen
İnanç gerçeği bulsun, düşlerde belleği.
Ne mutlu gözlerime! Bu yüce sahneleri uzun uzun seyredebilsem! Bakın! Engin denizlerin ortasındayım; insan acılarının ya da sevinçlerinin uğultusundan çok uzaklarda; kimselere düşman olmayan tertemiz sulardayım. Buralarda, üstüne yasalar yazılacak tek bir kaya parçası bile yok. Buralarda, Çin’den bile daha eski zamanlara giden uzun çağlardan beri, dalgalar, sağır ve dilsiz, yuvarlanıp gider; Nijer Nehri’nin bulunmaz kaynağının üstünde parlayan yıldızlar gibi. Gene de canlı bir varlık tükeniyor burada, başını imanla güneşe doğru çevirerek. Ama bakın! Can verir vermez, ölüm onu başka yönlere çeviriyor.
Ey gizemli güzellik, hiçbir sevdalı senin gibisini görmemiştir genç sevgilisinin gözlerinde.
Hiç durmadan yeni yeni kuşkulara düşeriz.
Bir daha yola çıkmamak üzere demir atacağımız liman nerde?
Nerde bezginlerin bile bezmeyeceği dünya.
Hiç geriye dönmeden sürekli bir ilerleme yoktur. Son durağa varıncaya dek insan adım adım yürüyemez. Çemberin sonuna geldik mi yeni baştan başlarız.
Ey ruhun sonsuz bahar bahçeleri, insanlar dünyanın öldürücü kuraklığıyla çoktan kavrulmuş da olsalar, sabahın taze yoncalarıyla oynaşan taylara dönerler sizin içinizde.
Beni dağlayacak demiri kendi elimle mi dövüyorum yoksa.
Allah göstermesin
Sen çıldırmalısın.
Söylesene ne diye çıldırmıyorsun.
Nasıl yaşayabiliyorsun delirmeden.
Akla hayale sığmayan korkuları ve yepyeni bir yaşamın görülmedik serüvenleriyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir