İçeriğe geç

Berlin’in Düşüşü 1945 Kitap Alıntıları – Antony Beevor

Antony Beevor kitaplarından Berlin’in Düşüşü 1945 kitap alıntıları sizlerle…

Berlin’in Düşüşü 1945 Kitap Alıntıları

Alman askeri makamlarının en feci hatası,Kızılordu’nun ilerleyiş yolu üzerindeki içki stoklarını yok etmekten kaçınmış olmalarıydı.Bu kararın gerekçesi sarhoş olmuş bir düşmanın çarpışamayacağıydı.Oysa kadınlar açısından trajik bir sonuçla,böyle korkunç bir savaşın sonunda kutlamalar yapmanın yanı sıra tecavüze girişme cesaretini toplamak için Kızılordu askerlerinin ihtiyaç duyduğu şey tam olarak içkiydi.
Stalin 24 Mayıs’taki mahut zafer konuşmalarının birinde,Sovyetler Birliği ulusları nın başında Rusları, zihin açıklığı,dayanıklılık ve sağlam karakter açısından övdü.Bu esas olarak güneydeki Rus olmayan uluslara,on binlerce kişinin ölümüne yol açacak şekilde birçoğunu acımasızca yurtlarından sürdüğü uluslara yönelikti.Ancak Hitler’in aksine Stalin,temelde ırksal olmaktan ziyade siyasal soykırımın uygulayıcısıydı.
Stalin Büyük Yurtseverlik Savaşı’ndaki seçkin hizmetlerinden dolayı başkomutanlığa atandı.Bu unvan Sovyetler Birliği kahramanı, Lenin Nişanı ve 135 elmas ile beş büyük yakut takılmış beş köşeli bir platin yıldız şeklindeki Zafer Nişanı’na ek olarak verildi.Kutlama ziyafetleri ve ödüller,Orta Asya’daki kıtlık karşısında gerçekten çarlık dönemine özgü bir umursamazlığın yansımasıydı.
İçeceği zehrin işe yaramamasından çok korkan Hitler,Dr.Stumpfegger’in siyanür kapsüllerinden birinin test edilmesinde diretmişti.Hitler’in çok sevdiği dişi Alman çoban köpeği Blondi bariz adaydı.Kaldığı odada alan olmadığı için mecburen başka yere konan hayvancağız ha bire kaçıp yanına gelmekteydi.Görünüşe bakılırsa bu olay Hitler’in koşulsuz sadakat takıntısına büyük katkı yapmış olsa gerek.Ama Blondi’nin mutlak bağlılığı canını kurtarmasına yetmedi.
Hitler,Traudl Junge’ye siyasal ve kişisel vasiyetnamelerini yazdırdı.Kendisi savaşı asla istememişti(!)Uluslararası Yahudi çıkar çevreleri ona savaşı dayatmıştı.Ona göre,savaş bütün aksiliklere rağmen,ileride tarihe bir halkın yaşama iradesinin en şanlı ve en kahramanca tezahürü olarak geçecekti.
Hâlâ hapis tutulan tarafsız ülke uyruklu yabancı Yahudiler,özellikle Güney Amerikalılar sağ kalmalarını memleketteki akrabalarının Nazilere kahve çekirdekleri göndermelerine borçluydular.
Kadınlar bedava dağıtılan tereyağı ve kuru sosis için kuyruğa girerken,erkekler ancak damıtılmış bir içki dağıtımı olunca sırada boy göstermekteydi.Bunun sembolik bir anlamı var gibiydi.Kadınlar öncelikle hayatta kalma derdindeyken,erkekler yol açtıkları savaşın sonuçlarından kaçışın peşindeydi.
Hitler’in ne kadar aklı başında ya da deli olduğuna dair tartışma asla sonuca bağlanamaz.Ama çok sayıda durum toplantısında Hitler’i yakından gözlemlemiş olan Albay de Maiziere,onun ruhsal bozukluğunun Alman halkıyla aşırıya varmış bir özdeşleşmeden ibaret olduğu kanısındaydı.
Kuşlar ötüyor:Doğa,faşizmin son günlerine hiç acımıyor.
Berlin’in alelade kadınları hava akınından sonra sığınaklardan yiyecek kuyruğuna girmek üzere dışarıya çıktılar.Gün ışığı birçoğunun moralini yükseltti.Birdenbire insan ilkbaharda olduğunu hatırlıyor. diye yazdı bir genç kadın. Ateşle kararmış harabelerin arasında sahipsiz bahçelerin leylak kokusu dalgalar halinde geliyor.
En son sloganda intikam mesajı açıktı: Acıma yok.Rüzgâr ektiler,şimdi fırtına biçecekler.
Askerler açısından,memleketteki bir kadın normal bir hayatın hâlâ var olduğunu hatırlatan yegâne şeydi.
Hitler kendisini Alman halkıyla öylesine özdeşleştirmişti ki,kendisine karşı çıkan herkesin bir bütün olarak Alman halkına karşı olduğu ve ölmesi halinde Alman halkının onsuz ayakta kalamayacağı kanısındaydı.
Kuşlar cıvıldıyor.Tomurcuklar açıyor.Doğa savaşa aldırmıyor.
Tarihte daha önce diplomaside ve politikada yalan böylesine güçlü bir silah olmamıştı hiç.Biz Almanlar iktidara el koyan bir adam tarafından kurnazlıkla aldatıldık.
Bir çocuğun doğması genellikle sevindirici bir olay olsa bile diye yazacaktı askerlerden biri, Çığlıklarla dolu bir dünyada,annenin attığı çığlıkların artık bir anlamı yoktu ve ağlayan çocuk sanki dünyaya gelmiş olmanın pişmanlığı içindeydi.
Gece aydınlık,çünkü her şey alevler içinde.
Daha elli altı yaşına girmek üzere olan Führer bunak bir yaşlı adam havasında ve görünümündeydi.Şüphecileri mat edip dize getirmede kullandığı şaşırtıcı ayrıntı ve istatistik kavrayışını da yitirmişti.
Ah,savaştan önce hayat ne güzeldi!
Grossdeutschland Tümeni’nin Alsaslı bir eski muhabirinin yazdığı şey şuydu : Artık Hitler için, Nasyonal Sosyalizm ya da Üçüncü Reich için, hatta bombalarla harabeye çevrilen şehirlerde kıstırılmış nişanlılarımız , annelerimiz ya da ailelerimiz için dövüşmüyorduk. Kendimiz için , çamur ve karla dolu deliklerde ölmemek için dövüşüyorduk; fareler gibi dövüşüyorduk.
Asla teslim olmayacağız dedi. Alaşağı olabiliriz ama dünyayı da kendimizle birlikte yere sereceğiz.
Ama çok küçük ve cesur bir azınlık bir yana bırakılırsa, Nazilere muhalefet genellikle dokundurmalarla ve homurdanmalarla sınırlıydı.
O dönemin çocukları, yetişkinler dünyasının gerçekleriyle haşin biçimde tanıştı.
..önceki sonbaharda Kızılordu birlikleri , Doğu Prusya’nın güneydoğu kısmını ele geçirirken , buradaki köyün sakinlerine dönük tecavüze ve katliama girişmişti.
Yetersiz yiyecek karneleri ve stres yüzünden sıskalaşan Berlinlilerin 1944 Noel’inde kutlayacak çok az şeyi vardı. Reich başkentinin büyük bir bölümü bombardıman akınlarıyla moloza dönmüştü. Kötü şakalara dönük Berlin yeteneği kara mizaha bürünmüştü. Şenlikten uzak o mevsimin esprisi şuydu : Bir işe yara da bir tabut ver.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Berlin bombalanarak harabeye çevrilirken Fransız başkentinin yıkımdan esirgenmesi birçoğu için pişmanlık vesilesiydi.
Berlin için kavganın savaşta doruk noktası olacağı konusunda Nazi yöneticilerinin kafalarında asla kuşku olmamıştı. Goebbels’in ısrarla belirttiği şey şuydu: Nasyonel Sosyalistler ya Berlin’de birlikte kazanacak ya da Berlin’de birlikte ölecek. Karl Marks’ın sözlerini değişik kelimelerle ifade ettiğinden habersiz olarak, Berlin’e sahip olan Almanya’ya sahip olur, demeyi alışkanlık edinmişti. Stalin ise Marks’tan alıntının geri kalan kısmını hiç kuşkusuz biliyordu: Ve Almanya’yı kontrol eden Avrupa’yı kontrol eder.
Doğu Prusya’dan trenlerle kaçmış olanlar daha iyi durumda değildi. İnsanlarla aşırı doldurulmuş bir yük treni 30 Ocak’ta Stopl’taki istasyona girdi. Birbirine sokulmuş, soğuktan kaskatı kesilmiş, artık dayanacak ve trene yeniden binecek mecali kalmamış karaltılar; çoğunlukla paçavraya dönmüş ince giysiler, çökük omuzların üzerinde birkaç battaniye; benzi atmış boş bakışlı yüzler. Hiç kimse konuşmuyordu. Kaskatı kesilmiş ufak çıkınlar vagonlardan çıkarılıp perona yerleştirildi. Donarak ölmüş çocuklardı bunlar. Sessizliğin içinde yavrusunu teslim etmek istemeyen bir annenin feryatları yükseldi. diye anlatacaktı bir kadın tanık. Dehşete düştüm ve telaşlandım. Böyle bir perişanlığı hiç görmemiştim. Ve de bu görüntünün ardında ürkütücü ve etkileyici bir hayal beliriverdi: Bu insanlar bizdik; bizi de bekleyen akıbet buydu.
Bildik bir mezardan yoksun kalan sadece Hitler’in cesedi değildi. Muharebenin sayısız kurbanları,her iki taraftaki askerlerin yanı sıra siviller, bombalarla ve mermilerle toprağa gömülmüştü. Seloow Tepeleri boyunca, kentin güneyindeki asude çam ormanlarında ve yeniden birleşen Almanya’nın yeni başkentindeki inşaat alanlarında, her yıl hala 1945 #8242; ten kalma yaklaşık bin ceset bulunmaktadır.
Çeşitli tarihçilerin vurguladığı üzere, 1933’te kanun ve düzen özlemi içindeki ülke, tarihteki en cani ve en sorumsuz rejimlerinden birine ram olma noktasına vardı.
Mayıs başlarında her NKVD sınır muhafız alayı, günde yüzü aşkın Alman tutukladı. Bunların yarısından fazlası SMERŞ’e teslim edildi. Sovyet yetkililerine bilgi veren en azılı muhbirlerden bazıları eski Nazilerdi; ..
On İkinci Ordu askerlerinin o sıradaki duyguları çok karışıktı. Üstlendikleri kurtarma görevinden dolayı gururluydular, Kızılordu’ya karşı nefretle doluydular, Amerikalılara daha fazla ilerlemedikleri için kızgındılar ve kendi halkına ihanet eden Nazi rejimine karşı tiksinti duyuyorlardı. Onlar açısından her şeyin özeti, Tangermünde’ye giden sığınmacıların geçtiği yoldaydı sanki. Yolun kenarındaki bir Nazi Partisi tabelasında hala şu sözler yazılıydı: ” Führer’imiz sayesinde ! ”
Führer sığınağındaki herkes,hatta en sadık kişiler bile, Hitler intiharını geciktirdiği sürece, daha fazla sayıda insanın öleceğini sonunda gördü. Himmler ve Göring fiyaskolarından sonra,hiç kimse Führer kendisini öldürene kadar bir ateşkes düşünebilecek durumda değildi. Asıl sorun, Hitler’in Rusların Reich Şansölyeliği kapısına dayanmasına kadar beklemesi halinde, hiçbirinin dışarıya sağ çıkamayacak olmasıydı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir