İçeriğe geç

Ben Sana Teşekkür Ederim Kitap Alıntıları – Ülkü Tamer

Ülkü Tamer kitaplarından Ben Sana Teşekkür Ederim kitap alıntıları sizlerle…

Ben Sana Teşekkür Ederim Kitap Alıntıları

Yolculuğun nereden başlamıştı senin Antepli
Bir yolculuğun Davut’un demirci dükkânından
Bir yolculuğun Şükrü’nün götürdüğü bayram yerinden
Bir yolculuğun Mehmet Efendi’nin Camlı Kahve’sinden
Bir yolculuğun Nakıp Ali’nin sinemasından
Bir çok yolculuğun Nakıp Ali’nin sinemasından
Bir yolculuğun Arasa’daki isimsiz kebapçıdan
Bir yolculuğun Uzunçarşı’daki buzlanmış tuluklardan
Bir yolculuğun Kalealtı’ndaki boya kokularından
Bir yolculuğun Dunlop Garajı’ndaki
dokuma tezgâhlarından
Bir başka yolculuğun
Narlı’daki sivrisinek uykularından başlamıştı senin
Seheryeli çık dağlara
Güneş topla benim için
Haber ilet dört diyara
Güneş topla benim için
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle
Haşhaş tarlaları arasından geçeceksin,
Beyaz ve mor haşhaşları havaya savurarak
Yeni bir afyon bulacaksın kendine.
İşte o zaman beni unutma,
Şairini, onun şiir yazan ellerini,
İçine dizilen sıragölleri,
Kendi kendine konuştuğun seni,
Her şeyi, hiçbir şeyi unutma.
Anmamak olmaz yazılmış güzel şiirleri,
Bağışlayan edebiyatı,
Dorukları okyanus yapan yağmuru.
Şiir kamyonetlerin mavisidir,
kamyonların yiğitliği.

Faytonların yazılmamış tarihidir şiir.
***
Şiir bakracın çeşmesidir,
kuyunun yolcusu.

Kaynağın bekçisidir şiir.

İkindi oluyordu
Gökkuşağına varmalıydım akşam olmadan
Zaten rüzgar beni bekliyordu havada
Yükseldim
Bir tilki şaşkınlıkla beni süzdü
Nasılsa uçabilen bir tilkiydim ona göre
Bir tilki-serçeydim koruya göre
Bir serçeydim bana kalırsa
Oyalanmak olmazdı
Umutsuzluk beni çağırıyordu
Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.
Avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.
Zaten her yanda hüzün görülür
Uzakta çocuklar kayıyorsa,
Kızaklar tahtadan yapılmışsa,
Kar dinmişse, avdan dönüyorsa avcılar,
İnsan anlamışsa ansızın, başladığını
Gökyüzünün, ayaklarının ucunda.
Mor bir kalem gelecek siz hepiniz uyurken,
Düşmanlar öldü diye mışıl mışıl uyurken,
Bir denizi kümesin duvarına çizecek,
Ben boğulunca defterler üzülecek,
Öğretmenime kızdım, kıskansın seni nokta,
Sana nişan takmadım, ama gücenme virgül,
Çünkü bu şiirim virgülle bitecek,
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta
Yazın bittiği her yerde söylenir.
Böyle kırmızı kalkan görülmemiştir
Ölüleri örten yapraklardan başka.
Çünkü sahiden yaz bitmiştir,
Göle bakmaktan usanır insan,
Koru tutmaktan, yol gözlemekten;
Çadırlar toplanır, yaralar sarılır;
Durgun bir yolculuk, uzun bir şapka
Artık yaprakları beklemektedir.
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.

Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.

– Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
– Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Kuşların çokluğu insanı ürkütüyor
Açılmamış bir kitaptan geliyorum
Yalın bir şiirin güzelliğinden
Mektupsuz koma beni,
yılların sana öğrettiğini sen bana öğret,
parmaklarının gölgesini gönder.
Mektupsuz koma beni,
denizi deniz yapan sensin,
ormanı orman yapan sensin,
sensin tezgahta kan dokuyan,
gözlerinde serçeler yanan,
bir aşktan bir dünya kuran sensin.
Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
Ovalarda buluşuruz.
Bir şiir kitabının beşinci sayfasında.
Şiiri gömdük ama yürekte buluşuruz
Şiir ölümün gölgesidir,
yaşamanın örtüsü.
Kelimesini bulmuştum yolculuğumun:
Umutsuzluk
Kuşların bakışına göre değişir gökyüzü
Büyüsem asarlar beni, çınar olur ağacım
-Aman kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten.

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
-Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

Ağzının kenarındaki dünya
Kim bilir kimin silahıdır..
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile.
Kağıdımız çaput bizim
Kefenimiz bulut bizim
Mesleğimiz umut bizim
Kıranlara selam olsun.
Açıversem elimi
Kuşlardan bir harita
Salacağım havaya.
Yorulmuş
Gözlerimin ardında
Unutkan, ürkek bir kuş.
Kağıdımız çaput bizim
Kefenimiz bulut bizim
Mesleğimiz umut bizim
Kıranlara selam olsun
6
Kelimesini bulmuştum yolculuğumun :
Umutsuzluk..
“Kelimesini bulmuştum yolculuğumun:
Umutsuzluk.”
“Umutsuzluk beni çağırıyordu”
“Oysa ben dönmemek için ayrılıyordum
Yazların, kışların, yılların avlusundan”
“Küçülmeye başlamıştır artık;belki yıllar sonra
Göğsümü açıp kurumuş bir et parçası bulurlar.”
Bütün tarihini sırtına vurup
Denizi üç günde geçen serçenin
Bir seher vaktinde soluk soluğa
Tünediği dalda şenlik gibisin
Neden değişmiyor bu yolculukta
artık usandıran kelimelerin;
neden seni kuran aşkta ne usta
ne çırak olmayı hiç düşünmedin?
Tükense de can bedende
Sürüp gider hasret canda
Acep yarın gün batanda
Unutur mu o yar seni
seher yeli çık dağlara
güneş topla benim için
haber ilet dört diyara
güneş topla benim için

umutların arasından
kirpiklerin karasından
döşte bıçak yarasından
güneş topla benim için

Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
Yürek istemezdi yalnızlık,
Sadece İzmir’e gidilirdi, belki Hopa’ya.
Hatırlanacak çok hüzünler bulacaksın,
Onların tohumunu havaya savurarak
Uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine,
Her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
Kıyılarda bile boğulan seni,
Bir saz kuşu olarak gezinen hayaletini,
Çeliğinden kemik oyan gövdeni.
Ovalarda buluşuruz
Bir şiir kitabının beşinci sayfasında.
Kelimesini bulmuştum yolculuğumun:
Umutsuzluk
İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.
Artık yüzün
Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü,
Uzun süredir yolcuların inmediği
Bir hanı andırıyor gözlerin.
“Ve ölüm gelir,evimin önünü süpürür.”
“İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.”
“Sen de beklenir birisin,unutma,
Kendinin bekleyicisi,kendinin tuhaf bekçisi,”
“Çocukların koşuşturup bir avludur kalbin;
Dilsiz,ama ağlamasını bilen çocukların
Gökten geçen leyleklere bakması kadar
Sessizdir kalbin.”
“Senin yüzün
Durgun bir sevginin yıktığı gökyüzü.”
“Artık yüzün
Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü,
Uzun süredir yolcuların inmediği
Bir hanı andırıyor gözlerin.”
“Ben sana teşekkür ederim,beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün”
Bir soğuk yel eser, üşür ölüm bile.
“Bu yalnızlık yorar seni..”
“Her gün en az bir kere geceden geçtin..”
“Dilinin ucunda hep aynı soru:
Neden değişmiyor bu yolculukta
artık usandıran kelimelerin;
neden seni kuran aşkta ne usta
ne çırak olmayı hiç düşünmedin ?”
“Savrularak geliyorum,fırtınayla
Elinden tutup bir kasırganın..”
Senin yüzün
Durgun bir sevginin yıktığı gökyüzü.
Sıradağlar geçit vermez
Bir dost eli kapın vurmaz
Artık kimse izin sürmez
Düşe taşır rüzgâr seni
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir