İçeriğe geç

Ben Robot Kitap Alıntıları – Isaac Asimov

Isaac Asimov kitaplarından Ben Robot kitap alıntıları sizlerle…

Ben Robot Kitap Alıntıları

Ne duymak istediyseniz, onu söyledim!
Aklımızdan geçenleri saklı tutmaya öyle alışkınız ki.
Sırf mantık kullanarak her şeyi kanitlayabilirsin, yeter ki öndoğrularını iyi seç. Bizim olduğu kadar , Cutie’ nin de kendine özgü öndoğruları var.
Çünkü dedi Powell, keyifsizce, lanetliyiz biz. Hadi gidelim!
Bilim dediğiniz şey, toplanan verilerin derme çatma teorilerle bir araya getirilmesinden ibaret. Öylesine basit ki, kafa yormaya bile değmiyor.
Benim asıl ilgimi çeken. dedi güçlü elini sallayarak, kurgu eserleriniz. İnsan dürtü ve duygularına dair çalışmalarınız
“Hiç kafanızın içinde kendi kendinizle sohbet ettiğiniz oldu mu?”
Sırf mantık kullanarak her şeyi kanıtlayabilirsin, yeter ki öndoğruları iyi seç Öndoğrular varsayımlar üzerine kurulur, inanç gereği bağlı kalınır. Evrendeki hiçbir şey onları sarsamaz.
Ama yine de karısını çok seviyordu; işin kötüsü, karısı da bunun farkındaydı. George Weston neticede zavallı bir erkekti, karısı ise bu acemi ve duyarlı cinsiyetin korkmayı öğrendiği bütün yöntemleri ustalıkla kullanıyordu.
Elli yıl çok uzun zaman dedim şaşkınlık içinde.
Dönüp bakınca hiç de öyle değil dedi . Nasıl da göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğine şaşırıyor insan.
Bir zamanlar insanlık, evreni tek başına göğüslerdi. Kimsesi yoktu. Şimdiyse yardım edecek yaratıkları var ; kendisinden daha güçlü, daha inançlı, daha kullanışlı , kendisine tamamen sadık yaratıklar. İnsanlık artık yalnız değil. Hiç bu açıdan baktınız mı?
Robot sonunda «Kendinize bir bakın,» dedi. «Sizi aşağılamak istemem ama kendinizi bir inceleyin! Sizin yapıldığınız madde yumuşak ve gevşek. Sağlam da değil, güçlü de! Enerji için organik maddelerin beceriksizce oksitlenmesinden yararlanıyor.

Şunları kastediyorum.» Donovan’ın sandviçinden geride kalan parçayı hoşnutsuzca işaret etti. «Düzenli aralıklarla komaya giriyorsunuz. Isı, hava basıncı, nem ya da radyasyon yoğunluğundaki en ufak bir değişiklik çalışmanızı engelliyor. Çerden çöpten şeylersiniz.

«Diğer yandan ben kusursuz bir varlığım. Elektrik enerjisini doğrudan doğruya alıyor ve bunu neredeyse yüzde yüz oranında ustalıkla kullanıyorum. Güçlü madenden oluşuyorum. Bilincim her zaman yerinde. Çevredeki büyük değişikliklere dayanabiliyorum. İşte gerçekler bunlar. Birde ortada, hiç kimsenin kendinden daha üstün bir varlık yaratamayacağı gerçeği var. İşte böylece o gülünç varsayımınız çürütülmüş oluyor.»

Şirin, «Şu son iki günü yoğun biçimde düşünerek geçirdim,» dedi. «Ve çok ilginç sonuçlara vardım. Buna izin olduğunu düşündüğüm bir tek kesin tahmin üzerinde durarak başladım. Ben varım, çünkü düşünüyorum »

Powell, «Ah, Jüpiter,» diye inledi. «Robot Descartes!»

Robot kızıl ışıklı gözlerini ona dikmişti yine. «Şimdi özetlediğin karmaşık ve olmayacak bir varsayıma inanmamı mı bekliyorsun? Sen beni ne sanıyorsun?»

Powell kıpkırmızı kesilerek ağzındaki elma parçalarını ortalığa püskürttü. «Lanet olsun! Bu bir varsayım değildi!»

İnsanlar, ‘burnunun ucundaki şeyi’ görememekten yakınır.İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki?
Aklımızdan geçenleri saklı tutmaya öyle alışkınız ki.
İmkânsızlıkla karşılaşan bir insanın tepkisi, genellikle gerçeklikten uzaklaşmak olur ; sanrılar dünyasına adım atar, alkole sarılır, isteri krizlerine girer ya da kendini köprüden aşağı atar. Hepsi aynı kapıya çıkar, kişi, durumla yüzleşmekten kaçıyordur. Robotlarda da bu böyle. Mümkün olan en hafif dilemmalar bile rölelerin yarısını bozabilir, ağır dilemmalarda ise pozitronik beyin yollarının tamamı yanar, bir daha da tamiri mümkün olmaz.
Haklısın. Fakat bazen sıradan olanı görmek daha zordur. İnsanlar, ‘burnunun ucundaki şeyi’ görememekten yakınır. İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki? ..
Ama bakıcıların kızın sandığı gibi aslanlara insanları değil de çiğ etleri atmaları onu biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Nesnenin ruhu olmadığından kimse kafasından geçenleri anlayamıyor.
Bir zamanlar insanlar kâinatın karşısında yapayalnızdılar. Hiç dostları yoktu ama şimdi ona yardım eden yaratıklar var. Ondan daha güçlü, daha sadık, daha yararlı ve kendine son derece bağlı yaratıklar. İnsanlık artık yalnız değil.
Powell gemiye hemen binmedi. Dünya ne âlemde?
Yeterince sıradan bir soruydu; Müller’de sıradan bir cevap verdi; Hâlâ dönüyor.
Powell, Güzel. dedi.
Düzenli aralıklarla komaya giriyorsunuz ve sıcaklık, hava basıncı, nem, ya da radyasyon yoğunluğundaki en ufak bir değişim, etkinliğinize darbe vuruyor. Derme çatma varlıklarsınız.
İnsanlar, burnunun ucundaki şeyi görememekten yakınır. İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki ?
Makine bizi üzmez, üzemez.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayatı fazla ciddiye almıyor diyebiliriz.
Dışarıdan bakınca otuz sekizim ama hayat görüşüm açısından değerlendirirsek altmış yaşında ihtiyarın tekiyim. Boşuna mı psikolog oldum?
Hiçbir şeyi sırf otorite öyle dedi diye kabul etmem.Hipotezler, mantıkla desteklenmelidir, aksi takdirde beş para etmezler
Aklımızdan geçenleri saklı tutma ya öyle alıştınız ki.
Powell gemiye hemen bilmedi. Dünya ne âlemde?
Yeterince sıradan bir soruydu: Muller de sıradan bir cevap verdi; Hâlâ dönüyor.
Powell, Güzel , dedi
Dünyayı sevmez, kendini korumak için maske gibi takındığı ifadesini ve gelişmiş zekasını kullanırdı. Ama olan biteni seyrederken içinde soğuk bir coşku filizleniyordu.
Ne zamandan beri mantığın berrak sesini boş verip duylarımızdan gelen bildirimlere kulak asıyoruz?
Son iki gün boyunca iyice düşünüp taşındım, dedi Cutie, ve çok ilginç sonuçlara ulaştım. Öncelikle sakıncasız bulduğum tek varsayımdan yola çıktım. Ben şahsen varım, çünkü düşünüyorum
Ne kadar umursamazlardı! Tıpkı bu kendi küçük, laneti büyük Merkür gibi.
Korkarım öyle. Ama bence sekiz yaşına kıyasla on beş yaşında daha az üzülmüştür.
Koca bir metal yığını tarafından yetiştirilmek çocukların yaratılışına uygun değil.
Sizin için robot, robottur. Çarklar, metaller, elektrik ve pozitronlardan oluşur. Akıl ve demir! İnsan üretimi! Gerek olunca yine insan yok edimi! Ama siz hiç robotlarla çalışmadınız, o yüzden onları tanımıyorsunuz. Bizden daha temiz, daha iyi bir tür onlar.
Soğuk bir kızdı; gösterişten uzak, sadeydi. Dünyayı sevmez, kendini korumak için maske gibi takındığı ifadesini ve aşırı gelişmiş zekâsını kullanırdı.
Hiçbir şeyi sırf otorite öyle dedi diye kabul etmem.
O halde hiç robotsuz bir dünyada yaşamamışsınızdır. Bir zamanlar insanlık, evreni tek başına göğüslerdi. Kimsesi yoktu. Şimdiyse yardım edecek yaratıkları var; kendisinden daha güçlü, daha inançlı, daha kullanışlı, kendisine tamamen sadık yaratıklar. İnsanlık artık yalnız değil. Hiç bu açıdan baktınız mı?
Elli yıl çok uzun zaman,” dedim şaşkınlık içinde.

“Dönüp bakınca hiç öyle değil,” dedi. “Nasıl da göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğine şaşırıyor insan.

Dünyayı sevmez, kendini korumak için maske gibi takındığı ifadesini ve gelişmiş zekasını kullanırdı. Ama olan biteni seyrederken içinde soğuk bir coşku filizleniyordu.
Fakat iş siyasete gelince insan en beklenmedik kişilerle bile dostluk kurabilir.
“Hiç kafanızın içinde kendi kendinizle sohbet ettiğiniz oldu mu?”
“Ne zamandan beri mantığın berrak sesini boş verip duyularımızdan gelen bildirimlere kulak asıyoruz?”
Hiçbir şeyi sırf otorite öyle dedi diye kabul etmem.
Ben şahsen varım. Çünkü düşünüyorum.
Jüpiter aşkına! diye homurdandı Powell. Robot Descartes da mı görrcektik?
Görüyorum ki, toplumumuzda sağduyu sahibi kişiler hala azınlıkta. Doğru soruları soran insanlara ihtiyacımız var.
İmkânsızlıkla karşılaşan bir insanın tepkisi, genellikle gerçeklikten uzaklaşmak olur; sanrılar dünyasına adım atar, alkole sarılır, isteri krizlerine girer ya da kendini köprüden aşağı atar. Hepsi aynı kapıya çıkar, kişi, durumla yüzleşmekten kaçıyordur.
Bozuk plak gibisiniz. Neden ısrarla bu hatalı hayat görüşünü savunuyorsunuz?
Bütün normal yaşam türleri, farkında olsa da, olmasa da, emir almaktan nefret eder. Eğer emri kendisinden daha az gelişmiş biri veriyorsa, bu nefret katlanır.
“Bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Sen, kendi varoluşunu sorguluyan ilk robotsun ve bana kalırsa dış dünyayı anlayabilecek kadar zeki ilk robot da sensin.”
Cutie, insanı andıran bir şaşkınlıkla uzun, ince parmaklarına baktı. “Bence bunun daha mantıklı bir açıklaması olmalı. Sizin gibilerin beni yaratmış olabileceğinize pek inanmıyorum.”
“Speedy sarhoş değil. İnsanlar sarhoş olur, Speedy ise bir robot. Gelgelelim, robotlarda sarhoşluk belirtileri yaratan bir arızası var.”
“Dünya’da robotların yasaklanmak üzere olduğu dönemlerde piyasadaki ilk konuşan robotlar böyleydi. Üreticiler insanların güvenini kazanmak için makinelere kölelik kompleksi yüklediler.”
Sizin için robot, robottur. Çarklar, metaller, elektrik ve pozitronlardan oluşur. Akıl ve demir! İnsan üretimi! Gerek olunca yine insan yok edimi! Ama siz hiç robotlarla çalışmadınız, o yüzden onları tanımıyorsunuz. Bizden daha temiz, daha iyi bir tür onlar.
Bir problemin çözümü, daima yeni bir probleme yol açar.
Tüm bunlar nereden aklına geldi? diye sordu Donovan.
Mantık yürüttüm. Denedim, işe yaradı.
Heç bir varlıq şüurlu – şüursuz , hökm altında yaşamağı sevmir . Əgər hökm edənin onlardan daha aşağı olduğunu bilsələr, ya da elə olduğunu düşünsələr, itaətsizlikləri daha da artar. Əslinə qalsa istər fiziki, istərsə ruhi cəhətdən bir robot insandan üstündür. Bəs onda robotları qul edən nədir? Sadəcə Birinci Qanun. Bu qanun olmasa robota verəcəyin ilk əmr sənin ölümünə səbəb ola bilər.
Təkliflər təxminlər üzərində qurulur və güclü inancla möhkəmləndirilir. Kainatda heç nə inancı sarsıda bilməz.
Peki ya kalp kırmak? Birinin egosunu ayaklar altına almak? Hayallerini suya düşürmek? Bunlar da zarar tanımına girer mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir