Robert Graves kitaplarından Ben, Claudius kitap alıntıları sizlerle…
Ben, Claudius Kitap Alıntıları
Bağışlayıcılık en kibirli kalpleri bile eritir, ceza ise en alçakgönüllü kalpleri bile sertleştirir.
” Aşk her şeyden üstündür. Onu paramparça etsen bile, aşık olduğu adama asla ihanet etmez. ”
Her canın belirli bir ederi vardır.
” Nasıl o kadar kör olabildim bilmiyorum. Yüzünüz bu loșlukta lamba gibi ışık gibi saçıyor. ”
Mektubun sonunda, kadınların siyaset yapmalarını doğru bulmadığını, çünkü siyasete uygun olmadıklarını ve siyasetin onların yaradılış gereği sahip oldukları küstahlıklarını ve huysuzluklarını iyice açığa çıkardığını söyledi.
Kötülüğün kendi kendisinin cezası olduğuna inanırım.
Tiberius ona, bir zamanlar askerlerine söylediği gibi “Benden korkabilirler, yeter ki itaat etsinler, demek yerine Benden nefret edebilirler, yeter ki korksunlar, dedi.
Zar oyununda kazanmanın tek yolu, kaybetmeyi gerçekten istemekti.
Komedideki rolünü iyi oynayıp oynamadığını sormuştu; komedilerin sonunda aktörlerin dinleyicilere sordukları sorudur bu. Eski Konsüller gülümseyerek karşılık vermişlerdi. (Birçoğunun gözleri yaşarsa da): Kimse senden iyi oynayamazdı Augustus.
Bir Germene ne kadar sert vurursanız size o kadar saygı duyardı: Zengin ve bağımsızken kibirli olurdu, ama yenildi mi köpek gibi ayaklarınıza kapanır ve bir daha da ayaklarınızın dibinden ayrılmazdı.
Tarihi yazmanın iki ayrı yolu var : Birincisi insanları erdeme yöneltmek, ikincisiyse hakikati görmelerini sağlamak.
İnsanlar iyi bir yazarın onlara ‘antik erdemi’ savunmasına bayılırlar, hele yazar günümüz uygarlığının bu erdeme ulaşmayı imkânsız kıldığını da söylüyorsa.
Tarih geçmiş olayların, insanların nasıl yaşayıp öldüklerinin, yaptıkları ve söyledikleri şeylerin gerçeğe sadık bir kaydıdır; epik bir temaysa gerçeği çarpıtır sadece.
Yumuşak sözler öfkeyi dindirir, sert sözlerse en yumuşak başlı insanların bile öfkelenmesine yol açar: Bağışlayıcılık en kibirli kalpleri bile eritir, ceza ise en alçakgönüllü kalpleri bile sertleştirir.
” Sürekli intikam almak ve ceza vermek zorunda olmak, onurlu bir adam için çok acı verici bir durumdur. ”
Bazı kadınlar, hatta çok modern kadınlar bile eski kafalılık ederek çocuklara düşkün olabiliyordu tabii ; ama borç batağında yüzen bir soylunun çocuğunu satın alıp evlat edinebilirlerdi .
Doğamızın fani kısmını sonu gelmez nesillerimizle, bir yarışta meşale taşırcasına telafi etmeliyiz ki doğamızın ilahi mutluluğa uzak düşen tek yönünü birbirimiz aracılığıyla ölümsüzleștirebilelim.
Bu arada zaferler Roma’nın laneti olmuştur hep. Generallerin düşman esirleri zincire vurup peşlerinden sürükleyerek ve karnaval vagonlarını ganimetle doldurarak Roma sokaklarında ihtişamla gezinme arzuları kim bilir kaç gereksiz savaşa sebep oldu.
Şimdi düşündüm de, belki de kitabı kutuya koyup mühürlemekle uğraşmasam daha iyi olur. Ortada bıraksam yeter. Çünkü tarihçilik deneyimlerimden şunu anladım ki, belgelerin geleceğe tesadufen kalma ihtimalleri daha fazla.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Zenginlik beraberinde tembellik, hırs, zalimlik, sahtekarlık, korkaklık ve efeminelik gibi, Romaya hiç yakışmayan kusurları getirdi.
Kötülüğe sevgi duyulmazdı ama saygı duyulurdu.
Övünecek başka bir şeyi olmadığını bilen aptalların yaptığı gibi, atalarıyla övünürdü hep.
Roma, sen bitmişsin; böyle korkunç bir suçun kefareti olamaz.
Aşk her şeyden üstündür.Onu paramparça etsen bile,aşık olduğu adama asla ihanet etmez.
Pek konuşmazdı ve gizemli gülümsemesini gördükçe aşktan delirecek gibi oluyordum.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İçki koyarken elim öyle titriyordu ki, bardağa koyduğum kadarını yere döktüm.
Evlilik can sıkıcı ailevi sorumluluklar getirirdi o kadar.
Ah anne, bu dayanılmaz hayattan birkaç aylığına bile olsa kurtulabilsem keşke
Sakatlığımın aklımı geliştirmeme vesile olması gerektiğini söyleyerek beni teşvik ederdi.
Augustus dünyayı yönetiyordu, ama Livia da Augustus’u yönetiyordu.
Savaş meydanında yatan ağır yaralı bir asker, sineklerle kaplı yarasını cerrahın gelip sarmasını bekliyormuş. Hafif yaralı bir arkadaşı sinekleri görünce kovmaya davranmış. ‘Yo, hayır,’ diye haykırmış yaralı adam, ‘yapma!’ Bu sinekler kanımı öyle çok içtiler ki artık doydular ve bana pek zarar vermiyorlar: Onları kovarsan yerlerini daha aç sinekler alır, o zaman da işim biter.’
Hukukun ihtişamını şahsi garezden kaynaklanan önemsiz eylemlerin intikamını almakta kullanmak kişinin zayıflığını, korkaklığını ve cibilliyetsizliğini uluorta ilan etmesi demektir.
Bir hükümdarı eyaletleri zenginleştirdiği için onaylamak, bana bir adamın, kölelerine karşı makul ölçüde düşünceli davrandığı sürece, kendi çocuklarına köle gibi davranma hakkına sahip olmasını onaylamak gibi geliyor.
Roma’da gelinin, koca evinin eşiğinden ilk kez geçerken tökezlemesin diye kucakta taşınması âdettir.
Eee, İmparator mu oldum yani? Ne saçma! Ama en azından insanlara kitaplarımı okutturabilirim artık. Büyük dinleyici kitlelerine kitaplarımı okuyabilirim. Gayet de iyi kitaplar; otuz beş yıllık emeğim var onlarda. Bu adil olur.
Durup dururken kül ve kor halinde taşlar yağdırarak uyarıda bulunan bir volkanın eteğinde yaşar gibi hissediyordum kendimi.
Bütün bunlar olurken ben kendime Claudius, sen zavallı bir adamsın ve bu dünyada pek işe yaradığın yok, ayrıca berbat bir hayat yaşadın, durmadan sorunlarla boğuştun, ama en azından canın güvende, deyip duruyordum.
Camilla dedi ki: Amcam Furius’tan duymuştum: Akıllı lider, kendisinin yerine düşünecek akıllı insanlar seçermiş. Sonra ekledi: Sen artık bilge olmuşsundur herhalde Claudius.
Tam bir geri zekalı olarak tanınıyorum ve ne kadar çok okursam, o kadar geri zekalı olduğumu düşünüyorlar.
Tam bir geri zekalı olarak tanınıyorum ve ne kadar çok okursam, o kadar geri zekalı olduğumu düşünüyorlar.
Bana da Claudius de, olur mu? Uygun ismim bu. Topal anlamına gelir. Akrabalarım bana Tiberius derler genellikle ama bu uygun değil, çünkü Tiber çok hızlı akar.
Augustus’un bu eşi benzeri görülmemiş felaketi haber alınca başını defalarca duvara vurduğu söylenir:
Lord Augustus başını vurup çatlatırken
Bağırıyordu her seferinde,
Varus, Varus, General Varus,
Bana üç Kartal’ımı geri ver! diye.
Lord Augustus başını vurup çatlatırken
Bağırıyordu her seferinde,
Varus, Varus, General Varus,
Bana üç Kartal’ımı geri ver! diye.
Germanicus bana acırdı ve beni mutlu etmek için elinden geleni yapardı; büyüklerime de iyi kalpli bir çocuk olduğumu, bana sevgi ve ilgiyle yaklaşırlarsa karşılığını vereceğimi söylerdi. Sert tavırların beni korkutmaktan başka bir işe yaramadığını ve beni iyice hasta ettiğini söylerdi. Haklıydı da. Ellerimin titremesinin, başımı sağa sola oynatıp durmamın, kekelememin, sindirim sorunumun, sürekli tükürüğümün akmasının başlıca sebebi, disiplin adına gördüğüm korkunç muameleydi.
Annemin senatörün tekinin Senato’ya aptalca bir önerge sunduğunu duyunca sinirlenip bağırarak şöyle dediğini biliyorum: O adamı ayak altından çekmek gerek! Eşek kadar beyinsiz — ne diyorum ki? Eşekler bile ondan daha akıllıdır — şey kadar aptal şey şey oğlum Claudius kadar aptal yahu!
‘Gerçek bir tarihçi, zamanının siyasi çalkantılarından asla etkilenmez.’
‘Ben ölünce bütün Dünya yansın.’
‘Kötülüğün kendi kendisinin cezası olduğuna inanırım.’
‘Peki sen kraliçe değilsin diye
Haksızlığa uğradığını mı düşünüyorsun canım?’
Haksızlığa uğradığını mı düşünüyorsun canım?’
‘Elmanın ortasının çürümesi, kabuğundan belli olmuyor ve tadını etkilemiyordu.’
‘Hukukun ihtişamını şahsi garezden kaynaklanan önemsiz eylemlerin intikamını almakta kullanmak kişinin zayıflığını, korkaklığını ve cibilliyetsizliğini uluorta ilan etmesi demektir.’
‘Şunu bil ki eli kanlı tiran, suç değildir
Bana yapılan kötülüklerin öcünü böyle almam.’
Bana yapılan kötülüklerin öcünü böyle almam.’
‘Yumuşak sözler öfkeyi dindir, sert sözlerse en yumuşak başlı insanların bile öfkelenmesine yol açar: Bağışlayıcılık en kibirli kalpleri bile eritir, ceza ise en alçakgönüllü kalpleri bile sertleştirir. Ayrım yapmadan bütün suçluları bağışlamalıyız demiyorum: Çünkü öyle iflah olmaz, öyle aşağılık insanlar vardır ki, onları bağışlamak ziyandır.’
Athenodorus bana ders vermeye başladığı ilk gün, kendi başıma her yerden öğrenebileceğim gerçekleri öğretmekten çok, gerçekleri düzgün yorumlamayı öğretmeyi önerdi.
‘Akıllı lider, kendisinin yerine düşünecek akıllı insanlar seçermiş.’
‘İmparatorluk ailesinden kaç kişi doğal yollardan ölmüştür ki?’
‘Kötülük sevgi değil, saygı uyandırır.’
‘Sadece o zamanları yaşamış kişiler tarafından değil, sonrakiler tarafından da yalan yanlış anlatılan bir öykü: Büyük önem taşıyan bütün kayıtların şüphe ve muğlaklıkla sarmalandığı öyle doğrudur ki; bazılarında son derece şüpheli dedikodular mutlak gerçek kabul edilirken, bazılarında da gerçekler yalana dönüştürülür ve sonraki nesiller ikisini de abartır.’
Tam bir geri zekalı olarak tanınıyorum ve ne kadar çok okursam o kadar çok geri zekalı olduğumu düşünüyorlar.
Kızın bakireyken idam edilmesinin Roma’ya uğursuzluk getireceğini düşünen Marco, resmi celladın ona tecavüz etmesini emretti.
armut ağacı cinayetle suçlandı ve köklerinden sökülüp yakılmaya mahkum edildi.
Sürekli intikam almak ve ceza vermek zorunda olmak, onurlu bir adam için çok acı verici bir durumdur.
Kendime güvenemediğimden , kendi üzüntümden bahsetmek istemiyorum.
Haz zorunluluk haline gelince durum değişir.
Bağımsızlık armağanını bir kez verince geri almak kolay değildir.
Ben İmparator olarak onu istediğim zaman eleştirme hakkına sahibim, ama sizin buna hakkınız yok.
Ben ölünce bütün Dünya yansın.
Böyle vakalarda âdetten olduğu üzere, armut ağacı cinayetle suçlandı ve köklerinden sökülüp yakılmaya mahkûm edildi.
Kadınların çoğu hedeflerinde mütevazı olmaya meyillidir,gözü yükseklerde olanlar nadirdir.
Size bir öykü anlatayım.Savaş meydanında ağır yaralı bir asker,sineklerle kaplı yarasını cerrahın gelip sarmasını bekliyormuş.Hafif yaralı bir arkadaş sinekleri görünce
kovalamaya başlamış.’Yo,hayır’diye haykırmış yaralı adam,’yapma!’Bu sinekler kanımı öyle çok içtiler ki artık doydular ve bana pek zarar vermiyorlar.Onları kovarsan yerlerini daha aç sinekler alır,o zaman da işim biter
kovalamaya başlamış.’Yo,hayır’diye haykırmış yaralı adam,’yapma!’Bu sinekler kanımı öyle çok içtiler ki artık doydular ve bana pek zarar vermiyorlar.Onları kovarsan yerlerini daha aç sinekler alır,o zaman da işim biter
Bağışlayıcılık en kibirli kalpleri bile eritir, ceza ise en alçakgönüllü kalpleri bile sertleştirir.
Ah anne, bu dayanılmaz hayattan bir kaç aylığına bile olsa kurtulabilsem keşke.
Kötülük sevgi değil, saygı uyandırır.
Övünecek başka şeyi olmadığını bilen aptalların yaptığı gibi, atalarıyla övünürdü hep.
Tek başına ve keyfi olarak kullandıkları iktidarı eski özgürlük kalıplarının ardına gizlemiş olmasalardı, onu asla
uzun süre ellerinde tutamazlardı.
uzun süre ellerinde tutamazlardı.
Caligula’nın çok sevdiği bir aygırı vardı. Ona “çabuk hızlanan anlamına gelen “ Incitatus” ismini verdi. Caligula onu öyle çok seviyordu ki vatandaş ve ardından senatör yaptı, sonunda da atı dört yıl sonraki Konsüllük seçimi için hazırladığı aday listesine aldı.
İmparator Tiberius hayatının son günlerinde, yardımcısı Macro’nun, kendisinden sonra imparator olacak olan Caligula ile yakınlaştığını görünce ona şunu söylemiştir:
“Batan güneşe sırt çevirip yüzünü doğan güneşe dönmekle iyi yapıyorsun.”
“Batan güneşe sırt çevirip yüzünü doğan güneşe dönmekle iyi yapıyorsun.”