İçeriğe geç

Bel Ami Kitap Alıntıları – Guy de Maupassant

Guy de Maupassant kitaplarından Bel Ami kitap alıntıları sizlerle…

Bel Ami Kitap Alıntıları

Güçlü görünmek zor değil, dert etme ;meselenin özü cehaletini ele vermemektir.
Bende eksik olan iyi niyet değil, imkanlar.
Bir yaşam! Hepi topu birkaç gün ve sonrası hiçlik! İnsan doğuyor, büyüyor, mutlu oluyor, bekliyor ve ölüyor. Elveda erkek ya da kadın, bir daha asla yeryüzüne gelmeyeceksin!
Yalnızlık içimi korkunç bir bunaltıyla dolduruyor. Yeryüzünde tek başıma kalmışım, etrafım belirsiz tehlikelerle, bilinmez ve korkunç şeylerle çevrilmiş gibi geliyor; beni tanımadığım komşumdan ayıran duvar, penceremden görünen yıldızlar kadar uzaklaştırıyor ondan. Bir tür hummaya, bir ıstırap ve kaygı hummasına kapılıyorum, duvarların sessizliği beni dehşete düşürüyor. İnsanın yalnız yaşadığı odadaki sessizlik öyle derin ve hüzünlü ki. Sadece bedeni sarmalayan bir sessizlik değil bu, ruhu da sarmalayan bir sessizlik.
İçinde ona karşı belirsiz bir kıskançlık, bir tün kin uyanıyordu; bu kin bütün bilmediği şeyler, bu yürekte ve bu varoluşta kendisine ait olmamış her şey içindi.
Hayatta her şey ufak ayrıntılarda gizlidir
Insan olayları yargılarken kötü niyetli davranır genellikle.
Umutların gerçeğe dönüşmesi ne de güzeldi.
Yaşamak ölmek demek!
Ben bir kadını sevdiğim zaman,çevresindeki her şey yeryüzünden silinir.
Hayat bir yamaçtır. Çıkarken tepeye bakar ve kendinizi mutlu hissedersiniz. Ama yukarıya geldiğinizde, birden inişi görürsünüz; onun sonu ölümdür. Çıkarken yavaş gidilir ama inerken hızlanırsınız.
Ama insanın kendi hayatının yasını tuttuğu yaşa geldim.
Biliyor musun, insan sevince şeytanlaşıyor.
Halbuki herkesin içinde hummalı ve gerçekleşemeyecek bir arzu olarak sonsuzluk vardır, herkes evrenin içinde bir çeşit evrendir ve herkes kısa süre içinde yeni tohumların gübresinde yok olup gider.
Heyhat, sizler bu kelimenin, ölümün ne anlama geldiğini dahi anlamıyorsunuz. Sizin yanınızda hiçbir şey ifade etmiyor. Benim yaşımdaysa, ne korkunç bir şeydir.
Kısa süreli ve fani bir mutluluğun bedelini geri dönüşü olmayan bir skandal ve acılı gözyaşlarıyla ödemekten korkmasa, kaç kişi anlık bir arzuya, bir saat sürecek ani ve şiddetli bir hevese, bir aşk fantezisine hayır diyebilir?
İnsan karşısındakinin mutlak suskunluğuna güvenebilse hayat ne güzel şeylerle dolu olurdu.
Körler krallığında tek gözlüler kral olur.Bu adamların hepsi vasat adamlar,niye, çünkü zihinleri iki duvar arasına kıstırılmış:para ve siyaset.
Birbirimizin ağzı sıkılığına tam anlamıyla güvenebilseydik, dünya güzelliklerle dolu olurdu. Kadınları çoğunlukla durduran şey, sırlarının açığa çıkmasından korkmaları.
Güçlü görünmek zor değil, dert etme; meselenin özü cehaletini ele vermemektir. Lafı çevirir, ustaca zorluğu bertaraf eder, engelin çevresinden dolaşır ve bir sözlük yardımıyla başkalarının ağzını kapatırsın. İnsanların hepsi kaz gibi budala, sazan gibi cahildir.
Her zaman aynı olan aşk sözleri, çıktıkları dudakların tadını alır.
Kız masum, genç adam ise arzularına yenik düşmeye hazır, heyecanla ürpererek durmadan öpüşüyorlardı.
“Tanrım! Bu ne demek oluyor şimdi?”
“Bir çılgınlık yapacak kadar beni seviyor musunuz?”
“Evet.” dedi Suzanne kararlı bir biçimde.
“Peki ya büyük bir çılgınlık?”
“Evet.”
“Dışişleri bakanının işini bitirmiş bulunuyorum.”
Beriki Du Roy’nın şaka yaptığını zannetti.
“İşini bitirmek mi Nasıl?”
“Sayemde bakanlar kurulu değişecek. Hepsi bu! Bu pis herifi silkeleyip atmakta yeterince geç kalındı zaten.”
Şaşırıp kalan ihtiyar, yazarının sarhoş olduğunu zannetti.
“Hadi ama, saçmalıyorsunuz.” diye mırıldandı.
“Hiç de değil. Mösyö Laroche-Mathieu’yü karımla zina halinde suçüstü yakaladım. Polis komiseri durumu tutanağa geçirdi. Bakan hapı yutmuş bulunuyor.”
Bir gelecek istiyordu, henüz hangi yoldan gideceği kafasında belirginleşmemiş de olsa içinden bir ses o yolu bulmayı ve ilerlemeyi mutlaka başaracağını söylüyordu.
Acaba daha kaç günbatımı görebileceğim?..
Evlilik benim açımdan bir pranga değil, birlikteliktir.
“Vaudrec’in sevgilisi miydin?
“Evet, sen. İnsan bütün servetini bir kadına bırakıyorsa, bunun nedeni ”
“Rica ederim beni rahat bırak olmaz mı, cilveleşecek durumda değilim.” Georges boyun eğerek duvara doğru döndü, gözlerini kapatıp en sonunda uyudu
Yaşlı kadınlara kaldın ha Öyleyse bana ihtiyacın yoktur artık o kadını elinden kaçırma
“Bilirsin, insan sevince kurnazlaşır.”
Senin bir kocan, benim de bir karım var. İkimiz de özgür değiliz. Bir hevese kapıldık, kimseye de bir şey sezdirmedik, sonunda bitti işte.
Şu siyaset adamları ne de ahmak oluyor!
Onun açısından hiç alışılmamış bir şey bu. Kızları için senin gibi iki koca istiyor!..
Başarı gözü kara olanlarındır. Her şey bencillikten ibaret. Kadın ve aşk için bencillik göstermektense, hırs ve servet için bencil davranmak daha iyidir.
“Nasıl olur da bu kadın böyle bir hayvandan bir an için bile olsa hoşlanabilir?”
Neden böyle acı çekiyoruz? Kuşkusuz ruhun icaplarına göre yaşamaktan çok maddenin icaplarına göre yaşamak için doğduğumuzdan; ama düşünülürse, gelişmiş zekâmızın durumu ile hayatımızın değişmez koşulları arasında bir orantısızlık oluşmuş.
“Ben bitmiş bir insanım. Ne babam ne annem ne kardeşim ne karım ne çocuğum ne de Tanrım var.”
Evlenin dostum, benim yaşımda yalnız yaşamanın ne demek olduğunu bilemezsiniz.
Ama bazı gazetecilerin vicdanı yetenekleriyle aynı düzeyde.
Ne tuhaf bir kadın! Nasıl da kuş beyinli! Ne istediğini ve neyi sevdiğini anlamak mümkün mü? Ne acayip evlilikleri var! O morukla şu beyinsiz kadının birleşmesini hangi çılgın ayarlamış olabilir?
Hayatta başarıyı yakalamış bir erkekle gelecek belirlidir, ama daha yolun başındaki bir erkekle neler yaşanacağı bilinmez.
Belirsizlikler içinde kaybolmuş, boğulmuş halde çırpınıp duracaksınız. Dört bir yana, ‘İmdat!’ diye bağıracaksınız ve kimse cevap vermeyecek. Kollarınızı uzatacak, yardım almak, sevilmek, avutulmak, kurtarılmak için sesleneceksiniz ve kimse gelmeyecek.
Ne bekliyorsunuz? Aşk mı? Birkaç öpücük daha, sonra güçten düşeceksiniz.
Hasılı, yaşamak ölmek demek!
Magazin sayfalarında her insan her gün kendisini ilgilendiren en az bir satır bulmalıydı ki herkes gazeteyi okusun.
Hiçbir şey görmeyen bir kör, hiçbir şey duymayan bir sağır ve hiç konuşmayan bir dilsiz gibi çalışırdı.
“Günün birinde dul kalırsanız, talibinizim.”
Çok iyi biliyorum ki aşk sizin için bir tür heves sadece, oysaki benim için tersine, insanların mezhebine dahil olmayan bir tür bir tür ruhsal birleşme.
Çok güzeldi, tatlı ve sıcak bir sarışındı, sevilmek için yaratılmıştı.
Kendisini yıllardır kollarına bir kadın almamış gibi hissediyor ve tekrar karaya çıkınca nereye saldıracağını bilemeyen denizci gibi, rastladığı her kadın karşısında ürperiyordu.
“Lanet olsun, bu karı için kendimi üzdüğüme değmez.”
Afrika toprakları gerçekten de Fransa için bir ocaktır beyler,en iyi odunumuzun yandığı bir ocak,banknotlarla tutuşturulan,çekişi güçlü bir ocak
hayat bir yokuş.tırmandığı sürece doruğa bakan insan kendisini mutlu hissediyor;ama en tepeye vardığında aniden inişin ve ölüm demek olan sonun farkına varıyor.
tarım dışında her şeyi bilecekler,Arapça konuşacaklar,ama pancarı nasıl dikeceklerini,buğdayı nasıl ekeceklerini bilmeyecekler.eskrimde güçlü ama gübre konusunda çok yetersiz olacaklar.tersine bu yeni ülkeyi olabildiğince herkese açmak gerekirdi.akıllı insanlar kendilerine orada bir yer bulacak,diğerleri teslim bayrağını çekecek.Toplumsal yasa bu.
insanların hepsi kaz gibi budala,sazan gibi cahildir
güçlü görünmek zor değil,dert etme;meselenin özü cehaletini ele vermemektir
Nihayet bir kadını, evli bir kadını ayartmıştı!
Nefislerin birleşmesi kalplerin birleşmesine bir mühürdü sadece.
Kadınları çoğunlukla durduran şey, sırlarının açığa çıkmasından korkmaları hangisi anlık bir arzuya, bir saatlik ani ve güçlü bir hevese, bir aşk fantezisine kapılıp gitmez ki?
“Patron mu? Gerçek bir Yahudidir. Bilirsiniz, Yahudiler asla değişmez. Ne ırk ama!”
Paris’te yatağın olmasın da elbisen olsun
İnsanların kaz gibi budala, sazan gibi cahildir.
Güçlü görünmek zor değil, dert etme; meselenin özü cehaletini ele vermemektir.
“Olgunluk sınavını vermiş miydin sen?”
Cebi boş ama kanı kaynıyordu.
Birparça aşk çalıyor
Bu aşk karşısına nasıl çıkacaktı? Bu konuda hiçbir şey bilmiyor, ama üç aydır her gün, her gece o anı bekliyordu.
Neden böyle ıstırap çekiyoruz? Hiç kuşkusuz, manevi gerekliliklere göre olduğundan daha fazla bedeni gerekliliklere göre yaşamak için doğmuşuz. Ama düşünmek marifetiyle, aşırı gelişen idrakimiz ve hayatımızın yerinde sayan koşulları arasında bir orantısızlık meydana getirmişiz.
Sizin istediğiniz nedir? Aşk mı? Birkaç sevişmeden sonra takatiniz kesilecek. Başka ne olabilir? Para mı? Ne yapacaksınız parayla? Kadınların ücretini mi ödeyeceksiniz? Bu mutluluk getirir mi? Çok yiyip obez olmak, geceler boyunca gut ağrılarıyla inlemek mi istersiniz? Ya başka? Şan şöhret mi? Eğer bunun karşılığını aşk olarak alamayacaksanız ne halta yarar? Daha başka ne olabilir? Her şey ölümde bitiyor.
Birkaç saat yaşayan sinekleri, birkaç gün yaşayan hayvanları, birkaç yıl yaşayan insanları, birkaç yüzyıl yaşayan gezegenleri düşünüyordu. Birbirlerinden ne farkları vardı ki? Fazladan birkaç gündoğumu daha, hepsi o.
Birkaç saat yaşayan sinekleri, birkaç gün yaşayan hayvanları, birkaç yıl yaşayan insanları, birkaç yüzyıl yaşayan gezegenleri düşünüyordu. Birbirlerinden ne farkları vardı ki? Fazladan birkaç gündoğumu daha, hepsi o.
Ve bir tek soluk yıldızın ışıdığı boş ve kapkara gökyüzünde bu karanlık muammanın cevabını arıyorum..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir