J. A. Redmerski kitaplarından Behind The Hands That Kill kitap alıntıları sizlerle…
Behind The Hands That Kill Kitap Alıntıları
Tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardı.
Çünkü tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardır..
Çünkü ben sadece bir canavar değil, aynı zamanda insandım.
İzabel hiçbir zaman olamayacağım bendim. Ve ona bu yüzden deliler gibi aşıktım.
Sadece bir katile aşık olan ve yapacaklarını bildiği halde onu delicesine seven bir kızdım.
Kaderime razıydım
Korkusuz
Açık
Ve hazır
Ben Izabel Seyfied’dım.
Kaderime razıydım
Korkusuz
Açık
Ve hazır
Ben Izabel Seyfied’dım.
gözlerinde acıdan başka bir şey yoktu. Ne suçlama, ne şaşırma, ne de daha fazla umutsuzluk. Sadece acı vardı ve bu içimi paramparça ediyordu.
Yıldızlar bizden önce ölür, Yıldızlar benim sana olan aşkımdan önce ölür
Bu şekilde gitmek zorundayım..
Ben halletmeliydim, Uzun bir zaman önce bunu yapmalıydım onu tüm bunlardan uzak tutmalıydım.
Sakin ol Herşey yoluna girecek..
Herkes aşık olabilir..
Biraz hayatını yaşa
Yakında hepsi bitecek
Çünkü güvendiğim tek kişi sensin..
.. Ben sadece bir canavar değil, aynı zamanda insandım
Kalp asla yalan söylemedi ve hilekarlık gibi bir özelliği yoktu.
Yıldızlar bizden önce ölür, Izabel
düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.
Pencelerini çıkardığını hissettiğimde Nora’ya baktım. Beni ilgilendirmez gerçi ama bu oda iki dişi için biraz fazla küçüktü.
Ölüm Ölen bendim, benim ruhumdu. Ölümü hissetmek böyle bir şey olmalıydı.
Izabel hiçbir zaman olamayacağım bendim. Ve ona bu yüzden deliler gibi aşıktım.
Bir gün tüm bunların yaşanacağını farkındayım. Sadece zamanını bilmiyordum. Ve nasıl olacağını. Ve belki de bu yüzden kendimi hiçbir zaman gerçek anlamda buna hazırlayamadım. Öte yandan kimse sevdiği birini öldürmeye hazırlayamazdı ve ben öldürecektim ya da düşmanlarım öldürecekler ama ölümün sebebi her koşulda sadece ben olacaktım.
Gözlerimdeki ışığın kaybolduğunu hissediyordum. Karanlık bile yeteri kadar karanlık değil gibiydi. Hiçliğe karışmış gibiydim, azar azar tükeniyorum sanki. Şimdiye kadar hiçbir söz beni bu kadar derinden sarsmamıştı. Hiçbir pişmanlık, itiraf ya da gerçek, denli zarar vermemişti.
Tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardır.
gözlerinde acıdan başka bir şey yoktu. Ne suçlama, ne şaşırma, ne de daha fazla umutsuzluk. Sadece acı vardı ve bu içimi paramparça ediyordu.
Gözlerimi yumdum ve uyumaya çalıştı. Uyumak, zamanı hep hızlandırır çünkü.
Onu her zaman seveceğimi söyleyemeden odadan çıktı.
Ve hayatımdan da
Ve hayatımdan da
Gözlerimdeki ışığın kaybolduğunu hissediyordum. Karanlık bile yeteri kadar karanlık değil gibiydi. Hiçliğe karışmış gibiydim, azar azar tükeniyorum sanki.
Nasıl olsa ölecektik ve sevdiğim bir yabancıdan ziyade, tanıdığımı sandığım bir adamla ölmeyi tercih ederdim.
Aşk, adamı inkar edilmez bir aptala dönüştürüyordu.
Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.
Yıldızlar bizden önce ölür, İzabel Yıldızlar benim sana olan aşkımdan önce ölür
Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.
Aşk, adamı inkar edilmez bir aptala dönüştürüyordu.
Onu sevmekten vazgeçmemi istemesi umurumda bile değildi ama bizden bu şekilde vazgeçmesi beni incitiyordu. Onu anlıyordum, onu affetmiştim de. Onu herkesten daha iyi anladığım için affetmiştim belki de.
Onunla son bir kez konuşmayı o kadar çok istiyordum ki
Onu sevmekten vazgeçmemi istemesi umrumda bile değildi ama bizden bu şekilde vazgeçmesi beni incitiyordu. Onu anlıyordum, onu affetmiştim de. Onu herkesten daha iyi anladığım için affetmiştim belki de.
Onu sevmekten vazgeçmemi istemesi umrumda bile değildi ama bizden bu şekilde vazgeçmesi beni incitiyordu. Onu anlıyordum, onu affetmiştim de. Onu herkesten daha iyi anladığım için affetmiştim belki de.
Aşk, adamı inkâr edilmez bir aptala dönüştürüyordu.
Hiçliğe karışmış gibiydim, azar azar tükeniyordum.
Çünkü tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardı.
Kendimi nasıl olmuştu da bu hale sokmuştum?
Hayat ne bir yolculuktur ne de varılacak bir istikamet. Kimsenin kontrolü eline geçiremeden yaşadığı bir deneyimdir sadece.
Çünkü tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardır.
Bir gün tüm bunların yaşanacağının farkındaydım. Sadece zamanını bilmiyordum. Ve nasıl olacağını. Ve belki de bu yüzden kendimi hiçbir zaman gerçek anlamda buna hazırlayamadım. Öte yandan kimse sevdiği birini öldürmeye kendini hazırlayamazdı ve ben de bir istisna değildim. Izabel’i ya ben öldürecektim ya da düşmanlarım öldüreceklerdi ama ölümünün sebebi her koşulda sadece ben olacaktım.
Nasıl olsa ölecektik ve sevdiğim bir yabancıdan ziyade, tanıdığımı sandığım bir adamla ölmeyi tercih ederdim.
Parmaklarımdan akan su misali yaşam ondan kayıp gidiyordu.
Ve geçmişin kapıları pişmanlıkla ardına kadar açıldı.
Kendi tenime hapsedilmiş gibi hissediyorum ve bu çaresizlik benim için ölümden bile beterdi.
Becerikliyim belki, evet, ama bu ne mükemmel ne de ölümsüz olduğum anlamına gelir.
Syf20
Syf20
Ve geçmişin kapıları pişmanlıkla ardına kadar açıldı.
Syf54
Bir insanın hayat muhasebesine girmesi onu hayat tarzını değiştirmeye zorluyordu.
Syf205
Aşk adamı inkar edilemez bir aptala dönüştürüyordu.
Syf207
Onu her zaman seveceğimi söyleyemeden odadan çıktı. Ve hayatımdan da
Syf292
Yıldızlar bizden önce ölür, Izabel Yıldızlar benim sana olan aşkımdan önce ölür
Syf335
Ölmek dert değil, esas korkunç olan yaşayamamak.
Düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.
Yıldızlar bizden önce ölür
“Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır.Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.”
Gözlerimdeki ışın kaybolduğunu hissediyordum..
Karanlık bile yeteri kadar karanlık değil gibiydi..
Hiç ile karışmış gibiydim..
“Yıldızlar bizden önce ölür, Izabel
Yıldızlar benim sana olan aşkımdan önce ölür ”
Yıldızlar benim sana olan aşkımdan önce ölür ”
Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.
Bu dünyada delirecek çok fazla sebebin oldu.
Şimdiden çatılarda dolanmayı , elimde tabancayı hissetmeyi , hedefime odaklanmayı , tetiğe basmadan önce aldığım o son , derin nefesi ve Tanrı rolünü oynamayı özlemiştim.
Eğer bir itirazınız varsa, ki belli ki var, uygun bir yerinize sokabilirsiniz.
Gözlerimdeki ışığın kaybolduğunu hissediyordum. Karanlık bile yeteri kadar karanlık değil gibiydi. Hiçliğe karışmış gibiydim, azar azar tükeniyordum.
Henüz yirmili yaşlarımın ortalarındaydım. Artemis’se benden üç yaş küçüktü. O günden evvel kendisi benim bir yıl süren görevimdi. Onun sevgilisini oynamış, güvenini kazanmış ama sonrasında babasını, annesini ve üç erkek kardeşini öldürmüştüm.
Yıldızlar bizden önce ölür, İzabel
Düşünmek için, sadece yaramın değil kalbimin de iyileşmesi için ve doğru karar verebilmek için zamana ihtiyacım vardı.
Ve biliyordum Göğsüme bir yumru oturdu. Sadece öleceğimi değil, ölümümün kimin elinden olacağını da biliyordum.
“Planlarınıza, umutlarınıza ya da hayallerinize bakıp da hiçbir şeyin hesapladığınız gibi gitmediğini fark ettiğinizde, beklenmedik bir şeyin düş denen çarkı döndürdüğünü gördüğünüz anlar olurdu.”
“Kalp asla yalan söylemezdi ve hilekârlık gibi bir özelliği yoktu.”
“Çünkü düşmanlık ve kıskançlık, parlak renkli ucuz takımlardır. Kimse onları iyi taşıyamaz ve herkese görünür olursun.”
“Ama hayat katman katmandır ve o katmanları aştıkça yaşananların gerçek yüzünü görebilirsin. Bazı şeylerin yanlış değil, sadece dayanılması zor olması gibi Bu merhamettir, sevgidir, Sarai.”
“Zaten delirdim,” dedim. “Ama bunun için bir şeyler yapıyorum, Dina. Çünkü bazı boktan ülkelerde, tecavüze uğradığı için recmedilen, fazla açık giyildiği gerekçesi ile vurulan, asılan, kırk yaşındaki pislik kocaları tarafından cinsel ilişki sonrasında öldürülen ve ne yazık ki sadece sekiz yaşında olan kızlar var ve bu kızlar hiçbir şey yapamıyor. Ama ben yapabilirim ”
“Çoğu kafada aslında. Belki de hepsi kafadadır.”
“Kimse değişime direnemezdi. Özellikle de bundan korkanlar Değişim önce ondan korkan insanlara yaklaşıyor ve kısa sürede etkisini gösteriyordu.”
“Onu neden öldürmüyorsun?” diye ciyakladı Artemis. Gözlerinde acı ve umutsuzluk vardı. “Victor neden onu beni öldürmeye kalktığın gibi öldüremiyorsun?” Gözyaşlarına boğulmuştu.
Nihayet bakışlarımı Izabel’den ayırıp Artemis’e baktım. “Çünkü onu çok seviyorum.”
“Çünkü tarihin kendini tekrar etmek gibi bir huyu vardı.”
“Gözlerimi yumdum ve uyumaya çalıştım. Uyumak, zamanı hep hızlandırırdı çünkü.”