İçeriğe geç

Bay Pipo Kitap Alıntıları – Soner Yalçın

Soner Yalçın kitaplarından Bay Pipo kitap alıntıları sizlerle…

Bay Pipo Kitap Alıntıları

Soner Yalçın kitaplarından Bay Pipo kitap alıntıları sizlerle

Bay Pipo Kitap Alıntıları

Demirel, Milli Savunma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı’na bir kararname hazırlattı. Bakanlar Kurulu toplandı. Başbakan Demirel, kabine üyelerine, Şimdi üstü açık bir kararname gelecek. Hepiniz imzalayacaksınız. Üstünü daha sonra biz, usulüne uygun doldurup gerekeni yapacağız dedi. Yedi dakikada imzalar tamamlandı. Başbakan Demirel, müsteşarı Munis Faik Ozansoy’la kararnameyi Köşk’e Cevdet Sunay’a gönderdi.
27 Mayıs İhtilalili’nin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, darbe yapma ihtimaline karşı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural’ı emekliye sevk eden kararnameyi onayladı ! ..
16 martta meclis oybirliğiyle, hükümete Kıbrıs’a çıkarma yetkisini verdi.
Soluklar tutulmuş, çıkarma saati beklenirken ABD Başkanı Lyndon Johnson’dan Başbakan Inönü’ye bir mektup geldi. Amerika Türkiye’yi uyararak, Bizim verdiğimiz NATO silahlarını kullanamazsınız diyordu !

Başbakan İnönü, siyasi literatüre geçen, Yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de orada yerini alır ünlü sözüyle yanıtladı mektubu..
Harbiye, 1963 ve 1964 yılında mezun veremedi. Çünkü öğrencilerin tamamı, 1459 askerî öğrenci Kara Harp Okulu’ndan atılmıştı
Türk uçakları Ankara üzerinde protesto gösterisi yaparken. Sovyetler Birliği uzaya ilk insanı, Yuri Gagarin’i göndermişti.
Amerikan Başkanı Eisenhower’ın, ihtilalin lideri Orgeneral Cemal Gürsel’i kutlayan ve hükümete başarılar dileyen 11 haziran 1960 tarihli mesajı, Millî Birlik Komitesi’nde bir kaç subayın suratını asmasına yol açsa da, çoğunluk tarafindan çoşkuyla karşılanmıştı.
Amerika ihtilali destekliyordu ! İlk etapta Türkiye’ye 400 milyon dolarlık yardım gönderecekti
İktidar oyunu ne tuhaftı.
Başka bir ülkeye nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi adet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar.
Harpte ilk patlayan tüfek
Ödü patlayanınkiymiş.
Patlasın bakalım, mermisi neymiş!..
Türkiye ile İsrail arasında 1958 yılında gizli bir anlaşma imzalanmıştı. Hazırlanan işgal planı uygulanacak olsaydı, Şam dahil Şam’ın kuzeyi Türkiye’nin, Şam’ın güneyi İsrail’in olacaktı.
Menderes, müsteşarına döndü: Ahmet Salih Bey” dedi, bu böyle gitmez ” Yenice sigarası içerdi Menderes. Bir tane yaktı ve kesin dille konuştu: Keselim ilişkiyi.” Eklemeden de yapamadı; “Ama Amerikalıları darıltmayalım. Yardımına muhtacız. Bizim servis mensuplarının Amerikalılardan -CIA’dan- para alıyor vaziyete düşmelerini derhal önleyelim.”
Çözüm yolu da gösterdi müsteşarına: Bize yapacaklan yardımı ‘malzeme’ olarak yapsınlar.”
Sonradan, birkaç yıl sonra yargılanacağı Yassıada Duruşmalan’nda, Vaziyeti böyle idare ettik” diyecekti
Müsteşar Korur, öğrendiklerini satır satır Başbakan Menderes’e anlatıyordu:
“Kiminle konuştuysam diyordu, Milli Emniyet’in sadece CIA’dan değil, öteki yabancı gizli servislerden de ‘para’ aldığını söylüyor.”
Amerikahlar, MAH’a hâkimdi. Para veriyor, örgüte nüfuz ediyorlardı. Milli Emniyet’in bütün dosyalan CIA’nın kontrolündeydi. Istanbul’da Milli Emniyet’e ait bir okul , servisin Istanbul örgütü ve Yeşilköy’deki Soruşturma Teşkilatı tümüyle Amerikalıların emrindeydi. Okullara, Soruşturma Teşkilatı’na Amerikalılar “doğrudan para veriyorlardı. Istanbul bölge örgüt başkanlığına doğrudan para ödüyorlardı. Karşılığında iş istiyorlardı.
Yunanistan’da yürütülen soruşturma ve mahkeme kararı gerçeği ortaya çıkardı:
Selanik Konsolosluğu’nda görevli Hasan Uçar ile Batı Trakya Türklerinden üniversite öğrencisi Oktay Engin bombalamıştı Atatürk’ün evini !
Kıbrıs Türktür. Türk kalacaktır, Rumlar ittir it kalacaktır.”
Batı Trakya Türklerinden 21 yaşındaki Oktay Engin ise bombayı attığı 5 eylül 1955 tarihinde, bir gün Nevşehir valisi olacağını bilmiyordu
Oysa Hiram Abas ağzında piposu, cebinde üç beş frankla Paris sokaklarını arşınlarken, bilmiyordu ki, ileride meslektaşı olacağı Türk istihbaratçıların cebi o günlerde Amerikan doları görmeye başlamıştı
Amerika, Türk istihbaratına da el atmıştı !”
Cumhuriyet gazetesi Washington kaynaklarına dayanarak verdiği haberde; Türkiye’de 320’si Dışişleri Bakanlığı’nda, 144’ü güvenlik teşkilatlarında ve 42’si de Ticaret Bakanlığı’nda olmak üzere 507 Amerikalının çalıştığını belirtiyordu. Amerikalılar, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kaç Amerikalının çalıştığını ise sır gibi saklıyorlardı.
Sonuçta Türkiye arzuladığı ödülü aldı: NATO’ya kabul edildi. 19 eylül 1951 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO’ya dahil oldu…
25 temmuz 1950’de de Türkiye Kore’ye Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında bir tugay asker gönderdi. Üç yıl süren savaş boyunca en ağır kayıplara uğrayan birliklerden biri olan Türk tugayında bine yakın asker ve subay öldü. Amaç Batı’nın gözüne girerek NATO’ya dahil olmaktı. Türkiye’nin bu jestinden memnun kalan ABD Başkanı Truman, Türkiye’ye yaptığı yardımı üç katına çıkardı !
19 eylül 1949 tarihinde CHP Milletvekili Nihat Erim, Celal Bayar’ın benzer sözünden on yıl önce – Türkiye küçük bir Amerika olacak” müjdesini verdi.
8 ekim 1948’de Türkiye ilk kez Dünya Bankası’na borclandı: 50 milyon dolar aldı.
Yunanistan’ın bir çok yerinde kimin yaptığı belli olmayan bombalar patlatılıyor
Özel harp metoduydu; isteniyordu ki, Yunan halkı terörden bıksın, gelecek yönetime -bu darbe bile olsa- razı olsun!
Harpte ilk patlayan tüfek
ödü patlayanınkiymiş
Patlasın bakalım,mermisi neymiş!..
❝Sakın unutma: söz ağzımızda iken biz ona, ağzımızdan çıktıktan sonra o bize hâkim olur!❞
Amerikalılar sadeceyerden mantar biter gibi ülkenin her yanına kurdukları askeri üslerde değillerdi. Neredeyse her taşın altında Amerikalı vardı.
CIA özellikle Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde istihbarat toplamaktan çok, söz konusu ülkenin içişlerine müdahale edip siyasal gelişmeleri etkiliyordu.
Kamu yararı, kamu hizmeti unutulmuş, köşe dönmecilik baş tacı edilmişti
Bu suikasti kim, neden yaptı?
Eğer Friendly ve adamlarını ele verirsem hayatımın hiçbir değeri kalmaz diye yakınır. Rahip Bany de ona yaşamını değiştirecek sihirli cümleyi söyler: Eğer ele vermezsen ruhunun ne değeri kalır ?
Fuat Köprülü mecliste yaptığı konuşmada,
Yunanistan’a çatarak, Kıbrıs’ın Türk olduğunu
ve Türk kalacağını açıkladı.
“İstihbarat” sözcüğünün uluslararası karşılığı intelligence, Türkçede “zeka” anlamına geliyordu. Oysa Hiram Abas “zeka”sıyla değil “tabanca”sıyla hareket ediyordu. Halbuki, İstihbarat Entelektüel bir faaliyeti…
Var olan büyük bir teşkilatı alıp modernize etmek, değiştirmek, geçmişteki tecrübelerden yararlanmak, sıfırdan başlamaktan daha zordur.
Genelkurmay, Amerika’nın Kuzey Irak’ta 1965 yılından beri bir planı yürürlüğe koymak istediğini biliyordu. Musul-Kerkük bahaneydi, asıl amaç, bölgede özerk bir Kürdistan kurmaktı. Bunun hamisi de Türkiye olacaktı.
İran İslam devrimiyle ilgili durum Başkan Carter’ın huzurunda tartışılırken ben, ‘bir siyasal değişikliğin harekete geçmesi gerektiğini ifade ettikten sonra, Türkiye’de tıpkı Brezilya’da olduğu gibi bir askeri darbenin -ki zamanla sivil idareye dönüşmektedir- en iyi çare olduğunu savundum.
FKÖ’nün Ankara’da büro açmasının hemen ardından, Filistinli dört gerilla 13 temmuz 1979’da Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği’ni bastılar. Bir polis memuruyla bir bekçiyi öldürdükten sonra elçilik personelini rehin aldılar. Kaçmaya çalışan bir Mısır görevlisi de pencereden düşüp öldü. Gerillalar, Türkiye’nin Mısır’la diplomatik ilişkisini kesmesini, Filistin devletinin meşruiyetinin tanınmasını, Mısır’da tutuklu bulunan arkadaşlarının serbest bırakılmasını ve Türkiye’den gitmek için uçak istiyorlardı.
1976’daki 7. İslam Konferansı İstanbul’da toplanmıştı. Türkiye bir yandan Kıbrıs nedeniyle ABD’nin uyguladığı ambargo, bir yandan da petrol fiyatlarındaki baş döndürücü artışlar nedeniyle İslam ülkelerine yaklaşıyordu. 1967’den beri üye olmadan katıldığı konferansa Türkiye o yıl tam üye olarak katılma kararı aldı. Rauf Denktaş’ında hazır bulunduğu konferansa Türkiye Kıbrıs tezi ni kabul ettirdi. Konferansın İsrail ve Siyonizm’i kınama kararı almasına paralel olarak Türk hükümeti de FKÖ’nün Ankara’da büro açmasına izin vereceğini açıkladı.
Yinanistan’daki Albaylar Cuntası 15 temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u devirip yerine EOKA’cı Nikos Sampson’u oturttu. Bunun üzerine Başbakan Ecevit, Londra ve Zürich anlaşmalarından doğan müdahale hakkının kullanılması için İngiltere’nin işbirliğini aradı. Bundan bir sonuç alınamayınca, Türk Silahlı Kuvvetleri 20 temmuz 1974 günü Kıbrıs’a çıktı.
Yunanlı albaylar ilk icraat olarak, Kıbrıs’ta Enosis ilan etmek için kolları sıvadılar. Ada yine karıştı. Grivas adlı eski bir faşist subay, EOKA adlı gizli örgütü aracılığıyla Türkleri vuruyordu. CIA’nın komünizm tehlikesine karşı yetiştirdiği Kızıl Teke Derisi Örgütü ile ırkçı Yunanlı subaylar da adaya dolmuştu.
Amerika, Sovyetler Birliği topraklarındaki Anadolu’yla akraba azınlıkları kullanmak istiyordu. En iyi istihbarat kaynağı onlardı. Bu politikanın perde arkasındaki CIA görevlisi ise Özbekistan kökenli Ruzi Nazar’dı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’dan kaçıp Alman SS’lerine katılmıştı. Nazi ordusunun ünlü Türkistan Birliği ni kurmuştu.
Amerikan Barış Gönüllüleri akın akın Anadolu’ya geliyorlardı. Gelmelerinin nedeni de, geri kalmış toplumlara Batı uygarlığını götürmekti !
Köy Enstitüleri’ni kapatan Türkiye, kapılarını ardına kadar Amerikan Barış Gönüllüleri’ne açmıştı.
Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye nefret yahut sevgi duyguları adet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Zira bir millet ortaklık hayallerine kapılarak başka bir millete bağlandımı , bu ikincisini kavgalarına boşu boşuna karışır.
Üstelik ona imtiyazlar tanır. Bu ise kendisinin sömürülmesine yol açmakla kalmaz, başka ülkelerin düşmanlığını ve misillemelerini de üstüne çeker. Büyük ve güçlü bir ülkeyle öyle bir ilişki kuran küçük yahut zayıf bir millet, ötekinin uydusu olmaktan kurtulamaz.
Yabancı entrikaların aleti durumundaki kişiler, güvenini ve alkışını kazandıkları halkı aldatarak, onun çıkaralarını başkalarına teslim etmesini sağlarken, bütün bunlara karşı çıkan gerçek yurtseverler şüpheli duruma düşürülüp lanetlenebilirler.
General Gehlen , Hitler’in politik beyinlerinden biriydi. İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’ndeki Nazi istihbaratının şefiydi. 1945 yılında elindeki arşivle birlikte ABD’ye teslim oldu. Gehlen, teslim olduğu Amerikalı Komutan Orgeneral Luther Sibert’e 129 sayfalık bir rapor verdi. Raporunda; savaştan sonra başlayacak Soğuk Savaş’ta komünizme karşı nasıl istihbarat yapılacağı anlatılıyordu.
ve beklenen büyük operasyon gerçekleştirildi: teşkilat içindeki sivil personelin tamamına yakını ya devletin başka kurumlarına gönderildi ya da emekliye sevk edildi.
Örnegin Alman ekolünde askerler tüfekleri sağ omuzda, süngülü taşırken, o yıldan sonra Amerikan ekolünün etkisiyle, tüfekler sol omuzda taşınmaya başlandı. Alman ekolünde tüfeğin dipçiği yere değmezken, Amerikan ekolünde dipcigin yere değmesi şarttı. Alman ekolünde bir manga 14 kişiden oluşuyordu. Amerikan ekolünde ise bu sayı 11 kişiye düştü.
Fransızca o yıllarda en popüler lisandi. Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı Tanzimati’ndan miras kalmıştı Fransızca konuşmak
Azınlıkların çoğu da Fransızca konuşurdu. O yılların Beyoglusu’nda yürürken Türkçe’den çok Fransızca isitilirdi. Mağazaların, lokantaların, pastanelerin çoğunun adı Fransızca’ydı. Erkeklere mösyö , kadınlara madam veya matmazel diye hitap edilirdi.
Istanbul’da, Osmanlı’dan beri her zaman entelektüel bir semt olan Kadıköy’de oturuyorlardı. Kadıköy etnik köken açısından mozaiği andıran bir semtti; Rum , Ermeni , Yahudi , Türk , her ırk ve mezhepten halk vardı
Yorum ; Bugünden geçmiş teşkilat yapılanmasına bakınca oldukça kaotik bir kurum,şeytan içinde şeytan hile içinde hile, mit başında bir yahudi . Yok asker, yok siyasi etkileşimler çıkar çatışmaları.. Topyekün Ülkeye musallat olmuş şeytanlardan başka bir şey görmedim bugünden geçmişe bakınca Hepsinin Allah belasını versin katiller adi şerefsizler.
Emniyette ajanlık yapıyordu ! Do­lasıyla her gözaltına alınan şahıs istihbarat kurumları arasında kavgaya yol açıyordu; Vay sen benim ajanımı nasıl alıp sorgularsın?
-Daha önceleri Emel Sayın’la Semiramis Pekkan’la dost hayatı yaşayan Abdi ipekçi
sonraları bu yaşantısını şarkıcı Hümeyra ile sürdürmeye başlamıştır. Böyle bir şey var mı
?
­ Vallahi hiç duymadım efendim.
­ Bu ilişkiden haberdar olan Hümeyra’nın kocası kimdi? Fikret Hakan mı?
­ O da ib,.nin biri efendim. ( )
6­A numaralı banttan: ­Banukim?
­ Banu, Banu Alkan’dır efendim.
­ Bilmiyorum herhalde o
­ Banu Alkan’ı öyle şahsen tanırım efendim.
­ Nereden tanıyorsun ?
­ Film artisti.
­ Var mı bir şeyin münasebetin ?
­ Yok, yok münasebetim yok. Ben hiç öyle kadınlarla ilişki kurmam efendim.
­Niye?
­ Onlar tehlikeli olur.
­ isimliler yani.
­ Zararlı onlar efendim.
­ Ne zararı olacak yani.
­ Olur olur efendim.
­ Koparırsın kafasını olur biter, zararlı olur mu ?
5­A numaralı banttan:
­ Muazzez Abacı ile tanışıyorsunuz herhalde ?
­ Tanışırız efendim.
­ şimdi kürden yaşıyor, ne yapıyor?
­Vallahi bilmiyorum, birisini bulmuştur.
­ Bulmuştur dimi?
­Tabu tabiî.
11­A numaralı banttan: ,
­ Daha hoş şeyler bahsedelim yorulduk biraz.) Bu artistlerden kimleri tanıyorsun. Gönül
Yazar’ı tanırsın bir kere.
­ Hepsini tanırım efendim, fazla samimiyetim olmaz.
­ Samimi tanıdığından şey olup kimleri tanıyorsun.
­ ibrahim Tatiıses’i tanırım.
­ Ne yapayım ibrahim Tatiıses’i, ben diyorum ki şöyle Emel Sayın, Ajda majda filan.
­ Hiç görüşmedim ki.
­ Hangisini tanırsın.
­ Görüşmem onlarla.
­ Hani zamparalık ara sıra var diyordun, bunlardan yok mu?
­ Bunlara sadece şov yapar
5­B numaralı banttan:
­ Erdoğan Demirören’in var mıdır, öyle dolambaçlı işleri?
­ Vallahi hiç duymadım inanır mısınız.
­ Ajda Pekkan’la geziyormuş, ne yapıyormuş ?
­ Evet, öyle efendim.
Sorgu bu şekilde uzayıp gidiyordu
Bu tür soruların bir anlamı vardı kuşkusuz..
Cinsel şantaj ve komplo; Türkiye’de olduğu gibi dünyada da istihbarat teşkilatlarının
kullandığı en iyi metotlardan biriydi
Mahir Cayan içeriden bağırdı. ‘Atatürk Çanakkale’de yüzlerce ingiliz’i öldürdü. Ülkemizin bağımsızlığı için bir avuç ingiliz’i öldürmekten geri durmayacağız.
Kimse kimseye güvenmiyordu! Ne kurumlar insanlara, ne kurumlar birbirine.
Bu eylemler Mossad’ın işine yarıyor. Bu sinagog baskınından kim kazançlı çıkacak? Bu noktada İsrail sempati topladı ve insanlar Filistinlilerden nefret etti. Bunu yapanlar bunun böyle sonuçlanacağını çok iyi biliyorlardı.
Beyaz Saray başlangıçta müdahaleyi istemiyordu. Washington,Türkiye’de demokrasinin sürmesinden yanaydı ve bu nedenle Ecevit’i destekler görünüyordu. Ancak Pentagon ve CIA darbede ısrar edince,Beyaz Saray operasyona onay vermek zorunda kaldı.
Vatan haini, komünist diye bildiği şairin yurtdışında bu kadar sevilmesini içine sindirememişti.
Birinci tetikçi, ikinci tetikçiyi tanımazdı bile. Birinci tetikçi görevini aksatırsa veya başına bir aksilik gelirse, ikinci tetikçi devreye girerdi. Tetikçiler birbirini tanımaz, iki tetikçiyi de sadece üçüncü kişi, yani gözlemci bilirdi.
Türkiye’de yasak olan Nazımın şiirleri, onun gidişinden bir yıl önce Fransızca olarak yayımlanmıştı.
Adolf Hitler: Kemal’den sonra Türkiye’yi aptallar ve budalalar yönetmeye başladı’
MiT ve Emniyet yeraltı dünyasından bazı isimleri kendisine angaje etmiş, ajan olarak kullanıyordu, işin gereği, kullandıkları kişilerin ufak tefek yasadışı işine göz yumuyordu. Bu metot aslında dünyanın her yanında aynıydı.
Sovyetler Birliği gezisinden dönen Aziz Nesin, Komünist Partisi’nin gizli belgelerini getirdiği iddiasıyla gözaltına alınıp, dayak atıldıktan sonra serbest bırakıldı
MİT, kuruluşundan beri CIA’yla iç içeydi. MİT’in CIA’dan gizli saklı hiçbir sırrı yoktu. 20 MİT görevlisi CIA adına çalışıyordu.
Türkiye’de yasaların tatbiki kişilere göre değişiyor muydu?
Filistinliler terörist olarak gösterilmeye başlandı.
Bir ilaç var çaya atılıyor. Üç dakika içinde kalp krizi geçirtiyor, ve arkasından ölümü getiriyor. Otopside ne olduğu anlaşılmıyor.
Ekmeğin karneyle satıldığı yıllar..
Mahallelerine yeni insanlar taşınmaya başlamıştı. Bunlar Nazilerden kaçan Alman bilim adamları ve Yahudilerdi..
Telefonlarının dinlendiğine sitem eden Menderes, iktidardaki gücü azaldıkça hırçınlaşıyor ve yasal olmayan yollara başvuruyordu
Neredeyse her taşın altında Amerikalı vardı
Harpte patlayan ilk tüfek
Ödü patlayanınkiymiş.
Köy Enstitüleri’ni kapatan Türkiye, kapılarını ardına kadar Amerikan Barış Gönüllüleri’ne açmıştı.
❝Sakın unutma: söz ağzımızda iken biz ona, ağzımızdan çıktıktan sonra o bize hâkim olur!❞
Menderes dönemi MAH’ın dinleme istasyonlarını Amerikalıların kurduklarını ,özellikle telefon dinleyen personelin maaşlarını CIA’dan aldıkları tespit edilmiş
Mit, mit’i takip ediyordu
İhtilal her zaman olduğu gibi kendi evlatlarını yiyordu
Kimse kimseye güvenmiyordu! Ne kurumlar insanlara, ne kurumlar birbirine.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir