İçeriğe geç

Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1 Kitap Alıntıları – Bertrand Russell

Bertrand Russell kitaplarından Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1 kitap alıntıları sizlerle…

Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1 Kitap Alıntıları

Filozoflar genellikle belli bir zihin derinliği olan, özel yaşamlarının arızalarını büyük ölçüde önemsemeyebilen kişilerdir; ama onlar bile kendi zamanlarının genel iyisinin ya da kötüsünün üstüne çıkamazlar. Kötü zamanlarda teselliler icat ederler; iyi zamanlarda ilgi alanları daha fazla salt entelektüeldir.
Yapısı gereği, var olanı korumak eğilimindedir toplum. Yeniye açıklık, kısmen yaradılıştan kısmen de eğitimden gelme bir erdem.
Umutlu bir çağda, şimdiki kötülüklere, geçecekleri düşünüldüğü için katlanılabilir; ama yorgun bir çağda gerçek iyiler bile tatsızlaşır
Zamanın öncesizlik – sonrasızlıkla ilişkisiyle ilgili mistik öğretiler matematikten güç aldı; çünkü matematiksel nesneler, örneğin sayılar, gerçekseler, öncesiz- sonrasızdırlar ve zamana bağlı değildirler. Bu tür öncesiz sonrasız nesneler, Tanrı’nın düşünceleri olarak tasavvur edilebilirler. Platon’un Tanrı’yı bir geometrici kabul eden öğretisi ve Sir James Jeans’ın Tanrıyı aritmrtiğe düşkün gören inancı buradan kaynaklanır.
Bana göre matematik, duyuüstü anlaşılır bir dünyaya inancın yanı sıra, öncesiz – sonrasız ve tam hakikate inancın da baş kaynağıdır. Geometri tam daireleri ele alır; ama duyulur hiçbir nesne tam olarak daire değildir; pergelimizi ne kadar dikkatli kullanırsak kullanalım, bazı kusurlar ve düzensizlikler olacaktır. Bu da, her tam muhakemenin duyulur nesnelere karşıt olarak ideale uygun olduğu görüşünü ima eder; daha ileri gidip düşüncenin duyudan daha soylu ve düşünce nesnelerinin duyu – algı nesnelerinden daha gerçek olduğunu savunmak doğaldır.
Orpheusçu için bu dünyada yaşam acı ve bitkinliktir. Sonsuz doğum ve ölüm döngüsünde dönen bir çarka mahkûmuz; gerçek yaşamımız yıldızlardır, ama biz yere bağlıyız. Ancak arınmayla, feragatle ve çileci bir yaşamla çarktan kurtulup sonunda Tanrıyla birlik esrimesine ulaşabiliriz.
Düşünce alanında aklı başında uygarlık kabaca bilimle eş anlamlıdır, ama katışıksız bilim düşman değildir; insanların tutkuya, sanata ve dine de ihtiyacı vardır. Bilim bilgiye sınır koyabilir, ama imgeleme sınır koymamalıdır.
En büyük insan başarısının çoğu, bir mest olma öğesini, tutkunun basireti bir tarafa itmesini gerektirir.
Bana göre matematik, duyuüstü anlaşılır bir dünyaya inancın yanı sıra, öncesiz – sonrasız ve tam hakikate inancın da baş kaynağıdır. Geometri tam daireleri ele alır; ama duyulur hiçbir nesne tam olarak daire değildir; pergelimizi ne kadar dikkatli kullanırsak kullanalım, bazı kusurlar ve düzensizlikler olacaktır. Bu da, her tam muhakemenin duyulur nesnelere karşıt olarak ideale uygun olduğu görüşünü ima eder; daha ileri gidip düşüncenin duyudan daha soylu ve düşünce nesnelerinin duyu – algı nesnelerinden daha gerçek olduğunu savunmak doğaldır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir