Osamu Dazai kitaplarından Batan Güneş kitap alıntıları sizlerle…
Batan Güneş Kitap Alıntıları
Ben erken gelişmiş olduğumu söylediğimde erken geliştiğim dedikodusu yayılıyor.Tembellik ettiğimde tembel olduğum söylentisi çıkıyor.Bir roman yazamayacagimi söylediğimde,insanlar yazamayacagimi söylüyor.Yalanci gibi davrandigimda bana yalancı diyorlar.Zengin adam gibi davrandigimda zengin olduğunu sanıyorlar.Umursamaz göründüğümde umursamaz muamelesi yapıyorlar.Ama gerçekten acı çektiğim için inledigimde acı çeker numarası yapmakla suçluyorlar.
Her halükarda,bir şeyden emin olunabilir:İnsan yaşamak için rol yapmak zorunda.
Bütün insanlar aynıdır.
Ne aşağılayıcı bir düşünce! İnsanları aşağılarken kendini de aşağılayan bir düşünce, öylesine gurursuz ve her türlü çabayı öylesine yok edici ki Marksizm, işçilerin üstünlüğünü savunur; hepsinin aynı olduğunu söylemez. Demokrasi, bireyin onurunu savunur: Hepsinin aynı olduğunu söylemez. Sadece bir maraba: He ya! Hava bile atsa, diğerleriyle aynı, der ancak. Neden aynı diyor? Üstün diyemez mi? Köle zihniyetinin intikamı!
Sanırım ahlaksızlık da, duyarsızlık da, insanların birbirlerine verdikleri korku da, tüm ilkelerin bozulması da bu inanılmaz düşünceden kaynaklanıyor; çaba ile alay edilircesine, mutluluğun yadsınmasına, güzelliğin kirletilmesine, onurun yerlere atılmasına neden olan o düşünce! Yüzyılın kaygısı da ondan doğdu.
Yaşamayı sürdürmek isteyenler, engeller ne olursa olsun yaşayabilirler. Bu onlar için harika bir şey ve insanlığın zaferi denilen şeyin bu olduğunu söyleyebilirim. Ama kendini öldürmenin günah olmadığına da eminim. Benim gibi bir bitkinin, bu dünyanın havasında ve ışığında yeşermesi çok zor.
Ölenler güzel; yaşamak, yaşamayı sürdürmek bence çirkin ve kanlı bir iş.
Her halükârda, bir şeyden emin olunabilir: İnsan, yaşamak için rol yapmak zorunda.
Geçen yıl bir şey olmadı
Bir önceki yıl bir şey olmadı
Ondan önceki yıl da bir şey olmadı.
O insanlar kusurluydular.Ama belki de benim aşkım için yaşadığım gibi onlar da bu biçimde yaşayarak ayakta durabiliyorlardı.Şayet insan,hayata geldiğinde şu ya da bu biçimde yaşamaya devam edecekse sona varmak için büründüğü görünüm çirkin olsa bile küçümsenmemelidir.Hayatını yaşamak.Yaşamak.Muazzam bir girişim,insanı endişeye boğacak kadar.
insan, aşk ve devrim için yaratılmıştır.
yerinde söylenen bir söz, gümüş tepsi üzerinde sunulan altın elmalara benzer.
Kişinin soyluluk unvanı taşıması, onu soylu kılmaz. Kimileri büyük aristokratlardır ve doğanın verdiği soyluluk dışında soylulukları yoktur. Bizim gibi sadece unvanı olanlar vardır. Bir de başkaları vardır ki, onlar soyludan çok paryadır.
Her halükarda, bir şeyden emin olunabilir: İnsan, yaşamak için rol yapmak zorunda.
Bütün arkadaşlarım gittiğinde ve çalışmak için yalnız kaldığımda kendimden o kadar sıkılıyorum ki bir şey yapamamaktan korkuyorum.
Benim gibi bir bitkinin, bu dünyanın havasında ve ışığında yeşermesi çok zor.
Böylece her gün, sabah akşam; acınacak halde, bir şey bekliyorum. Bu çok acımasız bir şey. Ben doğduğum, yaşadığım için mutlu olmak, bir dünyanın ve insanların var olduklarını düşünmek istiyorum.
Düşündükçe geleceğin bize büyük acılar hazırladığına iyice inandım. Bu inanç beni tanımsız korkulara sürükledi, yaşamı sürdürmeye gücüm tükenmiş gibiydi.
Bozulmamış bir adam var mıdır?
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Yaşamı sürdürmek tamamen olanaksızmışçasına umutsuzluk veren bir duygu.
Ben erken gelişmiş olduğumu söylediğimde erken geliştiğim dedikodusu yayılıyor. Tembellik ettiğimde tembel olduğum söylentisi çıkıyor. Bir roman yazamayacağımı söylediğimde, insanlar yazamayacağımı söylüyor. Yalancı gibi davrandığımda bana yalancı diyorlar. Zengin adam gibi davrandığımda zengin olduğumu sanıyorlar. Umursamaz göründüğümde umursamaz muamelesi yapıyorlar. Ama gerçekten acı çektiğim için inlediğimde acı çeker numarası yapmakla suçluyorlar.
Her şey ters gidiyor.
Bu aslında, intihar etmekten başka çarem kalmadığını göstermez mi?
Adalet mi? Sınıf kavgası denilen şeyi orada bulacak değilsiniz. İnsanlık mı? Saçmalamayın. Biliyorum. Bu, kişisel mutluluğunu sağlamak için arkadaşlarını yere çalmak demek. Bu bir cinayet. Geber! demekten başka akla ne gelir? Hile yapmak yararsız!
”Meryem bile kocasından olmayan bir çocuğu doğurduğunda gurur duydu.Kutsal Anne ve Kutsal Çocuk oldular. ”
Daha önce ölmeliydim.Ama bir engel vardı:Annemi seviyordum.
Tören: Aptallık duygusu.
Her halükarda, bir şeyden emin olunabilir: İnsan, yaşamak için rol yapmak zorunda.
Bütün insalar aynıdır.Bu bir felsefe olabilir mi?
Bunu ilk düşünen insanın bir rahip,bir feylesof ya da bir sanatkâr olduğunu sanmıyorum.
Bu düşünce,hiç kuşkusuz,bir meyhaneden çıkmıştır.Bütün dünyayı altüst eden ve onu iğrenç kılan bu düşünce!
Her toplumda benim gibi yoz,uyuşuk insanlar,düşündüklerinden ötürü değil ama doğuşlarından ötürü yok olmaya mahkûmdur.Ama yine de mazeretim var.Yaşamımı zorlaştıran koşulların baskısı altında eziliyorum.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Derler ki, yaz çiçeklerini sevmeyenler yazın ölürmüş, dedi. Acaba doğru mu?
Ben gülleri seviyorum, yılda dört kez açıyor. Gülleri sevenler dört kez üst üste mi ölürler?
Bütün insanlar aynıdır.
Ne aşağılayıcı bir düşünce! insanları aşağılarken, kendini de aşağılayan düşünce, öylesine gurursuz ve her türlü çabayı öylesine yok edici ki
İnsanın yaşama hakkı oldugu kadar ölme hakkı da olmalı. İnsanlar bu basit düşünceye karşı müthiş bir nefret duyuyorlar ve bunu kabul etmek istemiyorlar.
Yılan kadar akıllı, güvercin kadar saf olunuz.
Her gün içki içiyorsa, sadece ölmeyi istediği içindir.
Herhalde bir şeyden emin olunabilir: insan, yaşamak için rol yapmak zorundadır.
İnsanlar yalan söylerken ciddi bir yüz takınırlar. Bugünkü yöneticilerimizin ciddiyeti gibi!
Zaten sınıfımız içinde namuslu adam kalmadı. Budalalar, hayaletler, açgözlüler, kudurmuş köpekler, palavracılar, tumturaklı sözler, üst perdeden tafta satmalar.
– Anneyi nasıl buldun? Değişmiş mi?
– Tabii ki değişmiş. Zayıflamış. Yakında ölse daha iyi. Annem gibiler, böylesi bir dünyada yaşamak için yaratılmamışlar.
Geçen yıl, bir şey olmadı.
Bir önceki yıl, bir şey olmadı.
Ondan da önceki yıl, bir şey olmadı.
Karanlıkta yalnızlık duymuyorum. Bana ışık dokunuyor.
Dünyanın bin çeşit bahtsızlığının ördüğü umutsuzluk duvarı karşısında insan gücünün çaresizliğini keşfediyordum.
Beklemek. Hayatta sevinç, öfke, hüzün ve yüz çeşit duygu içindeyiz ama bu duyguların tümü, vaktimizin ancak yüzde birini oluşturur. Yüzde doksan dokuzu ise beklemekle geçer. Ben de bekliyorum, koridorda bir ayak sesi duyma sevincinin yürek çarpıntısı ile Oysa sessizlik.
Dünyaya güvenmiyorum.
Asla aşık olmamalısınız. Aşk size mutsuzluk verecektir .. Sevecekseniz, yaşlandığınızda, otuz yaşı geçtiğinizde sevin.
İnsanlık mı? Saçmalamayın.
Yerinde söylenen bir söz, gümüş tepsi üzerinde sunulan altın elmalara benzer.
Kahvaltı etmeği hiç bir zaman sevmedim.
Kurbanlar. Geçici bir ahlak döneminin kurbanları. Aslında her ikimiz de buyuz. Bir yerlerde devrim patlak verecek: ama eski ahlak ölçüsü, yolumuzu tıkayarak yeryüzünde değişmez biçimde duracak. Oysa denizde ne dalgalar patlar. Devrime katılmadan, dipteki sular sakin, uyanık ama uyuşmuş gibi durur.
Bir sağnak sonrası ortaya çıkan gökkuşağı hemen yok oluyor; ama insan kalbini ısıtan gökkuşağı öyle birden yok olmuyor.
Aradan on iki yıl geçti. Bütün bu zaman içinde ne yaptım? Devrim beni hiç çekmedi. Aşkı da hiç tatmadım. Yeryüzünün en akıllı ve en yaşlı beyinleri bize devrimi ve aşkı en budalaca ve en iğrenç işleri olarak tanıttılar. Savaştan önce ve hatta savaş sırasında bundan emindik. Oysa bozgundan sonra, yaşlı ve akıllı beyinlere artık inanmıyoruz ve yaşam hakkında söylediklerinin tam tersi, gerçeğin ta kendisidir diye inanıyoruz. Devrim ve Aşk, aslında yeryüzünün en iyi ve en hoş nimetidir ve değerli olduklan için, yaşlı ve akıllı beyinlerin, yalanın keskin üzümlerini üzerimizde çiğnediklerini düşünüyoruz. Ben tüm varlığımla şuna inanmak istiyorum: İnsan Aşk ve Devrim için yaratılmıştır.
Şayet insan, hayata geldiğinde şu ya da bu biçimde yaşamaya devam edecekse, sona varmak için büründüğü görünüm, çirkin bile olsa, küçümsenmemelidir. Hayatını yaşamak. Yaşamak. Muazzam bir girişim, insanı donduracak kadar.
Naoji not defterine: Bozulmamış bir adam var mıdır? diye yazmış. Bu sözler bana bozulduğum izlenimini verdi ve dayım ile Anne de bana bozulmuş göründü. Belki de bozulmaktan kastettiği sevgidir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.