İçeriğe geç

Başlangıcın Sesi Kitap Alıntıları – Sohrab Sepehri

Sohrab Sepehri kitaplarından Başlangıcın Sesi kitap alıntıları sizlerle…

Başlangıcın Sesi Kitap Alıntıları

Burada insanlar yalnızdır.
Beni arıyorsanız eğer,
Boşluğun arkasındayım.
Geleceğim Ve her duvarın üstüne karanfil dikeceğim. Her pencerenin kenarında şiir okuyacağım.
Kederliyim; bir bulut gibi.
Ama olmadı Güvercinler karşısına oturamadı Ve gitti boşluğun kıyısına Işığın arkasına uzandı Ama hiç düşünmedi bizi Kapıların dağınık telaffuzu arasında Bir elmayı ısırmak için Ne denli yalnızdık
Kimse yok,
Gel hayatı çalarak iki buluşma arasında paylaşalım.
Gel beraber taşın durumundan bir şeyler anlayalım.
Bak, fıskıyenin küçük akrepleri havuz saatinde zamanı toza dönüştürmekte.
Gel su ol, sönük satırımdaki kelime gibi,
Gel erit avucumdaki aşkın parlayan cismini.
***
Isıt beni, (bir kez KAŞAN çölünde gökyüzü bulutlarla kaplandı.
Ve hızlı bir yağmur yağmaya başladı,
üşüdüm;
o zaman bir taşın arkasında, şakayık ateşi ısıttı beni)
Bu karanlık sokaklarda
Kibrit ve şüphenin çarpışmasından korkuyorum.
Ben asrın beton yüzeyinden korkuyorum.
Gel ki korkum giderilsin: dozerlerin otladığı şelrirlerden.
Çeliğin yüceldiği bu asırda beni arala,
armutun düşüşüne karşı açılan bir kapı gibi.
Uykuya daldır beni, madenlerin sürtüşmesinden uzak bir dal
altında.
Sabah vakti madeni keşfeden gelirse, çağır beni,
Ve ben senin parmakların ardındaki yasemen çiçeğinin açılışı
ile uyanacağım.
Ama olmadı;
Güvercinlerin karşısına oturamadı,
Ve gitti; boşluğun kıyısına
Ve ışığın arkasına uzandı
Ama hiç düşünmedi bizi
Kapıların dağınık telaffuzu arasında
Bir elmayı ısırmak için
ne denli yalnız kaldık.
Hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
Hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
Hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
Kederliyim; bir bulut gibi.
Gitmeliyim bu gece.
Sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi alıp gitmeliyim, bu gece.
Yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.
Yine birisi beni çağrdı:
Sohrâb!
Ayakkabılarım nerede?
Burada insan yalnızdır.
Sonsuzluğa doğru uzanır gölge, bu yalnızlıkta.
Beni arıyorsanız eğer,
yavaş ve yumuşak gelin ki,
Yalnızlığımın ince çinisi
çatlamasın.
ona söyle: cehennem çarpıntısı saklı bende.
ona söyle: Siyah esintisini yudumladım gözlerinin
Yudumladım Huzursuzum.
Başıboş cehennem!
Yalnız bırak beni.
Zeka dalına vardırmadık ellerini.
Alışkanlıklarla doldurduk ceplerini.
Uykularını, aynaların yolculuk sesi ile bozduk.
iğde ağacının altındaydık
başucumdan bir yaprak kopardım
Söyledim:
‘ gözlerinizi açın; bundan daha güzel bir ayet var mı?
kendimden uzak bir yerde, tek başıma oturmuşum.
duygularımın üzerinden kayıyor yapraklar.
Ve gitti; boşluğun kıyısına
Ve ışığın arkasına uzandı
Ama hiç düşünmedi bizi
Kapıların dağınık telaffuzu arasında
bir elmayı ısırmak için
ne denli yalnız kaldık.
Kendisi de yalnızlıktı,
Ve aynaya yorumladı aşkla dolu Zaman eğimini.
Unutmamalıyım; yalnızım
Ay yalnızlığın üstünde.
Kederliyim; bir bulut gibi.
Gitmeliyim bu gece.
Sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi
alıp gitmeliyim, bu gece.
Ayrılık kokusu var havada;
Yastığım sığırcık kanatlarının şarkısıyla dolu.
Yeniden sabah olacak ve
Su ile dolu bu kabın üzerine
gökyüzü gelecek.
bir ses
Yalnızlıkta ağlıyordu.
..
Evimiz fısıltısız, sokağımızda bir şarkı yok.
Gece, penceremizdeki saksıyı çalmış.
Perdemiz korkudan donmuş.
Burada, bir gülücük dünyanın tüm sırlarını çözüyor.
Ne kadar yeşilim bugün,
Ve ne denli dinginim
Yoksa, hüzün mü inecek dağdan.
ona söyle: cehennemin çarpıntısı saklı bende.
ona söyle: Siyah esintisini yudumladım gözlerinin
Yudumladım Huzursuzum.
sesin güzeldir;
sesin hüznün sonsuz samimiyetinde yeşeren o şaşırtıcı yeşilliktir…
koşmak istiyorum
bozkırın sonuna doğru,
dağın zirvesine doğru…
Geceyi yudumlayarak ağlıyorum
Kırık dallar için.
Ey başıboş ateşli göz!
Varlığın hüznüyle beni yalnız bırak.
Uykunun gövdemi sarmasına
Yalnızlık yastığından ayırarak
Rüyalar eteğine tutunmasına
izin verme.
Kendimden uzak bir yerde, tek başıma oturmuşum
Duygularımın üzerinden kayıyor yapraklar
gövdendeki gece karanlığını bana boşalt
Korkuyorum, bir sonraki andan ve duygularıma açılan bu pencereden
Ve ben senin parmakların ardındaki yasemen çiçeğinin açılışı
ile uyanacağım
Gel ki korkum giderilsin
Gel, sana yalnızlığımın ne denli büyük olduğundan söz edeyim
Sesin hüznün sonsuz samimiyetinde yeşeren o şaşırtıcı yeşilliktir
Sen yoksun, kıpırtı yok
Sen yoksun ve çarpıntı, girdabı andırıyor
Sen yoksun, nehirlerin çığlığı sönük, dereler tanınmaz
Bir gülücük dünyanın tüm sırlarını çözüyor
Kendimden uzak bir yerde, tek başıma oturmuşum.
Duygularımın üzerinden kayıyor yapraklar.
Pencereden,
Çocukluk duvarından, günbatımına bakıyorum.
Boş yere bakıyorum, boş yere.
Yeşil bahçe kapılarının üzerine çöktü bu duvar.
Oyunların altın zinciri ve hikayelerin aydınlık saçan
Kapıları, bu enkazın altında kaldı.
Öbür tarafta, karanlığım göründü:
Samanlı çamurdan yapılmış kubbe üzerinde durmuşum tıpkı bir üzüntü gibi.
Anlat bana düşen ve patlayan bombaları,
Ben uykudayken.
anlat bana ıslanan yanakları,
Söyle kaç ördek deniz üstünden uçtu? Çocuğun rüyası üzerinden zırhlı tekerleğin geçtiği vakit
Kanarya, şarkısının sarı telini hangi duygunun ayağına bağladı?
Bu sönük çağın boyutlarında,
Çok yalnızım
Gel sana yalnızlığımın ne denli büyük olduğundan söz edeyim.
Birisi, kül olmuş kanatlarrmın üzerinde yürüyor.
Unutmamalıyim ; yalnızım
Ay yalnızlığın üstünde.
ona söyle: cehennem çarpıntısı saklı bende.
ona söyle: Siyah esintisini yudumladim gözlerinin
Yudumladım Huzursuzum
Başıboş cehennem!
Yalnız bırak beni.
Yükseklere tırmanıyorum; kuştüyü ve kanatla doluyum.
Yolu görüyorum karanlıkta; fenerle doluyum.
Ben, ışık ve çakılla doluyum,
Ağaç, dalga, yol, köprü, nehirle doluyum.
Sudaki yaprak gölgesi ile doluyum: içim o kadar yalnız.
Çağır beni
Sesin güzeldir
Sesin hüznün sonsuz samimiyetinde yeşeren o şaşırtıcı yeşilliktir
Geleceğim ve her duvarın üstüne karanfil dikeceğim
Her pencerenin kenarında şiir okuyacağım
Her şey gülümsemenin arkasında saklı.
Zaman duvarının aralığından yüzüm gözüküyor
Bilmediğim şeyler var
Biliyorum, yeşilliği koparırsam öleceğim .
Gidiyorduk; ne yüksek ağaçlar ve ne karanlık bir seyir
Bir yol vardı, biz ve hiçlik çiçeği arasında
Dağ eteğinde bir ölüm, üstünde ise bir bulut; yaşam kıyısında kuşlar bir ezgi söylüyorduk: dışarıya açılan kapıydım sensiz’
çoraklığa doğru bir ses, ve sonsuzluğu seyreden bakıştım?
Gidiyorduk, toprak bizden ürküyordu ve zaman başımıza yağıyordu
Gülümsedik; uçurum uykudan uyandı ve gizem dolu sesler duyuldu
Biz sessiz, ova meraklı ve ufuk tel gibi görünüyordu. Oturmuştuk, senin gözlerin uzaklarla dolu, benim ellerim yalnızlıkla
ve yeryüzü uykuda
Uyuduk. Rüyada, bir elin çiçek kopardığı söyleniyor
Yaşamak gerek, bir şakayığın soluğu kadar.
Yüreğimde bir şey var, ışık ormanı gibi,
Sabah uykusu sanki, ve öyle sabırsızım ki,
Koşmak istiyorum, bozkırın sonuna doğru,
dağın zirvesine doğru.
Uzaklardan şarkı sesi geliyor,
Beni çağırıyor
Beni arıyorsanız eğer, boşluğun arkasındayım, boşIuğun arkasında bir yerde, haberciler havanın damarlarında, Uzak topraklarda açan çiçeklerden
haberler taşır
Ve gitti; boşluğun kıyısına
Ve ışığın arkasına uzandı
Ama hiç düşünmedi bizi
Kapıların dağınık telaffuzu arasında
bir elmayı ısırmak için
ne denli yalnız kaldık.
Senin gözlerin uzaklarla dolu,
benim ellerim yalnızlıkla
ve yeryüzü uykuda.
Kederliyim; bir bulut gibi.
Gitmeliyim bu gece.
Sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi alıp gitmeliyim, bu gece.
Yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim.
Ayrılık kokusu var havada;
Yastığım sığırcık kanatlarının şarkısıyla dolu.
Ve ben, uykumun yaşayan resminin kıyısındaydım,
damarları sonsuzlukta atan resmin bakışlarımı yakarak küle çeviren resmin.
Yüreğimde bir şey var, ışık ormanı gibi,
Sabah uykusu sanki, ve öyle sabırsızım ki,
Koşmak istiyorum, bozkırın sonuna doğru, dağın zirvesine doğru.
Uzaklardan şarkı sesi geliyor,
Beni çağırıyor.
Boşuna değil yaşam:
Sevgi var, elma var, inanç var.
Ne kadar yeşilim bugün,
Ve ne denli dinginim!
Yoksa, hüzün mü inecek dağdan.
Burada insan yalnızdır.
Sonsuzluğa doğru uzanır gölge, bu yalnızlıkta.
Beni arıyorsanız eğer, yavaş
Ve yumuşak gelin ki, yalnızlığımın ince çinisi çatlamasın.
Ama olmadı
Güvercinler karşısına oturamadı
Ve gitti boşluğun kıyısına
Işığın arkasına uzandı
Ama hiç düşünmedi bizi
Kapıların dağınık telaffuzu arasında
Bir elmayı ısırmak için
Ne denli yalnızdık
”Çok yalnızım,
Gel sana yalnızlığımın ne denli büyük olduğundan söz edeyim.
Ve yalnızlığım senin gece baskını boyutunu tahmin etmiyordu. ”
”Yoldaki yaşlı eşeğin sineklerini kovacağım.
Geleceğim ve her duvarın üstüne karanfil dikeceğim.
Her pencerenin kenarında şiir okuyacağlm.
Her kargaya bir çam ağacı vereceğim.
Yılana söyleyeceğim: Ne görkemli duruyor kurbağa!
Barıştıracağım;

Tanıştıracağım;
Yol katedeceğim.

Işığı yutacağım!
Seveceğim. ”

”Uykumun resmini çiziyordum,
Ve gözlerim dondu
Sarkacın hareketini kaybetti.
Nasıl olur da resmin hacimsiz damarlarına
Dünkü uykunun tüm sıcaklığı boşalır.
Resmimi bitirdim,
Bir şey kaybolmuştu.
Kendime baktım: Bir delik açılmıştı gövdemde ”
bir şey kaybolmuştu.
kendime baktım: bir delik açılmıştı gövdemde..
Bu sönük çağın boyutlarında,
Çok yalnızım,
Gel sana yalnızlığımın ne denli büyük olduğundan söz edeyim.
Ve yalnızlığım senin gece baskını boyutunu tahmin etmiyordu.
Barıstıracağım;
Tanıştıracağım;
Yol katedeceğim.
Işık tutacağım!
Seveceğim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir