Mia Sheridan kitaplarından Başka Dilde Aşk kitap alıntıları sizlerle…
Başka Dilde Aşk Kitap Alıntıları
Sanırım hepimiz farklı şekillerde acılarımızla başa çıkıyorduk. Acı ve iyileşme onları hisseden insanlar kadar bireysel şeylerdi.
Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu, binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.
O, yapması gerektiği zamanda savaşmadığı için suçluluk duygusu taşıyordu, bense savaştığımda olanların izlerini taşıyordum
Bir anlık korku anında ikimiz de farklı davranmıştık ama ikimiz de hâlâ yaralıydık. Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu,binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı..
Bir anlık korku anında ikimiz de farklı davranmıştık ama ikimiz de hâlâ yaralıydık. Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu,binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı..
hareketlerin kelimelerden daha çok şey ifade ettiğini hatırlatıyordu.
Beni terk etme. Sana ihtiyacım var, beni terk etme. Ama Archer beni duymadı. Çoktan gitmişti.
Günler geçip gidiyordu. Kalbim sanki kırılıp açılmış gibi hissettiriyordu.
Hikâyesini bilmek istiyordum. Onun hakkında her şeyi bilmek istiyordum.
Savaşmadım.
Uzun bir süre öylece durup kendimi ufacık hissederken Bree’nin gittiğini hayal ederek nasıl nefes alacağımı hatırlamaya çalışıyordum.
En kötüsü ise kalbimin her bir parçasıyla, kırılmış, değersiz hissettiren kısımlarıyla bile onu şiddetle sevdiğimi bilmemdi. Belki de en çok o kısımlarımla.
Bana bakan bu güzel ve sessiz adama aşık oluyordum. Tabii çoktan olmamışsam.
Annesinden beri ona kimse şefkatle dokunmuş muydu?
Hüzün, boğucu ve klostrofobik hissettiriyordu. Kaçmaya ihtiyacım vardı.
Bana çözemediği ileri düzey matematik problemi gibi bakmaya başladı.
Bu evde nasıl sessiz olabileceğimi biliyordum. Bu evde nasıl sessiz olunacağını bilmem önemliydi.
‘ Gök gürüldediğinde ‘ demistim ona , ‘ Seni düşüneceğim yalnızca seni ‘
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti, çünkü senin olduğun yerdi.
Beni cesaretlendirecek bir şey söylemeye çalışmadığına sevinmiştim. Bazen anlayışlı bir sessizlik bir sürü anlamsız sözcükten daha iyiydi.
Sessizliği getirdin sen,
Duyduğum en güzel sesti,
Çünkü senin olduğun yerdi.
Şimdi bunu benden alıyorsun.
Ve artık dünyadaki tüm o sesler,
Kırık kalbimi tamir edebilecek kadar yüksek seste değil.
Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum.
Bana geri dön,
Bana geri dön,
Bana geri dön.
Duyduğum en güzel sesti,
Çünkü senin olduğun yerdi.
Şimdi bunu benden alıyorsun.
Ve artık dünyadaki tüm o sesler,
Kırık kalbimi tamir edebilecek kadar yüksek seste değil.
Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum.
Bana geri dön,
Bana geri dön,
Bana geri dön.
Başkasını sevmek her zaman kendini acıya karşı savunmasız bırakmaktır. Ben de sahip olduğumdan fazlasını kaybetmek istemiyorum ama buna değmiyor mu? Şans vermeye değmez mi?
Seni sevmek bir yük değil. Seni sevmek bir onur ve sevinç, Archer.
Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru,siyah veya beyaz yoktu,binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.
Sonunda huzuru bulacağım yerin burası olmasını umut ediyordum.
Bazen anlayışlı bir sessizlik, bir sürü anlamsız sözcükten daha iyiydi.
Seni hayal etmeye yetecek kadar bilmiyordum Bree ama bir şekilde yine de gerçekleştin . Bu nasıl oldu?
Sessizliği getirdin sen,
Duyduğum en güzel sesti
Duyduğum en güzel sesti
.
Bazen anlayışlı bir sessizlik, bir grup anlamsız kelimeden daha iyiydi.
Bazen anlayışlı bir sessizlik, bir grup anlamsız kelimeden daha iyiydi.
.
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti, çünkü senin olduğun yerdi.
Bu kadar açık, bulutsuz ve mavi bi’gökyüzünün altında nasıl kötü bi’şey olabilirdi ?
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti
Ve belki de daha çok kırıkları olanlar için ışığın daha çok parladığına inanmayı denemek zorundayız.
Başkasını sevmek her zaman kendini acıya karşı savunmasız bırakmaktır.
Bazen anlayışlı bir sessizlik bir sürü anlamsız sözcükten daha iyiydi.
Gülümsedi. Halâ gülümsemelerine alışamamıştım. Kalbimin biraz hızlanmasına neden oluyorlardı. Sanki bana verdiği nadir bir hediye gibiydiler. Yakalayıp içimde bir yerlerde saklıyordum.
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti.
Ikimizde var olmadan, aynı havayı paylaşmadan önce aramızda bir tür ilker bağ oluşmuş, yıldızlara bir şey yazılmış olmalıydı.
Başkasını sevmek her zaman kendini acıya karşı savunmasız bırakmaktır.
Aşkın bir konsept olduğunu ve her insan için özetleyecek bir kelime olduğunu düşünüyorum. Benim sevgi sözüğüm ise Bree.
Benden kaçma, dedim.
Sana seslenemiyorum. Lütfen benden kaçma.
Sana seslenemiyorum. Lütfen benden kaçma.
Şu anda boğuluyormuşsun gibi hissediyorsun çünkü hepsini bir anda düşünüyorsun. Hadi bunu yavaş yavaş halletmeye çalışalım.
Bir anlık korku anında ikimiz de farklı davranmıştık ama ikimiz de hâlâ yaralıydık. Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu, binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.
Kazanması beklenmeyen birinin öne çıkmasından daha iyi bir şey yok, değil mi?
Sessizliği getirdin sen,
Duyduğum en güzel sesti
Duyduğum en güzel sesti
Sevginin ,insanların konusma dillerini öğrenmek olduğunu öğrenmiştim.
Beni terk edeceğinden ve tekrar yalnız olmaktan korkuyorum. Bu sefee cok daha kötü olacak çünkü neyi kaçırdığımı biliyor olacağım .
“Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu, binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.”
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti
Onunla tanıştığımdan beri biraz susabilirsek ve sürekli kendi sesimizi dinlemeyi bırakırsak görüp duya bileceklerimizin ne kadar harika olacağını öyrenmiştim.
Kötü şeyler insanlar hak ettikleri için başlarına gelmez. Sadece böyle işlemez. Bu hayat işte.Ve kim olursak olalım,başımıza gelenlerle baş etmeliyiz.Ne kadar kötü olursa olsun yine de önümüze bakıp ilerlemeye çalışmalıyız,sevmeliyiz,umut etmeliyiz,olduğumuz maceranın amacı konusunda bir inancımız olmalı.
Ve belki de daha çok kırıkları olanlar için ışığın daha çok parladığına inanmayı denemek zorundayız.
Ve belki de daha çok kırıkları olanlar için ışığın daha çok parladığına inanmayı denemek zorundayız.
Başkasını sevmek her zaman kendini acıya karşı savunmasız bırakmaktır.Ben de sahip olduğumdan daha fazlasını kaybetmek istemiyorum ama buna değmiyor mu? Şans vermeye değmez mi?
‘Sanırım güzel olmasaydı trajedi bu kadar hüzünlü olmazdı’
Sessizliği getirdin sen.
Duyduğum en güzel sesti.
Çünki senin olduğun yerdi.
Duyduğum en güzel sesti.
Çünki senin olduğun yerdi.
Bazen tek bir insanın daha önce kimsenin dinlemeye çalışmadığı kalbinizi dinlemeye razı olması yeterli olurdu.
Sessizliği getirdin sen, duyduğum en güzel sesti, çünkü senin olduğun yerdi. Şimdi bunu benden alıyorsun. Ve artık dünyadaki tüm o sesler, kırık kalbimi tamir edebilecek kadar yüksek seste
değil. Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum, bana geri dön
değil. Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum, bana geri dön
Kötü şeyler insanlar hak ettikleri için başlarına gelmez. Sadece böyle işlemez. Bu Hayat işte. Ve kim olursak olalım, başımıza gelenlerle baş etmeliyiz. Ne kadar kötü olursa olsun yine de önümüze bakıp ilerlemeye çalışmalıyız, sevmeliyiz, umut etmeliyiz, olduğumuz maceranın amacı konusunda bir inancımız olmalı. Ve belki de daha çok kırıkları olanlar için ışığın daha çok parladığına inanmayı denemek zorundayız.
KONUŞABİLİYORUM. SADECE GÜZEL EL YAZIMI İNSANLARA GÖSTERMEKTEN DAHA ÇOK HOŞLANIYORUM.
Başımı hafifçe şaşkınlıkla eğdim.
Fırtınalardan hoşlanmadığım için mi iki kilometreyi yağmurda yürüdün?
Bir anlığına tereddüt ederek uzağa bakarken hafifçe kaşını çatıyordu. Sonra bana bakıp basitçe Evet, dedi. Duraklarken ifadesi acıklıydı. Şu anda görmeyi istediğin en son insan olduğumu biliyorum ama korkmayasın diye sadece verandada oturabileceğimi düşündüm. Yalnız olmamalısın.
Fırtınalardan hoşlanmadığım için mi iki kilometreyi yağmurda yürüdün?
Bir anlığına tereddüt ederek uzağa bakarken hafifçe kaşını çatıyordu. Sonra bana bakıp basitçe Evet, dedi. Duraklarken ifadesi acıklıydı. Şu anda görmeyi istediğin en son insan olduğumu biliyorum ama korkmayasın diye sadece verandada oturabileceğimi düşündüm. Yalnız olmamalısın.
Sevginin, insanların konuşma dillerini öğrenmek olduğunu öğrenmiştim.
Hayatımda yediğim en iyi kabaklı turtayı yapıyorsun. dedi. Tam da mola masasında ağlamaya başladım çünkü bu Norm’un kendince seni seviyorum deyişiydi.
Bazen hayat çok karmaşık ve anlaşılmaz bir hale geldiğinde o ufak kumaş parçasını düşünürüm. Gözlerimi kapatmaya ve diğer kısmını göremesem de, gördüğüm taraf çirkin, çamurlu olsa da bütün o düğümlerden, gevşek iplik parçalarından örülmüş bir şaheser olduğuna inanmaya çalışırım.
Kötü bir şeyin güzellik doğurabileceğine ve ne olduğunu görebileceğim bir zaman olduğuna inanmaya çalışırım.
Kötü bir şeyin güzellik doğurabileceğine ve ne olduğunu görebileceğim bir zaman olduğuna inanmaya çalışırım.
İnsanların tepkilerinin, benden çok kendileriyle, kim olduklarıyla ilgili olduğunun farkına vardım.
Benden kaçma.
Sana seslenemiyorum.
Lütfen benden kaçma.
Sana seslenemiyorum.
Lütfen benden kaçma.
Onunla tanıştığımdan beri, biraz susabilirsek ve sürekli kendi sesimizi dinlemeyi bırakırsak görüp duyabileceklerimizim ne kadar harika olabileceğini öğrenmiştim.
Babamın yüzüme un fiskelemesini ve sonra da kazaymış gibi davranmasını gözümün önünde canlandırdım.
Nasıl da yemek dersini mahvettik değil mi?
Beynim bazen dipsiz kuyuya dönebiliyor.
Kapıya geldiğimde Archer Hale’in kendine koca bir dil öğrettiği ama konuşacak tek bir insanı olmadığı aklıma geldi.
Köpeğinin ismi Kitty mi?