William Glasser kitaplarından Başarısızlığın Olmadığı Okul kitap alıntıları sizlerle…
Başarısızlığın Olmadığı Okul Kitap Alıntıları
Her zamaki gibi dünyada mutlu ya da başarılı olabilmek için çok az şansları olduğuna inanıyorlardı
Başarısızlığı bırakarak hiçbir şey kaybetmeyip aksine çok şey kazandık
Külkedisi’nin hikâyesinden daha gerçek fikirlerle uğraşmamız gereken zamanlar olacaktır
Önemli kararlar güç, sorumluluk ve iyi bir yargıya ihtiyaç duyar.
Haklı olmak iyi hissettirir,
ancak bizim doğrularımız sadece ezber üzerine kuruluysa memnuniyetimiz daha fazla devam edemez
ancak bizim doğrularımız sadece ezber üzerine kuruluysa memnuniyetimiz daha fazla devam edemez
Başarısızlıkla yalnızlık acı verici olmasına rağmen kolaydır; başarısız olmak için çok çaba sarf etmeye gerek yokken, başarmak için epey gayret gerekir. Başarısız oldukça vazgeçmeye başlarız, daha da yalnızlaşır, hareketsizleşir, başarısızlığın mahkumu oluruz
İnsanlara, kendileri olmanın en iyi şey olduğunu, tekrar tekrar denemeleri gerektiğini tavsiye ederken, not konusunda ne öğrendiklerini bilmiyoruz
Başlamak için tek bir yer vardır, orası da bulunduğumuz yerdir.
Cezalandırmada, acı, başka birinin kabul etmediği bir hareketi izler, bu başka bir acıyı hazırlar ; disiplinde ise aksine acı, kişinin davranışlarının doğal ve gerçek sonucudur.
Başarısızlığı kabul etmek haklı bir sonuç değildir.
Doğrudan değişmeyen tek şey duygudur.
Duygu davranışların sonucudur, ancak tek başına düzeltilebilecek olan davranışlardır.
Duygu davranışların sonucudur, ancak tek başına düzeltilebilecek olan davranışlardır.
Başarısızlık başarısızlığı doğurur.
Toplumumuzdaki başarısızlar yalnız olanlardır, diyebiliriz.
Çok az insan gerçekten kim olduğunu bilerek yaşamaktadır.
Çocukken sevmeyi öğrenememiş bir yetişkin bunu öğrenirken çok zavallı bir duruma girer.
Bir insan hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğrenmelidir; dünyada seveceği ve aynı zamanda sevgi göreceği birini bulmalıdır,
eğer mümkünse en az birini sevmeli biri de onu
eğer mümkünse en az birini sevmeli biri de onu
Çocuklara yeteneklerinin büyük bir kısmını kullanabildikleri, başarılı olabildikleri okullar sunamadıktan sonra ülkemizin başlıca sorunlarını çözmek yolunda çok az şeyler yapmış oluruz..
Bir ulus olarak ırk ayrımcılığından kendimizi kurtarmalıyız
Okuldaki başarısızlıklar olmasaydı, diğer engeller çok daha kolay aşılabilirdi
Kızların, toplum gözündeki suçlulardan çok farklı bir imajı vardı.
Her zamanki gibi dünyada mutlu ya da başarılı olabilmek için çok az şansları olduğuna inanıyorlardı.
Her zamanki gibi dünyada mutlu ya da başarılı olabilmek için çok az şansları olduğuna inanıyorlardı.
Ayrıca, kızlar başarısızlıklarını aileleriyle ve öğretmenleri ile sıcak, yapıcı ilişkiler kuramamak olarak da tanıyorlardı.
Sadece birbirlerine karşı sıcak duygu ihtiyacındaydılar.
Yaşamda, bir başına konuşmak için çok fırsat vardır. Çocuklara ne kadar açık ve düşünceli konuşmayı öğretirsek onları hayata o kadar iyi hazırlarız. Bir çocuk kendinden memnuniyetle bahsedebildiğinde, sarsılmanın zor olduğuna dair bir güven kazanacaktır.
Ceza sadece ilk defasında işe yarar. İlk seferden sonra, genellikle ona ihtiyacı olmayan başarılı kişilerle iyi sonuçlar verir. Ceza çoğunlukla bir çözüme götürmek yerine, sorunu çözmemek için bir bahane bulmaya yarar.
Okullarda toplumsal sorumluluk öğretilen,yaşam koşullarında hem kişisel hem de toplumsal sorunları çözmekte birbirlerine yardım etmeyi öğrenen çocuklar, toplumun büyük sorunlarını çözmeye yardım etmekte ya da en azından bunlarla uğraşmakta daha iyi olurlar.
Bir çocuk bir kez başarısız damgasını yiyince ve kendisini başarısız görünce, okulda nadiren başarılı olur. Çocuğa hemen başarısız etiketini yapıştırmak yerine, onunla sabırla ilgilenirsek öğrenmeye başlayacak ve bir ya da iki yıl içinde arayı kapayacaktır. Başasızlığı bırakarak hiçbir şey kaybetmeyip aksine çok şey kazanırız.
Kabul edelim ya da etmeyelim, düşünme potansiyeli olan öğrencilerle ilgilenmeliyiz. Okullar zamanımızla ilgili fikirler konusunda, öğrencilere az da olsa düşünme ve tartışma fırsatı vermelidir; çünkü öğrenciler düşünmeyi bıraktıklarında ya da okul dışında düşündüklerinde , başkaldırı ve vazgeçme, ki bunlar okulda başarısızlığa sebep olur, ile karşılaşmışlardır.
Kişi bir kez karar verdiğinde, bunu uygulamak için kendine güveni olmalıdır. Kişi okulda başarıyı tatmamışsa, genellikle gerekli özgüven sağlanamaz. Kendilerine güveni olmayan, başarısız çocuklar, hangi dersi
alırlarsa alsınlar sonucun değişmeyeceğine inandıklarından, başarısızlıktan kaçınmak için karar vermezler.
alırlarsa alsınlar sonucun değişmeyeceğine inandıklarından, başarısızlıktan kaçınmak için karar vermezler.
Çok az insan gerçekten kim olduğunu bilerek yaşamaktadır.
Eğitimin amacı, insanlara yeni durumlar karşısında etkili bir yaklaşımda bulunmak,zor sorunların endişesiyle hayatlarında oluşan kısıtlamaları azaltmak ve bunları yapamayanların yeni olaylar ve zor sorunları duygusallıkla değil köktencilikle halletmeleri için bazı zihinler ipuçları vermektir.
Bir insan hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğrenmelidir; dünyada seveceği ve aynı zamanda sevgi göreceği birini bulmalıdır. Bir kişi birine sevgisini vermek cebir başkasından da sevgi başarısını elde etmişse, ayrıca bunu tüm yaşamında belirli bir yoğunlukta yapmışsa, başarısı belirli bir seviyededir.
Biz, insanları düzeltmekte hiçbir zaman başarılı olamayacağız.Bu insanları toplumumuzda başarılı bir şekilde işlev görebilmeleri için, erken çocukluk döneminden itibaren iyi bir eğitim sistemine dahil etmeliyiz.
Günümüzde eğitim olarak adlandırdığımızın çoğu, bilgi toplama ve hatırlamadır.
Çocuklar okulda, beyinlerini ilgi ya da düşüncelerini açıklamak veya sorunlarını çözmek yerine ezberlemek için kullanmayı öğrenirler.
Doğrudan gelişmeyen tek şey duygudur. Duygu davranışların sonucudur, ancak tek başına düzeltilebilecek olan davranışlardır.
Başarı için yaşamsal önem taşıyan ilgi, okullarımızda bulunmamaktadır.
Kesinlik ilkesi eğitim sistemimizi idare ettiği sürece,çocuklarımıza düşünmeyi öğretemeyiz.
Ezber eğitim,cevaplar da bilgi değildir.Kesinlik ve ezber,düşünmenin düşmanıdır,yaratıcılık ve özgürlüğün yıkıcısıdır
Ezber eğitim,cevaplar da bilgi değildir.Kesinlik ve ezber,düşünmenin düşmanıdır,yaratıcılık ve özgürlüğün yıkıcısıdır
Bir insan hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğrenmelidir.Dünyada seveceği ve aynı zamanda sevgi göreceği birini bulmalıdır,eğer mümkünse en az birini sevmeli biri de onu
Sevmeyi değil sadece sevilmeyi öğrenmişse,sıklıkla başarısız olacaktır,aynen şımarık,el bebek gül bebek yetiştirilmiş,gereğinden fazla korunmuş bir çocuğun,isteklerine dünyanın niçin akılsız ana babası gibi karşılık vermediğine şaşırması örneğinde olduğu gibi.
Bir kişi önceden ne kadar başarısız olduğuna,geçmişine,kültürüne,rengine ekonomik seviyesine bakılmaksızın,hayatının önemli bir döneminde bir şekilde ilk başarı deneyimini yaşamazsa genelde başarılı olamaz
Düşünebildiğinde, insanlarla ilişki kurabildiğinde, insan ve doğa tarafından yaratılan güzelliği değerlendirdiğinde kendini mutlu ve değerli hissetmek için şansı olacaktır. Eğitim, insan için bundan fazlasını yapamaz. Gerisi kişiye kalmıştır.
Kendini soyutlamış bir okul uygunsuz bir okuldur.
Tüm sınıfın eğitilmesi, içe kapamayı ve başarısızlığı azaltır.
Çocuklar, okulda problem çözerken beyinlerini nadiren kullanıyorlardı. Basit, ezberlenen cevaplara alışkın olduklarından, bunlar işe yaramadığında vazgeçiyorlardı.
Tartışmanın kendisi sorunu çözmeye yönelmelidir; çözüm hiçbir zaman cezalandırma veya hata bulma olmamalıdır.
Öğrenmek paylaşıldıkça beslenir.
Not, ahlakla eşit hale gelmiştir. Ne yazık ki iyi notla iyi davranış, kötü notla kötü davranış arasında büyük bir ilişki kurulmuştur.
Çocuklar genelde, okulda tartışılanın sadece okulda yapılması gerektiği fikrine sahiptirler.
Okulda öğrencilerin beyinleri sadece düşünme değil, yaratıcılık, sanat ve eğlence açısından kullanmaları da şiddetle aşağılanmaktadır.
Asıl engel şimdi ki ilgisizlik, bağıntı ve düşünmeye az önem veren eğitim felsefemizdir.
Sevilen ve sevmeyi öğrenen biri, dünyâda başarılı olmak için bir şans elde etmiş olur; değerli hissetmek ve başarılı olmak için gereken motivasyonu sevgiden geliştirebilir.
Bir çocuk kendinden memnuniyetle bahsedebildiğinde, sarsılmasının zor olduğuna dair bir güven kazanacaktır.
Çocuklar okulda, problem çözerken beyinlerini nadiren kullanıyorlardı. Basit, ezberlenen cevaplara alışkın olduklarından, bunlar işe yaramadığında vazgeçiyorlardı.
Çocuklar düşünmenin ve başkalarını dinlemenin hazzı deneyimini yaşadıklarında, konu hakkında fikir sahibi olmaktan, bir tartışmaya girmekten ve kendilerinin ve başkalarının sorunlarını beyinlerini kullanarak çözmekten korkmazlar.
Hata bulma vasıtasıyla ortaya çıkan yalancı çözümler, toplumumuzun tüm tabakalarını meşgul eden en kötü işlerden biridir.
Dünya zaman zaman zor, hatta düşmanca ve gizemli
Tamamen başarısız olduğuna inanan küçük bir çocukla karşılaşmadım, oysa buna inanan gençler ve yetişkinleri çok gördüm.
Hem başarılı hem de başarısız öğrenciler iyi bir eğitime sahip olmadıkça hiçbir ilerleme kaydedemeyiz.
Dünya ‘incele, hafızana güvenme’ diyor. Okullar ‘incele ancak gerekli zamanlarda hafızana güven’ diyerek çocukları var olmayan bir dünyaya hazırlar.
Not kötüdür, çünkü dalavere yapmaya teşvik eder.
Başlamak için tek bir yer vardır, orası da bulunduğumuz yerdir.
Öğrencileri olgularla doldurulacak boş kovalar gibi gördüğümüz, sonucu belli sorulara sonucu belli cevaplar veren bilgisayarlar gibi davrandığımız sürece, demokrasinin temel binası olan eğitim sistemi içine kendi yıkımının tohumlarını ekmiş oluruz.
Okulu, piyasada doğrudan paraya çevirilebilecekbir bir diplomayla sonuçlanacak gerekli ekonomik hazırlık olarak görmekteler.
Çocuklara yeteneklerinin büyük bir kısmını kullanabildikleri, başarılı olabildikleri okullar sunamadıktan sonra ülkemizin başlıca sorunlarını çözmek yolunda çok az şey yapmış oluruz.
Ancak zavallıydılar, ne kendilerine ne de gelecekteki başarıya dair inançları vardı.
tüm okullarda öğrencilerin başarısızlığında eğitimin kendisinin rol oynadığını göremediler.
Başlamak için tek bir yer vardır, orası da bulunduğumuz yerdir.
Eski bir aile albümüne bakıp ,yıllar önce yaşamış akrabalarınızın fotoğraflarını görmeyi hiç ilging buldunuz mu ? Bir müzedeki , özellikle de yıllar öncesinden kalan nesneleri hiç gerçekten çekici buldunuz mu ? Bu eski albümlerden , eski nesnelerden ne öğrenebiliriz ?öğrendiğimiz tarih olabilir mi ?
Acaba siyasi sorumluluğa kayıtsızlığın sorumlusu ezberci, düşünmeyi istemeyen eğitim sistemimiz mi?