İçeriğe geç

Bartleby the Scrivener Kitap Alıntıları – Herman Melville

Herman Melville kitaplarından Bartleby the Scrivener kitap alıntıları sizlerle…

Bartleby the Scrivener Kitap Alıntıları

Yalnız görünüyordu, kâinatta yapayalnız
Vücuduna merhem bulabilirdim ama ona acı ve­ren bedeni değildi; acı çeken onun ruhuydu, ruhu­na ise ben ulaşamıyordum.
Heyecanlı bir insanı pasif direniş kadar çileden çıkaran bir şey yoktur.
Yalnız görünüyordu, kâinatta yapayalnız.
İnsanlar kıskançlık uğruna cinayet işlemişlerdir ve öfke uğruna ve nefret uğruna ve bencillik uğruna ve ruhsal gurur uğruna; ama ben hiçbir insanın yekdiğerini sevme uğruna şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.
İnsanın en sakin, en akıllıca düşünebildiği saatler, sabah uyandıktan sonraki zamandır.
ah mutluluk ışıkla cilveleşir, biz de dünyanın neşe dolu olduğunu düşünürüz, dedim; oysa ıstırap uzaklarda saklanır, biz de ıstırap yok sanırız.
Ama öyledir, bağnaz kafaların sürekli baskısı, sonunda daha cömert olanların tüm kararlılığını yer bitirir.
İnsan yüreğinin özünde değişmez bir bencillik olduğunu söyleyenler yanılıyor. Bu tavır, müfrit ve tabii bir hastalığa derman arama çabasındaki ümitsizlikten kaynaklanıyor. Hassas biri için acıma duygusu, nadiren acıya yol açmaz. Dahası, böylesi bir merhamet duygusunun tesirli bir çözüme kapı aralamadığı anlaşıldığında, sağduyu bu duygudan kurtulmasını telkin eder insana.
Ah, mutluluk ışıkla flört ediyor, bu yüzden biz de dünyanın neşeli bir yer olduğunu sanıyoruz; amma istirap kendi halinde gölgelere saklanıyor, bu yüzden istırap diye bir şey yok sanıyoruz.
İnsanlar kıskançlık yüzünden, öfke yüzünden, nefret yüzünden, bencillik yüzünden, manevi kibir yüzünden cinayet işlemişlerdir; ama hiç bir kimsenin hayırseverlik yüzünden şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.
Size yeni bir emir veriyorum, birbiriniz seveceksiniz.
Vücuduna merhem olabilirdim ama ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.
Ah, mutluluk ışığı sever, biz de dünyayı şen sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, biz de sefalet yok sanırız.
Yapmamayı tercih ederim.
Nerede doğduğunuzu söyler misiniz bana Bartleby?”
“Söylememeyi tercih ederim.”
“Bana kendiniz hakkında herhangi bir şey söyler misiniz?”
“Söylememeyi tercih ederim.”
Daha ulvi düşünceler bir yana, hayırseverlik sık sık gayet bilge ve sağduyulu bir ilke vazifesi görür, sahibi için müthiş bir koruyucu olur. İnsanlar kıskançlık yüzünden, öfke yüzünden, nefret yüzünden, bencillik yüzünden, manevi kibir yüzünden cinayet işlemişlerdir; ama hiç kimsenin hayırseverlik yüzünden şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.
Sahipsiz mektuplar! Emin olun ki her yıl arabalar dolusu yakılır yok edilir bu mektuplar. Kimi memur bazı zamanlar o katlanmış kağıtların arasında yüzük bulur, belki de çokdan çürümüştür bir mezarlıkta sahibi; çok acil bir durum için para kaynıyordur belki de içi ama o paraya ihtiyacı olanın ne ekmeğe ne de sevmeğe bir canı kalmışdır artık.
Beklenmedik ve tam anlamıyla akıl almaz bir biçimde gözü korkan bir insanın, en temel inancının bile sarsılması sık görülen bir şeydir.
…dar görüşlü kişilerin bitmeyen uzlaşmazlıkları, sonunda daha yüce gönüllü olanların en iyi kararlarını bile yıpratır.
Onun bedenine yardım edebilirdim; ama ona acı veren bedeni değildi; acı çeken ruhuydu ve ben onun ruhuna ulaşamazdım.
Sefaleti düşünmenin ya da görmenin bir noktaya kadar içimizde şefkat uyandırması hem çok doğru hem de çok korkunçtur; ama bazı özel durumlarda, o noktanın ötesine geçmez duygularımız.
Azimli bir insanı pasif direniş kadar çileden çıkaran bir şey yoktur.
Ah, mutluluk ışığı sever, biz de dünyayı şen sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, biz de sefalet yok sanırız.
Size yeni bir emir gönderiyorum, birbirinizi sevin.
Burada beni yalnız bırakmanızı tercih ederim.
Şimdilik birazcık mantıklı olmamayı tercih ede­rim.
Vücuduna merhem bulabilirdim ama ona acı ve­ren bedeni değildi; acı çeken onun ruhuydu, ruhu­na ise ben ulaşamıyordum.
…çaresizlik içinde ölümü bekleyenlere af; umutsuzca ölenlere umut; dermansız dertlerde boğularak ölenlere iyi haberler. Hayat vazifesine çıkmış ama ölüme koşan mektuplar.
Vah Bartleby! Vah insanlık!
Ama öyledir, bağnaz kafaların sürekli baskısı, sonunda daha cömert olanların tüm kararlılığını yer bitirir.
Artık sana eziyet etmeyeceğim; sen bu eski sandalyeler kadar zararsız ve sessizsin…
İnsanlar kıskançlık yüzünden, öfke yüzünden, nefret yüzünden, bencillik yüzünden, manevi kibir yüzünden cinayet işlemişlerdir; ama hiç kimsenin hayırseverlik yüzünden şeytani bir cinayet işlediğini duymadım.
Yalnız görünüyordu, kâinatta yapayalnız.
Ah, mutluluk ışığı sever, biz de dünyayı şen sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, biz de sefalet yok sanırız.
Yoksulluğu büyüktü; ama yalnızlığı ne kadar korkunçtu!
Vücuduna merhem olabilirdim, ama ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.
Yoksulluğu büyüktü; ama yalnızlığı ne kadar korkunçtu!
Heyecanlı bir insanı pasif direniş kadar çileden çıkaran bir şey yoktur.
bağnaz kafaların sürekli baskısı, sonunda daha cömert olanların tüm kararlılığını yer bitirir.
Hasas biri için merhamet nadiren ıstırapsızdır. Sonunda böyle bir acımanın aman aman bir fayda sağlayamacağı zaman sağduyu akla bundan kurtulmasını söyler.
Ah, mutluluk ışığı sever, biz de dünyayı şen sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, biz de sefalet yok sanarız.
Yoksulluğu büyüktü; ama yalnızlığı ne kadar korkunçtu!
“Mutluluk ışığı sever, biz de dünyayı şen sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, biz de sefalet yok sanırız.”
“Heyecanlı bir insanı pasif direniş kadar çileden çıkaran bir şey yoktur.”
Yahut kâtip, sefalet içinde ölenlerin mazeretlerini, umutsuzluk içinde ölenlerin umutlarını taşıyan bir mektup çıkarmıştır ateşlerin arasından; perişan olmuş kişilerin dertlerine merhem olacak, uzun zamandır beklenen o haberdir elinde tuttuğu. İşleri yoluna koymak için yollara düşen bu mektuplar, ölüme doğru koşmuşlardır, büyük bir hızla.
Vah Bartleby! Vah insaniyet!
“Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte uyuyor.”
Yemek yesin, kalacak yer bulsun diye ona para verebilirdim, fakat ona acı veren şey vücudu değildi, hayır efendim, onun mutsuzluğu ruhundan gelmekteydi ve bendeniz bu ruha erişememekteydi hiç.
Bartleby’nin yoksulluğu büyüktü büyük olmasına, ama asıl korkunç olan yanı yalnızlığıydı!
Size yeni bir emir veriyorum, birbirinizi seveceksiniz.
“Yapmamayı tercih ederdim”
Vah Bartleby Vah İnsanlık
Yeis içinde ölenlere merhamet yağacaktı oysa; umutsuzluk içinde ölenlere umut yağa­caktı; çaresiz dertlere düşüp de tıkanıp kalarak ölenlere iyi havadisler yağacaktı. Ne cilvedir ki, hayatın ufak tefek işleri peşinde, bu mektuplar ölüme koşarlar.
Ulvi emellerin yanı sıra, sevap son derece akıllıca ve basiretli bir ilke gibi iş görür – sahibinin en büyük hamisidir. İn­sanoğlu kıskançlık uğruna ve öfke uğruna ve kin uğruna ve bencillik uğruna ve de dini kibir uğru­na ne cinayetler işlemiştir; ama tatlı sevap uğruna şeytani bir cinayet işleyenini hiç duymadım. Öy­leyse, tüm yaratıkları, özellikle sinir küpü olan­ları hayırseverliğe ve insanseverliğe iten neden, daha iyi başka hiçbir güdü bulunamazsa, sadece kendi çıkarını gözetmekten başka bir şey değil­dir.
Kendi kendi­me vah dedim, vah ki saadet ışıkla oynaşır, bu yüz­den biz de dünyayı mutlu belleriz; ama sefalet uzaktan kollar, öyle ki biz de dünyada hiç sefalet yok sanırız.
Yoksulluğu büyüktü; ama yalnızlığı ne kadar korkunçtu!
İnsan ol­manın getirdiği bir bağ, şimdi beni karşı konula­maz bir kasvete sürüklüyordu. Melankolide kardeşlik!
Samimi bir insanı pasif bir direnişten daha çok hiçbir şey çileden çıkaramaz. Kendisine karşı direnilen kişi insanlık dışı bir tutum izlemiyor ve direnen de bu edilgenliğiyle hiç mi hiç zarar ver­miyorsa, o zaman ilki, ruh halinin daha iyi olduğu durumlarda, uslamlamayla çözmesi olanaksız bir şeyin üstesinden gelebilmek için haklı olarak ha­yal gücüne başvuracaktır.
Aah ah , mutluluk ışığa gider, onun için dünyanın şen olduğunu sanırız; ama sefalet karanlıkta saklanır , onun için sanırız ki sefalet yoktur.
bağnaz kafaların aralıksız sürtüşmesi, sonunda cömert kimselerin iyi niyetlerini yıpratır.
Ölü mektuplar, hayat vazifelerine çıkmış ama ölüme koşan mektuplar.
İnsanın en soğukkanlı ve ferasetli olduğu vakitlerinden birisi sabah uyandır vakittir.
Bedensel ihtiyaçları için yardımcı olabilirdim ama sıkıntısı bedeninde değildi; acı çeken ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.
İnsanlar kıskançlık yüzünden, öfke yüzünden, nefret yüzünden, bencillik yüzünden, manevi kibir yüzünden cinayet işlemişlerdir.
Ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu.
Mutluluk ışığı sever bizde dünyayı şen şakrak sanırız; ama sefalet kendini vakurca saklar, bizde sefalet yok sanırız.
İnsanlarla dopdolu gördüğü bir yalnızlığın tek seyircisi
Samimi bir insanı, pasif direniş kadar çileden çıkartan bir şey yoktur.
Size yeni bir emir veriyorum. Birbirinizi seveceksiniz!.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir