Konstantinos Kavafis kitaplarından Barbarları Beklerken kitap alıntıları sizlerle…
Barbarları Beklerken Kitap Alıntıları
Az şey değil geldiğin yere gelmek kazandığın büyük bir onur.
Çünkü bu ilk basamak bile sıradan sürüden çok yukardadır.
Ayağım atabilmek için bu basamağa hemşehrisi olmayı haketmelisin düşünceler kentinin.
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince; kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koșușturmalarla, konuşmalarla.
Öylesine geçmiştik ki kendimizden,
kimseye aldıracak halimiz yoktu.
Sıyrılmıştı giysilerimiz – çok az giyinmiştik zaten,
tanrısal bir Temmuz yakıyordu ortalığı.
Sıyrılmış giysilerin arasında tenin hazları, Çıplacık kalıvermesi tenin
Çabucak yitirilen Şeyler
Şiirli gözler, solgun yüz
yolun alacakaranlığında
Bir daha bulamadım onları –
rastgele kazanılan Şeyler,
kolayca bıraktıklarım;
sonra peşinden koştuğum,
acılar içinde.
Şiirli gözler, solgun yüz,
bir daha bulamadım o dudakları.
Ama gelince gece kendi öğütleriyle,
uzlaşmalarıyla, sözleşmeleriyle;
gövdenin diriliğini de getirince gece
titreyerek arzudan gerisin geri dönüyor
bitkin ve yenik aynı ölümcül eğlencelere.
B.P.
Yanımda olsun istiyordum gövden.
aşmalı bağlılık ve saygıyı.
yaşadıklarının onu feci bir skandala sürüklemesi.
aşkın çekiciliğinden çok az şey kalmıştı.
iki hafta dayanıyordu olsa olsa.
büyükleri sanacaklar hep, o yaşamakta.
işler için yaratılmışken
şu haksız alınyazın her zaman
cesareti ve başarıyı esirgedi senden;
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.
hemşerisi olmayı hak etmelisin
düşünceler kentinin.
her yeni sevgilinin dudaklarında
sevdiğinin dudaklarını; kucaklarken
bir başkasını aldansın istiyor aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın.
Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi. Cünkü kurtulmak öyle demişti o kurtulmak
istiyordu
hasta tensel eğlencelerin lekesinden lekesinden tendeki utancın
vakit var daha – diyordu vakit var kurtulmaya. Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi.
Düşlerinde sanrılarında
başkalarının dudaklarında hep onun dudakları.
Yanıyor, yeniden duymak için tanıdık aşkı.
Aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede yaşlanacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer.
Bir başkasını
umma
İşte oturuyorum şimdi umutsuz
bu yazgı kemiriyor beynimi, başka şey yok aklımda;
yapacak neler vardı dışarda.
Ah, duvarları örerken nasıl görmedim onları?
Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü.
Çıt çıkarmadan kapamışlar bona dünya kapılarını.
Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi Ve baştan aşağı tutumumu değiştiren
Hep bir engel tam konuşacağım sıra
Susturuverirdi beni.
En göze çarpmamış davranışlarımdan
En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan
Yalnız onlardan anlaşılabilirim
Ama belki de değmez bunca çabaya
Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak,
Daha güzel bir toplumda, ilerde
Bir başkası tıpkı bana benzeyen
Çıkar kuşkusuz, yaşar
sen ki anlarsın az çok devadan,
sözlerle, düşgücüyle bilirsin acıları yatıştırmayı.
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla.
Hırslarını yenemiyorsan eğer
kuşkuyla izle onları, dikkat kesil.
Ve ne kadar yükselirken
o kadar titiz ve uyanık olmalısın.
Sınır boylarından gelenlerin dediğine bakılırsa
barbar marbar yokmuş ortalıkta.
Peki, şimdi halimiz n’olacak barbarlarsız?
Onlar bir tür çözümdü bizim için.
Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü.
Çıt çıkarmadan kapamışlar bana dünya kapılarını.
Kim bilebilir neler getireceğini?
o büyük Evet’i ya da büyük Hayır’ı demenin.
sevinç ve gurur duyman gerek bundan.
Az şey değil geldiğin yere gelmek
kazandığın büyük onur.
Çünkü bu ilk basamak bile
sıradan sürüden çok yukardadır.
Ayağını atabilmek için bu basamağa
hemşerisi olmayı hak etmelisin
düşünceler kentinin.
yok sanırım.
bir haftalığına. Ah,
hala bitmedi o hafta.
kusursuz bir zırh yapacağım kendime;
çıkacağım o zaman kötülerin karşısına
hiç korku ve zayıflık duymadan.
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla.
Hırslarını yenemiyorsan eğer
kuşkuyla izle onları, dikkat kesil.
Ve ne kadar yükselirsen
o kadar titiz ve uyanık olmalısın.
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.
bu haklı Hayır- ezip geçer onu hayatı boyunca.
Nasıl çabucak uzar gider bunlu dizi
Nasıl çabucak çoğalır sönük mumlar.
Bir sıra küçük, tutuşturulmuş mum gibi
Altın, ılık, diri küçük mumlar.
Bir başkası tıpkı bana benzeyen
Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce.
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla
işler için yaratılmışken
şu haksız alınyazın her zaman
cesareti ve başarıyı esirgedi senden:
rezil gelenekler önünü kapamış olmalı
kocaman, yüksek duvarlar ördüler dört yanıma
Nasıl hep güvendi -ne çılgınlık!-
Yarın, bol bol zamanın var diyen o yalancıya.
(evin yarısı yerle bir olacak elbet)
Bu yoldan erdemle boy verilir bilgeliğe.
Yarın, öbür gün, yıllar sonra besteleyecek
başlangıçları burda olan canlı satırları.
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki,
Çevresinde olup bitenden bile haberi yoktu.’
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.’
Ve kalabalıktan başı dönmüş soruyor:
«Bu ne çılgınlık?»
savaştı elinden geldiğince.
Ve kapkara bir bezginlik içinde,
tek şey var yaslandığı
gururla, yenilmişken bile,
aynı boyun eğmez erkekliği gösteriyor dünyaya.
hiç de düşündükleri gibi değil;
bakın nasıl kararlı;
savaşacak, gösterecek onlara, son gülen o olacak.