İçeriğe geç

Bana Bir’aşk Zaman Ver Kitap Alıntıları – Özgür Gümüşsoy

Özgür Gümüşsoy kitaplarından Bana Bir’aşk Zaman Ver kitap alıntıları sizlerle…

Bana Bir’aşk Zaman Ver Kitap Alıntıları

Öyle bir ikili mücadeleydi ki aşk
kazandım sandığın an her şeyini kaybediyordun !
Öyle bir akıyor ki zaman, eline su dökemez kimse.
Gece ‘merhabalar’ diyerek süzülüyor göğsümden içeri..
İstekler her zaman gerçekleşemeyeceği için
‘ ukde ‘ diye bir kelime var sözlüklerde..
Seni körü körüne sevdiğimden belki de
Gidişinde hiçbir kusurlu hareket göremedim..
Aşk ne zor bir kelime hepi topu üç harften oluşsa da
Yüreğimin dili dönmüyor bir türlü işte
Görüyorsun ya yerinden edemiyorum ne yapsam da seni sağlama almışsın çoktan bendeki mevkini..
Ne diyelim Allah kimseyi aşkla terbiye etmesin!
Ben asırlar sonra hatırlanmak için böyle sevdim,üzerine alınma!
Adımı sorsan hatırlamayacak haldeyim ama seni tanıyorum seni biliyorum bir yerlerden..
Varlığın dilimde bir yudum su
Sevda çöllerinde
Hayalin, serabın yeterdi bana
Sevda zindanlarında
Yeter ki sen sev beni,
Yeter ki inan bana
Seni sevmem uğruna bütün inanç sistemleri ortak paydada buluşurken,Şafak vakitleri de bizi bağışlasın artık!
En az ağzı süt kokan bir yılan kadar samimiyetsizdi sebeb gösterdiğin korkular Gittin ;zembereği boşandı ağlama duvarlarımın!

-ki sen hiç bilmedin..

Bilsen seni nasıl sevdim Bunun için bütün kadınlardan özür diliyorum!
Hoşça kal ayrı yazılır
Zaten içinde yeterince ayrı’lık yok mu?
Her gece sarılıp yokluğuna ölüme uzanmaktı artık hayat ve artık aşk bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti
Seni sevmeye vakit bulamıyorum,yüreğim milattan önce aklımda orta Çağ yaşanmakta ..
Mahşerde en yakınımızı bile tanıyamayacağımız söylenir ya hep,benim gönül gözüm seni bir yerden ısıracak mutlaka.
Kalemle tanıştığımdan beri cümleler devirdim senin için sürekli..
Bizimki hep çocukluk zaten, büyümemeye ayarlı
Kim bilir belki de sen, şeytanın bile asla tahammül edemeyeceği berbat bir düşüncesin.
Aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti.
Başın dara düşerse, hiç çekinme. Gel konakla kalbimin misafir odasında
Bizim milletimizin anladığı lisan, sahiden de düşündürücü
Gönlünden ne koparsa benim olsun
Denedim aza kanaat etmeyi
Seni haddinden çok sevmemeyi denedim..
Olmadı, ben bu gönül işlerini hiç beceremedim.
Sen ki; yahu çok güzelsin.
Nasıl izah etmeli bunu anlaşılır bir dille. Mesela gözlerinde bir şey var açıklayamıyorum onu.
Sanki aynı kareye sığdırılmış topyekûn, yeryüzü ve gökyüzü!
..Ben senden giderken
ülkedeki bütün haneler ışıklarını kapattı sanki
Daha da dağılmaz bu karanlık !___
Fena halde kimsesizim bugünlerde, bildiğin gibi değil. Eğer bilseydin zaten, ‘kimsem’ olurdun bir koşuda.
Bu ara sol göğsüme oturan
mütemadiyen dilimin ucuna gelmeyi de
ihmal etmeyen bir kelime var Ziyan
Mahşerde en yakınımızı bile tanıyamayacağımız söylenir ya hep, benim gönül gözüm seni bir yerden ısıracak mutlaka.
Adım gibi, adın gibi biliyorum bunu!
On yıl sonra seni hâlâ sevebileceğim bir konumda ve aynı vakitlerde olmamızı diliyorum. Mümkünse iyi bak sen’ ime ve kal düşlerimle
Bu kadar da yalnızlık olmaz ki canım, ben bile yokum artık sen düşün gerisini.
Beni tanıyor musun? Der arayan
Çok eski bir hüzünden çıkaracak gibiyim. diye yanıtlar otostopçu.
Öyle çok bekliyorsun ki, an geliyor neyi beklediğin silikleşiyor dimağında.
Günler birbirinin nüshası olarak kaldırılıyor ömrünün tozlu raflarına.
Ayırt etmenin, farkına varmanın o büyük erdemi de yok oluyor haliyle.
Kaygılısın, ne yapsan da hayatla bir sulh yolu bulamıyorsun.
Sen ki; yahu çok güzelsin.
Nasıl izah etmeli bunu anlaşılır bir dille. Mesela gözlerinde bir şey var açıklayamıyorum onu.
Sanki aynı kareye sığdırılmış topyekûn, yeryüzü ve gökyüzü!
Sen bir adım dahi ötemde olsan, bu yörüngesini şaşmış dünyanın bir ucu sen diğer ucu ise benim gibi hissediyorum. Bir adım mesafen dünyalara bedelken o kadar ırak ki olduğun yer, adını söylemeye varmıyor dilim.
Şimdilerde tek arzum; -Kilometrelerce uzakta da olsan, seninle uyuyabilir miyim?
Gönlünden ne koparsa benim olsun.
Adımı sorsan hatırlamayacak haldeyim ama seni tanıyorum. Seni biliyorum bir yerlerden… Ve bildiğim kadarıyla aşk, tam da bu. Akıl erdiremediğine yüreğinin ermesi, hiçbir engele takılmadan hem de.

Yüreğinin bedenindeki tüm yönetime el koyması, bir anlamda hissel bir devrim!

Sıkı dur dedim bir boşluğun ellerinden tutuyorsun…
Gel gör ki mayandaki Asi’liğe laf dinletemedim…
Her gece sarılıp yokluğuna ölüme uzanmaktı artık hayat…
Ve artık aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti…
Söz bitti…
Gel, ömrüme misafir ol da; senin en bonkör ev sahibin ben olayım!
Aşk biraz da; dengesiz ipler üzerinde trapez gösterisidir!
Sarılamıyorum ki hiç sana , hep gidecek gibi duruyorsun
“Hoşgeldiniz” yazılı bir paspas koydum göğsümün girişine, ayaklar altındayım!
Ah sen ne zaman geldin ki bu bedene, hem çok duracak mısın?
Sinemde bir sofra kurayım da, istersen böleyim canımı sana katık diye sunayım?
Yorgunsundur gitmelerden, hissiyata da acıkmışsındır üstelik
Gel, ömrüme misafir ol da; senin en bonkör ev sahibin ben olayım!
Bu kadar da yalnızlık olmaz ki canım, ben bile yokum artık sen düşün gerisini.
Sen göğsümdeki yerinden en ufak bir kımıldasan, zihnimde şiddeti ölçü tutmayan depremler olurdu
Gönlünden ne koparsa benim olsun.
Bilsen seni nasıl sevdim Bunun için bütün kadınlardan özür diliyorum!
Uçuruma düşerken gölgesi bile terk etmişti onu. Zaten hangi gölge ışıkla burun buruna yaşamak ister ki
Ve artık aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti.

Söz bitti

Mahşerde en yakınımızı bile tanıyamayacağımız söylenir ya hep, benim gönül gözüm seni bir yerden ısıracak mutlaka.
soranlara iyi densin hakkımda, aşktan öldü demek de romantik değil artık.
hak veriyorum sana, ben de olsam tam da böyle terk ederdim seni üzerime basa basa giderdim tıpkı senin gibi, tıpkı senin gibi bahane ederdim dünyevi hadiseleri. ben de daha fazla katlanamazdım senin yerinde olsam, yerinde olsam vedalaşma sahnesine bile müsaade etmezdim hatta.
yalnızlıktı adam ömür gibi uzun uzadıya, ölüm gibi soğuk, ecel gibi anlıktı.
yeni dizayn edilmiş aşkların test sürüşlerinde kullanılan mankenlerdendim sanki, her kazada ne derece hasar aldığım ölçülüyor fakat tam manasıyla bir tespit yapılamıyordu.
yedi milleti yerle yeksan eden içkiler devirmezdi de beni bu akşam; ah işte o kirpiklerine tutunan su! Düş ‘tü(m)
her gece sarılıp yokluğuna ölüme uzanmaktır şimdi hayat ve şimdi aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmektir.
sen en ölü beyin hücremin, işkence etmekten son derece haz alan o gardiyanıydın. münasebetsiz bir cümlenin kurulu düzeninde yergi ile yargı birbirine karışırken, dava sonucunu büyük bir kararlılıkla açıklamıştı özümde hakim olan toprak kokusu:
-sallandırın sevdiğinin bir tutam saçından aşağı!
mahşerde en yakınımızı bile tanıyamayacağımız söylenir ya hep, benim gönül gözüm seni bir yerden ısıracak mutlaka.
aşkın doğasından herkes sağ çıkamaz.
.
.
.
tüm o bilinçsiz kalplerin kalabalığında; kim ‘liğimi kaybettim, hükümsüzdür!
Hoşça kal ayrı yazılır.
Zaten içinde yeterince ayrı’lık yok mu?
Gönlünden ne koparsa benim olsun.
sen ki; yahu çok güzelsin.
nasıl izah etmeli bunu anlaşılır bir dille. mesela gözlerinde bir şey var açıklayamıyorum onu.
sanki aynı kareye sığdırılmış topyekûn, yeryüzü ve gökyüzü!
gözlerinle her sohbetimde gözlerimi yalancı çıkarıyordum
aşkın neden olduğu öne sürülen görme bozukluklarında
naylon sevdaların ödenmemiş faturalarında
sözlerine diş geçiremeyen suskunluklarımda
kanımın serbest dolaşım hakkında, hukukunda
hep ileri tarihlere ertelenen duruşmalarda
saatlerin durulmayan sularında
öncesiyle sonrasıyla şimdiki zamanlarda
her şeyimi al bana sadece sen kal(sın) istiyordum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir