İçeriğe geç

Babama Mektup – Akbaba Kitap Alıntıları – Franz Kafka

Franz Kafka kitaplarından Babama Mektup – Akbaba kitap alıntıları sizlerle…

Babama Mektup – Akbaba Kitap Alıntıları

Yaşadığım yerde dışlanmış,işi bitirilmiş, mahkum edilmiş,yenilgiye uğramıştım,başka bir yere kaçmaksa beni aşırı zorluyordu;ama iş değildi bu,çünkü söz konusu olan küçük istisnalar dışında benim güçlerimle erişemeyeceğim olanaksız bir şeydi.
“ kaçmaya çalışmak bir bakıma delilik sayılır ve her kaçma girişimi insanı kesinlikle bir deliliğe sürükler.”
Bugün elimde hiçbir şey yok, her şey yarına ait.Ben de bugünkü hiçi seçmek zorundayım.
Doğrudan güneşe uçmaya ihtiyacımız yok. Dünya üzerinde, güneş açtığında insanın içini ısıtacak temiz bir nokta bırakmak yeterlidir.
Doğrudan güneşe uçmaya ihtiyacımız yok. Dünya üzerinde, güneş açtığında insanın içini ısıtacak temiz bir nokta bırakmak yeterlidir.
Senin başkalarına karşı duyduğun güvensizlik bile, bana aşıla­dığın kendime karşı duyduğum güvensizlik kadar büyük değil.
Ancak bunlar bir yana,bu yaşımda yüreklendirilmeye artık neredeyse hiç açık değilim;öncelikle benim söz konusu olmadığım durumlarda devreye giren bir yüreklendirmenin bana ne yararı olabilir ki?
Evlilik kuşkusuz özgürleşmenin ve bağımsızlığın en açık teminatıdır.
Her durumda biz seninle çok farklıydık ve bu farklılığımız yüzünden birbirimiz için öylesine tehlikeliydik ki,ağır gelişen bir çocuk olan benim ve senin gibi gelişimini tamamlamış bir adamın birbirlerine ileride nasıl davranacaklarını biri önceden hesaplamak istese,senin beni benden geriye hiçbir şey kalmayacak şekilde düpedüz ayaklarının altına alıp ezeceğini varsayabilirdi.
Birinin önünde çıkacağı beş alçak merdiven basamağı, bir başkasının önündeyse tek ama o beş basamağın toplamı kadar yükseklikte bir basamak olması gibidir bu; birinci kişi yalnızca bu beş basamağın değil, daha yüzlercesinin ve binlercesinin üstesinden gele­cektir , büyük ve çok yorucu bir yaşam sürmüş olacaktır , ancak çıktığı basamaklardan hiçbiri onun gözünde ikinci kişi için o tek, ilk, yüksek, sahip olduğu bütün güçleriyle tırmanılması olanaksız, ne yukarı ve elbette ne de dışına çıkabildiği basamağın taşıdığı anlamı taşımış olamaya­caktır.
Evlenme, bir aile kurma, doğacak tüm çocukları kabul etme, bu güvensiz dünyada onları güven altına alma ve muhtemelen biraz yol gösterme, bunlar kanaatimce bir insanın başarabileceği en üst şeydir.
Kendimi bildim bileli zihinsel varlığımı ortaya koyabilmek için öylesine derin acılar çektim ki, bunun dışındaki hiçbir şey umurumda olmadı.
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.
Sana karşı her yönden borcun içine gömülüyordum.
Senin başkalarına duyduğun güvensizlik bile benim kendime duyduğum güvensizlik kadar derin değildir.
Hayat bir yapboz oyunundan daha karmaşıktır.
Mesele,çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı.
herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Çünkü sen benim için her şeyin ölçütüydün
Böylece hukuk okudum. Bunun anlamı sınavlardan önceki bir kaç ay sinirlerimin epeyce yıpranması ve zihinsel açıdan resmen, üstelik binlerce ağızın önceden çiğnediği telaşla beslenmem demekti..
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.
ya da son rahatsızlığımda ben Ottla’nın odasında yatarken yanıma gelerek, eşikte durup beni görmek için boynunu uzatıp, rahatsız etmemek için yalnızca elinle selamladığında. Böyle zamanlarda uzanır mutluluktan ağlardım, şimdi yazarken yine ağlıyorum.
Somurtkan, dikkatsiz, söz dinlemeyen, çoğunlukla da içsel bir kaçış arayan çocuklara dönüştük. Sen öyle acı çektin, biz böyle.
Lütfen baba, beni doğru anlayınız.
Kuşkusuz çoğu kez ben de kelimelerimle seni incitmişimdir, ama sonradan bilirdim, canımı yakardı, ama kendime hakim olmazdım, dilimi tutamazdım ve daha ağzımdan çıkarken pişman olurdum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
En nihayetinde, ben her türlü düşüncemde senin yoğun baskın altında acı çektim,
Bana verdiklerinin keyfini sadece utanarak, yıpranarak, zayıf düşerek ve suçluluk duygusuyla çıkarabildim. Ve bu da senin takdirine yalnızca bir sadaka alır gibi minnettarlıkla kabul etmeme neden oldu.
..çünkü benim için her şeyin ölçütü sendin.
Mesele, çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı.
Kendinize duyduğunuz öz güven kesinlikle öyle büyüktü ki tutarlı olmaya, hatta haklı olmaya bile ihtiyaç duymadınız.
Abartılı şekilde iyi olduğumu ve bana ne kadar iyi davranıldığını zikreder durudun. Bu doğru , ama bunun mevcut koşullar altında çok da yardım ettiğine inanmıyorum.
Kendinize duyduğunuz öz güven kesinlikle öyle büyüktü ki tutarlı olmaya, hatta haklı olmaya bile ihtiyaç duymadınız.
Sizin başkalarına karşı duyduğunuz güvensizlik bile, benim kendime duyduğum güvensizlikten daha büyük değil, beni siz böyle yetiştirdiniz.
Böyle anlarda arkama yaslanıp mutluluktan ağlardım, bunu yazarken de şu an mutluluktan ağlıyorum.
İhtiyaç duyduğum biraz cesaretlendirme, biraz cana yakınlık, yolumun biraz açılmasıydı.
annemin aile içindeki konumunun ne kadar eziyetli ve son derece yıpratıcı olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir.
anneme her zaman sığınabilirdim.
odama, kitaplara, zıpır arkadaşlara ve çılgınca fikirlere sığındım.
burada toplumsal statülere, halka ve zamana göre değişen, cinsiyete yönelik geleneklerdir belirleyici olan.
Senin savaşmak zorunda kaldığın şeyleri, biz senin sayende edindik, ama senin küçük yaştan itibaren sorumlu olduğun dış dünyayla savaşı, biz ancak yetişkin yaşımızda çocuk gücümüzle vermek zorunda kaldık.
Senin başkalarına duyduğun güvensizlik bile benim kendime duyduğum güvensizlik kadar derin değildir.
Yaradılışım gereği muhtemelen çok da tembel biri değilim ama yapacak bir işim de yoktu.
Kendimi bildim bileli manevi varlığımı ortaya koymak için o kadar derin endişeler duydum ki benim için başka hiçbir şeyin önemi yoktu.
Bir çocuğun hayatı yalnızca senin merhametine kaldıysa ya da öyleymiş gibi görünüyorsa bu hayatı, senin tarafından hak edilmemiş bir hediye olarak yaşamak gerekirdi.
Şimdi dönüştüğüm kişi, olduğum kişi senin yetiştirme tarzınla benim itaatkarlığımın bir karışımı.
Kimse için üzülmüyordun, ne söylerken ne de sonrasında..
Kendimi çelimsiz bir zavallı gibi hissediyordum, sadece senin karşında değil bütün dünyanın karşısında da öyleydi çünkü benim için her şeyin ölçütü sendin.
Asıl önceliği ben olmadığım zamanlarda bana sunulan desteğin ne işime yarayacağını kendime sormadan edemiyorum.
Odama kapanarak kendimi kitaplara, çılgın arkadaşlara ve tuhaf fikirlere gömerek senden hep saklandım.
Utancının, kendisinden daha uzun ömürlü olacağından korkuyor.
Evlilik konusu aile kurmak, çocuk yetiştirmek, bu pis dünyada onları büyütmek ve yol göstermek gibi tüm zorluklarıyla bence bir insanın yapabileceği en kutsal şeydir.
Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır.
Her yerde olduğu gibi tek tük engeller çıktı, ama yaşam bu engellere yaklaşımdan ibarettir.
Beni çileden çıkaran şeyin seni etkilemesi gerekmez artık ya da tersi, senin için masumiyet olan benim için suç sayılabilir ya da tersi; sende sonuçsuz kalan bir şey beni mezara götürebilir.
Sana dokunmayan bir şey beni öldürebilir.
Düşünmeye başladığım andan itibaren, manevi varoluş iddiama yönelik derin kaygılar taşıdım, öyle ki diğer her şey benim için önemsizdi.
Beni neredeyse hiç dövmediğin doğrudur. Ancak bağırış tarzın ve yüzünün kıpkırmızı oluşu, pantolon askılarını alelacele çözerek sandalyenin arkasına asışın -bunlar benim için dayak yemek kadar kötüydü. Asılmak üzere olan bir adamı düşün mesela. Onu asarsın ve her şey biter. Ama onu, asılması için yapılan bütün hazırlıklara şahit olmaya zorlarsan ve tam darağacının önüne getirildiğinde infazının ertelendiğini söylersen adamın hayatının geri kalanını ona zehir etmiş olursun.
Gerçek ve sürekli olan şeylere güvenmeyi tercih ederdim.
Senin aynı zamanda insanı gerçekten mutlu edebilen son derece müthiş, çok nadir sakin olan ve onaylayan bir gülümsemen var.
Benim için üç dünya vardı;birincisi yaşadığım dünya,sadece benim için yaratılmış ama asla uymakta başarılı olamadığım emirler altında bir köle olarak yaşadığım dünya, ikincisi benden sonsuza dek uzak,içinde senin yaşadığın,hükmetmekle, emir vermekle ve uyulmadığı zaman öfkelenmekle geçirdiğin dünya, üçüncü dünya ise herkesin mutlu,emir ve zorunluluklardan bağımsız yaşadığı bir âlem.
Yaşam, bir sa­bır oyunundan fazlasıdır.
Hayat bir sabır oyunundan fazlasıdır.
bu amaç için tüm yaşananları yaşanmamış saymak gerekirdi, bu da kendimizi silmemiz demek.
Her zaman olduğu gibi bazı pürüzler çıktı, ama hayat böyle pürüzlerin üstesinden gelmek demek değil mi zaten?
Burada sahiden de bir parça bağımsız olarak senden uzaklaşabilmiştim, arka tarafı bir ayağın altında ezilmiş, ön tarafı koparak kenara doğru sürünmeye devam eden bir solucanı andırsa da.
Söz konusu, çocuklarına vermen gereken bir ders değil, örnek oluşturacak bir hayattı.
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir.
Biz çok farklıydık ve farklılıklarımız birbirimiz için tehlike teşkil ediyordu,benim,yani yavaş yavaş gelişmekte olan çocuğun seninle, gelişimini tamamlamamış bir erkekle nasıl bir ilişki içinde olacagi önceden tahmin edilebilseydi , benden geriye hiçbir şey kalmayana kadar beni ayaklarının altında ezeceğin öngörülebilirdi.
Evlenmek ,bir aile kurmak, çocuklarını kabullenmek, onları bu belirsiz hayatta desteklemek ve hatta biraz da yönlendirmek benim fikrimce bir insanın çıkabileceği en yüksek zirvedir.
Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı,ama sana serbestti.Sirkeyi köpürtederek içmek yasaktı,ama sana serbestti.
Sizin fikriniz doğruydu, başka herkes çılgın, acayip, çatlak, anormaldi.
Senin karşında özgüvenimi kaybettim ve yerini sınırsız bir suçluluk duygusuyla doldurdum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir