İçeriğe geç

Azil Kitap Alıntıları – Hakan Günday

Hakan Günday kitaplarından Azil kitap alıntıları sizlerle…

Azil Kitap Alıntıları

Unutma ki, zaman gidecek yeri olmayanların evidir.
Aile, bir olarak doğar ve dağılır. Bir zamanlar gülerek dövüştüğün kardeşinin evine ancak önceden telefonla haber vererek gidersin.
Bir insanı sevdiğini düşünmek,ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir.Bir insanı öldürmek,ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur.Hiçbir davranış,düşüncenin gerçek tercümesi değildir.
Düşünce şeytandan,davranış Tanrı’dandır. Hangi düşüncenin davranışa dönüşeceğine karar verense insandır.
Düşünce şeytandan, davranış Tanrı’dandır. Hangi düşüncenin davranışa dönüşeceğine karar verense insandır.
Sevgi,tırmananları birbirine bağlayan bir halattı.Biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu.Ancak sevgi,kesilemeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi.
Ruhu o kadar yükseldi ki, ağzından düşenler sakat kaldı.
Tanrı’nın şeytana içini dökmesinden insan doğdu.
Düşünceler, duyguların çekim alanlarına girince bükülürler.
“Düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.”
Hiç bir davranış, düşüncelerin gerçek tercümesi değildir
Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir.
Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan, kaybedersin.
Davranışa dönüşen düşünceler daima geçmişe aittir.
Benimle savaşma çünkü kazanırsan kaybedersin.
Ne de olsa deliydi. Ve delilerin canı, diğer insanlarinkinden farklı yanardı. Onlar, yanan canlarıyla ısınırlardı.
Çünkü her ne kadar hiç kimse göründüğü gibi olmasa da, herkes göründüğü gibi olmaya çalışıyordu.
Yemek yedim. Herkes gibi. Düşündüm. Kimsenin yapamayacağı gibi.
İki gün önce, intihar edeceğimi bildiğim için sizi de öldürmeye karar vermiştim. Çünkü sizi çok seviyorum ve üzülmenizi istemiyordum. Sizi bensiz bırakamazdım.
Sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. Aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker.
Oku ve zamana bırak. Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir.
Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan, kaybedersin.
Tek başına işlenen suç bir göktaşıdır. Sırtında sadece sahibine yer vardır. Ancak suç, var olan en güçlü tutkaldır. Suçun işlenmesinde payı olanların her biri, birbirine yapışır.
Çünkü Tanrı’nın Tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz, ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, Tanrı’nın kendisi. Tanrısızlık Tanrı’ya mahsus! Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü Tanrı, ne asil ne de adil olmak zorunda!
“Nerede durması gerektiğini bilememekten gelecek. Sınırın hangi yakasında doğduğunu ve hangi yakasında öleceğini bilememekten gelecek, insanlığın sonu.”
“Verilmiş olan her karar, o anın şartları içinde en doğru olandır.”
“Miras bırakan değil, miras yaratan olmak istiyordu.”
“Bilmediklerimiz, bilemeyeceğimiz kadar çok…”
“Çünkü her ne kadar hiç kimse göründüğü gibi olmasa da, herkes göründüğü gibi olmaya çalışıyordu.”
“Aynı zihinde yer alan karşıt düşünceler birbirini yok eder ve ışığa dönüşürler.”
“Sevgi tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. Biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu. Ancak sevgi, kesilemeyecek kadar kalın bir halattı sonunda herkes düşerdi. Aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker.”
“Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir. Sadece zaman onları ileriye taşır.”
Zihinsel tasarıların ancak bir bölümü davranışlara yansıtılabilir. Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir.
Her şey söylenmiş olabilir, ama ben daha söylemedim. Ve eğer ben söylemediysem her şey söylenmemiştir. Çünkü kimse benim gibi söyleyemez. Çünkü ben tekim. Çünkü daha önce söylenmiş olanları benim gibi söyleyebilecek kimse yok.
Bugüne kadar her şeyin söylendiğini ve her şeyin yapıldığını düşünen, ancak üretmekten vazgeçmeyen bir yaratıcıyı düşün. Bir şairi, bir yazarı ya da herhangi bir sanatçıyı. Davranışa dönüşmesine ramak kalmış iki karşıt düşünce: Üretmek ve üretmek. Ve ikisi içinde yeterli geçerlilik nedeni bulabilen bir zihin. Sence böyle bir oyun nasıl biter? Eğer birinci kural tanınmıyor ve ona uygun hareket edilmiyorsa sanatçı durur. Zihnindeki çarpışmanın ışığı o kadar güçlü olur ki kamaşmış gözleri perdelenir. Ne üretmemenin huzuru içinde günlerini geçirebilir ne de üretirken sahip olduğu yeteneği zorlayacak özgürlüğü kullanabilir. Ne yaratmaktan vazgeçebilir ne de yaratırken tatmin olabilir. Durur. İçindeki karşıt düşünceler bataklığında yeteneği gömülene kadar durur. Ve yeteneğinin gömüldüğü mezarın başında ağlamaktan başka çaresi kalmaz.
İnsanın yarattıkça yok olduğunu anladın. Yaratıcılığın bedelinin yarattıkların kadar eksilmek olduğunu kabul ettin. Ve amacın bu oldu. Yaratarak yok olmak. Son düşüncen de yok olana kadar yaratmak.
Hiçbir düşünce zihnin merkezi değildir. Ve hiçbir düşünce diğerlerinden önemli değildir. Dolayısıyla, hiçbir düşünceyi varlığının kaynağı olarak görmemelisin. Varlık nedeni sorusunun yanıtında düşünce kelimesinin yer almadığını bilmelisin. Başlangıçtaki patlama, düşünceye ait değildir. Her düşünceye sadece hak ettiği değeri vermelisin. Ne eksik ne fazla.
Zihin her şeyi tüketir ve sadece düşünce üretir. Tüketimin ve üretimin sürmesi için zihnin genişliyor olması gerekir. Dolayısıyla sadece genişleme döneminde akıl sağlığından söz edilebilir.
İnsan, uzayda var olan yalnız bir varlık olduğunu anımsamadığı sürece sosyalleşmenin bedelini adsız acılarla ödemeye devam edecek.
Herhangi bir düşünce, karşıtıyla karşılaşırsa özgün halinden eser kalmaz. Karşıtından mutlaka etkilenir ve değişir bu da yok olduğu anlamına gelir. Aynı zihindeki karşıt düşünce baskısına çelişki denir. Zihin, çelişki karşısında birbirni parçalayan düşüncelerini ölümlerine terk etmek zorundadır ve üçüncü düşünceyi üretmelidir. Zihin, yok olanların bıraktığı yeri üçüncülerle doldurmalıdır. Aksi takdirde karşıt düşüncelerin aynı anda yok olmasıyla boşalacak olan zihinde davranışa dönüşecek hiçbir şey kalmayacaktır.
Böylece, Tanrı’nın şeytana içini dökmesinden insan doğdu. Böylece, ışığın karanlığı delmesinden ve döllenmesinden sen doğdun. Böylece sen loş oldun, Bazen aydınlığını, bazen de karanlığını sandın. Ancak hangisinin sen olduğuna asla karar veremedin. Ne kötüsün ne de iyi.
Her şey bir patlama ile başladı. Ancak patlayan neydi? Neden patladı ve bir patlama olması gerekli miydi? Binlerce ve binlerce soru.
Azınlıklar, ne etnik ne dinsel ne de renklere ilişkin olanlardır. Yeryüzü ve dışındaki tek azınlık, yanıtlardır. Her şeyi ve herkesi sorular yönetir. Evren nüfusunun çoğunluğu sorulardan oluşur. Soru ve yanıtların nadir evliliklerinden doğan melezler de bildiklerimizdir. Melezlerin ışığı neyi aydınlatıyorsa onu görürüz. Gerisi karanlıktır. Hiçbir gözün alışamayacağı kadar karanlık. El yordamının bile kör kaldığı karanlık. Kabul etmen gereken ilk gerçek de, doğumunda gözlerinin kapalı olduğudur. Hayata karanlıktan geldiğini bilmelisin. Anavatanın karanlıktır. Karanlığın kuralları yoktur. Karanlığın tarihi yoktur. Gözlenebilen tek hareket, karanlığın dışına düşendir. Sadece karanlığın dışı kurallara sahiptir. Doğumundan birkaç saat sonra gözlerini açmanın nedeni, ışığın seni beklediğini bilmendir. Kurallar, buluşmaların gecikmesini yasaklar.
Kurallar, karanlığın dışındaki hareketin kimlik bilgileridir. Kurallar, onların varlığını bilmeyenlere göre kader, diğerleri için pusuladır. Önce varlıklarını kabul etmen, sonrasında da onları tanıman gerekir. Bedenli ya da bedensiz, her şeyin ve herkesin boyun eğdiği kurallar, yaratıcılığın sınırlarıdır.
Azınlıklar, ne etnik, ne dinsel ne de renklere ilişkin olanlardır. Yeryüzü ve dışındaki tek azınlık, yanıtlardır. Her şeyi ve herkesi sorular yönetir. Evren nüfusunun çoğunluğu sorulardan oluşur. Soru ve yanıtların nadir evliliklerinden doğan melezler de bildiklerimizdir. Melezlerin ışığı neyi aydınlatıyorsa onu görürüz. Gerisi karanlıktır.
Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir.
Aynı zihindeki karşıt düşünce baskısına çelişki denir. Zihin, çelişki karşısında birbirini parçalayan düşüncelerini ölümlerine terk etmek zorundadır ve üçüncü düşünceyi üretmelidir. Zihin, yok olanların bıraktığı yeri üçüncülerle doldurmalıdır. Aksi takdirde karşıt düşüncelerin aynı anda yok olmasıyla boşalacak olan zihinde davranışa dönüşecek hiçbir şey kalmayacaktır. Ve davranışın gözlemlenmediği beden her anlamda felçli sayılacaktır.
Çelişki seni öldürür. Çelişki işkencedir. Çelişki buz tutmuş bir göldür. Çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. Çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. Çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
Tek başına işlenen suç bir göktaşıdır. Sırtında sadece sahibine yer vardır. Ancak suç, var olan en güçlü tutkaldır. Suçun işlenmesinde payı olanların her biri, birbirine yapışır. Her ne kadar birbirlerinden kaçmaya çalışsalar da suç çekimi onların ayrılmasını engeller. Sanıldığı gibi suçun işlendiği yere değil, birbirlerine dönerler.
Yerçekimi, düşünce değildir. Ama uçmak bir düşüncedir. Uğruna ölenlerin gerçekleştirdiği bir düşünce.
Düşünüyorum, öyleyse, varlığımı yok edebilirim.
Delirenler affedilmez ve terkedilir. Bu da, suçu olmayan bir insana verilebilecek en büyük cezadır.
İnsanlığın sonu,diye düşündü Asil
Nerede durması gerektiğini bilmemekten gelecek.
Sınırın hangi yakasında doğduğunu ve hangi yakasında öleceğini bilememekten gelecek, insanlığın sonu.
Beden yerine zihinde nefret etmek, cinayetleri; beden yerine zihinle sevmekse yalanları azaltacaktı.
Her insanın boşluğa doğma hakkı olmalıydı. Vatansız, toplumsuz, ailesiz, ve kişiliksiz olmak her insanın hakkıydı.
Nokta mükemmeldir. İnsanın varlıktan ibaret kalması gibi. Kusursuz bir hal.
Hayatını ve dünyanın ulaşamadığı yer olan hiçlik, insanın son evidir.
İnsanın amacı ve varlik nedeni, yaratarak yok olmaktır
Ancak sevgi, kesilmeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi.
zaman gidecek yeri olmayanların evidir. Sadece zaman onları ileriye taşır.
Oysa kötülük, önce başkalarının, sonra da senin canını acıtır. Bu kadar basit.
İnsanlığın sonu, diye düşündü Asil. Nerede durması gerektiğini bilememekten gelecek.
Bzi asla yalan söylemeyiz..
Gerekirse gerçeği değiştiririz
söylediklerimize uysun diye…
Gelişimini engelleyen yüksek amaçlara sahip olmayı bırakmalı ve iyiliğe ulaşmak yerine, içindeki kötülüğü dizginlemeyi öğrenmeliydi.
Kansız acının en acımasız tarafı, bitmesinin beklendiği bir kan dökülme ânının olmayışıydı. Kansız acının en acımasız tarafı, ne zaman biteceğinin bilinememesiydi.
Oysa kapitalizmin Türkçesi madde bağımlılığıdır. Ve her madde parayla satılır.
İnsanlık, bir hayvan sürüsü olmadığına göre, tek bir dinin, milyarlar tarafından paylaşılması ve kutsal kitapların toptan gelmesi düşünülemez İlk kitap ve ilk peygamberden, yeryüzündeki zihin sayısı kadar vardır.
Zihin sınırları içinde, düşüncenin duygudan başka düşmanı yoktur.
Ne kadar çözmeye çalışırsam, denklemin içine o kadar gömüldüm. Kendimi tanımaya çalıştıkça gerçekten uzaklaşıp kendi evimde kayboldum.
Hiçbir şey geçmeyecek. Kimse kurtulmayacak. Çünkü tanrının tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor.
Güneşin söndüğünü 8 dakika sonra anlarsın. O 8 dakika boyunca hayatın sonsuza dek süreceğini sanırsın. Doğa yalan söyler sana. Sevildiğini sanmak da böyledir. Ama artık güneşin söndüğünü öğrendim.
Çünkü sevgiden başka güç yok. Ve paylaşılan sevgi kadar büyük sevgi yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir