İçeriğe geç

Ayışığı Kedisi Kitap Alıntıları – Ayşım Okudan

Ayşım Okudan kitaplarından Ayışığı Kedisi kitap alıntıları sizlerle…

Ayışığı Kedisi Kitap Alıntıları

Dün düne ait
Bugün güne
Yarın düşlere

Dünü unut
Bugünü tut
Yarını düşle.

“Kerteriz sapması
Yürek yörüngesinde
Döngel döngülerinde
Gelgeç sevdalarda

Ayrık otu bilenir-bitiverir
Çalı çırpı bağrında
Sevdalar gökkuşağı
Siyahın askısında.”

“Hiç yalnızlığı tatmamış olmak mümkün müdür? Her insan bir parça yalnızdır aslında. Hüviyeti gibi yanında taşır yalnızlığı yaşam boyunca.”
Pişmanlık senin ezberin
ömrünce sadık yol arkadaşın
Bensizliği sana hatırlatacak kendi başına
dokuz harflik zararsız bir kelime
onu geri dönülmez hale getiren sensin.

Kökleri toprağa tutunamamış koca bir çınar gibiyiz biz
dallarına söz geçmeyen
ha yıkıldı ya yıkılacak derken yıkılan
baharın içinde sonbahar
yeşilin içinde sarı
güneşin gölgesinde yağmur
sevginin içinde nefret
özveride nankörlük
gören gözde körlük
serapta çöl
denizde alabora
kayan yıldız
Nokta !

Yalnızlığın Yalnızlığa Mahkumiyeti
Kocaman bir ev
Somut açıdan yalnızım
Kapalı kapılar ardında
Boş odalara açılan bu evde

Yalnızlığı yenebilirim düşüncelerimle
İçimde bir sürü kahraman
İçimde bir sürü isyan
Dile gelmeyi beklemekte

Kalabalık bir mekana çevirebilirim burayı
Haykırışları ağlayışları

Kahkahaları kavgaları
Doldurabilirim
Sessizliğin ağır baskısı altında
Yalnızlık kokan bu evde

Kocaman bir ev , bir ben , bir beden
İçimdeyse bir dev, barındıran sürülerce beden
Bir kargaşadır içimde sözcüklerle süren
Neler neler var söylemeyi bekleyen

Dipte en dipte çalkanıyor dünya
Göz görmez kulak duymaz
Yürek atmaz
Yokluk
Hiç
Hayatın anlamını arıyordu. Kayboldu.
“Geleceği zamansız yaşamaya çalışırken şimdiyi unutur, geçmişi savunur, gelecekle avunuruz.”
Hiç yalnızlığı tatmamış olmak mümkün müdür? Her insan bir parça yalnızdır aslında. Hüviyeti gibi yanında taşır yalnızlığı yaşam boyunca.
Bütün zırhlarını indirir sevdalı yürek sevdalısına. Doyasıya alenilik. Teslimiyet bayrağını çoktan çekmiştir. Kalkanlarını iki yürek adına kuşanır tüm cihana. Gücünü sevdasından alır.
Hayalleri, geçmişi, şimdisi, geleceği adanır dünlerinin, günlerinin sahibine. Güvende hisseder kendini hiç olmadığı kadar.
Bir hamleyle, bir darbeyle yıkılınca tatlı serüven ve sevdalısı ardına bile bakmadan öfkeyle giderken, çırılçıplak hisseder kendini, güvende zannederken.
İnsancıklar ah insancıklar!
Dev aynasındaki cüceler..
Saklama gerçekleri saklanma gerçeklerden.Gözlerini kapatınca dünya zamansız ve mekansız olmuyor.Sen de saklanmıyorsun.
Deve kuşu musun sen?
( .)
Pişmanlık senin ezberin
ömrünce sadık yol arkadaşın
Bensizliği sana hatırlatacak kendi başına dokuz harflik zararsız bir kelime
onu geri dönülmez hale getiren sensin.

Kökleri toprağa tutunamamış koca bir çınar gibiyiz biz
Dallarına söz geçmeyen
Ha yıkıldı ya yıkılacak derken yıkılan
Baharın içinde sonbahar
Yeşilin içinde sarı
Güneşin gölgesinde yağmur
Sevginin içinde nefret
Özveride nankörlük
Gören gözde körlük
Serapta çöl
denizde alabora
kayan yıldız
Nokta !

Kedinin kuyruğunu kovaladığı gibi gölgeni kovala dur bir kısır döngü içinde. Varacağım nokta yine aynı.
Yaşamak bir sanat. Ne yazık ki herkes sanatçı doğmuyor.
Pişmanlıklarla süren ömür tuzağında
Keşkeler tekerleme oldu ağzımda
Ruh bedene beden beden büyük gelince
Et parçası bedenler – ruhsuz, sahipsiz
Bedende tutsak ruhlar, basiretsiz
Maddesiz ruh, maneviyatsız beden
Çeşmenin başında bir garip
Yüzü içine dönük
kuruyan musluktan medet uman
acınası bir hali var
dışı harap içi viran
sorma gitsin

gözlerinin gerisinde küçük bir çocuk saklanıyor sanki elinden balonu uçmuş
içinde tüm ümitlerini yüklenerek
sanki misketi kaybolmuş oyunun tam ortasında elinden alınmış başarısı
ağlamaklı

başında alnına kadar inen bir şapka
tüm yükünü ona gizlemiş
omuzları bedenine siper
çöktükçe çökmüş
elleri nasırlı teni yanık
acısı kendine, bizler sadece tanık

kim bilir kaç yıldır kendi sesine hasret
sessizce yol alıyor yılların içinde
bir taşın yamacına tünemiş
gözü çeşmede
yüzü içine dönük
oysa için yıkık dökük!

Garibim yokmuş gibi yaşayıp varlıkta yok olan

acı da dublör, hayat da figüran

görüp de görmezden gelinen, seslerin arbedesinde duyulmayan

yaşamın taca attığı, hakemden kırmızı kartlı, oyuna alınmayan

ne zararlı ne zararsız, ne yaşlı ne genç, ne var ne de yok!

Ayın gölgesinde
Bir kuyruk mesafesindeki
Mutluluğa mırıldanıyor
Ayışığı kedisi
DÜN-BUGÜN-YARIN

Dün düne ait
Bugün güne
Yarın düşlere

Dünü unut
Bugünü tut
Yarını düşle

ELA

Denizaltı gözlerin
derin çok derin

Nemli gecelerde sevdiğim
gözlerinde dipteyim

PUSULA

Kerteriz sapması
Yürek yörüngesinde
Döngel döngülerinde
Gelgeç sevdalarda

Ayrık otu bilenir-bitiverir
Çalı çırpı bağrında
Sevdalar gökkuşağı
Siyahın askısında

Çeşmenin başında bir garip
Yüzü içine dönük
kuruyan musluktan medet uman
acınası bir hali var
dışı harap içi viran
sorma gitsin

gözlerinin gerisinde küçük bir çocuk saklanıyor sanki elinden balonu uçmuş
içinde tüm ümitlerini yüklenerek
sanki misketi kaybolmuş oyunun tam ortasında elinden alınmış başarısı
ağlamaklı

başında alnına kadar inen bir şapka
tüm yükünü ona gizlemiş
omuzları bedenine siper
çöktükçe çökmüş
elleri nasırlı teni yanık
acısı kendine, bizler sadece tanık

kim bilir kaç yıldır kendi sesine hasret
sessizce yol alıyor yılların içinde
bir taşın yamacına tünemiş
gözü çeşmede
yüzü içine dönük
oysa için yıkık dökük!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir