İçeriğe geç

Avcı’nın Kızı Kitap Alıntıları – Mahinev Turan

Mahinev Turan kitaplarından Avcı’nın Kızı kitap alıntıları sizlerle…

Avcı’nın Kızı Kitap Alıntıları

Mahinev Turan kitaplarından Avcı’nın Kızı kitap alıntıları sizlerle

Avcı’nın Kızı Kitap Alıntıları

Dünyanın bir yerinde daima sabahtır. Gece örtüsünü örttüğünde iyilikler uyurken kötülükler gezinir bilinmez diyarlarda. Ve bir ışık parlar uzakta. Yalnızca tutunmak için değil, kurtulmak için de kaçar insan. Bir sokakta, bir ruhta
Kazanmak için kaybettiklerim canımı yakıyor.
Korku kalbimi yaralıyor. Yaralarımı iyileştirirsem aynı yerden bir kez daha yaralanırsam canım öncekinden daha çok acır diye yalnızca üstünü örtüyorum, diri tutuyorum acılarımı.
Akıl, ehlileştirilebilirdi. Akıl,boyun eğebilirdi. Akıl, sindirilebilirdi. Fakat ruh kanasa bile kendinden ödün vermezdi. Ruh, bıçak darbelerinden kaçmaktansa onların hedefi olmayı tercih ederdi. Çünkü ruh yanlış düşüncelerin hedefi olmaktan gurur duyar, doğrusu için lime lime doğranmaya razı olurdu.
Korkunu dillendirirsen onu kabul ederek esiri olurdun fakat dillendirmezsen korkun senin esirin olarak kalırdı.
Karanlık saklanmak isteyenlerin en iyi dostuydu
Hepimiz topraktan yaratıldık ve arada sırada çamurlaşabiliriz.
Sıçrayarak uyandı.Başını yatak başlığına yaslayıp nefesini düzene sokmak için bekledi.Umutsuzluk dolu bir karanlığın içinde tutulan bir savaş esiriydi.Doğruların bazen yanlışların içinde saklandığını,ona gösterilmesi için de karanlık günlerin içinden geçmesi gerektiğini bilmeyecek kadar da cahildi.
Gül bahçesi vaat edilmişse herkes dost kalabilir,önemli olan dikenler eline batıp kanattığında onunkini sarabilmek.
Acılı yüreklerin kötülüğe dönüşmesi hep suçlanır fakat kötülüğün altına imza atanlar her zaman alkışlanır.
Dans edelim.
Müzik yok. Sessizlikte mi dans edeceğiz?
Sessizlikle aramızın iyi olduğunu sanıyordum.
Silahını ateşlersen kontrol hakkını kaybedersin. Kontrol etmek için sahip olman gereken nitelik mantıktır.
Yaralar derinliklerine göre sınıflandırılsaydı gözyaşlarının bedeli ölüm olurdu.
Ne kadar kötüye giderse gitsin her zaman parla.
Seçim diye bir şey yoktur.
Sürüklendiğimiz yolların sonucu bir seçimmiş gibi gözükür.
Kan, karanlığın esiriydi ve biz kanamadıkça kanımız kırmızı değildi.
Korkularıyla yüzleşmediği sürece düşmanını tanıyamazdı.
Bir göğüs kafesine iki kalp sığmazdı fakat bir çok hayat sığardı.
Herkes kahraman olmayı isterdi fakat cesaret edebilenler kahraman olurlardı.
Cehennemde yeşeren bir çiçekti onların aşkı. Şimdi yanma sırasıydı.
Kanları bile siyah akardı. Rüyalarını cinayetler süsler, katillerden kaçarlardı.
Haklısın. dedi Akira. Bazılarımız bir ruha sahip olacak kadar şanslı olamıyoruz.
Gerçeğe dönüşmeyen ihtimaller, her ne kadar gerçek olmasını deli gibi istese de hayal edilmeye değmezdi.
Bazı şeyleri koruyabilmenin tek yolu onlar olmadan yaşayabilmek sanırım.
O zaman bana neler olduğunu anlatman seni pek sarsmaz değil mi?
Seni sarsabilir.
Yeterince sarsıldım desem?
Sarsılmaktan bayılacaksın desem?
Sarsılmaktan yeni ayıldım desem?
Ateş, ateşti. Ruha dokunan ateş onu soğuturdu, dondururdu.
Ruha dokunan aşk yakardı, kavururdu.
Aşk, ateşti. Aşk, katliamdı. Aşk, kan rengiydi.
Gölbölge’ye hoş geldin katil. dedi. Ölümüne hoş geldin.
Kalbinin kırılmasındansa olası bir ihtimalin heyecanıyla uykuya dalmak daha iyidir.
Acı yoğundu, hayal kırıklığı diriydi.
Avcı buradaydı,avı için gelmişti.
Duvarları aşamazsınız ama yıkabilirsiniz. Cennete girdiğinizde, o zaten sizi bırakmayacaktır.
O,başka insanlar kendi hayatlarında söz sahibi olabilsin diye kendi söz hakkından vazgeçiyordu.
Avcılar gerekmedikçe savaşmazlardı. Avcılar savaşmamak için tehditleri ortadan kaldırırlardı.
Büyük balık küçük balığı yer. Fakat büyük balık,küçük balıkların hepsini yiyemez.
Akira İlk kez gerçeğin bu denli baskısını hissetmişti üstünde.
Gerçek ağırdı,incitiyordu onu.
Gelenekler,avcılar için yaratıcı tarafından indirilmiş kitaptan bile daha değerliydi.
Gelenek Akira’yı yenememişti.
Bazen olmasında ısrar ettiğin şeyler ödemek zorunda kaldığın bedellere değmez.
Yalnızlık,istediğiniz kişinin yanında olamayacağını bildiğiniz halde onu yanında hala umut etmekti. Yalnızlık tek başına olmaktan çok kalabalıkta aradığınız yüzdü. Ve yalnızlık, çaresiz ağlayışlardı,haykırışlardı, içi boş gülümsemeler, yarım bırakılmış yemekler,dinlenmiş müzikler,içi boşalmış ağrı kesiciler,dolunaya karşı iç çekişlerdi. Yalnızlık hayatın ta kendisiydi.
Aşk terk ettirip öldürebilir fakat sevgi ne terk ettirir ne de öldürür,bunu unutma.
En kıymetli özgürlük acı çekerek kazanılmış özgürlüktür.
Büyük balık küçük balığı yer. Ama büyük balık,küçük balıkların hepsini yiyemez.
Korkunu dillendirirsen onu kabul ederek esiri olurdun fakat dillendirmezsen korkun senin esirin olarak kalırdı.
Doğmak ve ölmek arasındaki koca boşluğu anlatmak için dakikalar yeterdi. Dakikalara sığan bir ömür için neden yıllar harcanırdı o zaman? Zaman ve zamanın getirdiği tüm duygular insanı insan yapardı da ondan.
Zihninde bir düşünceyi ne kadar tekrarlarsan hayatında onun meyvesiyle karşılaşman mümkündür.
Aşk terk ettirip öldürebilir fakat sevgi ne terk ettirir ne de öldürür, bunu unutma.
Bildiği bir şey varsa o da bu dünyada hırslar, istekler uğruna en kolay harcanan şeyin canlar olduğuydu.
Bazen olmasında ısrar ettiğin şeyler, ödemek zorunda kaldığın bedellere değmez.
”Bazen olmasında ısrar ettiğin şeyler ödemek zorunda olduğun bedellere değmez ”
Karanlık saklanmak isteyenlerin en iyi dostuydu.
Büyümek sandığı kadar olağanüstü bir şey değilmiş. Ağladığı yerlerin yeri değiştiği için büyümek diyorlarmış adına.
Körebe oyununun kuralı gereği ebenin gözü siyah bir bezle bağlanırdı karanlıkta kalsın diye. Gözlerinin bağlanması için siyah bir bez parçası mı lazımdı? Kimi zaman ışık bağlanmaz mıydı insanın gözüne, ışık kör etmez miydi gerçeğin bir kısmını saklamak adına?
Korkunu dillendirirsen onu kabul ederek esiri olurdun fakat dillendirmezsen korkun senin esirin olarak kalırdı.
Acı sarhoşu olmaktansa intikamla uyanık kalmak daha kolaydı.
Her şeyin bir bedeli vardır.
Işığın gösterdiği yol her zaman güvenli değildi, arabalar üstüne gelirken kaçmak için onlarla aynı yönde koşmak seni sadece aynı yolun yolcusu yapardı. Kaçmak için üzerine gelene koşmak lazımdı. Işık kimin elindeyse doğru yolu o seçerdi. Işık kimin elindeydi ya da elindeki ışık kimin yansımasıydı?
Mutluluk her zaman hissedilmezdi. Her zaman huzur getirmezdi ruhlara. Mutluluk, eğer paylaşılacak bir hayat varsa doldururdu boş taçları. Ve mutluluk kırılan ruhların merhemiydi.
Dünyanın bir yerinde daima sabahtır. Gece örtüsünü örttüğünde iyilikler uyurken kötülükler gezinir bilinmez diyarlarda. Ve bir ışık parlar uzakta. Yalnızca tutunmak için değil, kurtulmak için de kaçar insan. Bir sokakta, bir ruhta…
Umutsuzluk dolu bir karanlığın içinde,tutulan bir savaş esiriydi.Doğruların bazen yanlışların içinde saklandığını,ona gösterilmesi için de karanlık günlerin içinden geçmesi gerektiğini bilmeyecek kadar da cahildi.
İnsan sevdiğini korumak için onu ne kadar çılgınca sevdiğini söyleyemiyormuş bazı zamanlar.
Bedeninin yorgunluğu onu fazla etkilemezdi ama zihin yorgunluğu hem ruhu hem de bedeni için işkenceden başka hiçbir şeye yaramıyordu.
Sevmeye inancı yoksa boş harabeden başka nedir insan?
Dünya berbat bir yerdi, en iyisi bunu erken kabullenmekti.
Birbirlerinin yaralarını sarınca, ruhları da düğüm atmıştı birbirlerine onlar fark etmeden.
Akıl, sindirilebilirdi. Fakat ruh kanasa bile kendinden ödün vermezdi. Ruh bıçak darbelerinden kaçmaktansa onların hedefi olmayı tercih ederdi. Çünkü ruh yanlış düşüncelerin hedefi olmaktan gurur duyar, doğrusu için lime lime doğranmaya razı olurdu.
Hayal etmek her zaman kolaydı fakat başarmak cesaret isterdi.
Acı sarhoşu olmaktansa intikamla uyanık kalmak daha kolaydı. Zor olan önüne bakmaktı, zor olan direksiyonu sıkı sıkı tutmaktı.
Bazen olmasında ısrar ettiğin şeyler , ödemek zorunda kaldığın bedellere değmez.
Ne kadar kötüye giderse gitsin her zaman parla.
Eğer sevdiğin şeye gerçekten sahip olamıyorsan onu ya bırakırsın ya da yok edersin Brecken.
Akıl, evcilleştirebilirdi. Akıl, boyun eğebilirdi. Akıl, sindirilebilirdi. Fakat ruh kanasa bile kendinden ödün vermezdi. Ruh, bıçak darbelerinden kaçmaktansa onların hedefi olmayı tercih ederdi. Çünkü ruh yanlış düşüncelerin hedefi olmaktan gurur duyar, doğrusu için lime lime doğranmaya razı olurdu.

Ruh, en büyük düşmandı.

Büyük balık küçük balığı yer. Fakat büyük balıkların hepsini yiyemez.
Savaşmak için mi yaşıyordu yoksa yaşamak için mi savaşıyordu?
Ne derler bilirsin öfkeyle kalkan zararla oturur.Bil bakalım ne oldu?Ben oturmadım.Çünkü öfkeyle kalkan oturmaz.Öfkeyle kalkan intikam için koşar.
Umutsuzluk dolu bir karanlığın içinde,tutulan bir savaş esiriydi.Doğruların bazen yanlışların içinde saklandığını,ona gösterilmesi için de karanlık günlerin içinden geçmesi gerektiğini bilmeyecek kadar da cahildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir