İçeriğe geç

Atsız ve Türkçülüğün Yarım Asrı Kitap Alıntıları – Ozan Karabulak

Ozan Karabulak kitaplarından Atsız ve Türkçülüğün Yarım Asrı kitap alıntıları sizlerle…

Atsız ve Türkçülüğün Yarım Asrı Kitap Alıntıları

&“&”

Türkçülük din gibi derin, tasavvuf gibi mistik bir sistemdir.
Büyüklük ülküsü, büyük fedakarlıklar ülküsü demektir.
Tanrım, Türkleri Rıza Nur’a benzeyen kişilerden mürekkep bir millet kıl.

İsmet Tümtürk

Türkeş’in Atsız’la tanışması 1930’lu yılların ortalarına rastlamaktaydı. İlerleyen yıllarda da devam edecek olan bu birliktelik, 1944 yılında Atsız’ın evinde yapılan aramalarda Türkeş’ten gelen mektupların bulunması sebebiyle Türkeş’in de
hapse girmesine yol açacaktı. Tahliyelerin ardından Türkeş, Atsız’ın Orkun (1950-1952) dergisinde “Kazganoğlu” imzasıyla yazılar kaleme aldı. İkilinin tanışmalarında başlayan ilişkileri arkadaşlık, dostluk ve tabii ülküdaşlık çerçevesinde uzun yıllar devam etti. Atsız, Türkeş’e yazdığı mektuplarında “Aziz Kardeşim Alparslan” diye hitap ediyor, Türkeş ise Atsız’dan kızlarına isim babalığı yapmasını rica ediyordu. 1960 İhtilali ise, tam anlamıyla bir dönüm noktası olacaktı. İhtilali gerçekleştiren subaylar
arasında Türkeş’in de bulunuyor olması birçok Türkçü’yü heyecanlandırmıştı. Öyle ki Atsız, Türkeş için “artık bayraktar o” diyecekti. Gerçekten de ilerleyen yıllar Atsız’ı haklı çıkardı. Türkeş, İhtilal’den sonra Türkiye’den ayrılmak zorunda kalacak, döndüğünde ise Türkçülüğün tarihinde yeni seyir başlayacaktı.
Esasen birçok Türkçü birbirinin benzeri olan pek çok Turancılık tanımı yapmıştır. Bu tanımların çoğu akılda kalıcı, meselenin özünü açıklayan ve kısaca formüle edilmiş cümlelerdi. Mesela Atsız, Turancılığın bugünkü siyasi sınırlar dışında kalan Türklerle Türkiye Türklerinin birleşmesi arzusu olduğu yazıyordu. O, Turancılığı başka bir yazısında da bütün Türklerin birleşmesi, başka milletlerin hakimiyetinde yaşayan Türklerin kurtarılarak tek bir devlet halinde toparlanması fikri olarak tanımlamıştı.
Türkçülüğün, Gökalp’tan sonra en önemli ideologlarından biri
olan Atsız’ın en sarih tanımı ise şöyleydi: “Türkçülük, büyük Türkelinde Türk uruğunun kayıtsız-şartsız hakimiyeti ve istiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür.”
Atsız, ülkülerin bir “milletin manevi gıdası” olduğuna inanıyordu. Ülküsü olmayan milletler ya silik kalmaya mahkum olur veya yok olurdu. Ülküler uğruna ölünmeliydi. Milletler de ölebildikleri kadar yaşamak hakkına sahip oldukları için ölümü göze alamayan milletler içten içe çürümüş milletlerdi.
Atsız, daha 1930’larda, milli ahlaktan muradının “cephelerde kan, tarlalarda alın teri akıtan milletin malına göz dikmemek; millet yolunda yaşamak, çalışmak ve ölmek” olduğunu söylüyordu.
Ahlak, Türkçülere göre, bir milleti vücuda getiren en önemli manevi unsurlardan biriydi. Tabii bu ahlak milli, Türk’e has olmalıydı.
Türkçüler için komünizm bir fikir hareketi olmaktan çok Türklerin
kadim ”düşman”ı “Moskof”un yayılmacılık için kullandığı bir araçtı. Esasen Türkçüler komünizmi bir doktrin olarak değil, “Rus emperyalizmine hizmet eden bir beşinci kol faaliyeti” olarak gördükleri için karşıydılar. Türkçüler, komünizmi Moskof
emperyalizmi olarak tanımladıktan sonra Türkçüler tarafından bu fikrin Türkiye’deki mümessillerinin “Moskof ajanı” olarak kabul edilmesi doğaldı. Zira Türkçülere göre bu kişiler Türkiye’nin varlığına “kastediyorlardı.” Komünist olmak “Moskofçu” olmaktı, “Moskofçu” olmaksa “Türk’e düşmanlık” etmekti.
Bu dönemde Türkçülerin en fazla işledikleri konulardan biri Atatürk’ün komünist olmadığı aksine komünizme “düşman” olduğuydu. Hatta onun komünizme tabii biri olduğunu söylemenin ona “hakaret” olduğu yazılıyordu. Onun, “Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.” sözü de bunun en büyük kanıtlarından biri olarak gösterilmekteydi. Bu bağlamda “Atatürk İlkeleri” de Türkçülere göre, Türklüğü yükseltmek ve onun yükselmesine engel olan Komünizmi “tepelemek” anlamına geliyordu.
Millet ve vatan haini olmak için mutlaka askeri sırlar çalarak para ile düşmana satmak icab etmez. Kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemek, onların davasını gütmek, kendi kültür ve mazisini inkar etmek de hainliktir. İslam Birliği ve kardeşliği kuruntudur. Dinin baş unsur olduğu çağlarda bile gerçekleşmemişti. Bundan sonra, araya bu kadar ihanet ve
düşmanlık girdikten sonra asla gerçekleşmiyecektir. Gerçekleşecek olan birlik İslâm birliği değil, Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar Türk Birliği olacaktır
Atsız, “Türk Milletine Çağırı” adlı makalesinde milli şuur, din, rejim, Turancılık, Türk Dili, askerlik, sosyal adalet, hukuk gibi konularda bütün Türkçüleri “kucaklayan” ve bütün Türkçülerin “asgari müşterek”te buluşabilecekleri bir yapı kurmuş ve makalesinin sonunda, daha sonra Alparslan Türkeş tarafından “9 Işık Doktrini” olarak benimsenecek dokuz ana ilke belirlemişti:
1- Türkçüyüz
2- Arınmış Türkçeciyiz
3- Yasacıyız
4- Toplumcuyuz
5- Millî gelenekçiyiz
6- Demokrasiye taraftarız
7- Ahlâkçıyız
8- Bilimciyiz
9- Teknikçiyiz
Atsız’a göre en mühim vazife yurt çapında yayılan Türk Milliyetçiler Derneği çatısı altında toplanmaktı. Genç Türkçüler her şehir ve kasaba bu derneğin birer şubesi kurarak faaliyete geçmeliydiler. Genç Türkçüler bilhassa askeriye, mülkiye ve
öğretmen okulları gibi kurumlara girmeli, bu mesleklerde ulaşabilecekleri en yüksek mertebeye çıkmalıydılar. Atsız’ın genç Türkçülerden bir diğer beklentisi de aile kurmaları yönündeydi. Türkçülerin genç yaşta evlenmeleri ve çok sayıda “gürbüz”
çocuk yetiştirmeleri gerekliydi. Her Türkçü çevresini “ikaz ve irşad” etmekle mükellefti. Türkçüler imlâ yanlışları ve ifade bozukluklarından kurtulmalı, millî kültürü zenginleştirecek eserleri okumalı ve eski harfleri de öğrenmeliydi. Yapılması gereken en önemli işlerden biri de Türkçüler arasında bir veya birkaç sandık kurmaktı.
Atsız’a göreyse masonluk, “Türkçülük düşmanı bir teşekküldü”, bu yüzden Türkçüler ona düşmandı. Siyonizm ise “insanlık düşmanı bir fikir”di. Türkçüler, Siyonistlerin Filistin’de Türk ordusunu arkadan vurduğunu unutmamalı ve bunlara karşı her zaman uyanık bulunmalıydı.
&‘Türkçülük bir anlamıyla da Türklük düşmanlarına düşmanlıktı.Türkçüler Türk Irkı’na Türk’ün ülkesine. mukaddesıtına ve şerefine düşmanlık eden her millete, her dine, her rejime, her fikre, her ferde düşmandı.’
Türklerin tarihi vatanını bağımsızlığa ve Türkiye ile birliğe kavuşturmaktı.
Atsız’ın döneminde ise durum biraz daha farklıdır. Bu dönemin Türkçülerinin bir kısmı, imparatorluğun son demlerini idrak etme fırsatını bulmuş olsalar da, birer cumhuriyet aydınıdırlar. Eğitimlerini, demografik olarak homojen bir yapı gösteren Türkiye’de tamamlamışlardır. Dünyadaki en önemli fikirlerden biri ise milliyetçiliktir ve her yerde ulus-devlet kurulur olmuştur ki Türkiye Cumhuriyeti de bunlardan biridir. Ülkede müthiş bir Türklük havası esmektedir. Atsız ve çevresindeki Türkçülerin bu havadan etkilenmemeleri ise mümkün değildir.
“Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsü Başkanı
Caferoğlu Ahmet Beğ, 6 Ocak 1975 günü ebediyete göçtü. Prof. Caferoğlu Ahmet Beğ,
Azerbaycan Türklerindendi. Nice yıllardan beri Moskof pençesinde bulunan Azerbaycan’ın
eşrafından İsmail Beğ ile eşi Cevher Hanım’ın çocuklarıydı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’nde yarım yüzyıla yakın hocalık yapan Caferoğlu Ahmet Beğ, bilhassa son yıllarda en
verimli Türkologlar arasında yer almıştı. Bugün Türkiye’de bu alanda çalışan verimli pekçok
kişinin de hocası olan rahmetli Prof. Caferoğlu Hikmet Beğ’e Tanrı’dan rahmetler diler, kızı Türk-İslâm Eserleri Müzesi şeflerinden Nazan Tapan Hanım ile diğer akrabalarına ve
yakınlarına taziyetlerimizi sunarız.”
“İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü profesörü, büyük ilim adamımız Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Beğ’i kaybetmiş olmanın büyük acısı içindeyiz. Ziyaeddin Fahri Beğ, kelimenin mutlak manâsıyla, çok değerli bir ilim adamımızdı. Eserleri arasında Türkçülük tarihinin unutulmaz siması Ziya Gökalp hakkındaki neşriyatı da, Türklüğe hizmetleri yolunda her zaman şükranla anılacaktır. Kendisi de Türkçülük ülküsünün ciddi, ateşli ve değerli [Tam olarak okunamamıştır.] bir mensubu idi. Ziyaeddin Fındıkoğlu’nun ilim, fikir ve Türkçülük alanında Türklüğe ne derece faydalı olduğunun en meydanda delili, kaybı
dolayısıyla, TRT’nin büründüğü kış uykusu halidir. Cim karnında nokta değerindeki bir takım şöyle böyle ve değersiz kişilerin ölümleri sırasında, yıllarca, radyodan yapılan şişirici yayınları
hatırladıkça, bu gerçekten büyük kayıp karşısında, TRT’nin dilinin tutulmuş olmasının mânâsı daha iyi anlaşılmaktadır. Büyük ilim ve fikir adamımıza Tanrı’dan rahmetler diliyor, Fındıkoğlu
ailesine taziyetlerimizi sunuyoruz. Bu büyük kayıp karşısında en büyük tesellimiz, Fındıkoğlu
Ziyaeddin Fahri adının, Türklükle birlikte yaşayacağı inancımızdır
“Ateşli Türkçülük diyarı Tarsus’un genç ülkücülerinden Gündüz Öztürk Beğ’in, Şeker
Bayramının üçüncü günü çok erken bir yaşta hayata gözlerini yummuş olduğunu büyük bir
teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Ailesine ve yakınlarına taziyetlerimizi sunar, merhuma
rahmetler dileriz.”
“1944-1945 Irkçılık-Turancılık davasının sanıklarından Orman Yüksek Mühendisi Fazıl
Hisarcıklılar’ın ölümünü geç haber aldık. Evdeşiyle çocuklarına başsağlığı, arkadaşımıza
Tanrı’nın esirgenliğini dileriz.”
“Türkçü yazar ve fikir adamlarından Dr. Cezmi Türk 5 Ağustos 1972 akşamı Adana’da
hayata veda etti. Siyasî mücadelede de iyi ad bırakmış meclis hatiplerinden olan Cezmi Türk
hakkında ilerde yine yazacağız. Tanrı’dan rahmetler diler ailesine taziyetlerimizi sunarız.”
Bütün ömrü boyunca vatanı olan Azerbaycan’ın istiklâli uğrunda Rus
emperyalistlerine karşı savaşmış olan Albay Veli Bek Yadigâr, 13.12.1971 de Arjantin’de,
Buenos-Aires’te Tanrı’nın rahmetine kavuşmuştur. Bu ölüm Arjantin’deki bütün milliyetçi ve
dost çevrelerde büyük üzüntü yaşatmıştır. Öz vatanının istiklâli uğrunda kardeş Türk ordusu ile
birlikte emperyalist Rus ordusuna karşı vuruştuktan sonra kendisi için her şeyden kıymetli
vatanını kaybederek Polonya’ya sığınmış, Polonya ordusunda albaylık rütbesine kadar
yükselmiştir. Bütün hayatında hiçbir vakit milî mücadelesinden geri kalmamıştır. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Arjantin’e gelen Veli Bek Yadigâr burada da ömrünü yurdu için fikir
mücadelesiyle geçirmiştir. Tanrı’dan rahmetler dileriz
“Çanakkale ve Millî Mücadele’nin adsız kahramanlarından Burdur’lu Topçu Başçavuşu
Kademlioğlu İsmail’in 90 yaşlarında Tanrı’nın rahmetine kavuşmuş olduğunu öğrendik.
Burdur’luların büyük saygı ve sevgisini kazanmış olan Kademlioğlu İsmail, Türk’ün kader
savaşlarının son yadigârlarından biri idi. Hayatının son yıllarından biraz sıkıntılı günler geçirmiş
ve üstelik de felç olmuştu. Buna rağmen o büyük savaşlara katılmış olanlara bağlanmış olan
gazilik ve şeref aylığını, yıllarca süren ısrarlara rağmen kabul etmemiştir. Bu aylığı kendisinden
habersiz olarak bağlatmak için girişilen teşebbüsleri de, nüfus kâğıdını koynunda saklamak
suretiyle önlemiştir. Hattâ: ‘İsmail Çavuş! Bu senin hakkın olan kanunî bir paradır. Niçin almak
istemiyorsun? Bu parayı İnönü bile aldı!’ diyenlere karşı da: ‘Evlât! İnönü belki fakir ve
muhtaçtır. Ben Allah’a şükür bir lokma ekmek bulabiliyorum. Onu bulamayanlar da var.’ diye
cevap vermiştir. Türk soyunun, o büyük soya lâyık bu mütevazı, yiğit, gözü tok, yani Türk oğlu
Türk adsız evlâdına ulu Tanrı’dan rahmetler dileriz.”
“Adnan Ötüken’i mart ayının ortalarına doğru kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz.
Ölümünden birkaç gün önce, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün aylık toplantısı için
Ankara’ya giden ve başkentteki yakınlarını sıhhatli hâli ile memnun bırakan Ötüken’in,
İstanbul’a dönmesiyle âniden Tanrı’nın rahmetine kavuşması, milliyetçi ve dost çevrelerde şok
tesiri yapmıştır. Bilhassa hayatının son yıllarında, başta Türklüğün en büyük düşmanları kızıllar
olmak üzere bütün ‘Türk’e karşı’larla kıyasıya bir mücadeleye girişmiş ve bu mücadelede
büyük başarı kazanmış olan ‘Ötüken’e, Tanrı’dan rahmetler diler, eşi Sabiha Ötüken, Ile kızları
ve Deniz ve Yıldız’a, damadına ve torunlarına, büyük üzüntülerini paylaşmakta olduğumuzu
bildirir, tâziyetlerimizi sunarız
“Söke’deki ülküdaşlarımızdan Eczacı Halil Özparlak Beğ’in 10.1.1971 de bir kızı
olmuş ve yavruya Pınar adı verilmiştir. Genç anne ve babayı kutlar, küçük Pınar’a sağlık içinde
uzun bir ömür dileriz.”
“Alparslan, Alparslan Yayınevi’nin sahibi genç Türkçülerden Fehmi Sırdaş ile evdeşi
ülkücü ev hanımı Hatice Sırdaş’ın II Şubat 1971 günü dünyaya gelen yavrularının adıdır. Sırdaş
ailesini tebrik eder, Alparslan’a uzun bir ömür ve milletine şerefli hizmetler dileriz
“Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğrenci bulunduğu yıllardan beri
Türkçülük saflarında mücadeleye katılan ve halen aynı okulun Yapı Bölümü Öğretmeni bulunan
Orhan Uysal’ın kurban bayramı sabahı bir oğlu dünyaya gelmiş ve Uysal ailesinin bu yavrusuna
Afşın adı verilmiştir. Uysal ailesini tebrik eder, minik Afşın’a, Selçuk Beği Afşın gibi şerefli bir
hayat dileriz.”
“Tarsuslu ülküdaşlarımızdan Yaşar Tepretmez ile evdeşi Meliha Hanım’ın bir oğulları
dünyaya gelmiş ve yavruya Bögüalp adı verilmiştir. Minik bozkurt Bögüalp’a ‘hoş geldin’ der,
annesiyle babasını kutlarız.
“Evvelce doğumunu bildirdiğimiz ‘Aybike’nin ‘Ayça’ adında bir kardeşi daha doğmuş,
iki aylı ev pek parlak bir hale gelmiştir. Türklüğe iki tane ‘Ay’ kazandıran sayın anneleriyle
ülküdaşımız babalarını kutlar ‘Ay Kızlar’a uzun ömür, saadet ve millete hizmetler dileriz.”
“1970 Kasımında Türk dünyası iki bebek kazandı: Urungu Şad ve Esen Bige. Bu ikiz
Türk bebekleri ülkücü bir ailenin, Şenel Duman Hanım ile Rıza Duman Beğ’in çocuklarıdır.
Duman ailesini kutlar, Urungu ile Esen’in, taşıdıkları adların yiğitleri olmasını dileriz.”
“Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi profesörlerinden değerli bilgin ve Selçuk
Tarihi uzmanı Profesör Faruk Sümer’in 26 Ekim 1970 tarihinde Londra’da ikiz oğulları doğmuş
ve yavrulara ‘Kutlu’ ve ‘Mutlu’ adları verilmiştir. Faruk Sümer’le sayın eşini kutlar, Selçuğun
küçük kardeşleri olan ikizlere uzun ömürler diler, Türklük yolunda hayırlı ve başarılı olmalarını
temenni ederiz.”1
“Topçu Teğmeni Hâmit Homriş’le evdeşi ve Türkeş’in küçük kızı Selcen’in 10 Haziran 1970 te bir oğulları olmuş ve Onurhan adı verilmiştir. Türkeş ve Homriş aileleriyle genç anne 1 ve babayı kutlar, Onurhan’a uzun ömürler ve yurt, ülkü ve millet yolunda yiğitçe çalışmalar,
başarılar dileriz.”
“Gümüşhane İmam-Hatip Okulu Edebiyat Öğretmeni Mustafa Sağanak ile aynı okul
Edebiyat Öğretmeni olan sayın evdeşi Zeliha Sağanak Hanım, 5 Şubat 1970 günü Bilge adında
bir evlâda sahip olmuşlardır. İki öğretmen ülküdaşımızı kutlar, Bilge’ye de yurdu ve ırkı
yolunda başarılar dileriz.
“17 Mart 1970 günü, genç ülküdaşlarımızdan ve Ötüken yazarlarından Murat Çetin’in
bir kızı dünyaya geldi ve yurduna ışık saçması dileği ile Emine Altun Işık kondu. Murat Çetin’i
ve sayın evdeşini kutlar, Altun Işığın ırkına, yurduna yararlı olmasını dileriz.
“Ülküdaşlarımızdan Mustafa Arslan ile sayın evdeşi Nurten Hanım’ın 13.10.1969
tarihinde bir kızları doğmuş ve adı Kayıhan konmuştur. Geç öğrendiğimiz bu haberi
ülküdaşlarımıza duyurur, Kayıhan’a uzun ve yararlı ömür diler, annesiyle babasını kutlar,
bebeğin adına lâyık bir Türk kızı olmasını temenni ederiz.
“Genç ülküdaşlarımızdan, Istanbullu Türkçülerin yakından tanıdıkları Niyazi
Adıgüzel’in 7 Aralık 1969’da bir kızının dünyaya gelmiş olduğunu haber aldık. Bebeğe Gökçen
adı verilmiştir. Genç anne ve babayı tebrik eder, mini mini Gökçen’e uzun ömürlerle yurduna
hayırlı hizmetler dileriz.
“Türkçü umumî efkâra bir yeni Almıla’nın doğumu haberini veriyoruz: Bugünün en
küçük Almıla’sı, Türkçü cephenin genç değerleri kimya mühendisi Fahrünnisa Pamuk ile
kimyager Dr. Önder Pamuk’un 22 Kasım 1969 da dünyaya gelen Almıla Gülsün Pamuk’tur.Pamuk ailesini tebrik eder, Almıla’ya ‘hoş geldin’ der ve Türklüğün büyük mücadelesinde
kanına lâyık şerefli hizmetler görmesini dileriz.”
Dergimizin yazı ailesinden genç ve değerli Türkçü şair M. Fehmi Bekâroğlu’nun 15
Kasım 1969 tarihinde bir kız çocuğu dünyaya gelmiş ve yavruya Ay Hanım adı verilmiştir.
Genç annesi ve M.F. Bekâroğlu’nu kutlar, Ay Hanım’ın Türk göklerinde parlayan bir ay
olmasını dileriz.”1
“Genç ülküdaşlarımızdan ve Ötüken yazı ailesinden Avukat Osman Üçer’in 18.8.1969
tarihinde bir oğlu doğmuş ve ‘Alpagut Kürşad’ adı verilmiştir. Osman Üçer’i ve sayın evdeşini
kutlar, minimini Alpagut Kürşad’a hem uzun ömür, hem de ırkına, yurduna yararlı okul olarak
adını taşıdığı ölmez kahramana lâyık bir Türk olmasını dileriz.”
“Galip Erdem’in bir kızının dünyaya geldiğini ve küçük Türkçüler ordusunun bu yeni
bebeğine Bilge adının verildiğini Ötüken okuyucularına haber vermekle memnunuz. 26
Ağustosta doğmuş olan Bilge Batun[Yanlış yazılmıştır.]’a hoş geldin der, Erdem ailesini tebrik
eder Bilge’nin, adını aldığı Gök Türk çocuğuna lâyık bir torun olmasını, ırkına anılmaya değer
hizmetler etmesini dileriz.
“Erzurum Atatürk Üniversitesi Türkoloji Asistanı Ahmet Bîcan Ercılasın ile lise
edebiyat öğretmeni Bilge Ercılasın’ın 2 Mart 1969 Pazar günü saat 08.05 te bir oğulları dünyaya
geldi ve Türkçü bebekler ordusunun bu yeni çerisine Satuk Buğra adı verildi. Ötüken genç ve
ülkücü anne ve baba ile Yolalan ve Ercılasın ailelerini tebrik eder ve Satuk Buğra’ya uzun ve
şerefli bir hayat ve millet hizmetleri diler.”1301
“Türkçüler Derneği’nin ilk yazmanı, Ankara’daki kimyager arkadaşlarımızdan İsmail
Hakkı Gökhun’un 1 Şubat 1969 da bir kızı olmuş ve ‘Örpen’ adı verilmiştir. Gökhun’la evdeşi
Sabahat Hanım’ı ve Örpen’in haşarı ağabeyi Tunga’yı tebrik eder, bebeğe uzun ömürle ilerde
Türklüğe hizmet yolunda başarılar dileriz.”
“Ötüken’in değerli genç şairi, ateşli Türkçü M.F. Bekâroğlu’nun 17 Eylül 1968 günü bir
oğlu dünyaya gelmiş ve yavruya Kür Şad adı cerilmiştir [Yanlış yazılmıştır.]. M.F.
Bekâroğlu’nu ve muhterem eşini tebrik ederiz. Kür Şad’ların, bugün için en mini minisi olan
Kür Şad Bekâroğlu’nun, yarınki Türkçüler ordusunda namlı bir yiğit olmasını dileriz.”
“Mersin’deki Türkçü arkadaşlarımızdan, Ziraat Bankasında görevli Şükrü Kayalar ile
evdeşi Bedriye Hanım’ın 29.3.1968 de bir oğulları doğmuş ve ‘Bilge’ adı konmuştur. Genç
anne ve babayı tebrik eder, küçük Bilge’ye ‘hoş geldin’ der ve yurduna büyük hizmetler edecek
bir oğul olarak yetişmesini dileriz.
“Son günlerde Türkiye şehirlerinin birinde ‘Aybike’ adlı bir bebeğimiz doğdu. Türkçü
bir ana babanın kızı olan Aybike’ye uzun ömürler, saadetler ve ilerde vatan yolunda büyük
hizmetler dileriz. Aybike’nin annesiyle babasının adını, doğduğu şehri söylemiyoruz. Bazı
şeyleri okuyucunun zekâsına bıraktığımızı yugarki [Yanlış yazılmıştır.] haberde açıkladık.
Okuyucuya bir kolaylık olsun diye, haydi küçük bir ipucu verelim: Aybike miniminicik,
yumuşak bir bebek ama çok sert bir soyadı var.”
“Muğla’daki Türkçü arkadaşlarımızdan Sabahattin Ünlü’nün geçen ay bir oğlu olmuş
ve ‘Yağmur’ adı verilmiştir. Yağmur’a uzun ve şerefli bir ömür diler, annesiyle babasını kutlar,
yurduna ve ocağına bereket getirmesini dileriz.
“Türkçü gençlerden ve 21 Mayıs Harbiyelilerinden Kenan Dikici’nin bir kızı olmuş ve
Yarkın adı verilmiştir. Anne ve babasını kutlar, minimini Yarkın’a uzun ömür ve Türklük
yolunda hizmetler dileriz.”
“Genç ülküdaşlarımızdan Nimet Özkut ile Alpdoğan Özkut’un 8 Temmuz günü doğan
oğullarına Oğuzhan adı verilmiştir. Doğum kontrolünü protesto eden minimini Oğuzhan’a uzun
ömürler diler, annesiyle babasını tebrik ederiz.”1294
“Adana’daki arkadaşlarımızdan Remzi Okan’ın evvelki yıl doğan Urungu’dan sonra
geçenlerde bir oğlu daha olmuş ve bebeğe ‘Afşın’ adı verilmiştir. Arkadaşımızı ve sayın
evdeşini kutlar, minimini Afşın’a tarihteki büyük Afşın’a benzemesi dileğiyle uzun ömürler
diler ve bu arada, ister istemez, yedi yıl önce 16 yaşında iken aramızdan ayrılan Afşın Sançar’ı
rahmetle anarız.
“Milliyetçi arkadaşlarımızdan Selâhattin Ulus’un bir oğlu dünyaya gelmiş ve yavruya
Kürşad adı verilmiştir. Bu suretle Kürşad’lar arasına bir yenisi daha katılmıştır. Bu en küçük
Kürşad’a hoş geldin der, annesi Şükran Ulus ile babası Selâhattin Ulus’u kutlarız.”
“Ankara’nın tanınmış iş adamlarından Hüsamettin Baykurt’un bir torunu dünyaya
gelmiş ve yavruya Kürşad adı verilmiştir. Başta mini mini Kürşad’ın dedesi Hüsamettin
Baykurt, annesi Taciser Baykurt ve babası Mehmet Baykurt olmak üzere bütün Baykurt ailesini
tebrik eder, Kürşad’ın milletine ve ailesine lâyık bir evlât, atası Kür Şad gibi bir yiğit olmasını
temenni ederiz.”
Başta eski haftalık Orkun olmak üzere birçok Türkçü dergilerde yazdığı yazılarla tanınan değerli yüksek mühendis Lûtfi Önsoy’un bir kızı dünyaya gelmiş ve Türkçülük ordusunun bu yeni bebeğine Ayça adı verilmiştir. Önsoy ailesini kutlar, Ayça’ya da saadet dolu
yıllar içinde Türklüğe şerefli hizmetler dileriz.”
“Türkçü arkadaşlarımızdan Şinasi Apaydın ile sayın evdeşi Şölen Apaydın hanımın 12
Ocak 1967 tarihinde İlkut adlı bir kızları doğmuştur. Anne ve babasını kutlar, minimini İlkut’a
uzun ömür ve bu ömründe millî hizmetler dileriz.
“Türkiye Milliyetçiler Birliği Mersin Ocağı üyelerinden ülküdaşımız Bedri Sezer ile
evdeşi Ayfer Sezer Hanım’ın 20 Kasım 1966’da bir oğulları doğmuştur. ‘Turan’ adı verilen
bebeğin annesini ve babasını kutlar, küçük Turan’a Büyük Turan’ı kurmak için yapılacak
savaşta şerefli başarılar dileriz.”
“Dr. Tevetoğlu’nun ikinci torunu da dünyaya gelmiş bulunuyor. Gülcan ve Fethi
Tevetoğlu’nun büyük kızı Filiz’in ikinci bebeği ve geçen yıl dünyaya gelen Almıla’nın kardeşi
olan Ayşen’e hoş geldin der, bütün aileyi tebrik ederiz.”
“Genç ülküdaşlarımızdan öğretmen Abdullah Karabulut ile evdeşi Gülhan Karabulut’un
7 Mayıs 1966 tarihinde bir kızları doğmuş ve adı Aysun konmuştur. Karabulutlar’ı tebrik eder
ve ülkücülükte, adaşı olan doktor ablasını geçmesini dilediğimiz minimini Aysun’a uzun
ömürler temenni ederiz.”
“Türkçü şair Refet Körüklü’nün kardeşi ülkücü öğretmen Fevzi Körüklü’nün Şubat
ayının ilk haftası içinde bir oğlu dünyaya gelmiş ve yavruya Oğuzhan adı verilmiştir. Körüklü ilesini kutlar ve Türkçülük ordusunun en yeni çerisi Oğuzhan’a ulu atası Oğuzhan gibi şerefli
Türklük hizmetleri dileriz
“Türkiye Milliyetçiler Birliği Ankara Ocağı’nın değerli üyesi Ali Durlanık’ın bir kızı
dünyaya gelmiş ve yavuya Konçuy adı verilmiştir. Durlanık ailesini tebrik eder, Konçuy’a ‘Hoş
geldin’ deriz.”
“Türkiye Milliyetçiler Birliği Genel Merkez üyesi Necati Torun’un, Ocak ayı sonlarında
bir oğlu dünyaya gelmiş ve Türkçülük ailesinin bu en minimini yavrusuna Yağmur adı
verilmiştir. Annesi Ayten Hanım’ı ve babası Necati Torun’u tebrik eder, Ulu Tanrı’dan küçük
Yağmur’un çorak Türk toprakları için bereketli bir yağmur olmasını dileriz.”
“Türkiye Milliyetçiler Birliği Derneği Üsküdar Ocağı’nın iki üyesi olan, arkadaşlarımız Mustafa Arslan’la evdeşi Güney Arslan Hanım’ın, 3 Ekim 1965 Pazar günü bir kız çocukları doğmuştur. ‘Ayça’ adı verilen bebeğe uzun ömür diler, babasıyla annesini tebrik ederiz. Türklüğe hayırlı evlât olmasını dilediğimiz minimini Ayça’nın Arslan ailesine Kut ve uğur getirmesini dileriz.”
“Trabzonda yeni bir Almıla daha doğdu. 20 Eylül 1965 Pazartesi günü dünyaya gelen
minimini Almıla Bostan’a uzun ömürler diler, Türklüğe hayırlı evlât olmasını temenni ederiz.
Babası İsmail Bostan ile annesi Gülümser Bostan’a tebriklerimizi gönderir, Almılacık kutlu
olsun deriz.”
“Asıl adı unutulup Şaman diye anılan arkadaşımızın da bir oğlu olup ‘Tunga’ adı
konuldu. Çağrı’lar, Urungu’lar, Tunga’lar çoğaldıkça yahşıların gülüp yamanların ağlayacağı
muhakkaktır. Tunga’nın Türklüğe hayırlı evlât olmasını dileriz
“Türkçü umumî efkâra, yeni dünyaya gelen bir Almıla’yı haber veriyoruz. 2 Ağustos 1965 günü Ş. Koçhisar’ın Karanıdere köyünde doğan minimini Almıla’ya ulu Tanrı’dan mutluluklar diler ve dedesi Kâzım Şahin ile babası Talât Şahin’i ve annesi Döndü Şahin’i candan kutlarız.
“Türkiye Milliyetçiler Birliği Derneği üyelerinden arkadaşımız, Kütahya Sanat Enstitüsü öğretmeni Mehmet Remzi Okan’ın 19 Eylül1965 tarihinde bir oğlu olmuş ve bu minimini Türk’e ‘Urungu’ adı verilmiştir. Urungu’nun Türklüğe hayırlı evlât olmasını
dileriz
“Dr. Tevetoğlu’nun büyük kızı Filiz, bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Yavrupa Almıla adı konmuştur. Annesini, babasını ve Tevetoğlu ailesini tebrik ederiz. Bu suretle
Türkçüler ailesine, Türkiye Milliyetçiler Birliği Ankara üyesi Mesut Kahratlı’nın Ankara Kız Lisesi’nde okumakta bulunan Ayşe Almıla’sı, ile yine Dernek Ankara üyesi Hüsnü Demirkıran
ile öğretmen Ayşe Demirkıran’ın küçük kızları Almıla ve Mehmet Emin Alpkan’ın kızı Hadice
Almıla’dan sonra dördüncü bir Almıla daha katılmıştır.
“Türkiye bir Hakan kazandı. Eski kağanlar gibi akıllı, yiğit, mert ve Türklük için
yaşayan bir varlık olmasını dilediğimiz yeni Hakan, Muzaffer Özdağ’ın ikinci yavrusudur. Mini
mini Hakan’a ‘Hoş geldin!’ der ve Gönül Özdağ ile Muzaffer Özdağ’ı kutlarız.
“Millî ruh ve şuura sahip, değerli yüksek mimar Erdoğan Cemil Okçu ile Işınsu
Okçu’nun bir erkek evlâdları dünyaya gelmiştir. ‘Oruç Yağmur’ adı verilen bu yavrunun anne
ve babaları gibi millî bir terbiye ile büyüyerek Türkçülük ordusunda ayrılan yerini almasını
diler, anne ve babasını tebrik ederiz.
“Fahri Ersavaş ülküdaşımızın bir kızı doğmuş, adı ‘Mefkûre’ konmuştur. Tanrıdan uzun
ömürler dileriz.”1268
“Hamza Sadi Özbek ülküdaşımızın bir kızı doğmuş, adı ‘Yeşimcan’ konmuştur.
Tanrıdan uzun ömürler dileriz.”
Doğum İlânları
“Ankaradaki ülküdaşlarımızdan Lütfü Gerçek’in bir oğlu olmuş, adı Orkun konmuştur.
Ana ve babasını kutlularız. Tanrı Orkun’a uzun ömür versin.”
“Emekli öğretmen ülküdaşlarımızdan Mehmet Remzi Okan’ın, İzmir Eczacılık Yüksek
Okulu öğrencisi olan kızı Emir Ayşe ile İzmir İktisat Fakültesi mezunlarından, Yahyalı’nın
Mustafabeyli köyünden Hayrettin Sarıçiçek 10 Temmuz 1975’te nişanlanmışlardır. Bahtiyar bir
yuva kurmaları dileği ile gençleri ve ülküdaşımız Mehmet Remzi Okan’ı kutlarız.”
“M. Afşın Kırca ve Seher Soyfidan Hanım 14.6.1975 tarihinde nişanlanmışlardır.
Saadetler diler yakında mutlu bir yuva sahibi olmalarını dileriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir