Aylin Balboa kitaplarından Ateş Sönene Kadar kitap alıntıları sizlerle…
Ateş Sönene Kadar Kitap Alıntıları
Hasta değilken gidip yalandan rapor almamızı tembihleyen bir sistem bizden dürüst olmamızı bekliyor.
“ Hayatım hep bir yol aramakla, sonra bir yol bulduğumu sanmakla geçiyor. Yolların bir kurtuluşa çıkmadığını uzun zamandır biliyorum. Bu yüzden işte, hiç olmazsa denize çıksın. ”
“Bırak ne halleri varsa görsünler,” dediler bizim için. “Âmin,” dedim içimden. Tek istediğimiz buydu zaten, bırakılmak ve ne halimiz varsa görmek.”
“Hiçbir şeyi anlamak da istemiyorum zaten. Anlamaktan bıktım, dinlemekten bıktım, beklemekten… En çok da beklemekten.
Uzun bir bekleyişten başka bir şey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer. Geleceği bekliyorum. O da beni bekliyor.”
Uzun bir bekleyişten başka bir şey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer. Geleceği bekliyorum. O da beni bekliyor.”
“İstersem korkmayabilirim.” dedim kendime. İstersem korkmayabilirdim.
Gelecek beni bekliyor. Ben de zaten son gücümle her yerde onu arıyorum. Karşılaştığımızda benden geriye ne kalmış olacak hiç bilmiyorum. Dik duruyorum ama içim eğik bükük, bunu kimseye çaktırmıyorum.
Hayatım hep bir yol aramakla,sonra bir yol bulduğumu sanmakla geçiyor.Yolların bir kurtuluşa çıkmadığını uzun zamandır biliyorum.Bu yüzden işte,hiç olmazsa denize çıksın.
Hayatım hep bir yol aramakla, sonra bir yol bulduğumu sanmakla geçiyor. Yolların bir kurtuluşa çıkmadığını uzun zamandır biliyorum. Bu yüzden işte, hiç olmasa denize çıksın.
İşte o noktada kafamdan gerçek anlamda bir ses çıktı şaka yapmıyordum duydum bunu.Bir patlama sesi,bir infilak sesi.O anda parçalandı bir şeyler eminim bundan.O zaman karar verdim işte,dedim anlamayacaklar,o yüzden anlatmayacaksın.
Gelecek beni bekliyor. Vapura binecek gelecek.
Gelecek beni bekliyor. Sokaklarda yürüyor gelecek.
Her nereden çıkıp gelecekse artık gelecek o gelecek, hissediyorum. Elimde bir bıçakla, kollarımı açtım bekliyorum.
Bu ara sık sık hâlâ atıyor mu diye kalbimi yokluyorum.
Rüyalarımda kocaman,
rüyalarımda küçücük,
bir havuzda boğuluyorum.
Rüyalarımda kocaman,
rüyalarımda küçücük,
bir havuzda boğuluyorum.
Dedemin hayatının sonu gelmişti. Üç ay süren ölümünün de sonu gelmişti. O yatakta, bir zamanlar içinde dedem olan küçücük bir adam yatıyordu. Ölüm gelmiş, dedemin içinde bir süre yaşamış ve sonunda onu alıp gitmişti. Süre dolmuştu.
Ben ağlamadım. Babam babasını kaybetmişti, artık ona ben babalık yapacaktım, güçlü olmak zorundaydım.
Hayatındaki her şeye, hiçbirinin hatrı kalmayacak şekilde eşit miktarda küfretti. Bıkmıştı artık. Gerçekten usanmıştı. Bir şeylerin bozulmasından da, sonra her seferinde tam düzelecekmiş gibi olup bir türlü düzelmemesinden de ölümüne yorulmuştu.
Kendimi yokladım. Başlarda geçmeyecekmiş gibi gelen o üzüntüyü aradım içimde. Bulamadım, kalmamıştı.
Zamanla, o arayıp da bir türlü bulamadığım sebebi bilmeye ihtiyacım olmadığını anladım. Böyle olmuştu işte. Her ne olmuşsa olmuş ve böyle olmuştu. Aşk bitmişti. O gitmişti.
Hüsrana uğramış hissediyordum kendimi. Bu da hep yorgunmuş gibi hissetmeme sebep oluyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sözler insanın boğazında kalınca yutkunmaya çalışıyorsun. Yutkun yutkun yutkun. Midede de ağrı başladıysa bil ki orada çalkalanıyorlar. Tamam. Hazmet. Sindir. Sonra? Sonraki yol öyle değil. Yerçekimi tanımıyor sözler. Uçan balonlara dönüşüp yeniden kafana doğru süzülüyorlar.
Aklının içinde uçan balonlar.
Aklının içinde uçan balonlar.
Sokaklarında bu kadar acı yokmuş gibi gülümseyerek poz veriyor yine İstanbul
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şimdi geleceğe tek başıma meydan okuyorum. Cesareti varsa çıksın karşıma. Geleceği varsa göreceği de var
Galata Kulesi, başım belaya girerse arkamı kollayacak bir arkadaşımmış gibi dikiliyor orada, onu gördüğüme çok seviniyorum
Birden boyum kısalmış gibi hissediyorum. Ya da ben kısalmıyorum da dünyaya kısa geldiğimi o anda fark ediyorum
Yolumdan çekilin, gelecek beni bekliyor. Nerede bekliyor bilmiyorum ama onu bulacağım. Bulduğumda da tüm geçmişin hıncıyla Kavgamız büyük olacak, hiç kuşkusuz kan çıkacak
dayak yediği kocasını hâlâ özleyen bir kadın istemiyordum ben evimde. Dayak yediği kocasını bıçaklayan Perihan’ı istiyordum
Hasta değilken gidip yalandan rapor almamızı tembihleyen bir sistem bizden dürüst olmamızı bekliyor. Dürüst olunca da görüyorsunuz işte. Vah vah
Aklının içinde uçan balonlar.
Durdukça şişiyorlar.
Şiştikçe ağrı.
Bir patlasalar
Durdukça şişiyorlar.
Şiştikçe ağrı.
Bir patlasalar
Anladığım anda da korkmaktan vazgeçtim.
İnsan iyi olduğuna üzülür mü? Ben üzüldüm.
Yatağında yatıyordu.küçücük kalmıştı. Demek ölüm insanı küçültüyordu.
İğrenerek bize bakıp, bırakın ne halleri varsa görsünler, dediler bizim için. Amin, dedim içimden. Tek istediğim buydu zaten, bırakılmak ve ne halimiz varaa görmek.
Nasıl diyorlarsa öyle yaşamak zorundayım. Sanki onların çocuğu değildim de görevi onların çocuğu olmak olan biriydim.
Kargalar bana, “Kalk!” dediler kalktım.
Kargalar bana, “Kendine acımayı bırak!” dediler bıraktım.
“Korkma!” dediler korktum geçti. Sonra her şey geçti.
Kargalar bana, “Kendine acımayı bırak!” dediler bıraktım.
“Korkma!” dediler korktum geçti. Sonra her şey geçti.
O anda, basit bir cümle tarafından vurulduğum için hiçbir şey söyleyemedim.
Hayatındaki her şeye, hiçbirinin hatırı kalmayacak şekilde eşit miktarda küfretti. Bıkmıştı artık. Gerçekten usanmıştı. Bir şeylerin bozulmasından da, sonra her seferinde tüm tam düzelecekmiş gibi olup bir türlü düzelmemesinden de ölümüne yorulmuştu.
Gelecek beni bekliyor. Vapura binecek gelecek. Ben de peşinden gideceğim. buna hazır mıyım? Herhalde hazırım. Annem beni hazır doğurmuş.
Hayatım hep bir yol aramakla, sonra bir yol bulduğumu sanmakla geçiyor. Yolların bir kurtuluşa çıkmadığını uzun zamandır biliyorum. Bu yüzden işte, hiç olmazsa denize çıksın.
İstanbul tam karşımda. Ben de oradayım ancak İstanbul’un içinde değilim o anda. Hiçbir yerde değilim sanki. Güneş batıyor. Turuncuya dönen çatıların ardından masmavi boğaz görünüyor. Sokaklarında bu kadar acı yokmuş gibi gülümseyerek poz veriyor yine İstanbul.
Hasta değilken gidip yalandan rapor almamızı tembihleyen bir sistem bizden dürüst olmamızı bekliyor.
Uyusam geçer, uyuyunca her şey geçer.
Anlamakta bıktım, dinlemekten bıktım, beklemekten En çok da beklemekten.
Uzun bir bekleyişten başka birşey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer. Geleceği bekliyorum.
Uzun bir bekleyişten başka birşey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer. Geleceği bekliyorum.
Başlarda hiç geçmeyecekmiş gibi gelen o üzüntüyü aradım içimde. Bulamadım, kalmamıştı.
Başımıza ne geldiğini bilmiyorlardı fakat orospu olduğumuzdan emindiler.
“Kapıları vurup, evden çıkmalı, ceketimi bile almadan basıp gitmeli, bir ruh halindeydim o anda, beni olsa olsa bu paklardı.”
“…, dönünce huzur bulacağım bir evim olsun, o evin kadını da Perihan olsun istiyordum.”
Kasabada büyük olay olmuştu kaçışımız. Herkes başka bir hikaye anlatıyordu hakkımızda. Pavyonlara düştüğümüzden tutun da birilerine metreslik yaptığımıza varana kadar. Başımıza ne geldiğini bilmiyorlardı fakat orospu olduğumuzdan emindiler.
Bana dönüp öyle bir baktı Bana dönüp öyle bir baktı ki bakışları kalbimden girip sırtımdan çıktı sanki. “Ben artık nafileyim babam” dedi. O anda, basit bir cümle tarafından vurulduğum için hiçbir şey söyleyemedim. Babam artık nafile miydi?
Sakinleştirici tebessümüyle bir gün her şeyin düzeleceğine beni ikna ederdi. Ama çok zaman geçti. Bunların üstünden kilometreler geçti. Geriye doğru akmayan nehirler, ardında ray bırakmayan trenler, gidenler ve ölenler geçti.
Artık hiçbir şeyi beklemek istemiyorum.
Tek bildiğim, ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl insanlar olurlarsa olsunlar aileniz öldüğünde, aileniz ölmüş oluyor
Dik duruyorum ama içim eğik bükük,bunu kimseye çaktırmıyorum.
Bir mezarın varlığı mı insana daha çok dokunur yoksa yokluğu mu hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Ben büyüdüm. Bir ara o kadar çok büyüdüm ki dünyaya sığamadım.
Eğer bir şeyler istediğimiz gibi olmuyorsa bizim için daha iyileri planlanıyordur. Bu biricik deneyiminizin tadını çıkarın. Her şeyi affedin ve kaderinize gülümseyin.
O gitti.
Tekerleklerini tıkır tıkır sürdüğü valizini alıp gitti.
Sınırlı değildi.
Hiçbir şey söylemedi.
Tık diye.
Kargalar geldi.
Uyumadım geçmedi.
Pencereleri açtım hiçbiri gitmedi.
Her tarafımda kargalar var.
Kargalar beni kapladılar.
Kargalar beni uçlarımdan tuttular.
Kargalar beni havanlandırdılar.
Kargalar beni taa tavana çıkardılar.
Karga olmak insan olmaktan iyi gibi geliyordu ki.
KARGALAR BİR ANDA BENİ TAVANDAN AŞAĞI BIRAKTILAR.
Tekerleklerini tıkır tıkır sürdüğü valizini alıp gitti.
Sınırlı değildi.
Hiçbir şey söylemedi.
Tık diye.
Kargalar geldi.
Uyumadım geçmedi.
Pencereleri açtım hiçbiri gitmedi.
Her tarafımda kargalar var.
Kargalar beni kapladılar.
Kargalar beni uçlarımdan tuttular.
Kargalar beni havanlandırdılar.
Kargalar beni taa tavana çıkardılar.
Karga olmak insan olmaktan iyi gibi geliyordu ki.
KARGALAR BİR ANDA BENİ TAVANDAN AŞAĞI BIRAKTILAR.
Yüzüme değen rüzgârın gelip geçişini hissediyorum.
Bir çocuk vardı, böyle rüzgârlı havalarda koşa koşa gidip dışarı çıkar ve Canım rüzgârım diye kollarını açarak rüzgârın kendisine doğru esmesini beklerdi. Sarılmaya çalışırdı rüzgâra, o geliyor aklıma. Canım rüzgârım incecik esip geçiyor üstümden.
Bir çocuk vardı, böyle rüzgârlı havalarda koşa koşa gidip dışarı çıkar ve Canım rüzgârım diye kollarını açarak rüzgârın kendisine doğru esmesini beklerdi. Sarılmaya çalışırdı rüzgâra, o geliyor aklıma. Canım rüzgârım incecik esip geçiyor üstümden.
Dik duruyorum ama içim eğik bükük. Bunu kimseye çaktırmıyorum.
O güzel günler çok da uzakta değildi çünkü. Geriye doğru bir adım atsak dönebilirdik.
Ne zaman insanlarla temas etse, günün sonunda hep canı sıkılmış olarak bulurdu kendini.
Birlikte onca yıl geçirmemişiz gibi çıkıp gitmesinin acısı gelip ilk orama yerleşmişti. Beynimdeki kendime acımama sebep olan bölgeye.
Sinir benim en sevdiğim duygu. Vücudumun en az yüzde yetmişi sinir ..
Bana dönüp öyle bir baktı Bana dönüp öyle bir baktı ki bakışları kalbimden girip sırtımdan çıktı sanki. Ben artık nafileyim babam, dedi. O anda, basit bir cümle tarafından vurulduğum içn hiçbir şey söyleyemedim. Babam artık nafile miydi?
Allah vardı. Allah’tan korkuyordum. Korkmam gerektiği söyleniyordu hep. O her ne yaparsak, ne hissedersek bilirdi, kaçış yoktu kendisinden.
Allah’ı biraz daha şefkatli hayal edebilmek isterdim. Bu derece öfke dolu olması doğrusu bana biraz abartılı geliyordu. Hem yaratıp hem de bu kadar kızmasını hiçbir şeyle açıklayamıyordum. Ayrıca kadınlara karşı anlayamadığım türden ekstra bir öfkesi vardı.
“ Kalp krizinden ölenlerin hepsine de üzülmemek gerekir diyorum, ya da alkol komasına girip kusmuğunda boğulanlara. Aralarında, tüm çocuklukları boyunca kızlarına tecavüz eden babalar da olabiliyor.”
Uzun bir bekleyişten başka bir şey olmayan hayatımın son bekleyişinin içindeyim bu sefer.
Dik duruyorum ama içim eğik bükük,bunu kimseye çaktırmıyorum.
Artık hiçbir şeyi beklemek istemiyorum.
Gidecek bir yerim kalmamış gibi hissediyorum.
Sanki az önce oralardaymış da kaçırmışım,biraz daha hızlanırsam yetişip yakalayacakmışım gibi peşinden koşuyorum geleceğin.
Sokaklar dayanılamayacak kadar kalabalık.Sanki üstüme başıma her yerime insan bulaşıyor.
Hayatım hep bir yol aramakla,sonra bir yol bulduğumu sanmakla geçiyor.Yolların bir kurtuluşa çıkmadığını uzun zamandır biliyorum.Bu yüzden işte,hiç olmazsa denize çıksın.
Oysa ben sadece sakin ve sorunsuz bir hayat istiyordum.
Hepimiz çok yorgunduk.