C. S. Lewis kitaplarından At ve Çocuk kitap alıntıları sizlerle…
At ve Çocuk Kitap Alıntıları
Kuşkusuz düşünmesi gereken pek çok şey vardı, fakat yalnız başına oturup düşünmek oldukça yavaşlatır zamanı.
Birkaç defa geri püskürtüldükten sonra, düşman her zaman evi ateşe verir.
Girerken han kapısı, çıkarken iğne yurdusu, demiş sepetteki ıstakoz!
Kılıçlar kalkanlarla engellenir, fakat bilgeliğin gözleri her savunmayı deler!
Fakat köle olmanın ve bir şeyler yapmaya zorlanmanın en kötü sonuçlarından biri de artık seni zorlayan kimse olmayınca, neredeyse kendi kendini zorlama gücünü de kaybettiğini öğrenmendir.
Yaptığın bir iyilik için alacağın ödülün, hemen hemen her zaman daha güç ve daha çok iyilik yapmak olduğunu henüz öğrenmemişti.
Başlangıçta zor olan binmektir, düşmek değil.
Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.
Maceralardaki engellerden biri de, en güzel yerlere geldiğinizde, oranın tadına varamamanızdır; genellikle acele etmeniz gerekir ve endişe içindesinizdir.
Sevgili madam” dedi Bree, “bu kılıkta Narnia’ya gitmenin ne kadar uygunsuz olacağını hiç düşündünüz mü?”
“Şey” dedi Hwin alçakgönüllülükle (çok anlayışlı bir kısraktı), “önemli olan oraya ulaşabilmek.”
“Şey” dedi Hwin alçakgönüllülükle (çok anlayışlı bir kısraktı), “önemli olan oraya ulaşabilmek.”
“Kendi halkı, hiçbir zaman onun bir zamanlar eşek olduğunu unutmadı. Saltanatı sırasında ona Barışsever Rabadash olarak hitap edildi, fakat ölümünden sonra, ardından Gülünç Rabadash olarak anıldı. İyi bir Calormen tarih kitabında onu ararsanız (bulunduğunuz yerdeki kütüphaneyi deneyin) bu isim altında bulursunuz. Ve Calormen okullarında bugün bile, alışılmadık biçimde aptalca bir şey yaparsanız “Yeni Rabadash” diye adlandırılmanız pek mümkündür.”
“Tash’ın şimşekleri yukarıdan düşer!”
“Düşerken yolda çengele takılır mı?!” diye sordu Corin.
“Utan Corin” dedi Kral. “Senden daha güçlü olmadıkça, bir adamla asla alay etme; o zaman da eğer canın isterse.”
“Fakat bir hain bile yola gelebilir. Ben böyle birini biliyorum.”
Kimse cesaretinden kuşku etmiyor. Fakat savaştaki bir çocuk sadece kendi tarafı için tehlikelidir.
Kahvaltı, konuşmaktan daha iyidir.
Fakat köle olmanın ve bir şeyler yapmaya zorlanmanın en kötü sonuçlarından biri de, artık seni zorlayan kimse olmayınca, neredeyse kendi kendini zorlama gücünü de kaybettiğini öğrenmendir.
Yalnız başınıza bir şey beklediğiniz günlerde olduğu gibi, bugün de ona sanki yüz saat uzunluğundaymış gibi göründü. Kuşkusuz düşünmesi gereken pek çok şey vardı, fakat yalnız başına oturup düşünmek oldukça yavaşlatır zamanı.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Orada kedi, kuyruğu ayaklarına sarmalanmış olarak, yüzü çöle, Narnia’ya ve kuzeye doğru dönük, sanki düşmanın gelmesini bekliyormuş gibi sessizce dimdik oturdu. Shasta, arkası kediye ve yüzü mezarlara dönük olarak onun yanına uzandı; çünkü insan tedirginse yüzünün tehlikeye dönük ve arkasında sıcak ve sağlam bir şeyin olması kadar iyi bir şey yoktur.
Bir an için şaşkınlığın verdiği bir sessizlik oldu, sonra Faun başını kaldırdı, derin bir nefes aldı, alnındaki terleri sildi ve;
“Tek zorluk, görülmeden ve durdurulmadan – biraz da erzakla – gemimize binebilmek…”
“Evet” dedi cüce kuru bir sesle. “Dilencinin ata binmedeki tek zorluğunun, bir atı olmaması gibi.”
“Ah!” diye gakladı Kuzgun. “Bir atasözü, ne olduğuna karar vermeden önce ayıyı mağarasında gör, der.”
“Göğsümü açtım, ölür ölmez beni kardeşimin yanına göndermeleri için bütün Tanrılara yalvardım. Sonra gözlerimi kapayıp dişlerimi sıktım ve hançeri kalbime sokmaya hazırlandım. Fakat o an kısrağım Hwin, insan gibi konuştu: ‘Ey sahibem’ dedi, ‘Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.’”
“‘Kan bağı çorbadan daha koyu, evlat yakuttan daha değerli’ değil midir?”
Aynı şeyler hakkında çok şey bilen insanlar kendilerini konuşmaktan alamazlar ve siz de oradaysanız dışlandığınızı düşünürsünüz ister istemez.
Bir atasözü,ne olduğuna karar vermeden önce ayıyı mağarasında gör,der.
Girerken han kapısı,çıkarken iğne yurdusu,demiş sepetteki istakoz!
Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Başlangıçta zor olan binmektir,düşmek değil.
İşine sıkı yapışmak zenginliğin kaynağıdır, kendilerini ilgilendirmeyen sorular soranlar aptallardır ve gemileriyle sefalet kayalıklarına çarparlar
Yaptığın bir iyilik için alacağın ödülün, hemen her zaman daha güç ve daha çok iyilik yapmak olduğunu henüz öğrenmemişti.
Fakat köle olmanın ve bir şeyler yapmaya zorlanmanın en kötü sonuçlarından biri de artık seni zorlayan kimse olmayınca, neredeyse kendi kendini zorlama gücünü de kaybettiğini öğrenmendir.
Kılıçlar kalkanlarla engellenir, fakat bilgeliğin gözleri her savunmayı deler!
Ve sen benim oğlum olmasaydın, ey ateşli Rabadash diye cevapladı babası bu sözleri ettiğin için yaşamın kısa, ölümün yavaş olurdu.
Yaptığın bir iyilik için alacağın ödülün, hemen hemen her zaman daha güç ve daha çok iyilik yapmak olduğunu henüz öğrenmemişti.
Fakat köle olmanın ve bir şeyler yapmaya zorlanmanın en kötü sonuçlarından biri de artık seni zorlayan kimse olmayınca, neredeyse kendi kendini zorlama gününü de kaybettiğini öğrenmendir.
Aynı şeyler hakkında çok şey bilen insanlar kendilerini konuşmaktan alamazlar ve siz de oradaysanız dışlandığınızı düşünürsünüz ister istemez !
Yaptığın bir iyilik için alacağın ödülün,hemen her zaman daha güç ve daha çok iyilik yapmak olduğunu henüz öğrenmemişti.
Duymak, itaat etmektir.
Aynı şeyler hakkında çok şey bilen insanlar kendilerini konuşmaktan alamazlar ve siz de oradaysanız dışlandığınızı düşünürsünüz ister istemez.
Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.
Çünkü kral olmak şu demektir: her umutsuz saldırıda en önde olmak ve her umutsuz geri Çekilişte en arkada olmaktır. Ve ülkede açlık olduğunda iyi giysiler gibi fakir bir sofrada, ülkedeki herhangi bir adamdan daha yüksek sesle GÜLMEKTİR.
Çünkü basit zorluklar karşısında doğru bildiğinden şaşmamak, terbiyeli ve ciddi bir insana yakışan yegane şeydir.
Bir atasözü, ne olduğuna karar vermeden önce ayıyı mağarasında gör, der
Bir diğeri ise , gel benimle yaşa, beni tanıyacaksın, der
Bir diğeri ise , gel benimle yaşa, beni tanıyacaksın, der
Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer
Calormen’de hikâye anlatımı (hikâyeler gerçek olsa da olmasa da) öğretilen bir şeydir, tıpkı İngiliz kız ve oğlanlarına makale yazmasını öğrettikleri gibi… Fark, herkesin hikâyeleri duymak istemesindedir, halbuki ben makaleleri okumak isteyen hiç kimseyi duymadım.
Aynı şeyler hakkında çok şey bilen insanlar kendilerini konuşmaktan alamazlar.
Narnia’da olsaydın mutlu olurdun.
Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.
‘Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.’
Kılıçlar kalkanlarla engellenir, fakat bilgeliğin gözleri her savunmayı deler!
‘Kan bağı çorbadan daha koyu, evlat yakuttan daha değerli’ değil midir?”
‘Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün
ölüler birbirine benzer. ‘
ölüler birbirine benzer. ‘
Gururunu (gururlanacak neyin var ki?) ve öfkeni (kim sana kötülük yaptı ki?) unut ve bu iyi kralların lütuflarını kabul et.”
Ne var ki uzun süre önce kaybolup esir alınmış, evine ve özgürlüğe dönen bir attan daha çok, cenazeye gider gibi bir hali vardı.
Çocuğum dedi Aslan, ben sana, senin hikâyeni söylüyorum. Kimseye kendi hikâyesinden başka hikâye anlatılmaz.
Başını çevirdiğinde, yanında yürüyen, attan daha büyük bir Aslan gördü. At ondan korkmuş görünmüyordu. Belki de görmemişti. Işık Aslan’dan geliyordu. Kimse bundan daha ürkütücü ya da bundan daha güzel bir şey görmemiştir.
Kimsin sen? diye sordu Shasta.
Kendim dedi Ses, derin ve alçak bir sesle; yeniden, Kendim dedi yeri zangırdatan, net ve etkileyici bir sesle ve sonra üçüncü kez, Kendim diye öylesine yumuşakça fısıldadı ki zorlukla duyabiliyordunuz, ama sanki her taraftan geliyor ve yaprakları hışırdatıyormuş gibi bir sesti.
Kendim dedi Ses, derin ve alçak bir sesle; yeniden, Kendim dedi yeri zangırdatan, net ve etkileyici bir sesle ve sonra üçüncü kez, Kendim diye öylesine yumuşakça fısıldadı ki zorlukla duyabiliyordunuz, ama sanki her taraftan geliyor ve yaprakları hışırdatıyormuş gibi bir sesti.
Belki maymunlar da dürüst olabilir kardeşim dedi Edmund.
Çok doğru, dedi Edmund. Fakat bir hain bile yola gelebilir. Ben böyle birini biliyorum.
Ne var ki uzun süre önce kaybolup esir alınmış, evine ve özgürlüğüne dönen bir attan çok, cenazeye gider gibi bir hali vardı.
Sen kendini beğenmişliğinden başka hiçbir şeyini kaybetmedin.
Bu dünyada, şimdiye kadar yüz dokuz kış geçirdim ve şans denilen şeyle henüz karşılaşmadım.
bu dünyada, şimdiye kadar yüz dokuz kış grçirdim ve şans denilen şeyle henüz karşılaşmadım.
Çünkü pahalı bir mücevher, bir gübre yığının içinde olsa bile nasıl değerini koruyorsa, kullarımızın en değersizlerinin de yaşlılık ve bilgeliklerine saygı duyulmalıdır.
Çünkü pahalı bir mücevher, bir gübre yığının içinde olsa bile nasıl değerini koruyorsa, kullarımızın en değersizlerinin de yaşlılık ve bilgeliklerine saygı duyulmalıdır.
Kuşkusuz düşünmesi gereken pek çok şey vardı, fakat yalnız başına oturup düşünmek oldukça yavaşlatır zamanı.
‘Sağgörülü olanı aldatmaya çalışan, sırtını kamçıya açmaktadır şimdiden.’
Ey oğlum, boş sorularla aklını oyalama. Şairin dediği gibi, ‘İşine sıkı yapışmak zenginliğin kaynağıdır, kendilerini ilgilendirmeyen sorular soranlar aptallardır ve gemileriyle sefalet kayalıklarına çarparlar.’
şans denilen şeyle henüz karşılaşmadım.
asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer.
”Dilencinin ata binmedeki tek zorluğunun, bir atı olmaması gibi. ”
”Evlerdeki böylesi direnişlerden iyi hikayeler çıkar ama herhangi bir sonuç çıkmaz. Birkaç defa geri püskürtüldükten sonra, düşman her zaman evi ateşe verir. ”
Girerken han kapısı, çıkarken iğne yurdusu, demiş sepetteki ıstakoz.
Narnia’da olsaydın mutlu olurdun, çünkü o ülkede hiçbir kız kendi arzusunun aksine, evlendirilmeye zorlanmaz.
”Asla canınıza kıymayın. Çünkü yaşarsanız şansınız açılabilir. Oysa bütün ölüler birbirine benzer. ”
Kimse biniciliğini bir at kadar iyi öğretmez.