İçeriğe geç

Asya’nın Kandilleri Kitap Alıntıları – Halime Toros

Halime Toros kitaplarından Asya’nın Kandilleri kitap alıntıları sizlerle…

Asya’nın Kandilleri Kitap Alıntıları

Marco Polo ‘ nun , İbn Battuta’ nın, Clavijo’nun ve daha nice seyyahın adına övgüler düzdüğü Semerkant ‘ı, Edgar Allen Poe ‘ yeryüzünün kraliçesi’ olarak selamlamıştı.
Orta Asya ‘da yüzyıllar boyunca birçok din ve halk bir arada yaşadı.Hristiyanlık, Budizm, Maniheizm, Zerdüştlük ve Yahudilik bir arada var oldu.Bu çeşitlilik ve birlikte yaşama en azından görünüşte bir hoşgörüyü gerekli kılıyordu. Yine Orta Asya’nın Bağdat’tan ve diğer İslami merkezlerinden uzaklığı da zıt görüşlere ve özgür düşünceye imkan sağlıyordu. Ama bu hoşgörüyü de çok idealize etmemek gerekiyor.Semerkant Sogdlulara başkentlik yaparken, Zerdüştlerin Budist kesişleri yanan odunlarla kovaladıkları da bir gerçektir.
“Söz bir incidir ki onun denizi gönüldür ve gönül bütün anlamları kendisinde toplar. “ Ali Şir Nevai
insanların fikir ve inanışları türlü türlüdür. ve cihanın mamuriyeti de bu inançların çeşitliliğine bağlıdır. diyebilecek kadar da aydındır.
Her biçimi kuşatır kalbim; ceylanlar için bir otlak ve Hıristiyan rahipler için bir manastırdır o.
Ve, putlara tapınak, hacıların Kâ’besi, Tevrat’ın Levhalaro ve Kur’an kitabıdır aynı zamanda.
Ben Aşk dinine uyarım; hangi yolu tutarsa Aşk’ın Develeri işte Burdur benim dinim ve inancım.

| İbn Arabî

“Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya İran koridorundan geçerek gelmişlerdir. İran’ı görmeden Anadolu’yu anlayamazsınız. … Edebiyatımız, genel kültürümüz, mimarimiz, İran’sız anlaşılamaz.”
| Halil İnalcık
Kara toprak altındaki altın da taştan farksızdır. Ancak oradan çıktığında beylerin başına tuğ tokası olur.
Farabî’nin uduyla bir musiki meclisinde bulunanları önce güldürdüğü, ardından ağlattığı ve nihayet hepsini uyutarak çıkıp gittiği dilden dile anlatılır.
Bir ilim adamı ya kendisinden önce kimsenin tespit edemediği bir konuda eser kaleme alır, ya kendinden önceki ilim adamlarının bıraktığı konuları açıklar, kolaylaştırır ve anlaşılır kılar ya da daha önce yazılmış eserlerde bulunan eksiklikleri giderir, yanlışları düzeltir.
| Harezmî
Yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin.
Gel derse Fuzûlî ki güzellerde vefa var
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır
Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl u kâl imiş ancak
Bütün dünyayı fethetme hırsıyla dolu Napoleon’un resminin altına Fransız yazar Balzac şöyle yazmıştı: “Onun kılıçla sona erdiremediği şeyleri ben kalemle tamamlayacağım.”
Bıraktığımız izler ne olduğumuzu gösterir.
“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni”
Yunus Emre 
Allah insana iki kulak, iki göz verdi. Biri ile bu dünyaya bakarsa, biri ile de ahirete bakmalıdır.
Uzanıp elde etmek için iki el verdi, birini bu dünya için kullanırsan diğerini de ahiret için kullan.
İnsan aklı ile yükselir, bilgi ile büyür. Bütün erdemler bilgiden doğar ve insan ahirette nasibini yer yüzünde kazandığı bilgiye göre alır.
Belki aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Özbekler’e göre evrendeki iki büyük yoldan biri; gökyüzündeki Samanyolu, diğeri ise İpek Yolu’dur. Bu yolun yedinci yüzyılda taşıdığı en paha biçilmez hazine, “Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammet onun elçisidir.” mesajıdır.
7.yüzyılda Allah’ın son resul aracılığıyla insanlara gönderdiği ilk vahiy budur: Yaratan Rabbinin adıyla “oku.”
Vefasız dünya diye yakınıp durma;
Dünya elindeyken tadını çıkarsana!
Herkese vefalı olsaydı bu dünya
Sıra mı gelirdi senin yaşamına?

Ömer Hayyam

( Öyle sarhoşum ki idrak edemem dünya nedir;
Ben kimim, saki olan kim, acaba bu şarap nedir? )
Ger derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.
Yarim var iken âlem hoştu. Madem artık yar yok, o halde var olan ne varsa, yok olsun!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanlar atalarından sadece hastalıklarını değil, aynı zamanda zekalarını da miras alırlar.
İnen her şey bir gün yükselir, yükselen de mutlaka bir gün alçalır. Parlayan söner, yürüyen de yorularak çöker. Kim bir şeyin zirvesine ulaşmayı düşünürse, yükselmesinin sona erişini beklemiş demektir. Kemale eren inişe başlar.
Madem yalın geldim, yalın gideceğim yere,niye kendimi dünyaya bunca ısıttım?
Her doğan ölümlüdür ama onun bir sözü, ölümsüz bir eser olarak kalabilir.
Kara toprağın dibinden Zühal yıldızının doruğuna kadar, kainatın dipten doruğa bütün müşküllerini hallettim. Her hilenin, her düzenin bağından sıyrıldım. Her düğüm çözüldü.Ama ecel düğümü? İşte o, öylece kaldı.
Yüceldim, sığacağım bir şehir kalmadı
Arttı kıymetim , alacak hiç müşteri bulunmadı.
Budalalar beni kıskanırken, bilgeler halime acıdı.
Öyle ki Farabi’nin ölümünden otuz yıl sonra doğan İbn-i Sina tam kırk kez okuyup da bir türlü anlamadığı Aristo Metafiziği nin anahtarlarını Farabi’nin bir eserinde bulmuştur.
Öyle bir meşaledir ki yanmaya başlayan, her meraklı zihin bu ateşten kendine düşen payı alır.
Ve her büyük deha, bu ateşe kendi kor unu bırakır.
Mecnun, Leyla’nın mezarının başında kederli yüzüyle şöyle sesleniyordu toprağa:
Ey toprak! Göklere karşı övün! Çünkü o parlak inci senin bağrında gizleniyor.’’
‘’Yârim var iken âlem hoştu. Madem artık yâr yok, o hâlde var olan ne varsa, yok olsun!’’
Fuzûlî
‘’Madem yalın geldim, yalın gideceğim yere, niye kendimi dünyaya bunca ısıttım’’
Beden var olmak için bir ruha muhtaçtır. Ruh varlığını sürdürmek için ne mekana ne zamana muhtaçtır.
İbn Sina
Bir şair düşünün ki yüzlerce mezarı var, üstlerinde adı var, içlerinde kendi yok. Binlerce kitabı var, içlerinde adı var, kendinin kitabı yok. Yunus Emre, eserleri ve mezarı gibi hayatını da halkın gönlünü bırakıp gitmiştir.
Aşk istihza ile başlar içtenlik ile sona erer.
İbn Hazm’a göre aşk, yaşamı tazeliyordu; açgözlüleri cömert, hödükleri kibar, aptalları bilge kılıyordu. Ve elbette her kusuru meziyete dönüştürüyordu.
2004 yılında yeniden ayak bastığım Tahran’da, otele gitmek üzere bindiğimiz taksinin şoförü, ‘ Azatlık Meydanı’ mız vardır ama azatlığımız yoktur. ‘ cümlesiyle genelde duyulan hoşnutsuzluğu özetliyordu.
‘’Yüceldim, sığacağım bir şehir kalmadı.’’
İbn Sina
Bıraktığımız izler ne olduğumuzu gösterir.
İnsan büyür, dert büyür.
Madem yalın geldim, yalın gideceğim yere, niye kendimi dünyaya bunca ısıttım.
İnen her şey bir gün yükselir, yükselen de mutlaka bir gün alçalır. Parlayan söner, yürüyen de yorularak çöker. Kim bir şeyin zirvesine ulaşmayı düşünürse, yükselmesinin sona erişini beklemiş demektir. Kemale eren işine başlar
Kişi doğdu öldü, sözü kaldı, bak!
Özü gitti insanın, adı kaldı bak.
Müslüman birlikleri 711’de Cebelitarık Boğazı’nı aştıklarında Yahudi cemaatleri tarafından kurtarıcı olarak karşılamışlardır.
Jacgues Attali
Allah Hz Muhammed’i sünnetçi değil, davetçi olarak gönderdi. Ömer Bin Abdülaziz’in valisine mükemmel cevabı
Ünlü Baykara Meclisleri nin kurulduğu, Uluğ Bey’in, Babür Şah’ın, Şahruh’un, Abdurrahman Câmî’nin, Abdülkadir Meragi’nin, Ali Şir Nevaî’nin yaşadığı bir kentten geriye neler kalmıştı? Herat: Birkaç siyah beyaz fotoğraf
Buhara, İran’ın ünlü mistik şairi Hafız’a göre sevgilinin yanağındaki ben di
Galiba bütün ihtişamlı ve güzel şeyler bir bedel karşılığında elde ediliyor.
Biraz Urfa, biraz Mardin, biraz Şam, biraz Bağdat, ama hepsinin ötesinde Semerkant.
İslam uygarlığının altın çağı 8 ila 12. yüzyıllar arasıdır. Ünlü tarihçi Braidel’e göre bu uygarlık sona ermemiştir, sadece lider konumunu kaybetmiştir.
Bir tel kopar, ahenk ebediyen kesilir.
Beden var olmak için bir ruha muhtaçtır. Ruh varlığını sürdürmek için ne mekâna ne de zamana muhtaçtır.
Belki aramakla bulunmaz ama, bulanlar ancak arayanlardır.
İnsan büyür, dert büyür.
Kişi doğdu öldü, sözü kaldı, bak!
Özü gitti insanın, adı kaldı, bak!
Kara toprak altındaki altın da taştan farksızdır. Ancak oradan çıktığında beylerin başına tuğ tokası olur.
Her doğan ölümlüdür ama onun bir sözü, ölümsüz bir eser olarak kalabilir.
Beden var olmak için bir ruha muhtaçtır. Ruh varlığını sürdürmek için ne mekâna ne de zamana muhtaçtır.
“Sizin hiç babanız öldü mü? Benim öldü, kör oldum” dediği gibi bir şairin
Toprağın da vardır bir kişiliği
Her insanın nasıl bir iklimi varsa.
Bir toprağı anlatmak değil mi ki
Bir insanı anlatmaktır biraz da.
Her nefsin ölümlü olduğu düşüncesinin derviş kıyafetlerindeki tezahürü, kefen ölçüsündeki bir bezden yapılan sarıktadır.
Marifeti olmayanın kerameti olmaz.
Hoca Ahmet Yesevi
Aklın süsü dildir, dilin süsü de söz. İnsanın süsü yüzdür, yüzün süsü de göz.
Kutatgu Bilig
Kaşgarlı Mahmut: Türk dilinin taçsız hükümdarı
“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün” dedirtecek bir cehaleti galiba okuyarak edindik.
Kara toprağın dibinden Zühal yıldızının doruğuna kadar, kainatın dipten doruğa bütün müşküllerini hallettim. Her hilenin, her düzenin bağından sıyrıldım. Her düğüm çözüldü. Ama ecel düğümü? İşte o, öylece kaldı.
İbn Sina
Beden var olmak için bir ruha muhtaçtır. Ruh varlığını sürdürmek için ne mekana ne de zamana muhtaçtır.
İbn Sina
Fosillerin oluşumu hakkında rasyonel açıklamayı ilk yapan kişi İbni Sina’dır Ondan sonra fosillerin başkalaşımlar sırasında toprakta hapsedilen bitki ve hayvanlardan oluştuğunu öne süren ikinci kişi Leonardo Da Vinci’dir.
Alegorik hikaye türünde bir ilk olan Hayy bin Yakzan daha sonra İbn Rüşb ve İbn Tufeyl tarafından ele alınacak ve bu yolla Daniel de Foe’nun ünlü Robinson Crusoe eserinin esin kaynağı olacaktır.
Yüceldim, sığacağım bir şehir kalmadı. Arttı kıymetim, alacak hiç müşteri bulunmadı.
İbn-i Sina

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir