İçeriğe geç

Aşkın Meali 1 Kitap Alıntıları – Sinan Yağmur

Sinan Yağmur kitaplarından Aşkın Meali 1 kitap alıntıları sizlerle…

Aşkın Meali 1 Kitap Alıntıları

Hayat uzun bir gece, sabahı olmayan.
Dile düşmek kolaydı.
Gözden düşmek olaydı.
Ya gönülden düşenler neylesin ?
Yusuf’un kapısı Fatiha , Züleyha ‘nın kapısı ankebut .
Rabbena zalemna enfüsena / Ey Rabbimiz ,biz nefsimize zulmettik!
Gitme Züleyha! Gittikçe aşk olursun, dur!
Allah dilerse alır kulu Yusuf’u kuyudan,
Yapar Mısır’a sultan. Allah’ın muradıdır bütün bu olanlar. Allah murat ederse kişinin işini, su içerken kırar dişini. Allah murat ederse kişinin işini mermer taşa geçirir dişini.
Nereye baksam, kimden kaçırsam bakışlarımı hep gözlerim Yusuf yüzlüme düşer. Havva’sını buldu Adem Arafat’ta, benimse her yürüyüşlerim çıkar Araf’a.
Kendinizi tanıdığınız kadar hürsünüz, tanımadığınız kadar mahkûm.
Küçük çocuğun göbek hizasına kadar salınan madalyonda iki kelimelik bir cümle yazılıydı :
Züleyha’nın kölesi.
Yusuf o ışığın hiç sönmesin.
Hayat dediğin bir kuyu değil mi?
Kiminin kovasına düş kırıklıkları dolar,
Kiminin kovasına gökten zemzem yağar.
Kuyudan bir güneş doğarken, ben gecenin koynunda boğazlanan bir sağırdım. Kınamayın beni kına yakıcılar ben meçhul bir aşka dul kalanım.
Ey Züleyha! Senin derdin dermanındır.
Yan yanabildiğin kadar!
Çöle akşamın karanlığı iniyordu : Yakup’un yüreğine Yusuf hasreti.
Erkekler kuyusuzluğuna
Biz kadınlar Yusuf’suzluğumuza ağlayalım.
Hayat dediğin bir kuyu değil mi? Kimin kovasına düş kırıklıkları dolar, kiminin kovasına gökten zemzem yağar.
Aşk insanı kalbine götürür.Kimi kalpler ilk ve son kez fethedilen bir ülke gibidir ,kimi kalpler ise içi cesetle dolu yağmalanmış bir virane .
Bu dünya bir sürgün yeri sanki. Yoruldum karşılıksız sevgilerden. Yoruldum kendimi anlatamamaktan. Senin yokluğunda soluksuz kalmak da kötü, sen olmadıktan sonra nefes almak da
Anladı Züleyha. Hayat uzun bir gece, sabahı olmayan. Bildi Züleyha. Ölüm tek kişilik bir yolculuk, tek kişilik bir yağmur. İstemeden girecekti bu yola. Yolun sonu ya hayr ola ya şer ola.
Hakkı perdeleyen taşlar çatlasın. Allah’ı bulan yürekler ağlasın!
“Dünya zulmün ve imtihanların yeşerdiği bir bataklıktır. Yusuf ki bataklıktan çıkmış kanlı bir gece gülüdür.”
Tutkular gönlümüzü deli gömleği gibi sardı. Ey Yusuf bir gömlek de bize gönder! Açılsın gönlümüz.
Aşk; nefsinin kırbaçlanmış duvarında kendini terbiye edebilen yüreğin zikridir.
Kimi kalpler ilk ve son kez fethedilen bir ülke gibidir, kimi kalpler ise içi cesetle dolu yağmalanmış bir virane.
Aşk insanı kalbine götürür.
Anladım ki, kula köle olunur ama aşık olunmazmış. Seni sen için sevmiştim. Meğerse sevilen Allah için sevilirse güzelmiş.
Sevmek bir imtihandır. Sevdiğinden mahrum kalmak ise apayrı bir imtihan.
Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de
Anladım. Vuslatın aslı hasretmiş. Öğrendim. Her hasret bir hicrete bedelmiş. Bildim herkesin hicreti kendi içineymiş.
Sahipsiz kelimeler gibiyim. Hangi cümleye sığınacağını bilmeden kendini alfabesinin uçurumundan atan!
Gidiyorum seni emanetim bilerek. Helalleşelim kara gözlüm Allah’ın huzuruna günahlarımla çıkarma beni.
Anladım ki yaşamak ne kadar ucuz, kederi ise ederinden pahalı.
Kime dayanırım, dayanamazken sana?
Aşk gecenin en uzun demine bir buselik hece bırakmaktı: Ah
İnsan, içindeyken yangının neleri yaktığını bilemiyor. Bilmek için geride kalan küllere bakmak gerek.
Konuşacak kimsem yok ki. Sorular var her yanımda. Sormak istedim. Ama kime? Soracak kimsem yok ki.
Bir acıya tahammül edebilmek, ancak ondan daha büyük bir acıyla yüz yüze gelmekle mümkün olabilirmiş.
Sevmek, her defasında yeniden ölmek.
Aşk görüntüye göz kırpanların görünürde ne denli zavallı olduklarını bilmekmiş.
Havva’sını buldu adem Arafat’ta, benimse her yürüyüşlerim çıkar Araf’a.
İnsan yüzünü ne tarafa dönerse dönsün her yer yüreğin gördüğü kadardır.
Her aşkın miladı da miadı da gidişlere gebedir!
Hamdsiz yüreğim, bedenimde ne kadar da ağır bir yükmüş. Hamdsiz ruhum, ne kadar da cansız bir naaş gibi dirilikten uzakmış.
İtiraf ediyorum. Meğer ne kadar da susuzmuşum Allah’ı hamd etmeye. Hamd etmem için ne kadar çok sebep var etmiş Allah’ım.
Beni insanlara bırakma Rabbim!
Hakkı perdeleyen taşlar çatlasın. Allah’ı bulan yürekler ağlasın!
Dünya hayatı geçicidir. Bilmiştir. Cennetin yolunun cehennemden sıçrayarak açılacağını anlamıştır.
Ne mutlu sevilene
Bir çift gözü gelişine feda etmemi çok görme, ben seni gönül gözümden sevmişim.
Ne güzeldir beklenen gelecekse, yolda gözleri, kulağı haberde beklemek.
Hangi harf bir araya gelir de anlatır ki gece karası gözlerimdeki tufanı?
Konuşmaya yüzüm yok, anlatmaya mecalim. Yazmak tek çare.
Bazen günaha düştüğüm de oldu, sevaplara küstüğüm de.
Bazen ölümüne sustuğum da oldu, kan kızıl kustuğum da.
Var olan ne ki? Bizi yokluğuyla üzenler var.
Kişi kalbiyle göremedikçe, gözleriyle gördüklerinin ona bir faydası olmaz. Allah buyuruyor: Yalnız gözler kör olmaz; fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir.
Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. Ruhu teskin olanın kalp gözü sürekli açık kalır.
Seni seven ruhunu sevendir. Bedenini seven kimse, beden solunca, senden uzaklaşıp gidiyor. Ama ruhunu seven kimse, ruhun daha iyi olmaya çalıştıkça, hiçbir zaman seni bırakmıyor.
Kendinizi tanıdığınız kadar hürsünüz, tanımadığınız kadar mahkum.
Bir derin sessizlik. Nerede bir sessizlik var orada binlerce huzur
İnsan bu, su misali. Bazen susuzluk çekersin bazen suyu tükürürsün.
Ah Züleyha. Aşka düşecekken dile düşmek nedir bilir misin?
Kötülük nedir? İnancınızı Allah aşkından başka tarafa yönlendiren düşünce İşte kötülük budur!
Aşk kutsaldır; kirli gönüllerde yuva yapmaz!
Yüreğiniz yettiğince bir ateş düşer nasibinize. Şükredecekseniz eğer, ateşe değil bu ateşi gönderene şükredin!
Yusuf’la, Züleyha’nın hikâyesi Kur’an-ı Kerim’de kıssaların en güzeli diye tamamlanır. Bu hikâye kıskanan ve kıskanılan, kaçan ve kovalayan, naz ve niyaz, hüzün ve sevinç, hayâ ve hayalperest, şehvet ve iffetin hikâyesidir.
Sen dost ara, düşmanı nasılsa şeytan doğuruyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir