Can Dündar kitaplarından Aşka Veda kitap alıntıları sizlerle…
Aşka Veda Kitap Alıntıları
“Farklı yetiştirilme tarzlarından olsa gerek:
Erkek, “Sevse de sevişmesin” derdinde;
Kadın, “Sevişse de sevmesin”e razı
Oysa sevmeden sevişmek ile sevişmeden sevmek aynı sakat doğumun ikizleri değil midir?”
Erkek, “Sevse de sevişmesin” derdinde;
Kadın, “Sevişse de sevmesin”e razı
Oysa sevmeden sevişmek ile sevişmeden sevmek aynı sakat doğumun ikizleri değil midir?”
“Oysa çoğumuzun kalın maskesinin altında da binbir yüz var. Potansiyel kurbanlar ya da katilleriz.
Asıl kurbanlar ve katillerden farkımız; onların yaşamayı göze aldığını bizim bilinçaltı denilen kara delikte saklamamız, bastırmamız
İşte bu yüzden, kimsenin kendisi olma hürriyetine kavuşamadığı bir çağın 3. sayfalarında, insana dair okuduklarım şaşırtmıyor beni
Sadece, “Bir maske daha yırtıldı,” diye düşünüyorum:
“Bir gece daha aydınlatıldı. Bir hayat daha karartıldı.”
Asıl kurbanlar ve katillerden farkımız; onların yaşamayı göze aldığını bizim bilinçaltı denilen kara delikte saklamamız, bastırmamız
İşte bu yüzden, kimsenin kendisi olma hürriyetine kavuşamadığı bir çağın 3. sayfalarında, insana dair okuduklarım şaşırtmıyor beni
Sadece, “Bir maske daha yırtıldı,” diye düşünüyorum:
“Bir gece daha aydınlatıldı. Bir hayat daha karartıldı.”
“Mutsuzluk korkusu, bu kuşağın hastalıklarından biri ”
“Çocuklara, “Aşk nedir?” diye sormuşlar. Şöyle demiş afacanlardan biri:
“Anneannem sırtından hasta olmuştu. Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu. Dedem, devamlı elleri titremesine rağmen anneannemin ayaklarına oje sürüyordu. Bence aşk budur.”
“Anneannem sırtından hasta olmuştu. Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu. Dedem, devamlı elleri titremesine rağmen anneannemin ayaklarına oje sürüyordu. Bence aşk budur.”
“O hedefti, ben oktum; o yol, ben yolcu ”
“Sizce, mutluluğa kapılar açtıkça mı efsaneleşir aşk; yoksa acılar, hasretler, hatta zulümler doğurdukça mı şehvetinden?..
Yoksa “aşk dediğin, âşık olana göre” midir?”
Yoksa “aşk dediğin, âşık olana göre” midir?”
“Birine âşık olmak için yaşaması mı lazım?”
Sadece kanlı canlılara, akıllı uslulara, dengi dengimize mi âşık oluruz; yoksa aşk, zamandan, mekândan, imkândan hatta insandan bağımsız, bizim besleyip büyüttüğümüz, söz dinlemez, hesaba gelmez bir tutkunun adı mıdır?”
Sadece kanlı canlılara, akıllı uslulara, dengi dengimize mi âşık oluruz; yoksa aşk, zamandan, mekândan, imkândan hatta insandan bağımsız, bizim besleyip büyüttüğümüz, söz dinlemez, hesaba gelmez bir tutkunun adı mıdır?”
Kitlelerin ruh sağlığı bozuldukça eziklikten doğan bir üstünlük duygusu ve sadizm öne çıkardı.
Bu, yaşama sevincinin ölümü nün habercisiydi
Bu, yaşama sevincinin ölümü nün habercisiydi
Iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyorsunuz ki?
İnsan, kirli bir nehirdir. Kirli bir nehri, kirlenmeden icine alabilmen için deniz olman gerekir.
Nietzsche
Nietzsche
Öyle acıklı bir kısar döngü ki, hem sevdiğimiz tarafından terk edilmekten korkuyoruz hem de onun tarafından hapsedilmekten.
“En güzel günlerimiz / henüz yaşayamadıklarımız”
“Mutsuz olalım, ne var ?” Ben seninle mutsuzluğa da varım.”
O hedefti, ben oktum; o yol, ben yolcu…”
Yoksa “aşk dediğin, aşık olana göre” midir ?
“Görenler bana görmediğimi söylemese ben görmediğimi bilmiyordum ki!…”
“Ortaya karışıktır” sevgimiz…
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hem kimseler duymasın hem cümle alem bilsin istiyorsanız…
Çocuklara, “Aşk nedir?” diye sormuşlar. Şöyle demiş afacanlardan biri:
“Anneannem sırtından hasta olmuştu. Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu. Dedem, devamlı elleri titremesine rağmen anneannemin ayaklarına oje sürüyordu. Bence aşk budur.”
“Anneannem sırtından hasta olmuştu. Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu. Dedem, devamlı elleri titremesine rağmen anneannemin ayaklarına oje sürüyordu. Bence aşk budur.”
İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda, çocuklara nasıl, “Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt,” öğüdü verebiliriz ki?
“Mutsuz olalım, ne var? Ben seninle mutsuzluğa da varım.”
Belki de mutluyu oynamak, kırık kalplerin ayakta kalma yöntemidir.
“Hayat kitabından yırtıp atmak isterdim bu fena hatırayı; fakat yolcu yolunda gerek; kaderin hükmü yerini bulmalı ”
Yanında seni ısıtacak biri varsa, üşümek gerçekten güzeldir.
Sevdası uğruna dünyayı yıkacak kadar cüretkar ama iş, o sevdayı itiraf etmeye gelince dünyası yıkılan çocuklardık.
Ama ne yazık ki üç yaşından gün almış hiç bir erkek değişmez
Tutkuyu bir kez tattığı için hep onu arar olmuş, tokluğa alışınca açlığı unutmuştu.
Beyne hüküm geçse de kalbe söz geçmiyor. Akıl gemlenebiliyor ama yürek laftan anlamıyor.
Belki de mutluyu oynamak, kırık kalplerin ayakta kalma yöntemidir.
Veda etsek de biliriz ki aşk, her daim ihtimal dahilindedir.
Bugün sevdalılara yollanacak ne kadar şiir, söylenecek ne kadar şarkı, kulaklarına fısıldanacak ne kadar aşk sözcüğü varsa çoğu, sevdası uğruna gemileri yakmayı göze almış cesur âşıkların eseridir.
Sınırlar , harp içindir ; aşk sınırdan anlamaz
Çünkü sevgi, düşte olduğu sürece güzel sayılır.
Sevdası uğruna dünyayı yıkacak kadar cüretkar ama iş, o sevdayı itiraf etmeye gelince dünyası yıkılan çocuklardık.